Ahmet Eyüce

Mimarlık dünyamızın “özgün fikirler”iyle tanınan öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ahmet Eyüce’yi 10 Ağustos Cumartesi İstanbul’daki Karacaahmet Mezarlığı’nda sonsuz dinlencesine uğurlarken, Cumhuriyet’teki haberine şunu eklemiştim:

“Eyüce’nin Şeker Bayramı nedeniyle bulunduğu İzmir-Çeşme’deki sıcaklarla baş edemediği söylense bile, yılların duyarlı mimarı olarak yarımadadaki betonlaşmaya dayanamadığını tahmin edenler de yanılıyor sayılmazlar…”

Neden mi?

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Mimarlık Bölümü’nün kuruluşunda önemli katkıları olan mimar Eyüce, 1973’te ODTÜ’den mezun olmuştu. Yüksek lisans ve doktorasını yaptığı Ege Üniversitesi’nin emektarı olarak İzmir’in mimarlık ortamına unutulmaz kazanımlar armağan etti. Bu süreçte en etkili çalışmaları ise “kent ve mimarlık kimliği” üzerineydi.

Örneğin son zamanlarda yitirilen “sokak” ve “mahalle” gibi bize ait kavramların yeniden önemsenmesini savunan Eyüce’ye göre AVM’leri yaygınlaştırmak yerine “çarşı-pazar” geleneğimizin sürdürülmesi, günümüz mimarlığının esasları arasında yer almalıydı…

İstanbul’daki Bahçeşehir Üniversitesi’nin Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Dekanlığı’nı bu düşünceleriyle üstlendiğinde, akademik yaşamının en verimli yıllarını okulun karşısındaki Sinan Paşa Camisi’nde noktalayacağını nereden bilebilirdi?

O gün ikindideki cenaze namazına zor yetişmiş, görebildiğim duayenlerden Metin Sözen, Doğan Hasol, Cengiz Bektaş, İzmir’den Aysel Çetinsoy, Mimarlar Odası’ndan Sami Yılmaztürk, Bursa’dan Neslihan Dostoğlu’yla birlikte öğretim üyesi arkadaşları, üniversite yöneticileri, yakınları, dostları ve öğrencileriyle.. kalabalık, gözü nemli bir topluluğun “şaşkınlık dolu hüzün”lerine ortak olmuştum.

Eşi ve meslektaşı Özen Hanım’a sarılırken “Yokluğunu yaşatmayacağız” demem üzerine şunları söyledi: “Ahmet’i sadece ben değil, hepimiz çok seviyoruz; düşüncelerini sonuna dek savunarak yaşatacağız, size güveniyorum…”

Mimaride önce insan

Peki, neydi Ahmet Eyüce’nin onca insanı ve meslektaşını bir araya toplaya(bile)n düşünceleri?

Haberde yer verdiğim bir özeti yineliyorum: “Modern mimarlığı kimlikli kentleşmeden uzaklaşmanın aracı olarak kullanmaya çalışanları en kapsamlı sorgulayan mimarların başında Eyüce gelmiştir.”

Nitekim Çatı ve Cephe dergisindeki bir röportajında, insanı dışlayan “kentsel dönüşüm” kavramını sorgularken bakın neler söylüyor: “Mesela son dönemde ‘soylulaştırma’ diye bir kavram çıktı.

Burada oturanların yerine başkaları gelince semt soylulaşmış mı olacak? Sağlıklaştırma daha doğru kavram.” (Nisan-2007)

Aynı bakış açısıyla “kültürel miras”la ilgili şu sözlerini de sayısız kez kullanmışımdır: “Tarihi, turistler için değil kendimiz için koruduğumuz zaman karakterli toplum olur; dünyanın kişilikli kentlerini yaratabiliriz.”

Eyüce, çağdaş mimarlığımızın kimlikli gelişmesine yaptığı akademik katkılarla kuşaktan kuşağa anılacak. Bahçeşehir’in bu katkılara desteğini hep gururla anlatırdı; aynı üniversitede adının sonsuza dek yaşatılacağından eminim. Işıklar içinde yatsın…

Etiketler

Bir yanıt yazın