2023’te İstanbul

Siyasetin gerilim ve çalkantılarından sıyrılıp İstanbul'a dönüyorum... Aklımın bir yerinde seçim sürecinde tartışılan Kanalİstanbul projesi ve bölgenin siyasal, sosyal ve kültürel yeni merkezi olacak İstanbul var.

Dünyanın gözbebeği Boğaz’a, Ulus Parkı’ndan bakıp 2023 İstanbul’unu hayal ediyorum…
İki köprü arasındaki o devasa yapılaşma çarpıyor gözüme, bir an korkuyorum. Manzara ne kadar iç açıcıysa görüntü de bir o kadar ürkütücü… Boğazın yamaçlarında devasa vinçler, yeni yapılaşmaların sürdüğünü gösteriyor.
Ama en ilginci Boğaziçi Köprüsü’nün hemen yanı başında yükselen çirkinlik abidesi… Öngörünümde adeta bir beton yığını insanın içini acıtıyor. Sonradan öğreniyorum, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, askeriyenin yaptığı o çirkinlik abidesini yıkıyor.
Boğaz’dan Beyoğlu’na geçiyorum…
Bir akşamüstünün İstiklal Caddesi müthiş rahatlatıyor insanı. Bir kitapçıya uğramak, bir kafede kahve içmek, İstanbul’u başka şehirlerden ayrıştıran o insan seli arasında dolaşmak yetiyor insana.
Beyoğlu’ndan Sultanahmet’e bir öğlenden sonra uğramak da farklı bir nefes aldırıyor… Sultanahmet Camii’nin bitişiğinde çay içmek, Ayasofya’da soluklanmak, Beyazıt’ın trafiğe kapatılan sokaklarından yürümek de öyle…
Sonra dönüp Şişli’de Zincirlikuyu’da Maslak’ta göğe yükselen yeni İstanbul’la eski İstanbul’u kıyaslıyorum.
Eskiyle yeni ilişkisinde henüz bir denge kurulmuş değil. Yeni İstanbul gelişiyor ama eski İstanbul hâlâ yerinde sayıyor.
Yapacak çok iş var.
İstanbul’un sorunu da tam bu… Bir dünya merkezi olmaya doğru giden bu şehir, yenilenirken eskiyi kurtarabilecek mi?
Tarihi Yarımada’yı, Boğaziçi’ni kuşatmadan kurtarıp, nefes almasını sağlayabilecek miyiz?
Doğrusu elimizde İstanbul’a ilişkin sağlam bir yol haritası da yok ama bir İstanbul bilinci gelişmiş durumda. Bu önemli bir şans.
Artık İstanbul, 20, 30 veya 50 yıl önceki gibi sahipsiz değil.
Hem İstanbullular hem de İstanbul’u yönetenler çok değişti.
Ulaşımdan altyapıya, kentlilik bilincinden mimariye, birçok alanda yeni ve iyi şeyler yapılıyor.
Ama yetmiyor. İstanbul’un yeni yüzyıla hazırlanması için sivil iradeye ihtiyacı var. 12 Haziran seçimleri bu “irade”nin de yolunu açtı, açıyor. Artık Türkiye’yi Ankara’dan yönetmenin zor olduğu bir dönemdeyiz.
Bu yüzden Türkiye’nin bir an önce yerel yönetimleri güçlendirecek “Yerinden Yönetim” modeline geçmesi gerekiyor.
Bu modelin siyasi boyutunun getireceği rahatlatma bir yana, asıl yararı başta İstanbul olmak üzere şehirlere olacak.
İstanbul ve diğer şehirlerimiz kendi kendini yönetemediği için her biri birer “ucube” halinde…
On yıl sonrasının İstanbul’unu düşünürken en çok işin bu yanı dikkatimi çekiyor.
Acaba bu ucube hali sürecek mi, yoksa sözünü ettiğim adımlar atılacak mı?
Metrosu biten, Marmaray projesi devreye giren bir İstanbul’a yakında kavuşuyoruz. Ama İstanbul’un yüzde 60 yapı stokunun depreme dayanaksız olduğu gerçeği ortada duruyor. 10 yıl önceyi düşününce bu konuda umutsuzluğa kapılıyorum ama önümüzdeki 10 yıla umutla bakıyorum. Yeni devreye girecek, Çevre, Orman ve Şehircilik Bakanlığı, yerel yönetimleri destekleyecek adımların atılacak olması bu umudumu güçlendiriyor.
Bir de “Çılgın Proje” diye nitelenen “Kanalİstanbul” var.
Bu proje iyi yönetilirse İstanbul’un depreme dayanıksız yapı stoku açısından bir şans olabilir.
Böylece 2023’te Tarihi Yarımadası ve Boğaziçi rahatlamış bir İstanbul ortaya çıkabilir.
Nüfus artışı kontrol altına alınmış, kişi başına düşen yeşil alanı 20 metreye, turist sayısı 30 milyona ulaşmış, trafiği bugünkü kadar eziyet çektirmeyen bir İstanbul hayalini gerçekleştirmek hiç de zor değil.
Yeni Türkiye, yeni anayasasını hazırlarken İstanbul’un da kendini yenilemesi gerekiyor.

Etiketler

Bir yanıt yazın