Yarışmalar ve Mimarlık Sempozyumu'nu sonlandırma ve her yıl düzenlenecek yeni bir etkinliğe başlama kararı aldık.
Geçtiğimiz yıllarda yarışmalarla ilgili Mimarlar Odası ve Arkitera’nın düzenlediği 5 toplantı yapıldı. Bunlar:
Bu toplantıların tümünü izledim. Mimarlık ortamı her toplantıda, o toplantının konusu ne olursa olsun içinde birikmiş olanı ortaya serdi. Bunun istisnası olmadı. Bu gerçeklikten hareket ederek Yarışmalar ve Mimarlık Sempozyumu’nu sonlandırma ve her yıl düzenlenecek yeni bir etkinliğe başlama kararı aldık. Hem bu etkinliği beslemek hem de yarışmalarla ilgili kafamda birikenleri yazılı hale getirmek için 2015’in ilk köşe yazısı yarışmalarla ilgili. Etkinliğin ne olduğunu kabaca tanımlayan çerçeve metin şöyle:
Yarışmayla Yapanlar Buluşuyor
Türkiye’de Kamu İhale Kurumu ve/veya Mimarlar Odası yönetmeliği kurallarına uygun olarak açılan yarışmaların masaya yatırılacağı, yoğun bir programdır.
- Program; sunum, panel, atölye çalışması ve plaket töreni gibi farklı formatlardaki etkinlik araçlarından oluşabilir.
- Bir yıl boyunca açılan her yarışmanın birincisine projesini sunması için davet gönderilir. Kabul ederse direkt olarak sunum yapar.
- Bir yıl boyunca açılan her yarışma idaresine ve jüri başkanlarına süreçle ilgili konuşması için davet gönderilir.
- Ayrıca o yılın yarışma sayısını geçmemek üzere kamuoyuna yapılacak çağrı ile sunumu yapılacak yarışma projeleri belirlenir. Sunum yapacakları bir seçici kurul belirler, bu seçici kurulda her yarışmadan en az bir asli jüri üyesi bulunur.
- O yıl inşaatı tamamlanan yapılar ayrı bir bölümde ele alınır.
- O yıl açılan sorunlu yarışmalar ayrı bir bölümde ele alınır.
- Ödül gruplarından oluşan bir sergi hazırlanır. Bu sergide projeler yarışmaya sundukları hali ile yer alır.
- Tamamlanan yapılardan bir sergi hazırlanır.
- Yarışmalar ve inovasyon her sene etkinliğin önemli bir bölümünü oluşturur. Bir ya da birden fazla oturum bu konuda yapılabilir. Konuyla ilgili ön araştırmalar, buluşmada gündeme taşınmak üzere hazırlanabilir.
- Yarışma açan tüm kurumlar bir plaket ile ödüllendirilir.
Yarışmalarla ilgili olduğunu düşündüğümüz 150 kişiye bu metinle beraber “Ne konuşalım?” ve “Nerede konuşalım?” sorularından oluşan bir anket gönderdik.
Kolay olandan başlayalım. Ankete cevap verenlerin çok büyük bir bölümü İstanbul’u seçti. Ankette Ankara, Antalya ve İzmir’de yapmanın avantajlarını da sıraladığımız halde cevaplar böyle geldi. Elektronik anket öncesinde, telefon ya da yüz yüze görüşmelerde de hemen hemen aynı sonuca ulaştık. Bu vesile ile “neden her şey İstanbul’da oluyor?” sorusuna bir cevap daha verilmiş oluyor. Bu cevap kimimizi tatmin etmeyebilir ama etkinlikleri organize edenlere değil belki de duruma odaklanmak daha doğru olur.
Asıl sorumuz “Ne konuşalım?” la ilgili pek çok öneri ve eleştiri de geldi. Yukarıdaki çerçeve metnin genel olarak kabul gördüğünün altını da çizebiliriz tam burada.
Etkinliğin başlamasıyla Türkiye’de profesyonellere yönelik olarak açılmış 12 yarışmanın birincisinden sunumlarını izleyeceğiz. Bu sunumlarla beraber jüri başkanları ve idareler konuşmalı mı? Sunumlar yarışmanın açıldığı tarihe göre mi olmalı yoksa gruplanmalı mı? Bilmiyoruz. Tek bildiğimiz sunumların belli bir formatta bize önceden ulaşması ve sunum dosyasının kontrolünün sunumu yapanda değil bizde olması gerektiği. Bunu Pecha Kucha’da olduğu gibi sunumu yapanın iki ayağını bir pabuca sokalım diye yapmıyoruz elbette. Amacımız zamanı iyi kullanmak ve izleyiciyi sıkmamak.
Sadece birinci ödül sahipleri değil; çok tartışılan ama ödül alamayan, belki tartışılan ama hiç ödül alamayan, belki jürinin gözünden kaçarak elenen projeler de sunum yapma olanağına sahip olmalı diye düşündük. O seneki birinci ödül sayısını geçmemek üzere, bir jüri tarafından seçilecek projeler de sunum yapabilecekler. Bu projelere bağımsız bir jürinin karar vermesi ve o jüride her yarışma asli jürisinden bir üyenin bulunması doğru olur. Her yarışmadan illa da bir proje olması da zorunlu değil, kimi yarışmalardan birkaç proje sunulabileceği gibi kimi yarışmalardan ise hiçbir projenin sunumu yapılmayabilir.
Projelerin sunulmasını takiben 2014’te inşaatı tamamlanan yapıların tüm süreçlerinin anlatıldığı yeni bir sayfa açmayı planladık. Erasta Fethiye Alışveriş Merkezi ve Bornova Belediyesi Tarih Öncesi Yaşam Müzesi 2014’te inşaatı tamamlanan yarışmayla yapılan binalar.
2014’te hiçbir yönetmeliğe tabii olmayan iki yarışma açıldı. 7 İklim 7 Bölge Yarışması’na şartnamesindeki sorunlara ve yarışma öncesinde çeşitli kurumlardan ardı ardına gelen eleştiri yazılarına rağmen yarışmacılardan katılım oldu. Bu katılımın olması dahi yarışma organizatörlerinin 3 yarışma kategorisinde ödüle layık eser bulamamasını engelleyemedi. Mimarlık ortamı ve yarışmayı düzenleyenler için “bile bile lades” durumu gerçek haline dönüştü. Mimarlık ortamı yarışmayı ve katılımı bir arada hiç konuşmadı, sosyal medyada konu oldu, üzerine yazılar yazıldı, küçük gruplar konuyu tartıştılar ama açık ve organize bir toplantıda konu gündeme taşınmadı. “Yarışmayla Yapanlar Buluşuyor” etkinliği bu fırsatı da yaratacak.
Öte yandan bu yazı yazıldığında halen açık olan bir diğer yarışma Sahabiye. Sahabiye Yarışması Çamlıca ve TOKİ 7 İklim 7 Bölge yarışmalarından aldığı bayrağı bir öteye taşıyarak yönetmeliksiz olmasının yanına bir de jürisizliği ekledi.
Bu iki ciddi sorunlu ve katılmanın büyük hata olduğunu düşündüğüm yarışma yanında 2014’te açılan yarışma şartnamelerinde irili ufaklı, hatalar yapıldı. Buluşma’nın bu hataların da tartışılmasına ve daha sonraki yarışmalarda benzer hatalar yapılmayacak çözümler üretilmesine vesile olması da beklentilerimiz arasında.
Bu köşe yazısı anketin değerlendirmesi değil elbette ama anketle gelen bir iki konuyu tartışmaya açmanın doğru olacağını düşünüyorum. Bunlar özel sektör yarışmaları, yarışmayla ve ihale ile yapılan iki binanın karşılaştırılması ve kapanış forumu.
Yarışmayla ve ihale ile yapılan iki yapıyı karşılaştırmak oldukça çekici bir düşünce. Lakin bunun birisine sipariş edilmesi ve ön hazırlıkla yapılması gerekiyor. Eğer böyle bir olanak yaratılabilirse neden olmasın.
Kapanış forumu ister istemez bu tür etkinliklerin tümünde var. Ancak biz zaten bu defa yola “herkes içindekini döksün; ortam ne istiyorsa, nerede konuşmak istiyorsa ona odaklanalım” varsayımı ile çıktığımız için bütün günü bir forum olarak düşünmek de mümkün. Belki genel bir forum yerine her konunun arkasına eklenecek yarım saatlik, konusu kesin belirlenmiş tartışmalar daha yararlı olabilir.
Yarışmayla Yap olarak sadece KİK mevzuatına yönelik çalışıyoruz. Özel sektör yarışmaları ile bir ilgimiz yok. Ama mimarların özel sektörün davetli yarışmalarına sıkça dâhil olduğu da bilinen bir durum. Hatta her kamu kurumu yöneticisinin aklından da önce buna benzer bir düşünce geçiyor, sonra ne iyi ki Kamu İhale Mevzuatı engeli nedeniyle aklındaki modeli uygulayamıyor.
Tam da burada Yarışmayla Yapanlar Buluşuyor etkinliğinin en önemli konu başlığını açmaya başlayabiliriz.
Bu başlığın içine neler girebilir, kolay olması açısından maddeler halinde yazıyorum:
Birkaç sen sonrasının yarışmacısı olacak öğrencilere yönelik daha fazla yarışma açılması, yarışma niteliklerinin iyileştirilmesi ve öğrenci yarışmalarının da tartışılması Arkitera’ya sıklıkla gelen eleştiri ve/veya taleplerden. Gündeme almakta yarar var.
Aslında en çok da sorun var. Belki en kolayı soruna odaklanmak olduğu, eleştirel pozisyon almak kolay olduğu içindir. Ama sorunlarımızı gündeme taşımadan da bir çözüm bulamayacağımız açık. Aslında sanırım en doğrusu sorunları önceden gündeme taşımak, sınıflandırmak, tartışmak ve Yarışmayla Yapanlar Buluşuyor sırasında sorundan çok çözümlere odaklanmaya çalışmak. Bu nedenle ne kadar çok sorun sıralayabilirsek o kadar iyi aslında. Hiçbir sıralama, sınıflama olmaksızın başlıyorum:
Aslında yukarıdaki metnin tümü bir taslak, gelin bunu beraber olgunlaştıralım. İsterseniz bu yazının altında, isterseniz #YarismaylaYap hashtag’i ile sosyal medyada yazacağınız yorumları dikkatle takip edeceğiz.
2 yorum
Aslında ilk söylediğinle ikinci söylediğin birbiri ile direkt olarak bağlantılı bir yandan.
Yarışma alanını genişletemedikçe bu sorunlar her zaman gündemimizde olacak. Ancak öte yandan iş dünyasının sorunların çözümünde ilke edindiği genel yaklaşımı biz de kabul edecek olursak önce kendimize çeki düzen vermek, birbirimizle doğru iletişimi kurabiliyor olmak, diyalog halinde olmak önemli gibi geliyor.
Bunları bırakalım yarışmaları mimarlık alanının “looser” olduğunu düşünerek söylüyorum. Lakin salıverip koyvermenin hiçbirimize ve topluma bir yararı olmayacağı da açık.
Yarışmaların tartışıldığı yakın geçmişi özetlemen çok değerli bir katkı olmuş. Önerilerde de yarışmalara ilişkin bazı önemli sorun alanlarının örnekler eşliğinde tartışılması en azından konunun bir yanının daha derinlemesine ele alınmasına katkı sağlayacaktır. Bu tür bir tartışmayı açman bence yarışmalar tartışmasında eşiğine geldiğimiz iki önemli tartışma alanına işaret etmekte. Birincisi, sayıları sınırlı, katılımı külfetli, sonuçları netameli olduğundan dolayı sadece tasarım camiasının belli bir kısmı yarışmalara ilgi gösterdiğinden, yarışmalar cemaatinin kendi içinde çizgisi, yaklaşımı, jürisi ve yarışmacısıyla bir tür “getto”laşması. Bu kapalı topluluğun kendi içinde yaşadıkları sorunlar, açılamama ve kendini anlatamama sorunları dış dünya ile etkileşimlerinde açık bir şekilde ortaya çıkıyor. Bence senin önerdiği yeni yaklaşımlar bu birinci tartışma alanının ele alınmasında fayda sağlayacaktır. Ancak, ben ikinci önemli tartışma alanına da işaret etmek istiyorum. Bu da yarışma kavramının mevcut iktidar ve iktidarın inşası süreçleri ile ilişkisidir. Yarışmaların hiçbir zaman mesleki gelişim ve tasarım tartışmalarının olgunlaştırıldığı mesleki ve sonuçsuz kalmasından rahatsız olunmayan bir uğraş olarak görülmediği gerçek dünyada yarışmaların dışarıdan karar vericiler ve halk tarafından nasıl algılandığı, bu meselenin onlara nasıl aktarıldığı çok büyük önem kazanıyor. Mimarlık, şehircilik ve tasarımın her alanında bu algı meselesi, tasarım tartışmalarının geldiği noktadan bağımsız olarak da tartışılamaz. Bilbao, Guggenheim müzesi gibi yapılar, tasarım çabasının nihai hedefi, “uçar, kaçarı” olarak topluma sunuldukça bir başka çabanın ihtiyaç olduğu ortaya çıkıyor. Yarışmaların kendilerini ve sonuçlarını meşrulaştırma kaygısı. Her yarışma bir yandan kendi kendisinin meşruiyetini inşa eden bir süreç olarak düşünülmediğinde her kamusal tasarım çabası gibi esasında başka bir iktidar meşrulaştırılması sürecinin parçası haline geliyor. Bu durumda da söylediklerine ek olarak bu ikinci boyutu tartışmaya açmanın önemli olduğunu düşünüyorum. BU tartışmayı açtığın için teşekkürler.