Kazuyo Sejima küratörlüğünde gerçekleşen 12. Venedik Mimarlık Bienali uzun bir aradan sonra tekrar bir mimarın elinde.
26 Ağustos 2010 tarihinde yapılan açılış töreniyle basın ziyaretine açılan “İnsanlar Mimarlıkla Buluşuyor” temalı 12. Venedik Mimarlık Bienali için hazırlanan projeler ana etkinlik mekanları Giardini ve Arsenale’in yanı sıra şehrin farklı yerlerine dağılmış diğer sergi salonlarında 21 Kasım 2010 tarihine kadar görülebilecek.
Kazuyo Sejima küratörlüğünde gerçekleşen 12. Venedik Mimarlık Bienali uzun bir aradan sonra tekrar bir mimarın elinde. Kazuyo Sejima serginin yönetimi için Yuko Hasegawa ve Ryue Nishizawa’nın sanat danışmanlarını da görevlendirmiş. Dolayısıyla 12. Venedik Mimarlık Bienali’nde öncekilere nazaran sanat çalışmalarının öne çıktığı görülüyor. Sejima’nın açılış konuşmasında da bahsettiği gibi her bir sergi mekanı kendi alanını ve her katılımcı mimari bağlam içinde kendi projesini oluşturmuş. Sergi, geçtiğimiz bienallerin aksine tema etrafında bir bütün olarak okunmuyor. Sergide, bütün katılımcıların mekanları farklı şekilde ele aldıkları ve hepsinin mimarlık ve insanla farklı ilişkiler kurduğu açıkça görülüyor.
Serginin ana mekanlarından olan Arsenale ziyaretçilerini ilk olarak bienalin ana temasıyla aynı adı taşıyan “İnsanlar Mimarlıkla Buluşuyor” sergisiyle karşılıyor. Smiljan Radic + Marcela Correa, Wim Wenders, Toyo Ito gibi farklı coğrafyadan 20 farklı ekip tarafından ele alınan birçok fikir insanlarla farklı anlatım biçimleriyle buluşuyor.
The Boy Hidden in a Fish
Sergide ilk olarak Smiljan Radic + Marcela Correa ekibinin “The Boy Hidden in a Fish” adlı çalışması bulunuyor. Masif granitten oluşan çalışma kabuklu bir deniz canlısını andırıyor. Ekip çalışmasını, depremin ardından tıpkı David Hockney’in kuru çizgilerinin arkasındaymış gibi korunaklı, güzel kokulu ve barışcıl bir geleceği yeniden inşa etmeyi istiyoruz, sözleriyle anlatıyor.
Serginin girişinde dağıtılan üç boyutlu gözlüklere ikinci kısımdaki Wim Wenders’ın SANAA’nın Rolex Learning Center binasını mimarlarının ve kullanıcılarının ağzından anlattığı kısa filmde ihtiyaç duyuluyor. “If Buildings Could Talk…” çalışmasında Wim Wenders binaların kullanıcılarıyla nasıl iletişim kuracağını izleyicilerle birlikte keşfediyor.
Balancing Act
Serginin kütlesiyle ziyaretçileri şaşırtan Balancing Act ise Antón García-Abril&Ensamble Studio’nun elinden çıkmış. Balancing Act bir denge oyunu.
Mekanda uzunlamasına konumlanan iki strüktürel çizgi orijinal mekanı değiştiren bir aracı gibi çalışıyor.
Architecten de vylder vinck taillieu Ordos 100 projesi için tasarladıkları konutların çizimlerini insanlarla buluşturmuş. Ekip çizimi nihai bir başlangıç ve buluşma için nihai bir alan olarak konumlandırdığını vurguluyor.
Cloudscapes
Serginin belki de en az vakit geçirilebilecek mekanı Transsolar Klimaengineering + Tetsuo Kondo çalışması olan Cloudscapes. Mekandaki bulut kütlesi mekanın içinden geçen rampayla yukarılara doğru çıkıldıkça çok daha yoğun olarak hissediliyor.
Cloudscapes (Transsolar + Tetsuo Kondo Architects) from Arkitera on Vimeo.
Ekip bu çalışmayla insanlara su buharının ruhani dünyasında yaşamanın nasıl olacağını anlatmak istemiş.
Walter Niedermayr çalışmasında 1979’daki İslam devriminden doğan ve Batı mimarisinden etkilenen İran kentsel tasarımıyla antik Pers mimarisinin tarihi kentleri ve kültürel alanları arasındaki benzeşmeyi saptamaya odaklanmış.
Junya. Ishigami+Associates bir öğrenci çalışmasıyla karşımıza çıkıyor. Bienal boyunca buradaki öğrenciler Avrupa’nın herhangi bir yerinde konumlanacak olan yaklaşık 14x4x4 metre ölçülerinde bir bina tasarlayacaklar.
Work Place
Aynı zamanda bienali kapsamında uluslararası jürinin verdiği 3 özel mansiyon ödülünden birisini alan Studio Mumbai, Work Place adlı çalışmasını büyük ölçekli maketler, modeller, malzemeler, eskizler ve çizimlerden oluşan ürünlerle fikirlerin keşfedildiği tekrarlanan bir süreçten oluşan çevre olarak tanımlıyor. Birçok malzemenin ve mobilyanın dev ölçekli prototipleri sergi mekanını dolduruyor.
Fransız ekip R&Sie(n)’nın fikri Thebuildingwhichneverdies’ın iddiası ise ziyaretçiyi bir şeylere dokundurarak hem merakını uyandırmak, hem cezbetmek hem de geri püskürtmek.
Hans Ulrich Obrist, yaklaşık 20 yıldır sürdürdüğü “Söyleşi Projesi”ne de katkısının olması için bienalin küratörü Kazuyo Sejima tarafından tüm bienal katılımcılarıyla yapılacak bir söyleşiler dizisi hazırlaması için davet edilmiş. Serginin bu bölümünde tüm bienal katılımcılarıyla yapılan söyleşiler ekranlardan izlenebiliyor. Duvardaki panoda ise Obrist’in 20 yılda söyleşi yaptığı yaklaşık 800 isim yazılmış.
Mark Pimlott ve Tony Fretton tarafından hazırlanan Piazzasalone çalışmasında şu anlayıştan yola çıkmış: Mimarlık ve sanat şimdiki deneyimleri ilişkilendirme ve kurgu yoluyla geçmişten etkilenerek anlamaya öncelik verir.
Bu yıl güncel teknolojik gelişmelerin de yakından takip edilebileceği bir sergi sunan bienalde sanat ve teknolojinin iç içe geçtiği “Your Split Second House” çalışması en çok dikkat çeken çalışmalardan birisi.
Çalışmada zaman kavramı şöyle tanımlanıyor: “Salise iki dakika arasındaki bir mekan. Geçmiş ve gelecek arasında, ama şu an değil, ama şimdinin bir parçası, hiçlik, bir bakıma donmuş zaman.”
Çinli ekip Amateur Architecture Studio ise kendisine ayrılan sergi alanını boşluklu bir kubbeyle kaplamış. Basit bir batı kubbesini andıran bu çalışma geleneksel Çin konstrüksiyon prensibiyle inşa edilmiş.
Ünlü mimar Toyo Ito bienalde hala inşası devam eden Taichung Metropolitan Opera House projesini konsept aşamasından çalışma maketlerine kadar anlatıyor.
Janet Cardiff’in The Forty-Part Motet adlı projesi de bu yılki bienalin değişik çalışmalarından birisiydi. Mekandaki hoparlörler sayesinde ziyaretçilere çoksesli bir koronun provasındaymış hissi veriliyor.
Berger&Berger’in “Ça va, a prefabricated movie theater” adlı projesi ise sadece filmlere ve onların atmosferine odaklanan prefabrike bir tiyatro.
Reclaim
Arsenale’deki sergiyi Arjantin, Estonya, Hırvatistan, Malezya, Arnavutluk, Bahreyn Krallığı, Yugoslovya ve Makedonya, Ukrayna, Hırvatistan, Çin ve İtalyan pavyonları izliyor.
Bahreyn Krallığı Reclaim projesi ile En İyi Ulusal Katılım Altın Aslan Ödülü’nn de sahibi oldu.
İtalyan pavyonunun bu seneki teması AILATI. Gelecekten Yansımalar. Aynı zamanda İtalya’nın tersten okunuşu olan AILATI’yi serginin küratörü Luca Molinari şöyle özetliyor: “AILATI. Gelecekten Yansımalar, mimarimizi uluslararası alanda canlandırmak için geleceğe karşı somut bir meydan okuma. AILATI, Italia kelimesi üzerine bir ayna oyunu ancak hepsinden öte, İtalyan mimari kimliğinin kalbini gösteriyor.”
Pavyonun ilk bölümünde geleceğin projelerine odaklanan çalışmalar sıralanıyor, ikinci bölümü ise ilk bölümün gerçekçiliğine karşı bir çalışmalar dizisi. Asma bir kat üzerine konumlandırılan çalışmaları izlemek için çıkılabilen merdivenler, kah tamamen asma kata çıkarak kah çalışmaların içine çıkarak ziyaretçiyi şaşırtıyor.
12. Venedik Mimarlık Bienali’nin bir diğer ana mekanı olan Giardini’deki ana sergide ise Renzo Piano, Rem Koolhaas, SANAA, ARU, Andrea Branzi gibi birçok önemli mimarın çalışmaları yer alıyor. Giardini yaklaşık 30 ülke pavyonuna da ev sahipliği yapıyor. Bienal hakkındaki bir diğer haberimizde sergilerle ilgili detaylı bilgiler vermeye devam edeceğiz.