Hrant Dink cinayetinin bu yılki yıldönümü etkinliklerinde de tekrarlanan bir eylemdi: Kurtuluş ve Halaskârgazi caddelerini birbirine bağlayan "Ergenekon Caddesi"nin adını tabelasını değiştirerek "Hrant Dink Caddesi"ne dönüştürmek...
Ben Şişli Belediyesi’nin yerinde olsam, bu dönüşümü yıldönümlerini beklemeden cinayetin hemen ertesi günü gerçekleştirirdim. Biliyorsunuz, Hrant, tam da Ergenekon caddesinin Halaskârgazi’ye kavuştuğu alanda öldürüldü.
Türkiye gerçekten de işine akıl sır erdirilemeyen bir ülke. “Ergenekon davası” gibi bir büyük dava yıllardır sürmekte, cinayete azmettirmekten mahkum kişinin “Ergenekon” ilişkisi içinde olduğu konuşulmakta, ama gelin görün ki o cadde hâlâ o adı taşıyor-taşıyabiliyor…
Ve bu arada Şişli Belediyesi kimi sokakların parke taşlarını yenileyerek “kentsel dönüşüm” açılışları düzenliyor…
Oysa bu belediye, bu tuhaf mı tuhaf “kentsel dönüşüm” uygulamalarıyla vakit geçireceğine (bilmiyorum doğrusu, yetki kendisinde ise tabii) “Ergenekon Caddesi”nin adını “Hrant Dink Caddesi”ne dönüştürerek zihinsel ve vicdani düzlemde bir “kentsel dönüşüm”ü gerçekleştiremez miydi?
İstanbul’un Pangaltı ve Kurtuluş semtinin cadde ve sokaklarını kuşatan “milliyetçi” vurgu sadece “Ergenekon” ile sınırlı değil tabii ki. Semtin haritasını önüme açıp, gelip geçerken dikkatimi çeken cadde, sokak ve okul isimlerinden söz etmeye niyetlenmiştim ki, Ayşe Hür’ün herkesten önce davranıp bu konuya ilişkin içinde gerekli malzemeyi barındıran bir yazıyı çoktan yayımlamış olduğunu fark ettim. Yazarımızın benim “yetişkinlere tarih dersi” olarak adlandırdığım güzel yazılarından birisiydi bu.
Ancak söz konusu semtteki “milliyetçi sokak isimleri”ni Hür’ün yazısından hareketle konuşmaya başlamadan önce, biraz önce sözünü ettiğim caddenin isminin değiştirilmesine ilişkin bir gündem maddesinin iki yıl kadar önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nin gündemine girip çıktığını da hatırlatmak isterim. “Ergenekon Caddesi”nin adının “Hrant Dink Caddesi”ne dönüştürülmesi önerisi Meclis’in 112 CHP’li üyesinin “evet”ine karşılık Ak Partili üyelerin oy çoğunluğuyla reddedilmiş. Meclis’teki Ak Parti grubunun başkanı Mehmet Ergün, öneriyi reddetmelerinin nedenini şöyle açıklamış: “Caddelerde isim değişikliği ‘gereksiz’ olduğu için ret oyu kullandım.” Grup başkanının açıkladığı bu gerekçe (doğru ise tabii ki) inandırıcı geldi mi size? Sokak ve caddeleri birbiri üzerine çıkılmış isim tabelaları ile dolu olan bir şehirde inandırıcı gelebilir mi zaten…
Ayşe Hür, imzasıyla karşımıza gelen yazı aslında (kendisinin yazının hemen başında belirttiği gibi) o dönem üniversitede öğrenci olan bir okuruna ait. Mehmet Talya Paşaoğlu adlı bu okur-yazar birçoğumuzun dikkat etmeden gelip geçtiği Pangaltı-Kurtuluş semtinin cadde ve sokaklarına çivilenen tabelaların nasıl büyük bir özenle seçilmiş olduğunu -bol örnekle- anlatıyor. Bu örneklerin bu bölümünü aktarıyorum:
“1925’te Jacques Pervititch tarafından çizilen Pangaltı ve Kurtuluş haritalarına bakıldığında sokak isimlerinin bölgelerde yaşayan ahalinin sosyal karakterini ve kimliklerini yansıttığı görülüyor. Ancak bu durum 1927’den sonra tamamen değişiyor.1934 ve 1998 İstanbul şehir rehberlerindeki haritalar, sokakların Türk olmayan ve gayrimüslim kimliklerden ‘arındırılmış’ -ve bazısı sapına kadar- Türkçe isimleri sunuyor. Mesela Feriköy Fırın Sokak, 1925 haritalarında Feriköy-Ermeni Kilise diye geçiyor. (…) Örneğin ‘Frenk Kilise’nin ismi ‘Satırcı Sokak’ diye değiştirilmiş. ‘Moskof Kilise’ yerine ‘Dershane Sokak’, Papaz Köprüsü yerine ‘Yaya Köprüsü’, Mimar Andre yerine ‘Koçyiğit’, Yanaki yerine ‘Can Eriği’, Aya Kiryaki yerine ‘Teşrifatçı’, Papayanni yerine ‘Remzi Baba’….”
İsim değiştirme operasyonunun çok daha dikkat çekici örnekleri ise “Kasımpaşa-Şişli, Tatavla, Rousso adlarının sırasıyla “Bozkurt Caddesi”, “Kurtuluş Caddesi” “Türk Beyi Sokak” adlarına dönüştürülmesidir. “Savaş sokak”, “Silahşör Sokak” gibi sokak adı olarak akla hayale gelmeyecek isimleri de unutmayalım. Sakinlerinin çok büyük çoğunluğu (1913’de %95) gayrimüslim İstanbullulardan oluşan bir semte bu adlar verilmeyip de ne verilir? Bu semtteki ilköğretim okulunun “Talat Paşa İlköğretim Okulu” olarak anılmasına karar verenler de, bir imparatorluk başkentinin sokak-cadde isimleriyle canlarının istediği gibi oynayanlar gibi “Çılgın Türkler” familyasındandı mutlaka.
Hayal edin şimdi; semtin sayıları çok azalmış Ermeni ailelerinin bir çocuğu “Türk Beyi Sokak”ta bulunan evinden çıkıp okuluna giderken nasıl bir yol haritası izleyecek. Şöyle herhalde: “Bozkurt Caddesi”nden girip “Savaş Sokak”a çıktıktan sonra ilk solda bulunan “Ergenekon Caddesi”nde 50 metre kadar ilerleyip “Kurtuluş Caddesi”ni kullanarak “Silahşör Sokak”a çıkınca biraz ilerde karşısına “Talat Paşa Okulu” çıkacak. Acele etmesi lazım ama, çünkü “Andımız” başladı başlayacak!
Kötü bir şaka gibi değil mi?