Zonguldak’ın Kentsel Kimliği Üzerine Notlar: Kara Elmas Diyarından Üniversite ve Turizm Kentine Doğru

80’li ve 90’lı yılları Zonguldak’ta yaşamış biri olarak Zonguldak’ın özellikle 2000’li yıllardan itibaren bir kimlik değişimi içinde olduğunu düşünüyorum. Özellikle 2016 yılındaki son ziyaretim bu kanaatimi pekiştirdi. Yıkıldığını bir ulusal yarışma vesilesiyle duyduğum ve çok üzüldüğüm lavuar alanının son halini görmek benim için oldukça sarsıcı bir deneyim oldu. Bu sanayi yapısını kenti taşkömürü üretimi ile ilişkilendiren en önemli öğelerden biri olarak görürdüm. TTK’da çalışan işçi/memur/mühendis/yönetici lojmanları, misafirhaneler ve lokaller gibi taşkömürünün diğer mekansal karşılıklarını da lavuardan sonra sayabilirim. Bu ziyarette ayrıca Üzülmez’deki lojmanların yıkıldığını, TOKİ tarafından etrafındaki 45 hektarlık alanla birlikte kentsel dönüşüm ve gelişim projesi olarak ele alındığını öğrendim. TTK’nın özelleştirileceğine ilişkin zaman zaman çıkan haberleri de zaten medyadan takip edebiliyoruz. Her ne kadar bu konuda kent sakinlerinin itirazlarını medyadan bazen duyabilsek de 1990’lı yıllardaki madenci grevleri gibi büyük direnişler yaşanmıyor artık. Bu bağlamda, taşkömürü üretiminin ve ona bağlı madenci figürünün Zonguldak’ın kimliği üzerindeki rolünün eskisi kadar güçlü olmadığı fikrindeyim.

Diğer yandan kentte hissettiğim değişimin taşkömüründen bağımsız, başka nedenleri de var. Öncelikle kentin en işlek caddesi olan Gazi Paşa Caddesi üzerindeki kalabalığa kentteki üniversite öğrencileri de eklenmiş durumda. Bu gençlerin yoğunluğu hemen hemen kentin her köşesinde hissediliyor. Bir önemli nokta ise son yıllarda turizme açılan mağaraları ve doğal güzellikleri ile kentte turizmin ön plana çıkarılma çabası. Yıllarca arka planda kalan ve dikkat çekmeyen bu öğeler artık hem Zonguldak halkının hem de şehir dışından birçok turistin ilgisini cezbetmekte. Dolayısıyla özellikle son on yılda bir üniversite kenti canlılığına kavuşan bir dönemin ağır sanayi kenti ayrıca bir turizm odağı olarak da dikkat çekiyor. Bu perspektiften bakarak kentin kimliğine ilişkin geçmişten günümüze Zonguldak’ta yaşanan değişime ışık tutmak üzere, önemli noktalara parmak basan kentsel bir okuma yapmak anlamlı görünüyor. İki kısımdan oluşan bu çalışmada öncelikle 2000’li yıllar öncesi Zonguldak – taşkömürü ilişkisi irdelendikten sonra kentin yeni ve alternatif kimlik öğeleri olan üniversite ve turizm bağlamlarına vurgu yapılıyor.

Zonguldak’ta Taşkömürü Realitesi: İnişler Çıkışlar Üzerine

1935-1937 yılları Zonguldak kılavuzu kapağı (Ekrem Murat Zaman, “Zonguldak İnsan-Mekan-Zaman”, TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yayını, s.270-272, 2012)

Gelişimini bölgedeki taşkömürü yataklarına borçlu olan Zonguldak, Cumhuriyetin ilanının ardından ülke sanayisinin geliştirilmesi fikri doğrultusunda kentleşmeye başlayarak zamanla Batı Karadeniz Bölgesi’nin en önemli kenti haline gelir. 1940 yılında devletleştirilen kömür havzasında arama ve işletme hakkının Ereğli Kömür İşletmeleri’ne (EKİ) verilmesiyle başlayan süreçte hem yeraltındaki hem de yerüstündeki tesislerin çoğu ekonomik ömürlerini yitirmiş durumda olduğundan, 1945 yılı kalkınma planlarında kömür ihtiyacının karşılanması adına havzanın genişletilmesi, geliştirilmesi ve üretimin artırılması projelerine yer verilir. Buradaki tesislerin yenilenmesi ve faaliyetlerinin düzenlenmesi yönünde alınan karar doğrultusunda birçok proje gerçekleştirilir1. Bu yıllarda artık taşkömürünün mekansal karşılıkları üzerinden bir kentleşme çizgisine kavuşan Zonguldak’ta maden ocakları dışında onlarla ilişkili ek servis alanları, yönetim birimleri ve işçi konutlarının varlığı dikkat çeker. Örneğin Erken Cumhuriyet Döneminin önemli mimarlarından Seyfi Arkan’ın Üzülmez ve Kozlu’daki maden ocaklarında çalışan işçilerin barınma problemlerini çözmeye yönelik planladığı büyük ölçekli yerleşim projeleri bunlardandır. Her iki yerleşime ait ilk bilgilere 1935 ve 1936 yılında yayınlanan Arkitekt Dergisi sayılarında yer verilir2. Hatta zaman içinde bu örnekler, mimarlık entelijansiyası tarafından sıklıkla kullanılan temel referanslar haline gelir. Havzadaki bu yeni yapılaşma süreci, bölgedeki coğrafi ve ekonomik gelişmelerin birer yansıması olarak okunabileceği gibi yeni bir sosyal yaşantıya da işaret eder3. Bir diğer önemli örnek ise Zonguldak’ın tam da merkezinde olanca ağırlığıyla bir sanayi kentinde olduğunuzu hatırlatan Merkez Lavuarı’nın inşaatıdır. Kabaca kömür yıkama tesisi olarak bilinen lavuar, maden ocağından çıkan kömürün ilk işleme tabi tutulduğu yerdir4. Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) ait bu yapı grubu 1957 yılında işletmeye açılır ve 2000’li yıllara kadar uzun süre hizmet verir5.

Bu gelişmeler yaşanırken taşkömürünün üreticisi konumunda olan TTK ülkenin kalan kesimindeki iş gücü için Zonguldak’ı cazip bir destinasyon haline getirir ve kent hızla göç almaya başlar. Özellikle 1950-55 yılları arasında kentin aldığı göç %195’tir6. Bu yıllarla birlikte Zonguldak artık ekonomisi tamamen taşkömürüne dayanan, demografik olarak özellikle TTK’da çalışan nüfusun dominant bir hal aldığı ve kentin birçok yerinde TTK’ya ait birimlerin konumlandığı, giderek zenginleşen bir kenttir. Dolayısıyla zaman içinde palazlanarak bölge ekonomisinin öncüsü bir sanayi kenti halini alan bu kentin kimliğinin taşkömürü üzerine inşa edildiği söylenebilir.

Uzun yıllar bu eksende gelişmeye devam eden kent 1980’li yıllara kadar sürekli göç almaya devam eder. Fakat yine bu dönemde Türkiye’de uygulanmaya başlanan özelleştirme ve kamunun küçültülmesi politikalarından payını almakta gecikmeyen kentin en önemli aktörü olan TTK, alternatif enerji kaynaklarının artması, kömürün özel ocaklarda daha düşük maliyetle üretilmesi, petrol fiyatlarının dalgalanması, uluslararası ticaretin serbestleşmesi, kamu yatırımlarının ve harcamalarının azaltılması gibi nedenlerle gözden düşer. Kurum 1988 yılında hükümetin yatırım programı kapsamına alınarak fiziki olarak küçültülmeye başlar7. Yaşananlar TTK’da azalan işçi alımları ile birleşince daha kötü çalışma koşullarına sahip özel ve kaçak ocaklar ortaya çıkar, maden işçilerinin çoğu düşük ücret ile buralarda çalışmak zorunda kalır. Dolayısıyla 1990’lar sonrasında Zonguldak’ta işler terse döner, TTK zorlu bir sürecin içine itilir8.

Büyük Ankara Yürüyüşü (Turhan Demirtaş arşivi)

İşçi hareketleri açısından hep hareketli olmuş kentte Cumhuriyet döneminin en önemli grevi olan Büyük Ankara Yürüyüşü bu dönemde yaşanır. 1991 yılının Ocak ayında özelleştirme politikalarına karşı gerçekleşen grev günler sürer, direnişin sonucunda özelleştirme projeleri gündemden kalkar, maden işçisinin ücretinde düzelmeler sağlanır9. Ancak sonraki yılın şubat ayında mevcut toplu sözleşme koşullarının işçi maliyetlerini çok artırdığı öne sürülerek TTK’nın özelleştirilmesi ve bazı maden ocaklarının kapatılması tekrar gündeme getirilir, işçi sayısının 42binden 22bine indirileceği duyurulur10. Gerçekten de özelleştirme politikalarının başladığı 1980’den 2000’e kadar kurumdan binlerce kişi emekli edilir. 1990’da yeraltında çalışan işçi sayısı 21 binlere ulaşırken 2010 yılı rakamlarının 8 binlere kadar düşmüş olduğu görülür11. Aynı süreçte dünyanın artık farklı, daha ucuz enerjilere yönelmeye başlaması ve doğalgazın ülke genelinde yaygınlaşmasıyla Zonguldak’ın ve taşkömürünün ülke genelindeki önemi azalır12. Madencilik sektöründe kamunun ağırlığı mevcut politikalar eliyle yok edilir yapılan özelleştirmeler ve ortaya çıkan küçük/orta ölçekli işletmeler kentin istihdam yapısını olumsuz yönde etkiler. Bütün bunların sonucunda kent bu sefer dışarıya göç vermeye başlar. Nüfusu giderek azalmaya başlayan kentte taşkömürü artık eskisi gibi çok sayıda insana iş alanı oluşturamaz. TTK hala üretime devam ediyor olsa bile eskisi gibi örgütlü ve güçlü bir varlık sergileyemez. Dolayısıyla kentte yeni istihdam alanları aranmaya başlanır ve turizm kenti, üniversite kenti gibi alternatif kimlik kurguları üzerinde durulur13. Böylece kentsel kimliğin temel referansı olan taşkömürünün önemi üretiminin düşmesi, istihdam ettiği nüfusun azaltılması gibi sebeplerle gerilemeye başlar, bir turizm öğesi olarak kente turist çekmenin bir aracı halini alır. Zonguldak ekonomisinin taşkömürü üretimine olan bağımlılığının azalmasıyla bir sanayi kenti olma niteliği de yıpranır.

2000’li Yıllarla Gelen Değişim: Alternatif Kimliklerin Görünürleşmesi

Yıllar boyunca taşkömürü odaklı bir sanayi kenti olması ve böyle tanınması nedeniyle Zonguldak, sahip olduğu doğal güzelliklere rağmen Batı Karadeniz Bölgesi’nin turizmden en az yararlanan illeri arasındadır. Ne var ki kentin dinamiklerinin farklılaşmasıyla birlikte son yıllarda bu durumu değiştirmek adına çeşitli çalışmalar yapılıyor.

Örneğin mağaralar açısından oldukça zengin olan kentte mağaracılık faaliyetleri Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca başlatıldı ve yedi mağara kültür varlığı olarak tescil edildi. 1994 yılında İl Turizm Müdürlüğü’nün girişimleriyle toplam on dokuz mağaranın jeolojik etütleri yapıldı, bunlardan Gökgöl Mağarası turizm amaçlı olarak ziyarete açıldı, Karadeniz. Ereğli’deki “Cehennemağzı Mağaraları” İl Turizm Müdürlüğü’nün önerisiyle 1996 yılında Bakanlıkça “İnanç Turizmi Projesi” kapsamına alındı14.

Gökgöl Mağarası (gokgolmagarasi.com)

Bu gelişmelere ek olarak ülkenin ilk maden müzesi de 09.12.2016 tarihinde Zonguldak’ta hizmete açıldı. Görünen o ki artık taşkömürü kimliğinin izleri kentte bir turistik çekim aracı olarak kullanılıyor. Tam da bu noktada kent – sanayi ilişkisini temsil eden güçlü bir mimari figür olan Zonguldak Merkez Lavuarı’nın 2006 yılında yıkıldığının altını çizmek ve maden müzesinin taşıdığı manidarlığa dikkat çekmek gerekir. 2000’li yılların başında devredışı bırakılıp çürümeye terk edilen tesisteki ani yıkım kentin politik gündemine yıkılması/korunması/yeniden yapılma(ma)sı bağlamında oturdu ve hararetli tartışmalara sebep oldu. Lavuarın yıkım hikayesi, taşkömürü üretiminin Zonguldak üzerinde temsil ettiği her türlü kimlik, güç, iktidar ilişkilerinin de gün geçtikçe nasıl zayıfladığının bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Hatta bu yıkımı Zonguldak’ın taşkömürü üzerine inşa edilen kimliğine ve kentin kolektif belleğine verilen en belirgin zararlardan biri olarak okumak da mümkün.

Kent silüeti ve Zonguldak Merkez Lavuarı’nın yıkımdan önceki hali (Turhan Demirtaş arşivi)

Zonguldak’ı bir turizm kenti haline getirme çabalarına bakıldığında yapılan çalışmaların sonuç verdiği anlaşılıyor. İlin iklim koşulları, deniz – kum – güneş üçgenine dayalı seçeneğe uzun süreli fırsat tanımasa da ormanlık alanlar, yaylalar, mağaralar ve su – yeşil kombinasyonun oluşturduğu doğal güzellikler Zonguldak’ı doğaseverlerin gözünde bir çekim odağı kıldığından ilin turizm alanındaki geleceğine yönelik planlamalar bu kapsamda ilerliyor15. Valilik deniz turizminin yanı sıra av turizmi, rafting, doğa yürüyüşü, bisiklet turları, yayla turizmi, foto safari gibi farklı turizm biçimlerini ön plana çıkartmaya çalışıyor. Resmi web sitesinde ülke ekonomisinin dinamik sektörlerinden olan turizmin, son yıllarda burada da önemli bir gelişme çizgisi yakaladığı ve kayda değer bir istihdam ve hizmet alanı durumuna geldiğini belirtiyor16. Öte yandan biraz araştırıldığında Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ), Mühendislik Fakültesi Geometrik Bölümü dördüncü sınıf öğrencilerinin kentin turizm haritasını çıkarttığı, gezilebilecek tarihi, kültürel ve sosyal alanları internet ortamında haritalayarak ilgilenenlerin kullanımına sunduğunu da görürüz. Kenti ziyaret edeceklerin harita ile gezecekleri yerin adres, fotoğraf ve bilgisine ulaşabildiği bu sistem ile kentin turizm odaklarının tanıtılması hedefleniyor17.

Zonguldak Kapuz Plajı (T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Zonguldak İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü)

Dirgine Çayı’nda rafting (T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Zonguldak İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü)

Namazgah Deresi, Gökçebey (T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Zonguldak İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü)

Değirmenağzı Şelalesi (T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Zonguldak İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü)

Turizm kenti gibi maden/ci kentine alternatif diğer bir kimlik kurgusu olan üniversite kenti başlığı incelendiğinde, kentin üniversiteyle ilişkisinin 1992 yılında kurulan ancak 2012 yılında adı Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) olarak değiştirilen Zonguldak Karaelmas Üniversitesi üzerinden kurulduğu anlaşılıyor. 11 Fakülte, 3 Enstitü, 3 Yüksekokul, 7 Meslek Yüksekokulu ve 20 Araştırma Merkezi bulunan bu üniversite günümüzde 11 yerleşkeye yayılmış olarak hizmet veriyor18. Özellikle son yıllarda Zonguldak’ta gittikçe artan öğrenci nüfusu oldukça dikkat çekici bir boyutta. 2013 yılında 23.871 olan BEÜ öğrenci sayısının dört yıl sonra 35.612’e19  kadar yükselmesi mevcut duruma ilişkin fikir verebilir. Bu bağlamda kapsamı genişleyen ve öğrenci sayısı özellikle 2000li yıllarda hızla artan bu eğitim kurumunun kent üzerindeki etkilerinin yadsınılmaması, kente çektiği öğrenciler ve akademik/idari kadro ile kentin demografik olduğu kadar sosyo-kültürel ve mekansal gelişim/değişim çizgisinde bu üniversitenin artık önemli bir rol sahibi olduğunun anlaşılması kentin son yıllarda değişen dinamiklerinin algılanması bağlamında da önemlidir.

BEÜ Kampüsü (beun.edu.tr)

Hasan Sankır ve Ayça Demir Gürdal’ın 2014 tarihli “Bülent Ecevit Üniversitesi’nin Zonguldak’a Etkileri ve Kentin Üniversite Algısı” başlıklı araştırmasının sonuçlarına göre, kent ile BEÜ arasında birlikte büyüme ve gelişme yönünde bir karşılıklı etkileşim mevcut. Katılımcıların verdiği yanıtlar üniversitenin Zonguldak’ın ekonomik, kültürel, sosyal yaşamına olumlu katkılar sunduğunu ortaya koyuyor 20 . BEÜ’nün Zonguldak ekonomisine etkisini ölçmek üzerine Yasemin Ersoy Köse, Ertuğrul Yıldırım ve Ahmet Ferda Çakmak tarafından yapılan bir başka çalışma ise üniversitenin Zonguldak ekonomisine etkisinin yalnızca 2016 yılında 2.4 milyar TL olarak hesaplandığını ortaya koyuyor. Yaklaşık 3000 öğrencinin katılımıyla gerçekleştirilen, Öğrenci Tüketim Eğilimleri Belirleme Anketi’ne göre öğrencilerin barınma, gıda, giyim ve ulaşım sektörlerine yönelik harcamaları ağırlıkta. Böylece BEÜ’nün çeşitli alanlarda hızlı bir gelişme trendi sergilemesi, Üniversite’nin Zonguldak ilindeki rolünü ve önemini güçlendiriyor 21.

Son Söz Olarak

Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte ulus-devlet anlayışı bağlamında gelişimine önem verilen sanayileşme ve madencilik ile hızla büyüyen Zonguldak 30 yıllık süre zarfında taşkömürü sayesinde kentsel bağlamda oldukça büyük aşamalar kaydeder. Maden işletmelerinin yoğunlaşması kentin ekonomik yapısını ve yerleşimini biçimlendirir, havzada çıkarılan taşkömürü kentsel kimliğin temeli olur. 1950’li yıllarla başlayan süreçte kente diğer şehirlerden sürekli bir göç akışı yaşanır. 1980’li yıllara gelindiğindeyse dünya genelinde ve ülkede egemen olan neo-liberal politikalar ile sanayisizleşme sürecinden etkilenen Zonguldak, eski gücünü ve kimliğini yitirmeye başlar. Bu durum TTK’nın aynı dönemde başlayan zayıflatılma çabalarından kolaylıkla okunabilir. Yaşanan gelişmelerin uzantısında 2000’li yıllarla birlikte göç vermeye başlayan Zonguldak yıllar içinde ekonomik anlamda olduğu kadar sosyal anlamda da bir dönüşümün içine girer; kent dokusu değişir ve yıllarca taşkömürü ekseninde kavramsal bir bütünlük ortaya koymuş olan kent bambaşka bir yöne evrilir. Kentin ekonomisinin taşkömürüyle olan ilişkisinin sekteye uğramasıyla sanayi kenti kimliğini ve taşkömürü kültürünü büyük ölçüde kaybetmeye başlayan Zonguldak’ın artık turizm ya da üniversite kenti olarak anılması yönünde uğraşılır. Turizmini geliştirmeye çalışmak ve üniversiteye yatırım yapmak Zonguldak’ın kaybettiği önemi yeniden kazanabilmesi bağlamında yeni bir şans halini alır. Sonuç olarak, özellikle 1950’li yıllardan itibaren kentsel kimliği taşkömürü ile ilişkilenen, hatta “kara elmas” diyarı olarak anılan Zonguldak’ın bugün farklı bir noktada konumlanması neticesinde ortaya koyulan yeni kentsel kimlik alternatifleri Zonguldak’ın özellikle son yıllarda bir turizm ve üniversite kenti olma konusunda yol aldığını gösterir niteliktedir. Ancak benzer süreçleri yaşayan başka kentler de göz önüne alındığında üretimden hizmet sektörüne bu kayışın ülke ekonomisine ne getireceği tartışma konusu.

[1] Ekrem Murat Zaman, “Zonguldak İnsan-Mekan-Zaman”, TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yayını, s.270-272, 2012.

[2] Seyfi Arkan, “Kömür-İş İşçi Uramı.” Arkitekt S.61 (1936), s.9-10. (erişim tarihi: 8 Ocak 2016, http://dergi.mo.org.tr/dergiler/2/124/1423.pdf); Seyfi Arkan, “Amele Evleri: İlkokul, Mutfak ve Çamaşırlık Binası, Kozlu, Zonguldak.” Arkitekt S.57 (1935), s.253-258. (erişim tarihi: 15 Ocak 2018, http://dergi.mo.org.tr/dergiler/2/82/843.pdf)

[3] Bilge İmamoğlu, “Seyfi Arkan ve Kömür İşçileri için Konut: Zonguldak; Üzülmez ve Kozlu” içinde Fabrikada Barınmak, ed. Ali Cengizkan, (Ankara: Arkadaş Yayınevi, 2009), s.131-133., Sezen Öktem, “Karabük Demir Çelik Fabrikaları ve Yerleşkesi”, TMMOB Ankara Mimarlar Odası Şubesi Bülten 45, 2006.

[4] TC Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Maden İşleri Müdürlüğü, Madencilik Terimleri Sözlüğü

[5] Zaman, a.g.e., s.289.

[6] Hüseyin Koca, “Zonguldak Havzasında Maden Kömürü Üretimi ile Başlayan Çalışma ve Kentleşme Koşullarının Yöre Halkı Üzerindeki Etkileri”“Zonguldak Havzasında Maden Kömürü Üretimi ile Başlayan Çalışma ve Kentleşme Koşullarının Yöre Halkı Üzerindeki Etkileri”38. ICANAS (Uluslararası Asya ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongresi), 10-15 Eylül 2007, Ankara, Bildiri Kitabı, 581-598. (erişim tarihi: 15.01.2018)

[7] Berna Güler Müftüoğlu, Bağdagül Taniş, “21. Yüzyılda Zonguldak Maden İşletmelerinde Çalışma Hayatı: Bir Kesit-Tek Gerçek”“21. Yüzyılda Zonguldak Maden İşletmelerinde Çalışma Hayatı: Bir Kesit-Tek Gerçek”, Çalışma ve Toplum, 2010/2, s.185-216. (erişim tarihi: 15 Ocak 2018)

[8] Ali Ayaroğlu, “Kömür Üretimi 2 Milyon Tona Düştü.” Cumhuriyet, 4 Ocak 2012, (erişim tarihi: 15 Ocak 2016, http://www.cumhuriyetarsivi.com/)

[9] Şükran Soner, “Büyük Madenci Direnişi”, Cumhuriyet, 4 Ocak 2012. (erişim tarihi: 15 Ocak 2016, http://www.cumhuriyetarsivi.com/)

[10] Selahattin Demircan, “Zonguldak’ta Özelleştirme.” Cumhuriyet, 12 Şubat 1991 (erişim tarihi: 15 Ocak 2016, http://www.cumhuriyetarsivi.com/)

[11] Erdoğan Kaymakçı, “TTK Tasfiye Ediliyor”, Cumhuriyet, 4 Ocak 1992. (erişim tarihi: 15 Ocak 2016, http://www.cumhuriyetarsivi.com/)

[12] Turgay Fişekçi, “Zonguldak.” Cumhuriyet, 30 Haziran 2004 (erişim tarihi: 15 Ocak 2016, http://www.cumhuriyetarsivi.com/)

[13] Koca, age.

[14] http://www.bakka.gov.tr/site/sayfa/43 (erişim tarihi: 21 Ocak 2018)

[15] http://www.zonguldak.gov.tr/tarihi-ve-turistik-yerler (erişim tarihi: 21 Ocak 2018)

[16] http://www.zonguldak.gov.tr (erişim tarihi: 21 Ocak 2018)

[17] http://www.hurriyet.com.tr/amp/zonguldakin-turizm-haritasi-cikartildi-40531864 (erişim tarihi: 21 Ocak 2018)

[18] http://w3.beun.edu.tr/ (erişim tarihi: 21 Ocak 2018)

[19] http://w3.beun.edu.tr/ (erişim tarihi: 21 Ocak 2018)

[20] Hasan Sankır, Ayça Demir Gürdal, 2014, Bülent Ecevit Üniversitesi’nin Zonguldak’a Etkileri ve Kentin Üniversite Algısı, Bülent Ecevit Üniversitesi Yüksek Öğretim ve Bilim Dergisi, Cilt 4, Sayı 2, s.90-98.

[21] Yasemin Ersoy Köse, Ertuğrul Yıldırım, Ahmet Ferda Çakmak vd., 2017, Bülent Ecevit Üniversitesi’nin Zonguldak İline Ekonomik Etkisi, Uluslararası Yönetim İktisat Ve İşletme Dergisi, Icmeb17 Özel Sayısı – Int. Journal Of Management Economics And Business, Icmeb17 Special Issue 1011

Gelişimini

 

,

bölgedeki taşkömürü yataklarına borçlu olan Zonguldak Cumhuriyetin ilanının ardından ülke sanayisinin geliştirilmesi fikri doğrultusunda kentleşmeye başlayarak zamanla Batı Karadeniz Bölgesi’nin en önemli kenti haline gelir. 1940 yılında devletleştirilen kömür havzasında arama ve işletme hakkının Ereğli Kömür İşletmeleri’ne (EKİ) verilmesiyle başlayan süreçte hem yeraltındaki hem de yerüstündeki tesislerin çoğu ekonomik ömürlerini yitirmiş durumda olduğundan, 1945 yılı kalkınma planlarında kömür ihtiyacının karşılanması adına havzanın genişletilmesi, geliştirilmesi ve üretimin artırılması projelerine yer verilir. Buradaki tesislerin yenilenmesi ve faaliyetlerinin düzenlenmesi yönünde alınan karar doğrultusunda birçok proje gerçekleştirilir[1]. Bu yıllarda artık taşkömürünün mekansal karşılıkları üzerinden bir kentleşme çizgisine kavuşan Zonguldak’ta maden ocakları dışında onlarla ilişkili ek servis alanları, yönetim birimleri ve işçi konutlarının varlığı dikkat çeker. Örneğin Erken Cumhuriyet Döneminin önemli mimarlarından Seyfi Arkan’ın Üzülmez ve Kozlu’daki maden ocaklarında çalışan işçilerin barınma problemlerini çözmeye yönelik planladığı büyük ölçekli yerleşim projeleri bunlardandır. Her iki yerleşime ait ilk bilgilere 1935 ve 1936 yılında yayınlanan Arkitekt Dergisi sayılarında yer verilir[2]. Hatta zaman içinde bu örnekler, mimarlık entelijansiyası tarafından sıklıkla kullanılan temel referanslar haline gelir. Havzadaki bu yeni yapılaşma süreci, bölgedeki coğrafi ve ekonomik gelişmelerin birer yansıması olarak okunabileceği gibi yeni bir sosyal yaşantıya da işaret eder[3]. Bir diğer önemli örnek ise Zonguldak’ın tam da merkezinde olanca ağırlığıyla bir sanayi kentinde olduğunuzu hatırlatan Merkez Lavuarı’nın inşaatıdır. Kabaca kömür yıkama tesisi olarak bilinen lavuar, maden ocağından çıkan kömürün ilk işleme tabi tutulduğu yerdir[4]. Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) ait bu yapı grubu 1957 yılında işletmeye açılır ve 2000’li yıllara kadar uzun süre hizmet verir[5].


[1] Ekrem Murat Zaman, “Zonguldak İnsan-Mekan-Zaman”, TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yayını, s.270-272, 2012.

[2] Seyfi Arkan, “Kömür-İş İşçi Uramı.”  Arkitekt S.61 (1936), s.9-10. (erişim tarihi: 8 Ocak 2016, http://dergi.mo.org.tr/dergiler/2/124/1423.pdf); Seyfi Arkan, “Amele Evleri: İlkokul, Mutfak ve Çamaşırlık Binası, Kozlu, Zonguldak.” Arkitekt  S.57 (1935), s.253-258. (erişim tarihi: 15 Ocak 2018,  http://dergi.mo.org.tr/dergiler/2/82/843.pdf)

[3] Bilge İmamoğlu, “Seyfi Arkan ve Kömür İşçileri için Konut: Zonguldak; Üzülmez ve Kozlu” içinde Fabrikada Barınmak, ed. Ali Cengizkan, (Ankara: Arkadaş Yayınevi, 2009), s.131-133., Sezen Öktem, “Karabük Demir Çelik Fabrikaları ve Yerleşkesi”, TMMOB Ankara Mimarlar Odası Şubesi Bülten 45, 2006.

[4] TC Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Maden İşleri Müdürlüğü, Madencilik Terimleri Sözlüğü

[5] Zaman, a.g.e., s.289.

Etiketler

Bir yanıt yazın