Önümüzdeki birkaç yıla arabaları kent merkezinden tamamen kaldıracak olan Hamburg kenti mi, yoksa Google mı daha inovatif?
Bir Google[x] projesi olarak ortaya çıkan “Google Self-Driving Car” (kendi kendine giden araba) projesi, daha önce mevcut binek araçların tepesine kondurulan robotik bir eklem olarak ortaya çıkmıştı:
Ancak geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan 3. jenerasyon Google arabası, öncekilerin aksine yepyeni bir araç. Bir tasarım objesi olarak herhangi bir yenilik sunmuyor olsa da gelecekte arabaların nasıl gözükeceğine dair oldukça uysal bir deneme olduğu söylenebilir. Uysal çünkü üstünde direksiyon, gaz ve fren pedalı bulunmayan bu araca, tekinsiz bir sureti olmasın diye muhtemelen, hiç gerek duymadığı halde ön farlar ve yan aynalar koymayı ihmal etmemişler.
Neredeyse çizgi filmden fırlamış gibi gözüken bu araçların bu kadar abartılı miktarda uysal gösterilmesinin nedeni aracın hedeflediği kitlenin estetik beğenisinden çok Google firması ve geliştirdiği bu teknolojinin ürkütücü yönleri olduğu düşünülebilir. İlerleyen yıllarda Google’ın iyice rafine edeceği, yapay-zeka ile ilgili teknolojik açılımların, en azından bir jenerasyon için son derece ürkütücü olacağı belli. Bu aracın sahip olduğu, çevresinde olanları algılayıp/tartıp insan gibi ve insandan da daha hızlı/etkili tepki verebilme özelliği, aslında şirketin bizim çok daha aşina olduğumuz Google Street View projesinin, fotoğraflardan evlerin kapı numarasını ayırt etme ve haritaya işaretlemesi ve tabii ki Google Glass’ın sadece coğrafi konumunuzdan değil gördüğünüz görüntüden de çevresini algılayabilir olması gibi teknolojiler aynı kaynaktan besleniyor. Eninde sonunda belki önümüzdeki 10 yıl içinde ne Google Glass göreceğiz ne de Google Car. Ancak Google’ın her projesi ile daha da geliştirdiği yapay zeka ağı gelecekte yaşamımızın tahmin ettiğimizden daha vazeçilmez bir parçası olacağa benziyor.
Ama yapılı çevreye ve onun geleceğine dair fikirleri olan tasarımcılar olarak, bir an hakikaten böyle bir aracın üretildiğini düşünelim. Bu projenin ne kadar “Amerikan” olduğunu farkedebiliyorsunuz hemen. Yıl sonuna kadar San Fransisko sokaklarında cirit atmaya başlayacak, insana 0 kontrol hakkı tanıyan, kendi kendine kararlar alıp hareket edebilen ve en fazla 25 mil hızla gidecek bu araçlara ne gerek var? Google aşağıdaki gibi kendine biraz ütopik bir rol biçerek bu projeyi nasıl insanlığın geleceği, daha güvenli kentler ve ulaşım için geliştirdiğini anlatıyor. Ancak Google’ın San Fransisko bütününde yarattığı soylulaştırma sorunsalından muzdarip kentliler, durmadan artan kira fiyatlarının yanı sıra bir de bu aracı kabullenebilecekler mi göreceğiz.
Google’ın ürettiği her şeyi eminim sizler de benim gibi büyük bir heyecanla takip ediyorsunuzdur. Eninde sonunda bu teknolojik atılımlar hayatımızın vageçilmez parçalarına dönüşüyor veya en kötü ihtimalle geleceğe dair hayaller kurmamız ile sonuçlanıyor. Ama -en hafif tabiriyle- kimseyi kandırmaya da gerek yok. Yalnızca 2 kişinin seyahat edebileceği, kendi kendine hareket edebilen, binek araçlar sizce ne kadar zekice tasarlanmış bir geleceğe ve kentlere işaret ediyor? Bir noktadan durup bakıldığında, önümüzdeki birkaç yıla arabaları kent merkezinden tamamen kaldıracak olan Hamburg Belediyesi mi, yoksa Google mı daha innovatif?