Ağaç Tartışması Meydanlara İndi

Ünlü mimarlar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın “Meydanda ağaç olmaz” açıklamasından yola çıkarak büyük şehirlerin meydanlarında ağaç olmalı mı olmamalı mı meselesini değerlendirdi.

Bugüne kadar sayısız önemli olaya tanıklık etmiş, İstanbul’un “buluşma noktası” Taksim Meydanı, bu aralar ülke gündeminde en sık yer alan konuların başında geliyor. Bazen burada gerçekleşen bir eylem bazen de yetkililerin burada yaptığı bir değişiklik taşınıyor haberlere… İstanbul’un kalbinin attığı yer olarak anılan Taksim Meydanı şimdi de yayalaştırma projesi ile gündemde.

Geçtiğimiz hafta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Taksim’deki değişikliklerle ilgili olarak “Dünyanın gelişmiş kentlerinin meydanlarına bakınız ağaç yoktur. Ama bizim insanlarımız meydanda da ağaç istiyor. Biz burada yeşillendirme, ağaçlandırma, şehir mobilyaları ve zemin kaplaması gibi çalışmalar yapacağız, daha bitmedi” dedi. Buradan hareketle ünlü mimarlara sorduk: Meydanlarda ağaç olmalı mıdır? Bir meydanın olmazsa olmazları nelerdir? Taksim’in bugünkü halini nasıl buluyorlar? Doğan Hasol, Doğan Tekeli, Sinan Genim, Ahmet Vefik Alp, Korhan Gümüş ve Ebru Umut Çetin çeşitli ülkelerden verdikleri örneklerle görüşlerini açıkladı.

Kadir Topbaş’ın açıklamalarını sorduğumuz Emre Arolat: “Herhangi bir mimarın böyle bir görüş bildirmiş olabileceğine ihtimal bile vermek istemiyorum” şeklinde yorum yapmakla yetindi.

“Üç çeşit meydan vardır, Taksim Meydanı bu üç kategoriye de tam olarak girmiyor”

Ahmet Vefik Alp

Üç çeşit meydan vardır. İlki insanı kavrayan, içine alan, daha küçük ölçekli meydanlardır. Özellikle İtalya’da, Fransa’da görürüz böyle meydanları. Bunlar genellikle binalarla çevrili oluyor ve insan içine girdiğinde o meydanın bir parçası haline geliyor; rüzgardan, güneşten korunabiliyor. İkincisi, Çin’de Tiananmen Meydanı gibi uçsuz bucaksız, boş bir alanı olan meydanlar. Bunlarda sınırlayıcı elemanlar az oluyor. Ortada bir anıt olabiliyor, arka planda resmi bir bina olabiliyor. Bu meydanlarda insanlar boşlukta oluyor. Buralarda büyük merasimler düzenlenebiliyor. Üçüncüsü de bu iki meydanın karışımı olan meydanlar. Bunlar da ağaçlarla bezenmiş olabiliyor.

“Taksim Meydanı şu anda çok çirkin bir meydan”

Prag’daki Belediye Meydanı ağaçlıklı bir meydandır. Arjantin, Buenos Aires’te Mayo Meydanı yine ağaçlı meydandır. Bizde ufak tefek örnekleri var; Sultanahmet Meydanı’nda ağaç vardır. İzmir’de Konak Meydanı’nda palmiye ağaçları vardır. Beyazıt Meydanı’nda da az olsa da ağaçlar vardı. Meydanlarda ağaç yoktur ifadesine tam olarak katılamıyorum. Meydanların tamamında ya da bir bölümünde gölge veren, şık ağaçlarla bezenmiş bölümler olabiliyor. Fakat şu açıdan başkanıma katılabilirim.

Ana meydanların bazılarında ağaç yok. Dolayısıyla ağaç olabilir de olmayabilir de.

Bu, o yörenin iklimine, geleneklerine, tercihlerine bağlıdır.

Taksim Meydanı şu anda bana göre çok çirkin bir meydan. Hiçbir kategoriye de sığmıyor. Mutlaka yeniden ele alınmalıydı zaten. Bana sorarsanız belli noktalarında ağaç olmalıdır. Var olan ağaçlar korunmalıdır.

Gezi de korunmalıdır. Meydanlarda insanlar gelip oturabilmeli. Taksim’de öyle bir imkan yoktu şimdiye kadar. Güneş altında kabak bir meydan, rüzgarın etkilediği, toz, toprak içinde bir yer olmamalı Taksim Meydanı. Belli yerlerde uzmanlarca tasarlanmış ağaçlar olmalı. İnsanlar altında, gölgede dinlenebilmeli.

“Taksim’deki problem, yayalaştırma projesinin doğru çizilmemiş olmasıdır”

Ebru Umut Çetin (Peyzaj Mimarları Odası 2. Başkanı)

Meydanlarda ağaç olabilir de olmayabilir de… Bu meydanın kimliğiyle ilgili bir şey. Dünyada ağaçsız meydanlar olduğu gibi gerçekten çok yeşil meydanlar da var. Londra’da Manchester Square’de, New York’taki Union Square’de, Kaliforniya’daki Union Square’de çok büyük ağaçlar vardır.

Taksim Meydanı’nın kimliğine ağaçlı bir yapı uygundur. Bir bölümü sert peyzajla yapılmış olabilir ama asıl yeşil alanın, Gezi Parkı’nın mevcut yeşil dokusunun korunarak daha da geliştirilmesi gerekir.

Peyzaj denilen şey sadece yeşil alandan da oluşmaz. Meydan bir bütündür, heykeliyle, yaya yoluyla… Taksim’deki problem, yayalaştırma projesinin doğru çizilmemiş olmasıdır. Bir yola meydanın ya da ağacın kurban gitmesi çok acıdır. Bütün dünyada mevcut sert zeminler yeşillendirilmeye çalışılıyor. Patrick Blanc adında bir mimar duvarları yeşillendirmeye çalışırken bizim artık anıt ağaç kapsamına girmiş, neredeyse 80 yaşındaki ağaçları kurban edişimiz çok acı.

“Mevcut yeşil dokunun azaltılmasına karşıyız”

Taksim Parkı 1934 ve sonrasında büyük bir yeşil alan olarak Henri Prost tarafından uzun çalışmalar sonucu hazırlanmıştır. Cumhuriyet döneminin en önemli yeşil dokusudur. Peyzaj Mimarları Odası olarak metrekareye düşen yeşil alanın artırılması çabasındayken, mevcut yeşil dokunun daha da azaltılmasına karşıyız.

“Geleneğimizde yok, o nedenle meydan yaparken şaşırıp kalıyoruz”

Doğan Hasol

Tartışma “Meydanda ağaç olmalı mı, olmamalı mı?” düzeyinde olmamalı bir kere. Çünkü bu işin bir reçetesi yok. Kimse “Bir meydanda şu bulunur, şu bulunmaz” dememeli. Meydanların önce ihtiyaçları belirlenir, projesi yapılır. Projede neye karar veriliyorsa meydanda da o yer alır. Beşiktaş, Üsküdar gibi önemli meydanlar için projeler yaptırılırdı eskiden. Yıllar önce Taksim Meydanı için de bir proje yarışması açılmıştı. Sonradan onların peşi bırakıldı. Planlamadan çok uzağız. Yapılanlar İstanbul şehrine de çağdaşlığa da yakışmıyor.

“Taksim Meydanı’nın bugünkü hali tam bir felaket…”

Ağaç da meydanların unsurlarından biridir. “İnsanlar ağaç istiyor hadi ağaç dikelim, insanlar istemiyor hadi sökelim…” Bunlar ilkel tartışmalardır. Oraya bir kule dikelim diye bir fikir ortaya atılsaydı ve insanlar bunu isteseydi, oraya bir kule mi dikilecekti? Ağacın dikileceği yer vardır, dikilmeyeceği yer vardır.

Taksim Meydanı’nın bugünkü halini felaket buluyorum. Yaşamayan bir meydan Taksim Meydanı…

Eski hali bile bugünkünden iyiydi. Trafik çözümü için bir şeyler yapılıyor ama konunun ele alınış şekli yanlış. Bu felaket durumdan kurtulmak için yapılacak ilk iş bir mimari yarışma açmak olmalıdır.

Osmanlı’da meydan yoktu. Geleneğimizde yok. O nedenle meydan yaparken şaşırıp kalıyoruz. Beyazıt Meydanı 50-60 yıldır hâlâ düzenlenemedi. Üsküdar Meydanı’nın halini biliyorsunuz. Beşiktaş Meydanı yama bohçası gibi…

Ülkemizde son derece başarılı mimarlar var. Onlardan yararlanmayı bilmiyoruz. Günlük, hazır reçetelerle çözümler bulmaya çalışıyoruz. Taksim Meydanı çok daha ciddi projelendirmeyle ele alınmalıydı.

“Ağaçtan ziyade meydanı yaşatacak kafeler, sinemalar lazım”

Doğan Tekeli

Bazı ağaçsız meydanlar var elbette. Venedik’teki San Marco Meydanı ya da Brüksel’deki Grand Palace gibi… Bunlar çevreleri salon gibi düzenlenmiş, çok muntazam binalarla çevrelenmiş büyük, tarihi meydanlar… Bunların bütün sathı kullanılıyor. Yani insanlar bütün yüzeyi gezebiliyor, çevresinde kafeler var. Ama ağaç varlığı pek hissedilmiyor. Mesela Nice’in başlıca meydanı baştan aşağı ağaç… Yani meydanlarda ağaç yoktur gibi genel bir kural yok.

Taksim Meydanı uygulamadan sonra çıplak kaldı. Zamanla canlanacağını tahmin ediyorum. Ama ne ölçüde dünyaya örnek olacak bir meydan olur bilemiyorum? Büyük saksılar içinde ağaçlar konabilir. Ancak ağaç ve çimenden ziyade etrafını yaşatacak işlev lazım asıl; kafeler, sinemalar, kültür merkezleri gibi… Etrafında şimdilik öyle bir işlev görünmüyor. Atatürk Kültür Merkezi (AKM) canlanırsa, Marmara Oteli zeminden meydana bağlanırsa yeterli bir aktivite sağlayabilir.

“Heykel de küçük kaldı”

New York’taki Times Square’de, Londra’da Piccadilly Square’de trafik meydanın yüzeyindedir. O trafiğin getirdiği bir canlılık vardır. İnsanları metro gibi yeraltına indirmeyi ben çok doğru bulmuyorum. Fakat ne yapalım, oldu bitti artık.

Meydandaki heykel de bu büyüklükteki bir meydanda çok küçük kaldı. O alan tören alanı gibi düzenlenerek küçük oluşu telafi edilebilir. Bunlar hep mimari hüner istiyor. Bu hüneri hangi mimarlar gösterecek bilemiyoruz. Bu kamu uygulamaları eskiden yarışmalarla olurdu. Şimdi de şeffafız deniyor ama maalesef bunu pek görmüyoruz. Bizim için üzücü olan da bu; projeler ilan edilmiyor… Her şeyi ancak olup bittikten sonra görebiliyoruz.

“Meydanın ortasında ağaç olmazmış, havalandırma binası olur mu sanki?”

Korhan Gümüş

Bazı meydanlarda ağaç olur, bazılarında olmaz. Ama ağaçları tartışmaktan önce meydanda otoyol kavşağı olur mu olmaz mı onu tartışmamız gerekiyor. Her zaman olduğu gibi asıl konuyu tartışmıyoruz. Büyükşehir Belediyesi, İstanbul’un bütün meydanları için, Beşiktaş, Eminönü, Taksim, Tophane’deki küçücük meydancık için bile otoyol kavşağı çözümleri getiriyor. Ağaç varsa, kalır. Yoksa yoktur. Ama otoyol kavşağı kesinlikle olmaz. San Marco Meydanı’nda otoyol kavşağı olmaz ama Yeni Camii’nin önüne otoyol kavşağı yaptılar. İstanbul Venedik’ten daha mı az değerli bir şehir? Roma’daki San Pietro Meydanı’na bir otoyol kavşağı yapın bakalım, neler oluyor.

İstanbul’un yeşil ihtiyacına yönelik çok başarılı bir çalışma yapılmış geçmişte, Gezi Parkı… Mutlaka korunması gerekiyor. Anıtın etrafında da küçük ağaçlar var. Gayet güzel. Meydanda niye ağaç olmasın? Tarihten gelen özellikleri korunur meydanların.

Meydanın ortasında bir tane havalandırma bacası bulunuyor. İstanbul’un en önemli meydanının ortasında kocaman bir havalandırma bacası! Baca köy evlerinde bile duvara yapıştırılır. O kazulet ne arıyor orada? Meydanın ortasında ağaç olmazmış, havalandırma binası olur mu?

“Ortada değil bir proje, eskiz bile yok”

Tünel’in etrafındaki servis yollarında tıkanan trafiği görüyorum. Korkunç bir keşmekeş. Bir metrelik kaldırımdan asfalta taşıyor insanlar, aşağıda bekleyen insanlara da sabırlar diliyorum. Karşı tarafa da 60 metrelik kaldırım yapmışlar. O gürültü içinde o boşluğun ne işe yaradığını çok merak ediyorum. Bu projeyi kim yaptıysa hesap versin, gerekirse de istifa etsin. Bizim paramızı çarçur etmiş çünkü. Bu kadar masraf yapmadan da aynı zorlukları halka yaratabilirdiniz.

Önce mekanın değerlerini keşfetmek, sonra uygulama yapmak lazım. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ise tersini yapıyor. Önce inşaatı yapıyor, sonra biz tartışıyoruz. Ortada değil bir proje, eskiz bile yok. Projeleri belediye açıklamalı.

“Ağaç istiyorsanız parka, ormana gidin; meydanda ağaç olmaz”

Sinan Genim

Meydanlarda ağaç olmaz. Ağaç istiyorsanuz parka, ormana gidersiniz. Ağaç meydanı kapattığı için meydanlarda başka düzenlemeler yapılır. İnsanlar meydanda rahatça yürür. Belki ufak kafeler yapılabilir, zemin seviyesinde suyla oyunlar yapılabilir. Elektrik direği de olmaz meydanda, daha farklı aydınlatmalar yapılır. Bütün dünyada bu böyledir.

Paris’teki Trocadero Meydanı’nda, Concorde Meydanı’nda ağaç yoktur. New York’taki Times Meydanı’nda yoktur. Meydanların kenarlarında bir-iki tane park gibi uzantı varsa oralarda ağaç vardır. Meydanda etraftaki güzel yapıları seyredersiniz. Bizde meydanların etrafında doğru dürüst yapı olmadığı için… Sultanahmet Meydanı’nın canına okuduk, ağaçlardan ne Ayasofya gözüküyor, ne Sultanahmet Camii, ne Defter-i Hakani binası, ne İbrahim Paşa Sarayı ne de bu şehrin en eski anıtlarından biri olan Tutmosis’in 3 bin 500 yıllık Dikilitaş’ı… Meydana bir-iki heykel konabilir veya geçici enstalasyonlar yerleştirilebilir. İlla ağaç olacak diye bir şey yok. Saplantılarımızdan kurtulmalıyız.

Daha önce Taksim Meydanı’nda ne vardı? Otobüslerin park ettiği, insanların can havliyle kendini karşıdan karşıya attıkları, abuk sabuk bir yerdi. Şimdi meydan olacak belki. Bunun için İstanbul halkının teşekkür etmesi gerekir.

Herkes “Benim fikrimi almadılar” diyor. Sen fikrini bir şekilde sun. Çiz, canlandırma haline getir… Bunu konuşmak yerine genç arkadaşlar bir araya gelip bunu oturup çalışsınlar. Bizim de böyle bir fikrimiz var diye sunabilirler. Herhalde akıllı insanlar da bu fikirden faydalanacaktır.

Etiketler

Bir yanıt yazın