2016'da kent ve mimarlık gündeminde olan bitenlere bir göz atalım istedik.
2016’nın son günlerindeyiz. Mimarlık, tasarım ve kent gündeminde tüm yıl boyunca öne çıkan gelişmeleri derlediğimiz Mimarlık Almanağı 2016 yayına açıldı. Türkiye’de her gün değişen yoğun gündemi takip etmekten mimarlık gündemini yakalamaya mecaliniz kaldıysa bir yıl boyunca neler oldu, kısaca bir göz atmak isteyenleri de şöyle alalım:
Ülkede kentsel proje üretme yöntemi bu yıl da değişmedi. “Bir durağın yerini bile halka soracağız” çıkışının karşılığını alamadan bir dizi hizmet projesi yine ‘sessiz sedasız’ hayata geçirildi. Bunlardan en önemli ve en tartışmalı olanları şüphesiz 3. köprü ve 3. havalimanı projeleriydi. Kentsel projeler üzerinden gelişen muhalefete rağmen 3. Köprü tamamlanarak kullanıma açıldı. 3. Havalimanında ise inşaat devam ediyor. Projelerin yarattığı tahribata karşılık Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan 9 milyon ağaç dikileceğini açıkladı, 3. köprü bağlantı yolları üzerinde de, yaban hayatının devamlılığını sağlamak üzere bir ekolojik köprü yapıldı. Açıklandığı günden itibaren gerçekleşmesi şaibeli olan ‘Çılgın Proje’ Kanal İstanbul için ise planlar netleşmeye başladı. Kanalın iki yakasında 250 bin veya 300 bin nüfuslu iki şehir kurulması, Terkos Gölü’nün çevresinin ekolojik turizme açılması planlanıyor. Bütün bunların yanında küçük kalan bir müdahale de Kabataş’ta yapıldı. Hakan Kıran tarafından hazırlanan “martı” formundaki transfer merkezi projesinde inşaata başlandı.
2016’nın öne çıkan bir başka olayı ise, Türkiye’nin doğusunda süren çatışmalar nedeniyle harap olan kentlerin yeniden oluşturulması için ÇŞB’nin hazırladığı eylem planları oldu. Bu noktada Diyarbakır, 2012’de UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren 7000 yıllık yerleşme Suriçi’nin iyileştirilmesi için öne sürülen proje ile tartışmalı illerden biri oldu. Tamamı sit alanı olan Suriçi’nde pek çok tescilli yapı yok olmuş, 20-25 bin insan bölgeyi terk etmek zorunda kalmıştı. Tüm bunların sonucunda ÇŞB’nin acele kamulaştırma kararı ile Suriçi’nin bir kentsel dönüşüm projesi ile iyileştirilmesi öngörüldü. Bunun üzerine, TOKİ ve ÇŞB eliyle üretilen projelerin Suriçi’nin tarihi ve kültürel mirasına saygı duyup duymayacağı endişe yarattı.
Bu yılın öne çıkan meselelerinden bir diğeri, her geçen gün bir yenisinin tahrip edildiğini veya edileceğini duyduğumuz modern mimarlık mirasıydı. Özellikle Ankara’da yer alan pek çok modern dönem yapısı bu yıl yıkıldı, birçoğu da yıkım tehlikesi altında. Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin yaptığı tespitler ve sürdürdüğü mücadeleler vasıtasıyla öğrendiğimiz bu tahribata maruz kalan yapılar arasında 1928 yılında Ernst Egli’nin AOÇ arazisi içinde tasarladığı ilk yapılardan birisi olan Marmara Köşkü, Çubuk Barajı’nda bulunan 1937-1938 yıllarında yapılan Baraj Gazinosu, Doğan Tekeli ve Sami Sisa tasarımı Danıştay Binası yer alıyor. Doğan Tekeli, Danıştay Binası’nın yıkılmasının ardından yayınladığı yazısında yıkımları “Cumhuriyet dönemi mimarlık eserlerine karşı ideolojik tutum” olarak değerlendirmiş ve Danıştay binasının yıkılmasının nedenini de yapının ömrünü tamamlaması olarak görmediğini söylemişti.
Yıkılan eserlerin yanı sıra yıkım tehdidi altında olan da pek çok yapı bulunuyor. Seyfi Arkan tasarımı İller Bankası’nın tescili Ankara 2 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından kaldırıldı. 15 Temmuz’un ardından hasar gören TBMM Halkla İlişkiler Binası A ve B bloklarının Eylül ayında yıkılmasının ardından Behruz Çinici ve Can Çinici tarafından tasarlanan, Ağa Han Ödüllü Meclis Camii’nin de yıkılarak yerine yeni bir caminin yapılması gündemde. Ankara’daki bu sürece karşılık İstanbul’da da Hayati Tabanlıoğlu tasarımı AKM binası tartışıldı. Uzun süredir atıl durumda olan, Gezi eylemlerinden bu yana yıkılması planlanan, hükümet yetkililerinin mimari önemini anlamlandıramadığı ve artık güvenli bir bina olmadığı gerekçesiyle yıkılarak yerine çağdaş bir proje yapılması gerektiğini savunduğu Atatürk Kültür Merkezi’nin akıbeti meçhul olmakla birlikte ABD’li mimarlık firması Perkins Will’in AKM yerine yapılacak yeni bir kültür merkezi için Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bir proje sunduğu öğrenildi. Uğur Tanyeli modern mimarlık eserlerinin mimarlık tarihindeki yerini anlattığı bir söyleşisinde şöyle demişti: “(…) AKM’nin eskidiği ve güvenlik koşullarını sağlamadığı, ciddiye alınabilir savlar değil… Türkiye gibi AKM niteliğinde beş adet gösteri sanatları merkezi bile bulunmayan bir ülkede ‘daha iyisini yapacağız’ gibi sözler söylenebiliyor… Türkiye’den çok daha zengin Almanya’da ve İtalya’da böyle yüzlerce tiyatro var ve birini bile feda etmiyorlar. O zaman AKM’yi ille de yıkmak için neden uğraşıldığını sormak gerekir. Bunun yanıtının rasyonel gerekçelere dayanarak verilebileceği kanısında değilim. Yıkmak istemenin, yıkmak istemekten, sevmemekten başka bir nedeni bence yok. (…) “
Perkins Will’in AKM yerine hazırladığı proje
Dünya çapında adını duyuran bir kadın mimar olmayı başarabilmiş, meslek hayatı boyunca pek çok başarılı işe imza atmış Zaha Hadid, Mart ayında aramızdan ayrıldı. Her adımı sıkı bir şekilde takip edilen mimarın ani vefatı mimarlık camiasında hüzünle karşılandı. Hadid’in İngiliz Kraliyet Nişanı’na layık görülmesinin ardından kaleme aldığı yazıda Peter Cook, mimarı şu sözlerle anlatıyordu: “(…)Yalnızca ‘moda’ olan işler ile değil bütün bir külliyatı ile mimari kuram ve uygulama konularında ciddi katkılar sağlamış bir mimar. Gerçekten de, her ne kadar işleri biçim, stil ve dur durak bilmeyen bir manerizm ile dolu olsa da, Zaha’da bazılarımızın kusursuz ‘göz’ dediği nitelikten vardı… Zaha, zirvede belki biraz yalnız, ofisindeki hatırı sayılır yetenekler ile çevrili, bir yandan da korkulan biri ve gençlere mesafeli… Bizim Kahramanımız. Londra’da olduğun için ne kadar şanslıyız.”
Türkiye’de mimarlık gündemini meşgul eden konuların başında şüphesiz Venedik Mimarlık Bienali geliyor. İki yıl önce ilk kez kalıcı bir sergi mekanına sahip olan Türkiye’nin ulusal katılımı bu yıl hayli önemsendi. Küratörlüğünü Alejandro Aravena’nın yaptığı 15. Venedik Mimarlık Bienali’nin teması “cepheden bildirmek” olarak belirlenmiş, Aravena bu tema çerçevesinde ulusal pavyonları, mimarlığın toplumsal rolünü öne çıkaran gelişmeleri aktarmaya çağırmıştı.
İKSV tarafından organize edilen Türkiye Pavyonu’nda yer alacak sergi bu yıl bir açık çağrı ile belirlendi. Başvuran projeler Prof.Dr. Sibel Bozdoğan, Levent Çalıkoğlu, Prof.Dr. Arzu Erdem, Prof.Dr. Murat Güvenç, Yeşim Hatırlı, Prof.Dr. Süha Özkan ve Prof.Dr. Uğur Tanyeli’den oluşan seçici kurul tarafından değerlendirilerek finale kalan 9 proje seçildi. Bunlar arasından, bienalde Türkiye’yi temsil edecek proje, Mehmet Kütükçüoğlu, Ertuğ Uçar ve Feride Çiçekoğlu’nun başı çektiği kalabalık bir ekip tarafından hazırlanan Darzana: İki Tersane, Bir Vasıta olarak belirlendi. Venedik ile İstanbul’daki tersane kültürlerinin alışverişini hedefleyen proje, Haliç Tersaneleri’nden arta kalan çeşitli parçalarla Venedik’te kurulacak bir gemiden oluşuyordu. Peki, bu projenin katılımı neden tartışma yarattı?
Getirilen eleştiriler kısaca şöyle özetlenebilir: Projenin, Aravena’nın belirlediği temayla uyuşmaması; serginin küratör ekibinin aynı zamanda Haliç Port projesinin müellifleri olması nedeniyle böyle bir projeyi rahatlıkla hayata geçirebilecek olması ve serginin, şeffaf bir biçimde yürütülmeyen Haliç Port projesinin meşrulaştırıcısı olacağı. Tüm bu eleştirilere karşı sergi ekibi, Haliç’teki projelerinden esinlendiklerini ama onu anlatma derdinde olmadıklarını belirterek şöyle demişti: “Mimar olarak biz oranın master planını hazırlamak üzere görevlendirilmiştik. Ama bir yerin mimarı olmanız oraya dair düşüncelerinizin gerçekleşmesini garantilemez. Bu projeyle bambaşka bir perspektif arayalım istedik.”
Eleştiriler yalnızca proje ekibine değil, aynı zamanda seçici kurula da yöneltilmişti. Uzun süre bu tartışmalara katılmayan jüride sessizliğini Uğur Tanyeli bozdu. “Venedik Mimarlık Bienali’ne Türkiye Katılımı ve Koparılan Fırtına” başlıklı bir yazı kaleme alan Tanyeli, “Venedik Bienali işi başka, İstanbul tersanesindeki güncel tasarım ve proje işi başka çalışmalardır.” diyerek sergi işinin tersane alanında yapılması planlanan mimari girişimlerle ilişkili olmadığının altını çizmişti.