Seranit Yapı Grubu sponsorluğunda hayat bulan Yarışmayla Yap Projesi kapsamında, Yarışmalar ve Mimarlık Sempozyumu'nun ikincisi 9 Mayıs Cuma günü Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde yapıldı.
Açılış konuşmalarını ODTÜ Mimarlık Bölüm Başkanı Prof.Dr. Güven Arif Sargın ve Doç.Dr. Lale Özgenel’in yaptığı Yarışmalar ve Mimarlık Sempozyumu 2014’te mimarlar, iç mimarlar ve plancılar yarışmaları süreç ve sonuçlarıyla birlikte masaya yatırarak deneyimlerini paylaştılar. Gündeme getirilen sorunlar tüm katılımcılar arasında zaman zaman tartışmalara neden olurken, tespitlerden öte çözüm üretimine yönelik bir toplantı gerçekleşti.
Sempozyumda farklı konuları içeren bildirilerden oluşan 4 oturum gerçekleşti. Namık Erkal’ın moderatörlüğünü yaptığı ilk oturumda Tonguç Tokol, 2000’lerin başında Akmerkez tarafından açılan vitrin düzenleme yarışmalarını anlattı. Günümüzde çok az açılan iç mekan tasarım yarışmalarına bir örnek teşkil eden bu seri yarışmaların “eskizden-montaja” olan tasarım süreçlerinin özellikle öğrencilerin profesyonel hayata geçişlerini kolaylaştırdığına değindi.
Pelin Aykutlar, Seçkin Kutucu ile birlikte hazırladıkları “2005-2013 Yılları Arasında Yerel Yönetimler Tarafından Açılan Mimari ve Kentsel Tasarım Yarışmalarının Uygulanma Performansları” çalışmasını grafiklerle hazırlanmış görsel sunumunu dinleyiciye aktarırken; yarışmacıların yarışmadan beklentileri, açılan yarışmaların analizleri ve yarışma sonrası projelerin uygulanabilirliğini anlattı. Analiz edilen dönemde açılan 45 yarışmanın sadece 12’sinde kazanan projenin uygulandığını söyleyen Aykutlar, sunumunu önerilerle bitirdi. Oturum sonunda katılımcılardan gelen yorumlarda yarışma sonuçları kadar yarışma süreçlerinde yaratılan tartışma ortamlarının da önemli olduğuna, karamsar tabloya rağmen unutulmaması gerektiğine değinildi.
Güven Erten ve Efe Gönenç
Duygu Tüntaş’ın moderatörlüğünü yaptığı ikinci oturumda Güven Erten ve Efe Gönenç, kısa süreliğine hizmet verebilmiş olan İstanbul Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi’nin (İMP) Kartal ve Küçükçekmece yarışma projelerini süreçleriyle birlikte ele aldı. Erten sunumunda, İstanbul’un kent sorunlarının çözümünde aktif görev alması beklenen büroda sürecin iyi başladığını ama kamunun mesafeli sorumluluğu nedeniyle bitirilemediğine değindi. Yapılan yarışmaları ise “bir kentin makro planında mikro ölçekli projeler” olarak nitelendiren Erten, her iki yarışmanın da yabancı-yerel mimarlar sorununun ötesinde değerlendirilmesi gerektiğini hatırlattı.
Savaş Zafer Şahin ise kent planlama ve kentsel tasarım yarışmalarını farklı bir açıdan anlattı. Cumhuriyetin kurulmasından bu yana Ankara’da açılan kent ölçeğindeki yarışmalara değinen Şahin yarışmaları, kenti meşruiyet aracı olarak kullanan iktidar ilişkileri bağlamında ele aldı. 2000’lerin başında sayıca az da olsa açılan belediye yarışmalarının günümüzde sıfıra inmesinin nedenlerini gündelik siyasal ilişkilerde arayan Şahin’in sunumundan sonra, yarışmada yer alan aktörlerle siyasetçinin yabancılaşması ve yapılabilecekler tartışıldı.
Sertaç Erten
Üçüncü oturum Onur Özkoç moderatörlüğünde gerçekleşti. İlk konuşmacı Sertaç Erten “Ödemiş Belediyesi Kent Merkezi ve Yakın Çevre Ulusal Mimarlık ve Kentsel Tasarım Yarışması”nda birincilik ödülü alan projelerinin meydanda yer alan otoparka evrilmesinin hüzünlü hikayesini anlattı. Yarışma sonucunda aslında sadece belediyenin birincil ihtiyacının karşılanmasında; problemi, sürece ön ayak alan jürinin kolokyum sonrasında varlık gösterememesine bağlayan Erten, katılımcılar arasında jürinin görevleri ve yasal yönetmelikler konusunda tartışma yarattı.
Burak Mangut, Uşak Belediyesi Hizmet Binası Yarışması’nda kolokyum sonrası uygulama sürecine dair hikayelerini anlattı. Olumsuz koşullara rağmen ihale sürecine girdiklerini belirten Mangut’a ihalenin iptal edildiği haberi, yarışmanın jüri üyesi tarafından verildi. Bu haber sempozyumun ironik hikayelerini pekiştirdi ve dinleyiciler tarafından kahkahayla karşılandı.
Sempozyumun son oturumu ise Fatih Yavuz moderatörlüğünde ilerledi. İlk konuşmacı Yavuz Selim Sepin, Denizli Hükümet Konağı projesinin uygulama sürecinde karşılaştıkları kazanan projenin mimari üslubunu dahi değiştirmeye varacak bürokratik sorunlara değindi. Yarışmanın, yarışmaya katılmanın bir virüs olduğunu söyleyen Sepin, kamuyla iş yapmak zor olsa da yarışmacıların bir kere bu heyecanı tattıktan sonra bırakamayacağını dillendirdi.
Berna Göl, tasarım yarışmalarının savunulması için mimari üretimin bir eleştirellik yakalaması gerektiğini savunduğu sunumunda Milli Reasürans ve Zorlu Center yapılarını “boş zaman / leisure” kavramı bağlamında değerlendirdi.
Son konuşmacı Görkem Rabia Evkaya ise, Jack Nasar’ın diyalog tabanlı yarışma modeli önerisini anlattı. Jüri, işveren ve katılımcı ekiplerin atölyelerde birlikte çalışmasını ve ön seçimle kazanan projeler arasından halkın birinciyi belirlemesini kapsayan öneri; dinleyiciler arasında yarışma modellerinden “ön seçimli ve açık yarışmaların” tartışılması için zemin hazırladı. Hararetli geçen tartışmanın sonunda dinleyiciler yarışma sayısının artması ve modellerin çeşitlenmesi gerektiği konusunda fikir birliğine vardılar.
Nanne de Ru
Yarışmalar ve Mimarlık Sempozyumu’nun özel konuşmacısı Nanne de Ru, dinleyicilerle hem kendi yarışma serüvenini paylaşırken, hem de iyi bir yarışmanın içeriğinin tarifini verdi. Şartnamenin ve bütçenin yarışmanın en önemli parçaları olduğunu söyleyen de Ru eğer değişen ve kesinleşmeyen maddeler olursa yarışmaların enerji kaybına neden olduğunu vurguladı. Katıldığı, kazandığı ve kazanamadığı yarışmalarını espirili bir şekilde dinleyicilere aktaran de Ru, Çanakkale Anten Kulesi Yarışması’nın uluslararası yarışma örnekleri arasında en iyilerden olduğunu söyledi.
Sempozyumun kapanış paneli Celal Abdi Güzer moderatörlüğünde Ertuğ Uçar, Arman Akdoğan ve Ömer Selçuk Baz’ın katılımıyla gerçekleşti. Abdi Güzer, sempozyumun ana konusunun yarışma süreçlerindeki sıkıntılar olduğunu ve belki de bunun en önemli çözümünün öncelikle “yarışma”yı tanımlamakta olduğunu söyleyerek paneli başlattı. Panel katılımcıları şartnamenin, “özel ya da kamu” bir işverenin ve bir jürinin varlığında hem fikirken, tartışmaları ilerleten dinleyicilerden Ömer Yılmaz jürinin ikincil olduğunu, karşılıklı mutabakatın sağlandığı şartnamenin ve işverenin yeterli olduğunu söyledi. İşverenin aynı zamanda seçici, ya da jüri üyesinin sadece 1 kişiden oluşması gibi çeşitli senaryoların tartışıldığı panelde Arman Akdoğan yurtdışında da benzer problemlerin yaşandığını ama yarışma sayısının çok yüksek sayıda olması nedeniyle tolere edildiğini söyledi.
Uygulamada kamu ile yaşanan problemlerin ise sadece yarışma sorunsalı olmadığını dile getiren Ertuğ Uçar, yarışma olsun olmasın kamu ile yapılan hatta zaman zaman özel kurumlarla yapılan projelerde bu problemlerin yaşandığına dikkat çekti. “Yarışmaları uhrevi bir noktaya koymaya gerek yok” diyen Uçar, normalleştirmenin gerekliliğini, ne yazık ki kamunun nasıl proje elde edeceğini bilmediğini söyledi. Almanya’dan verilen örneklerde “Yarışma “Yap”ılmadan da iyi sonuçlar elde edilebilmesini yarışma geçmişine bağlayan panel biterken dinleyiciler ve konuşmacılar salondan ayrıldıktan sonra da sohbetlerine devam ettiler.