14. Gayrimenkul Zirvesi Sektörün Temsilcileri İle Birçok Soruya Yanıt Aradı

Türkiye'nin Gayrimenkul Platformu GYODER (Gayrimenkul ve Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği) tarafından 2000 yılından bu yana gerçekleştirilen Gayrimenkul Zirvesi'nin 14.'sü 3 Aralık 2014 tarihinde Hilton Bomonti Hotel'de yapıldı.

Türkiye Gayrimenkul sektörünün gündemini belirleyen en önemli platform olan 14. Gayrimenkul Zirvesi bu yıl ‘1/100.000’den 1/1000’e Gayrimenkul Sektörü’ temasıyla düzenlendi. Zirvenin öğleden sonraki oturumlarında gayrimenkul sektörü tüm detayları ile masaya yatırıldı.

“Bina ile Güveni Birlikte İnşa Etmek”

GYODER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Haluk Sur’un yönettiği “Bina ile Güveni Birlikte İnşa Etmek” isimli oturumda iş sağlığı ve güvenliği konusu tartışıldı. Haluk Sur konuya ilişkin, “Sektörün yeniden yapılanmasını sağlamak için GYODER olarak 15 yıldır toplantılar, zirveler yapıyoruz. Son dönemde farklı negatif ayrımcılığın hat safhada olduğu bir döneme rastladık. Birbiri ardına yaşanan iş kazaları neticesinde sevgi ve nefret tarafı ortaya çıktı. İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin problemlere bakıldığında ne yazık ki yeterli eğitim ve bilinç düzeyine sahip olunmadığını görüyoruz. Burada işveren, işçi ve denetleyen ayağının tavizsiz, kuralları hassasiyetle ve tespit edilmiş regülasyonu harfiyen uygulayan bir yapıda olması gerekiyor. Şu an ise bunun olmadığı bir yerdeyiz. İnşaat sektörü orta gelir tuzağının içeriğine bakılmadan bunun sorumlusu olarak algılandı. Ülkemiz son 30 yıldır orta gelir tuzağından kurtulmanın yollarını arıyor. Ancak inanıyorum ki zamanla ekonomimiz daha güçlü bir hale gelecek” dedi.

Dr. İbrahim Oğur, DETAM Grup konuşmasında gayrimenkul sektörünün istihdama katkısını vurguladı. Oğur konuşmasında “Gayrimenkul sektörü ülkemizin en fazla istihdamını yaratan bir sektördür. Bu anlamda istihdama katkıda bulunan işçilerimizin hayatlarına katkıda bulunmak önemli bir yer tutuyor. İş kazalarının yaygınlaşması tarafları hareket geçirdi. 2015 yılı İSG için yeni bir dönem olacak. Bu çerçevede hükümetimiz bir dizi yasal düzenleme çalışmalarına başladı” dedi. Oğur, GYODER Yönetim Kurulu iş sağlığında ne yapabilirizin çalışmalarını başlattı sözleri ile konuşmasını tamamladı.

MSGSÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi Aslı Odman ise iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin, “Bugün Türkiye’de kayıt altına alınabilen alanda, her gün en az 5 çalışan hayatını önlenebilir iş kazalarında kaybediyor. Uluslararası hesaplamalara göre, kayıt altına alınmayan meslek hastalıkları, psikososyal risklerin sonuçları ve iş kazalarını da dikkate aldığımızda, Türkiye’de günde en az 20 insan çalışma kaynaklı hayatını kaybediyor. İnşaat sektöründeki kayıpların tablosunun gösterdiği gibi bir hepsi önlenebilir olan kaza ve hastalıkların, yapısal nedenlerine dikkat çekilmeli. İşçiler için kaza sonrası soruşturmaların kamu güvenliğini ve toplumsal adaleti tesis ettirecek şekilde işletilmemesi, ‘cezasızlık’ gibi sorunlar iş güvenliği konusundaki başlıca problemler olarak öne çıkıyor” dedi.

Çalışma Bakanlığı Eski Baş İş Müfettişi Vedat Reha Mert ise konuşmasında yeni iş güvenliği mevzuatına değindi. Mert, “Yeni bir mevzuat geldi, bütün mevzuatımız AB mevzuatına uygun oldu. Mesele mevzuat değil, mevzuatın nasıl uygulandığıdır. İş güvenliği sadece mevzuatı düzenlemek değildir. Türkiye Sanayi Devrimi’ni geçemedi ve bir sanayi işçisi üretilemedi. Bizim işçimiz tarladan geliyor, bizim bunlara iş güvenliği kültürünü aşılamamız lazım. İş sağlığı güvenliğini bir yaşayış biçimi ve hayat nizamı haline getirmeliyiz” şeklinde konuştu.

İMS Proje Danışmanlık İcra Kurulu Başkanı Serdar Güçar konuşmasında, “Mevzuat, eğitim-kültür ve çevresel şartlar iş sağlığı ve güvenliği konusunun gündemini oluşturuyor. İSG denetimi, İSG altyapısı, eğitim-oryantasyon, denetim-refakat olayın ana unsurlarını oluşturmaktadır. Olayın diğer unsurları otorite denetimi, koordinasyon ve bireysel davranıştır. Altyapı ile ilgili çalışmalarda Türkiye’de ilerlemeler var. Eksik denetim de diğer önemli bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Aynı zamanda genel yapımızdan kaynaklanan bilinçsiz, duyarsız, bireysel davranış sorunumuz var” dedi.

PWC Şirket Ortağı Ersun Bayraktaroğlu, “Her Şey Göründüğü Gibi Mi? Doğru Bildiğimiz Yanlışlar” sunumunda gayrimenkul sektörü ile ilgili yanlış bilinen konulara açıklık getirdi.

“Sektörde Balon Var Mı?”

İş GYO Genel Müdürü Turgay Tanes’in yönettiği “Sektörde Balon Var mı?” isimli oturumda ise tüketicinin alım gücü ve arz talep dengesi, sektör verileri neyi gösteriyor ve fiyat balonunun ne olduğu tartışıldı. Eva Gayrimenkul Değerleme Danışmanlığı tarafından hazırlanan “Gayrimenkul Sektörünü Verilerle Konuşalım” adlı sunumda sektörü bekleyen rasyonel olmayan arsa fiyatı gibi sorunlara dikkat çekildi. Eva Gayrimenkul Değerleme Danışmanlığı Genel Müdürü Cansel Turgut Yazıcı, “Balon ortamlarında konut fiyatları fiyatların artacağı beklentisi ile sürekli yukarı doğru ivmelenir ancak maliyetler aynı orada artmaz veya sabit kalır. Ülkemizde ise fiyatlar yukarı çıkarken maliyetler hem inşaat hem de arsa açısından hızla yukarı çıkmaktadır” dedi.

Wisconsin-Madison Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdullah Yavaş ise emlak balonunun tarifsizliğine dikkat çekti. Türkiye’de konut sektöründe balon var mı sorusundan yolan çıkan Yavaş, Türkiye’de olası bir balon patlarsa ne olur sorusunun yanıtlarını aktardı. Yavaş ayrıca Emlak Balonunun içindeki zehirli gaz: krediler başlığı adı altında konut kredisi konusuna açıklık getirdi. Yavaş: Konut Sektöründe Balon Var mı? Sorusu bize has bir sorun değil, her yerde konuşuluyor. Burada ana faktör konut kredileridir. Krediler risk anlamında en önemli faktördür. Balonu ürkütücü yapan arkasında ne kadar kredi kullanıldığıdır. Türkiye kredi anlamında ABD ve Avrupa’ya göre daha sağlam bir konumda bulunuyor.

Aynı oturumda Türkiye’nin dünyada demografik yapısıyla ön plana çıktığını vurgulayan Garanti Mortgage Genel Müdürü Murat Atay, konuşmasında, “GYODER’in yaptığı analizlere göre her sene 600 binden fazla konut üretimi gerekiyor. 2004 sonu itibarıyla Türkiye’de mortgage sektöründen bahsetmek mümkün değilken, şu anda katılım bankaları ile beraber 110 Milyar TL’yi aşmış durumda. Geçen 10 yıl boyunca çift haneli büyümeye imza attı, yılda ortalama olarak %25 artış gösterdi” diye konuştu.

Atay konuşmasının devamında, “Suni bir talep patlaması söz konusu değil; ancak nüfusa paralel doğal bir arz artışından bahsedebiliriz. Fiyatlarda bir yükseliş var; reel bazda bakıldığında ise alarm verecek bir gelişme mevcut değil. Sektörde balon diye tanımlanan sorunun en büyük kaynağı, söz konusu arz-talep arasındaki fark. Garanti Mortgage olarak, Türkiye’de bir balon sorunu olduğunu düşünmüyoruz. Belirli segment ve bölgelerde arz-talep dengesizliği kaynaklı arz fazlası mevcut. Ancak burada oluşan fazla stoğun fiyatlarda olabilecek düzeltme veya bölgenin çekiciliğinin artırılmasıyla eriyebileceği kanaatindeyiz” dedi.

Tüketicinin alım gücü ve arz talep dengesini anlatan EYG Gayrimenkul Yatırım, Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Faruk Çelik ise “Türkiye’de konut talebinin yüzde 80’i orta ve alt gelir grubunun talebinden oluşuyor. Ancak üretilen konutların yüzde 80’lik kısmı orta ve üst gelir grubuna yönelik projelerden oluşuyor. Türkiye’de alınan ruhsat sayıları 800 binlerde, ancak gelen talep 600 binlerde. Bunlara bakınca arz ile talep arasında 150-200 adet konut üretiliyor gibi gözüküyor, bu da balon hissi uyandırıyor. Oysa kentsel dönüşüm, yeniden yapılan binalar özetle yıkım ruhsatlarını bilmeden balondan bahsetmek de zor. Yani yıkılan 1 dairenin yerine 2 daire yapılıyorsa biri yıkılan evin sahibine verildiği için pazara satış için bir daire geliyor. Bir başka açıdan da her yıkılan daireyi ya konut ihtiyacına eklemek ya da satışa sunulan daireden düşmek lazım. Önümüzdeki 5-10 hatta 20 yılda da her yıl 600-700 bin konut ihtiyacı artarak devam edecek gibi gözüküyor. Konut geliştiricilerinin de üretim iştahı yerinde, üretim 800 bin adet gibi gidiyor” dedi.

Etiketler

Bir yanıt yazın