GEÇEN yılın bizi en çok üzen olayı, hükümetin heykele bakışıydı.
Mehmet Aksoy’un İnsanlık Anıtı’nın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın emriyle yıkılması, gerçekte sık sık ortaya çıkan sanat/sanatçı/iktidar çatışmasının tipik bir örneğiydi.
Yalnız Türkiye’de değil, yurtdışında da heykelleri bulunan Mehmet Aksoy’un heykeli insancıl bir anlayışın, çoğulcu dünya görüşünü temsil ediyordu.
Kars’taki bu yıkımın yankıları sürerken, yeni yıkım haberleri geldi.
Her zaman belirtirim. Sanatçının eserlerini siyasi iktidar değerlendiremez. Onu ancak, sanat eleştirmenleri, sanatçılar değerlendirir.
Nedense heykel bizde hep eleştirilen, hep ortadan kaldırılması uygun görülen bir sanat olarak algılandı. Yerel yönetimlerden bakanlara, başbakanlara kadar sürekli olumsuz görüşler dile getirildi. Oysa birçok belediye, heykel yarışmalar açıyor, yurtdışından ve yurtiçinden çağrılan sanatçıların heykelleri buralarda sergileniyor.
İstanbul’daki belediyeler de böyle çalışmalar yapıyor. Onların desteklenmesi gerekiyor. Fakat dönüp diğer tarafa baktığımızda, makamı daha güçlü, daha yetkili birisi istemediği bir heykeli kolaylıkla kaldırtabiliyor, yıktırabiliyor.
* * *
YAZARLARIN kendilerinin de, kitaplarının da özgür bırakılması sorunu, her yazarın, her düşünürün, bilincinden, bilinçaltından bir türlü gitmiyor. Edebiyat yapıtları öylesine gerekçelerle suçlanıyor ki, edebiyat tarihini bilen bir kimse şaşkınlıktan ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilemiyor.
2011 yayın dünyası açısından oldukça üzücü olayların yaşandığı bir yıldı diyebiliriz. Kitaplar yargılandı, yazarlar yargılandı, kitabı basan matbaalar, hatta çevirmenler bile sorgulandı, yargılandılar. Kimi kurumlar sansür müessesesi gibi çalıştılar. Dünya edebiyatının ünlü yazarları hakkında açılan davaların tekrarını istemiyoruz. Sadece dünya edebiyatı değil Türk edebiyatının iyi yazarlarına yönelik bu tarz tutumları üzülerek izledik.
William S. Burroughs’un Yumuşak Makine’si, Chuc Palahniuk’un Ölüm Pornosu yargıya götürüldü. Çevirmenleri ve yayıncıları sorgulandı. Yılın son günlerinde Aslı Tohumcu’nun sekiz yıl önce yayımlanmış öykü kitabı Abis, kimi ifadeler yüzünden “pornografik” suçlamasına maruz kaldı. Yazar bu durumda dava açarak kendini savunmak durumunda kaldı.
* * *
RESİM ve Heykel Müzesi’nin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün önerisiyle, Salı Pazarı’ndaki depolara taşınacağı belirtildi. Gerçek bir modern müze anlayışıyla, buranın yapılması gerçekten büyük bir hizmettir. Böylece depolardaki eserler de gün ışığına çıkar. Ziyaretçiler de bu müzeyi rahatça gezebilirler, iyi bir müze kataloğuna sahip olurlar.
2012 yılına devredilen bazı sorunların, artık çözüme kavuşmasını bekliyoruz, her yıl umudumuz biraz daha azalıyor.
Kütüphanelere getireceğim sözü. Eski kütüphanelerin onarılması ihmal edilmemesi gereken bir gerçek.
Ya yeni kütüphaneler… Kültür başkenti İstanbul yılında bu yapılmalıydı, modern mimarinin yarattığı bir kütüphane olmayışı, İstanbul için utanç verici.
Konser salonu ne oldu? Cevap: hiçbir şey olmadı. Opera binası ne oldu? O da koskocaman bir hiç.
AKM’ye ne oldu? Olduğu gibi duruyor. Peki ya Maslak’taki kültür kompleksi? Oldu olacak, yapıldı yapılacak…
Emek Sineması’nın istikbali ise pamuk ipliğinde sallanıyor.
* * *
2011’den belleğimizdeki kötü kalıntıları saydım bugün. Hepsi de birbirinden can sıkıcı! Dilerim bu yıl hepsi silinir.