Afrika’nın En Büyük Üniversite Hastane Kompleksi: Tangier Üniversitesi Sağlık Merkezi

Afrika’nın En Büyük Üniversite Hastane Kompleksi: Tangier Üniversitesi Sağlık Merkezi

Bulunduğu eğimli topografyaya Fas’a özgü yerel mimari ögeleri entegre etmeyi başaran hastaneler kompleksi Fas’ın Tangier şehrinde yer alıyor.

Fotoğraflar: Antoine Duhamel

Hajji & Elouali ve Architecturestudio mimarlık stüdyoları tarafından tasarlanan proje, yeni yapılan Tıp Fakültesi ve Onkoloji Merkezi yapılarıyla birlikte bir “üniversite-hastane kampüsü” olarak düşünülmüş. Yapı halihazırda bulunan sağlık ve eğitim yapılarına güçlendirme sağlarken, bulunduğu tepedeki yapı hakimiyetinin sınırlarını genişletiyor. Projenin hedefi hasta tedavi koşullarını iyileştirmenin yanında akademisyen ve pratisyenler için elverişli bir çalışma ortamı sunmak olarak belirlenmiş.

800 yatak kapasitesiyle tasarlanan Tangier Üniversitesi Sağlık Merkezi, ortak bir temele oturan üç farklı binadan oluşuyor. Giriş meydanı hastaları danışmaya ve etrafına eklemlenen diğer mekanlara yönlendiriyor. Yer yer ışıklıklar açılmış bir güneş kırıcı platform, geleneksel bir mimari öge olan şahnişin ile dokunmuş galeri boşluğunu şehre doğru yönlendiriyor.

Arazinin kısıtlamaları sebebiyle kompakt bir yapı tasarlanırken, hastanenin çevre ile ilişkilenmesi de dikkate alınmış. Zemin kotunda karşılama ve lojistik mekanlarının yanında acil durumlar için bir sağlık birimi bulunuyor. Birinci katta işletim birimleriyle teknik destek merkezi yer alıyor. İkinci katta ise sağlık merkezinin laboratuvar ve yönetim tesisleri bulunurken, en üst kat yataklı odalar ve ameliyathaneler gibi işlevli mekanlara ayrılmış.

Proje çevresel boyutta büyük öneme sahip. Yapı bütünü, Akdeniz manzarasıyla bütünleşen, peyzajlarla bezenmiş bir parkta bulunuyor. Seçilmiş olan standart açıklık (7,5m) yapıya modülerlik, ölçeklenebilirlik ve esneklik sağlarken, yapı çekirdeklerindeki düşey sirkülasyon boşlukları dışında hiçbir yerde perde duvar kullanılmaması ile gelecekte inşa edilebilecek eklentilere olanak tanıyor.

 

Daha çok özerk biçimde çalışan üç farklı kütle, zemin kot dışında yapıda hakimiyet sağlıyor. Zemin kotu yatay doğrultuda ilerleyen desenlerden oluşan ve genişçe bir örtüyle kaplanmış bir “taş zemin” gibi davranıyor. Cephelerde perfore elemanlarla şeffaflık artırılırken, oda pencerelerinin farklı renklerden oluşan pencere doğramalarıyla cephe çok kimlikli bir karakter kazanıyor. Günün farklı zamanlarında binalar farklı renkte yansımalar oluşturuyor.

Etiketler

Bir yanıt yazın