Sabah saatlerinde Arkitera Mimarlık Merkezi olarak Giardini'ye koştuk, çünkü #mimarligiseviyorum diyoruz.
Giardini’ye girdiğimiz an büyük bir sürprizle karşılaştık! İğne atsan yere düşmeyecek bir kalabalık bienale girebilme umuduyla bekliyordu. Bir saati aşkın bir süre sırada bekledikten sonra basın kategorisinde davetli olarak geldiğimiz bienalin kapıları bu sabah resmen yüzümüze kapandı. Basın kartlarımızın süresinin dolduğu bize söylendi ve içeri alınmadık. Bu arada bizim düştüğümüz durumda olan pek çok meslektaşımızla birlikte ödül törenini de ne yazık ki kaçırdık…
Bu arada sıradakilerin ayaklanmasını beklerken bir grup çıkıp Rusya’da Putin karşıtı eylem yaptıkları için tutuklanan Pusyy Riot için bir eylem gerçekleştirdi… Daha sonra Giardini’nin bahçesindeki heykellerin başlarına tıpkı Pussy Riot’ın taktığı maskelerden geçirildiğini fark ettik.
Daha sonradan bütün problemlerimizi “aman sıcak, of ayaklarımıza kara sular indi” demeden halletmeyi başardık ve sizin için bienali karış karış gezdik.
Giardini’deki ana bienal pavyonu Arsanale’dekine oranla daha sönüktü. İzdiham yaşanan sergi mekanını gezmek oldukça güçtü… En kötüsü ise tüm gün hiç Türkçe duyamamak oldu. Türk mimarlarının dünya çapında gerçekleşen bu etkinliğe kayıtsız kalışları insanın yüreğini dağlıyor!
Elke Krasny ve Alexander Schuh’un ortak çalışmaları olan Hands on Urbanism özellikle de İstanbul’un gecekondu sorununa değindiği için ilk bakışta dikkat çeken projeler arasında yer alıyor.
Atelier Jean Nouvel, Mia Hagg ve Habiter Autrement ortaklığında hazırlanan Meeting Lines Stockholm’un trafik sorunu üzerinden altyapı önerilerinde bulunuyor.
Alejandro Aravena ve Elemantal’in ortak çalışması olan The Magnet end The Bomb ise her biri için 100 gün tasarım süresi verilmiş iki bölgenin toplumsal, çevresel ve yaşadıkları krizlere ait sorunlarına yönelik çok izleyici çeken bir gönderme…
Ne yazık ki bazı işler içler acısı… On Europe Ground isimli projenin ortasında bir sahne kurulu ve mizah iştahımızı kabartacak saçmalıkta bir grup (Thespis Cart) tiyatro yapıyor!
Herreros Arquitectos’un projesi olan Dialogue Architecture’a katkı yapan isimlerden biri ise hemen kendini belli ediyor: Ai Weiwei!
Norman Foster burada da karşımıza çıkıyor, Andreas Gursky, Ben Johnson, John Nye, Marisa Gonzalez, Elena Ochoa Foster, Antonio Sanz, Katy Harris ve Spencer de Grey ile birlikte Hongkong and Shanghai Bank HQ projesine imza atmış. 1985’te yapımı tamamlanan binanın hikayesini anlatıyor.
Dialogue in Details projesinde ise Toshiko Mori Architects, Amerikalı Modern Mimari yıldızlarından Marcel Breuer, Philip Johnson, Frank Lloyd Wright, Paul Rudolph ve Ludwig Mies van der Rohe’nin eserlerine yakından inceliyor. Unutmamak gerek, şeytan ayrıntıda gizlidir!
OMA’nın küratörlüğünü yaptığı Public Works sergisi ise 2. Dünya Savaşı sonrasında yapımı gerçekleşmiş 6 bina üzerine yoğunlaşıyor.
Mimarlık yayınları ise ayrı bir proje konusu olmuş…
Bienal temasıyla bütünleşen başka bir sergi ise ünlü mimarların Giardini’deki pavyonları üzerineydi. Her bir pavyon tüm ihtişamlarıyla tanıtılıyor. Pavyonlar ile ilgili haberimiz için Cuma gününe kadar beklemeniz gerekecek…
Tüm Türk mimarlarına kendi iyilikleri için bienali izlemelerini tavsiye ediyoruz… (Gülümsüyor)