“Zavallı Taş, Rikotta Peyniri Muamelesi Görmüş, Kendine Has Bir Duruşu Olmadan”*

Modern Mimarlığın temellerinden olan “Malzemenin Dürüstlüğü” ilkesi mimarlık eğitiminin ilk yılından itibaren öğrencilerin karşısına çıkan, hatta benim tecrübemde anlatılan hoca tarafından doğruluğuna farz gibi inanılan bir öğeydi.

Bugün elime geçen RAF Ürün Dergisi’ni incelerken, dergide yer alan birkaç ürün tam da bu konuyla bağlantılı bir şekilde ilgimi çekti. Dergi’nin yoğun olarak mimarlara yönelik olduğu varsayımıyla gidersek, bu ürünlerin mimarlar tarafından talep edildiği ya da talep edilmesi planlandığı teorisini ortaya atabilirim sanırım.

Öncelikli olarak dekoratif kaplama ürünlerinde zaten başka birçok malzemeymiş gibi görünebilen ürünlere aşinayız. Bana asıl farklı gelen, tek ürün tanıtımı yapan firmalardan bazılarının ürün gamlarından özellikle “başka bir malzemeyi taklit eden” ürünleri seçmeleri, yani onların tanıtımına mimarlara yönelik olan bir yayında öncelik vermeleri…

İlk olarak dikkatimi çeken “betonun doğal görünümü ve dokusunu seramiğe işleyen” ürün. Açıkça itiraf edeyim, fotoğrafta çok havalı görünüyor. E bir de “temizlik ve pratikliğiyle” betonun kendisinden daha avantajlı.

Doğal Taşın Etkileyiciliği Ahşapta, Ahşabın Doğallığı Seramikte…

Sonrasında “ahşabın doğallığını seramikte hissettiren” ve “ahşap görünümlü seramik” ürünleri… Yazıyı okumadan sadece fotoğraflara bakılırsa, pek tabi bunların ahşap parke olduğu düşünülebilir. Bu ürünler, “suya maruz kalan mekanlarda” ahşabın dezavantajlarından kullanıcıyı kurtarıp, sadece görüntüsüyle kavuşturuyor.

Önceki iki ürüne bakarak, ahşabın görüntüsünün mimarlar ya da kullanıcılar tarafından çok talep edilen bir estetik öğe olduğunu düşünmeye başlamışken; “ilhamını doğal taşlardan” alan ahşap ürün karşıma çıktı. Bu ürünün de avantajının “doğal taş uygulamaları gibi zaman kaybına yol açmadan, yalnızca birkaç saat içinde uygulanabilme” özelliğinde olduğunu okudum, aydınlandım.

Aslında “idealist mimar züppeliği”nde bu ürünleri eleştiriyor gibi gözüksem de, aslında dikkat çekmek istediğim nokta, mimarlık teori ve pratiğinin birbirinden ne kadar kopuk olduğu gerçeği. Açıkçası, Modern Mimari karşıtı akımları sayıp, burada uzun uzadıya bir akademi tartışması açmak niyetinde değilim. Söylemek istediğim, öğrenim süreci boyunca “malzemenin dürüstlüğü” kavramıyla defalarca karşılaşılırken, uygulama aşamasında birçok örnekte esrarengiz bir şekilde bu kavramın kaybolması. Ya derslerde “doğal taş gibi görünen ahşap” veya “ahşap gibi görünen seramik”in avantajları anlatılmalı ya da ” zavallı taşın rikotta peyniri muamelesi görmesi”ne izin verilmemeli.

*Başlık Esra Şahin Burat’ın METU JFA 2012 / 1’deki ” Taşı Taş Gibi, Ahşabı Ahşap Gibi Göstermek”: Frank Lloyd Wright’ın Malzeme Teorisi isimli makalesinde geçen Lodoli’nin öğrencisi Memmo’nun kitabından alıntıdır: MEMMO, A. (1833-34) Elementi dell’architetura lodoliana, Battara, Zara.
Etiketler

Bir yanıt yazın