Kıyı şehrini kıyı şehri yapan en önemli unsurlardan biri de o kıyıyla irtibatlandırılan işlevlerdir. İzmit şehir tarihi için de bu işlevlerden en önemlilerinden biri de İzmit Tersanesi’dir.
1
Tüysüzzade Mehmet Nazif, İzmit Panoramik Fotoğraf, 1890’lar
Hiç şüphesiz şehirlerin kendilerine ait bir dili vardır. Her şehir, içinde bulundurduğu inançla, kültürle, kültüre etki eden, var olan mahalli şartlar; coğrafi konumlar ve topografyalarla kendine ait bir dile kavuşur. Sanatla; sanatın iki önemli başlığı olan mimari ve edebiyatla, iktisadi ve sosyal hayatla kendinden olmayana kendini anlatır. Gören göze her şey ayan beyan ortadadır.
İzmit de yukarıda bahsedilenlerin doğrultusunda mahalli şartlarla uyumlu olarak kıyı şehri olma niteliğini asırlardır devam ettirmiş, şehir hayatı kıyıyla sürekli girift bir ilişki içinde olmuştur. İnancın ana omurgasını oluşturduğu kültür, iktisadi ve sosyal hayat bu girift ilişki içinde kendi hüviyetine kavuşmuştur. Kıyı sadece gezilip görülecek bir yer değil, şehir hayatının bizatihi yaşandığı yer olmuştur. Maalesef nevi şahsına münhasır bu hayat, yanlış politikalar, şehri jilet gibi kıyıdan kesip atan D100 Karayolu gibi sebeplerle artık evveliyatta kalmıştır. Bütün bir hayat, kitaplardan, ilgili yazılardan anlaşılmaya çalışılmaktadır.
Şehir sadece kıyısı olması hasebiyle kıyı şehri olmaz, şehir o kıyıyla sürekli bir ilişki içinde olduğu sürece kıyı şehri olur. Bu sebeple kıyı şehrini kıyı şehri yapan en önemli unsurlardan biri de o kıyıyla irtibatlandırılan işlevlerdir. İzmit şehir tarihi için de bu işlevlerden en önemlilerinden biri de İzmit Tersanesi’dir. Bu yazıda İzmit Tersanesi özelinde İzmit’in kıyıyla kurduğu ilişkiyi tarih süzgecinde anlamaya çalışacağız.
2
İzmit, bulunduğu coğrafi konum itibariyle inişli çıkışlı da olsa tarih içinde devletler için hep stratejik bir konumda yer almıştır. Tarih boyunca limanların, tersanelerin inşa edilmesi bu stratejik konumla irtibatlandırılabilir.
Ağaç denizi olarak nitelendirilen ormanların varlığı İzmit’te gemi yapımını teşvik etmekte, Marmara Denizi’nde işleyen gemilerin birçoğu burada yapılmaktaydı(Özel, 1999).
Kabul edilen belgelere göre İzmit şehri ilk olarak bir Yunan Kolonisi olan Megaralılar tarafından Astakoz adıyla günümüzde Başiskele yöresinde kurulmuştur ve ilk tersane yapıları burada yapılmaya başlanmıştır. İzmit tersanesi buna göre bugünkü yerleşim sahasının yaklaşık 6 km güneydoğusunda körfezin bitim yerinde kurulan Astakoz’daki tersane dışında, MÖ 264/263 tarihinde Nikomedia adıyla kenti bugünkü yerinde kuran I. Nikomedes’in(Tuncel, 1977) ve Nikomedia’yı kendi hükümdarlığı altındaki doğu topraklarının yönetim merkezi olarak belirleyen Roma İmparatoru Diokletianus’un(Fıratlı, 1971) kentte tersane inşa ettirdikleri bilinmektedir. İzmit, Roma İmparatorluğu döneminde “bir baş liman” özelliği olan şehir konumuna yükselmiştir, Roma İmparatorluğu için Roma, Antakya ve İskenderiye’den sonra dünyanın en büyük dördüncü şehri olmuştur. Ancak 368 depremi ve ardından gelen yangın ile büyük bir yıkıma uğrayarak prestij kaybetmiştir. Kentte yoğun tamirler yapılmış, fakat doğal afetler devam etmiştir. İmparatorluğun ikiye bölünmesiyle birlikte başkentin İstanbul’a taşınmasıyla İzmit eski itibarına kavuşamamış, ikinci plana atılmıştır. (Kösten, 2014)
Onur Şahna’ya ait bir illüstrasyon, Nikomedia
İzmit tersanesinin Bizans ve kısa süren Selçuklu dönemlerinde devam ettirildiğine dair bilgiye rastlanılamamıştır, ancak XIII. yüzyılın başlarındaki Latin işgali sırasında gerektiğinde İstanbul’un savunmasında kullanılacak gemilerin yapılması maksadıyla buradaki tersanenin genişletilerek onarıldığı anlaşılmıştır(Tuncel, 1977). Osmanlılar’ın ilk zamanlarında Karamürsel’de ve Karası Beyliğinden alınan Edincik’te ve Bizanslılar’dan alınan İzmit’te küçük de olsa bir tersanenin mevcut olduğu anlaşılmaktadır(Uzunçarşılı, 1984)
Osmanlılar Orhan Gazi döneminde kesin olarak H. 738/M. 1337-1338(Danişment, 1947) yılında fethettikleri İzmit’te küçük de olsa bir tersane inşa etmişlerdir(Uzunçarşılı, 1984). Mevcut tersane küçük çapta deniz araçlarının yapımına elverişli hale getirilmiştir(Öztüre, 1981).
14 Eylül 1509 yılında gerçekleşen “küçük kıyamet” diye anılan depremde İzmit’in beş camii, 300’e yakın evi ve tersane rıhtımı da çökmüştür(Ünal, 2001). Yavuz Sultan Selim döneminde kesin ve ani bir kararla ilk olarak Haliç Tersanesi(Tersane-i Amire), daha sonra 4 defa sedarete gelmiş Hersek Paşa’nın yardımlarıyla Karamürsel’deki eski tersane, Hersek Paşa’nın damadı Defterdar Abdüsselam Efendi eliyle İzmit’teki tersane çok kısa bir süre içinde çalışır hale getirilmiştir(Öztüre, 1981). Osmanlı donanması için savaş gemilerinin yapıldığı başlıca tersanelerden olan İzmit Tersanesi’nde de diğer tersanelerde olduğu gibi yalnızca tekne halinde inşa edilen gemilerin donanımları Tersane-i Amire’de yapılmıştır(Bostan, Diyanet İslam Ansiklopedisi)
Tersane 1544’te Kanuni Sultan Süleyman döneminde genel onarım görmüş, 1566’da 4 kapısı ve bazı duvarları yeniden yapılmıştır(Koç, Türkler Ansiklopedisi).
XVII. yüzyılın ortalarında kürekli gemilerin yanında yelkenli gemilerin de inşasına başlanmış, H. 1060/M. 1650 yılında Tersane-i Amire’ye bağlı tüm tersanelerde inşa edilmesi kararlaştırılan 30 kalyondan ikisinin İzmit’te yapılması planlanmıştır(Bostan, 2003). İzmit Tersanesi, bu dönemde, Köprülüler devrinde (1656-1683) genişletilmiştir(Darkot, 1952).
II. Mustafa döneminde tersane esaslı bir yenileme ve düzeltmeye sokularak kürekli gemi(kadırga) yapan tezgahları tamamen kaldırılarak, kalyon(yelkenli gemi) yapımına başlanmıştır(Öztüre, 1981).
İzmit’te de yıkıcı sonuçlara yol açan 1766 depreminde hasar gören tersane, bir süre kullanılmamıştır(Öztüre, 1981). Aynı yıla ait bir arşiv belgesinden öğrenildiğine göre de H. 1180/M. 1766 yılında tersanenin onarımı için Hassa mimar halifelerinden Yusuf İzmit’e gelmiştir(Galitekin, 2011).
Yeni tekniklere göre kalyon yapımına başlanması, zaman içerisinde donanma ve tersanelerde köklü reformlara gidilmesini gerekli kılmış, III. Selim’in (1789-1807) Nizam-ı Cedid kapsamında Tersane-i Amire’de başlattığı reformlar, başka limanlardaki tersanelerde de uygulanmıştır(Müller-Wiener, 2003). İzmit Tersanesi, Kaptan-ı derya Hüseyin Paşa tarafından son tekniklere göre düzenlenmiştir(Öztüre, 1981).
II. Mahmud döneminde, 1814 yılında tersanenin yenilenmesi çalışmalarına devam edilmiştir. Kaptan-ı derya Ahmet Fevzi Paşa öncülük etmiştir. Tersane kapısına yerleştirilen H. 1254/M. 1838-1839 tarihli bir kitabe ile belgelenen bu onarımdan sonra tersanenin açılışına Padişah bizzat katılmıştır. İzmit’in manzarasını çok seven Sultan tersaneyi de görüş açısı içine alan, kentin batı tarafında da kendisine bir saray yapılmasını uygun görmüştür. Bu saray Abdülmecit (1839-1861) döneminde yanmış, Sultan Abdülaziz döneminde yeniden Avrupai biçimde yapılmıştır(Öztüre, 1981).
Buharlı makinelerin kullanılmaya başlanmasıyla Sultan Abdulmecit (1839-1861) döneminde İzmit Tersanesi’nde vapurlar inşa edildiği görülmektedir(Şehsuvaroğlu, 1965).
İzmit Tersanesi, donanmaya büyük ilgi duyan Abdülaziz (1861-1876) (Müller-Wiener, 2003) döneminde de onarılarak genişletilmiştir(Öztüre, 1981). Bu onarım da yine tersane kapısına konulan, günümüzde İzmit Arkeoloji ve Etnografya Müzesi’nde bulunan, H. 1280/M. 1863 tarihli bir kitabe ile belgelenmiştir(Galitekin, 2011).
İmparatorluğun tüm tersanelerinde olduğu gibi İzmit Tersanesi’nde de 1892 yılından sonra gemi inşa faaliyetleri giderek azalmış, 1905 yılında da faaliyetlerine son verilmiştir(Gökçay, 2009).
İzmit Tersanesi, Lozan Antlaşması’ndan sonra 1923 yılında kurulan İzmit Bahriye Kumandanlığı tarafından kullanılmış, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nden sonra Marmara Üss-i Bahri ve Kocaeli Müstahkem Mevki Kumandanlığı adını alan bu kumandanlık, 1930 yılına kadar tersane içerisindeki binaları kullanmaya devam etmiştir. Tersane Mayın İskelesi, Devlet ve Hükümet Başkanları ve devlet erkânının İzmit’e denizden geliş ve dönüşlerine, dolayısıyla karşılama ve uğurlamalarına da mekân olmuştur(Gökçay, 2009).
3
Osmanlı Devleti’nin ilk tersanelerinden biri olan İzmit Tersanesi’ne ait ilk esaslı bilgiye 16. YY.’a ait onarım çalışmalarına dair arşiv kaydında rastlanmaktadır(Kaya, 2014). Tersanenin; göz, küreklik, mahzen, divanhane, zindan(Bostan,2003) gibiyapılardan oluştuğu kuvvetle muhtemeldir(Kaya, 2014). Ayrıca 17. YY gezginlerinden Tavernier’in ifade ettiği üzere üç büyük ambarın, içi kereste dolu dehlizlerin, depoların bulunduğu anlaşılmaktadır(Ulugün, 2008). Tersane için bir diğer bilgiye 18. YY. gezginlerinden Charles Peyssonel’in İzmit Gravüründe kısmen de olsa izine rastlanmaktadır(Kaya, 2014).
Charles De Peyssonel İzmit Gravürü, 1745
Tüm bunların dışında Tersane-i Amire’nin XVI. yüzyılın ortalarında içi sadece denizden görünecek biçimde duvarlarla çevrildiği(Bostan,2003) aktarılmaktadır.
İzmit Tersanesi’nde meydana gelen yangınla ilgili 1814 tarihli bir arşiv belgesinde zarar gören, idari hizmetler için kullanılan, harem ve selamlıktan oluşan bir yapı ve tersane duvarlarının yenilenmesine ilişkin kayıtlar bulunmaktadır, bu yapının özelliklerinden anlaşıldığı üzere divanhane olması kuvvetle muhtemeldir(Kaya, 2014).
19. YY. ‘da yazılı ve görsel araçların çoğalmasıyla birlikte tersane ile ilgili bilgiler de artmaktadır. 1862 tarihli Alphonse de Moustier’in tersane yapılarını da içine alan gravürü son derece önemlidir. Gravürde tersane duvarlarına rastlanmamakla beraber çekek yeri ve 4 adet birbirine bitişik beşik çatılı gözler bulunmaktadır. Dikkat çekici olarak da 2 adet birbirine bitişik ve beşik çatılı yapı grubu ve bunların ortasından çıkan kuleye benzer bir yapı görülmektedir.
Moustier İzmit Gravürü, 1862
Bu gravürden yaklaşık 20 yıl sonrasına ait 1881 tarihli “Osmanlıca Çocuklara Kıraat” adlı dergide karşılaşılan İzmit gravüründe, İzmit Tersanesi daha geniş bir bakış açısıyla ancak daha basit bir çizgisel üslupla tasvir edilmiştir(Kaya, 2014). Burada da tersane gözlerine rastlanmaktadır. 1862 yılına ait gravürden farklı olarak tersane duvarları görülmektedir ayrıca iki adet, bitişik, beşik çatılı, ortasından kule çıkan yapı grubuna burada rastlanmamaktadır.
İzmit Gravürü, Çocuklara Kıraat Dergisi, 1881
İzmit Liva Nafia Başmühendisliğince hazırlanan 1906 tarihli krokide İzmit Tersanesinde yer alan yapılar hakkında önemli bilgilere ulaşılmaktadır. Tersanenin üç tarafının duvarlarla kaplı olduğu, kuzey tarafında iki kapı, doğu tarafında bir kapısı olmakla birlikte toplamda üç kapısının olduğu ayrıca kereste kuruluğu örtüsü, kereste mağazası, fabrika ebriyesi ,köşk, ana giriş kapısını tanımlayan kışla ve haddehane ebriyesi, nöbetçi kuleleri gibi yapıların bulunduğu görülmektedir(Gökçay, 2009). Gelişen teknolojiyle birlikte fotoğraflardan tersane yapılarının mimarilerine ilişkin daha somut bilgilere ulaşılmaktadır.
Tersane Planı, 1906
Tersane Saltanat Kapısı Divanhane ve Fabrika
4
Tersane tarihine bakıldığında, bulunduğu dönemin şartlarına göre yapılar, doğal olarak yenileme çalışmalarına sahne olmuştur. Kayıtlarda görüldüğü üzere kullanım konusunda kimi devirlerde azalma olsa da uzun vadede devlet için önemli bir işlev yüklenmiştir.
İzmit Tersanesi iktisadi ve sosyal anlamda da İzmit için önemli bir rol oynamıştır. Gemi yapımı için çeşitli bölgelerden ağaçlar getirilir, köylüler bu yolla ihtiyaçlarını temin ederlerdi.
“Gemiler için gerekli olan ağaçlar İzmit’in Keltepe, Kurcadağ, Kerem Ali, Hendek ile Bolu orman ve dağlarından getirilirdi. İzmit Tersanesi’ne gereken ağaçları getirmek için köylerde bir arabacı teşkilatı kurulmuştu. Bu teşkilatta, bir kazanın merkez köylerine iç kaza, nahiyelerine de nahiye adı verilirdi. Gerek iç kazalarda ve gerek nahiyelerde, hükümetçe tescil edilmiş bir arabacı başı bulunurdu. Ve her arabacı başı da kendisine, itimat ettiği arabacılardan yerine göre bir, iki ve üç muavin tayin ederdi. Buna köylüler yamak derlerdi. Yani arabacı başı yamağı. Her yıl tersane, ağaç istediği zaman, hem mülkiye teşkilatı aracılığı ile resmen tebligat yapar hem de doğrudan doğruya arabacı başlarına bildirirdi.
İstenilen ağaçları kıştan kestirmek gerektiği için, Ocak’tan Mart ayı başına kadar ağaçlarını keserler, yontarlar, arabalarına yüklerler ve bunları el birliği ile yaparlar ve arabacı başının emrini beklerlerdi. Tersaneye getirilen araçlar duruma göre makbule geçerse damgalanıp kabul edilirdi, makbule geçmezse ısırganlığa çekilirdi (ısırganlık demek parası verilmeyecek sakat, çürük ağaçların konacağı yer demektir).” (Yüce, 2007)
Eski bir İzmitli olan yazar Şakir Balkı’nın ifadelerinden de tersanenin şehre getirdiği hareketliliği, ekonomik canlılığı gözlemleyebiliriz. İfadelerinde tersanenin şehre canlılık verdiği, kimlik kazandırdığı, 1925’lerde inşa edilen Gölcük Tersanesi ve Kâğıt Fabrikasından sonra şehir ekonomisine güç verdiğini belirtmektedir. Burada tornacılar, dökümcüler, frezeciler, marangozlar, silah ve top onarımcılarının yetiştiğini belirterek tersaneyi bir sanat okuluna benzetmektedir. Çoğu dönemlerde tersanenin sürekli odak noktası olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca işgal günlerinde birçok vatandaşımızın burada kurşuna dizilerek idam edildiğini anlatmaktadır(Balkı, 1995)
5
Maalesef tüm bu bahisler, tersanenin İzmit’e kattığı tüm bu canlılık, şehir belleğinde tarihin tozlu raflarında sadece meraklı gözler için görülebilmektedir. Tersanenin hem ekonomik hem kültürel anlamda şehre yayılan tüm bu akisleri 1950’lerde inşa edilen D100 otoyolunun altında ezilerek, tarihe ötelenmiştir. Artık o akislerden eser yoktur. Otoyolun ilk dönemlerinde garaj olarak işlev gören alan günümüzde Merkez Bankası, KYÖD tesisleri, benzinlik gibi yapılarla dolmuştur. Tersaneye ait hiçbir iz bulunmamaktadır. D100 Otoyolu ile birlikte yapılan dolgularla bu alanın denizle olan ilişkisi kesilmiştir.
D100 Otoyolu, Garaj(Eski Tersane Alanı) Günümüzde Tersane Alanında yer alan Merkez Bankası
Uydu Görüntüsü, 2016 Tersane Bölgesi ve yıllara göre kıyı değişimi
Şehir, yüklenilen işlevlerle nitelik kazanmaktadır ve İzmit, zamanında yüklendiği işlevlerle mahalli olana uymuş ve işlevlerin getirdiği niteliklerle kıyı şehri olarak kendi kimliğini kazanabilmiştir. Kıyı şehri olduğunu en bariz şekilde ispat eden işlevlerden biri de İzmit Tersanesi idi. Bugün İzmit, D100 Otoyolu ve kıyıya yapılan dolgu alanlarla mahalli olandan uzaklaşarak ve kıyı şehrine dair tüm bu niteliklerini kaybederek adeta bir kara şehri haline gelmiştir.
Son söz olarak şöyle bir öneri getirilebilir: Son dönemlerde müzecilik adına olumlu çalışmalar(SEKA Kâğıt Müzesi, Bilim Müzesi) yapılan İzmit’te şehir hafızasında önemli bir yer edinmiş olan İzmit Tersanesi ile ilgili bir müze çalışması yapılabilir. Hafızadaki bilgi paylaşılmadığı sürece unutkanlık ve körelme başlar. Bu nedenle yeni nesillerin, yaşadığı şehrin geçmişiyle ilgili bilgi sahibi olması, şehrin yarını için, güzel bir İzmit için olumlu çalışmalara vesile olabilir.
İzmit genel görünüm, 2013
KAYNAKÇA:
· Balkı, Ş., İzmit’te Zaman ve (Kent Üzre OL Vukuat-ı Hakikat) İstanbul 1995 s. 127-131.
· Bostan, İ., Osmanlı Bahriye Teşkilâtı: XVII. Yüzyılda Tersâne-i Âmire, Ankara 2003.
· Bostan, İ., “Tersâne-i Âmire”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, C. 40, İstanbul, s. 513-516.
· Danişment, İ. H. İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C.I, İstanbul 1947.
· Darkot, B., “İzmit”, İslam Ansiklopedisi, C.V, İstanbul, 1952, s. 1252.
· Fıratlı, N., İzmit Şehri ve Eski Eserleri Rehberi, İstanbul 1971.
· Galitekin, A. N., Tarihte İzmit ve İzmit Tarihinde Bir Eşraf Ailesi Soydanlar, İstanbul 2011.
· Gökçay, N., İzmit Tersanesi Marmara Üssü Bahri Marmara Deniz Ana Üs Tarihçeleri, İstanbul 2009.
· Kaya, Ş., “Görsel Belgelerde İzmit Tersanesi”, Uluslararası Gazi Akçakoca ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu, Kocaeli 2014.
· Koç, Ü., Klasik Dönem Anadolu Sanayi Üzerine Bir Değerlenirme(1500-1605), Türkler Ansiklopedisi C. 10
· Kösten, E. Y., “Merkezi Kıyı Olan Kent İzmit/ Kıyısı Olan Kent Kocaeli”, 26. Yapı-Yaşam Kongresi-“ Kent Merkezini yeniden Keşfetmek”, Bursa 2014
· Müller – Wiener, W., Bizans’tan Osmanlı’ya İstanbul Limanı, (Çev. Erol Özbek), İstanbul 2003.
· Özel, S., XVI ve XVII. Yüzyıllarda İzmit, 1. Sakarya ve Çevresi Tarih ve Kültür Sempozyumu, 22-23 Haziran 1998, Adapazarı, 1999
· Öztüre, A., Nicomedia Yöresindeki Yeni Bulgularla İzmit Tarihi, İstanbul 1981.
· Şehsuvaroğlu, H., Deniz Tarihimize Ait Makaleler, İstanbul, 1965.
· Tuncel, M., “Şehir Yerleşmelerinde Kuruluş Yerinin Fonksiyonel Sürekliliğe Etkisi Üzerine Bir Deneme: İzmit”, İ.Ü. Coğrafya Enstitüsü Dergisi, S. 22, İstanbul 1977, s. 93-97.
· Ulugün, F. Y., Seyahatnamelerde Kocaeli ve Çevresi, İzmit 2008.
· Uzunçarşılı, İ.H., Osmanlı Merkez ve Bahriye Teşkilatı, Ankara, 1984
· Ünal, M., Tarihte İzmit Depremleri, M. Sabri Yalım’a Armağan, İzmit, 2001
· Yüce, R., Kocaeli Tarih ve Rehberi, Hazırlayan Atilla Oral, İstanbul, Eylül 2007