AKM'nin yokluğuna alışamadık. 2008 yılında onarım için kapanmış olan AKM kapıları hala kapalı.
AKM’nin yokluğuna alışamadık.
2008 yılında onarım için kapanmış olan AKM kapıları hâlâ kapalı.
İstanbulluların geçen hafta peş peşe izleme fırsatını buldukları Kevin Spacey’li III Richard oyunu, İstanbul Senfoni Orkestrası’nın ve Devlet Opera ve Balesi ‘nın gala geceleri kesinlikle “evlerinde” değildi.
Vodafone sponsorluğundaki III Richard oyunundan başlarsak.
İKSV, oyunu sahneleyen Old Vic Tiyatrosu teknik ekibine Lütfi Kırdar, Haliç Kongre Merkezi gibi birkaç yeri gezdirmiş.
III Richard oyunu için gerekli sahne derinliği hiçbirinde olmadığı için Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’nda karar kılınmış.
Ne ki, tiyatronun yer kapasitesi belli.
Doğru dürüst bir salon olmadığı için III Richard’ı kısıtlı sayıda insan üstelik oldukça pahalıya seyretti.
Cumartesi gecesi Devlet Opera ve Balesi’nin gala gecesi Aya İrini’deydi.
İki gece önce DenizBank sponsorluğundaki İstanbul Senfoni Orkestrası’nın galası da öyle.
Aya İrini kuşku yok ki benzersiz bir mek^an ama böyle galalar için yeterli değil.
Nitekim Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Rengim Gökmen gala nedeniyle gönderdiği mesajında AKM’nin yokluğuna bir kez daha dikkat çekti.
AKM olmayınca bu sezon da gösteriler yine Kadıköy Süreyya Operası ve Fulya Gösteri Merkezi’nde.
Aya İrini’deki her iki gösteride, yetenekli ve hevesli genç opera sanatçılarını dinledik.
AKM olmayınca provalarını kim bilir ne kadar olumsuz koşullarda yapıyorlar.
Peki AKM neden açılmıyor?
Sevgili Zeynep Oral geçtiğimiz hafta “AKM Somali’ye Taşınsın” yazısında durumu çok iyi özetlemişti.
Top uzun süre AKM’yi onaracak bütçeye sahip İstanbul 2010 Ajansı, Kültür Sanat Sendikası ve Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında gitti geldi.
Süreç kimsenin tam olarak anlamadığı bir şekilde kilitlendi.
Geldiğimiz noktada AKM’yle ilgili en taze gelişme şu:
Geçtiğimiz hafta, AKM’nin “yenileme projesini” yapmış olan mimar Murat Tabanlıoğlu’nun organizasyonuyla “Modern Mimarlık Mirası ve Koruma Sorunları” toplantısında AKM sorunuyla ilgili taraflar bir araya geldi.
Murat Tabanlıoğlu, Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhçu, Kültür Sanat-Sen Başkanı Yavuz Demirkaya, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na “AKM’ye bütçe ayırın” çağrısında bulundu.
“AKM için anlaştığımız proje hazır, devlet yasalarına göre ihaleye çıkarılıp bir müteahhit tarafından yapılması gerekiyor. Yeter ki bütçe ayrılsın” diyen Tabanlıoğlu’na Kültür ve Turizm Bakanlığı kulak verir mi?
Tabii Kültür ve Turizm Bakanlığı istekli olsa da bu işe ayıracağı bütçe var mı?
Bildiğim kadarıyla İstanbul 2010 Ajansı yaz aylarında kendisini feshederken harcamadığı bütçesinin bir kısmını İl Özel İdaresi ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne aktarmıştı.
Eğer söz konusu İstanbul’un büyük yara alan kültür ve sanat yaşamı ise neden bu bütçe kullanılmasın?
Gazeteciliği bıraktan sonra iletişim danışmanlığı yapan Zehra Güngör dört yıldan beri Uluslar arası Halkla İlişkiler derneği İPRA’nın Yönetim Kurulu üyesi.
İPRA 100 ülkeden 1000 kadar iletişimci, akademisyen, kamu görevlisini bir araya getiren dev bir dernek.
Zehra Güngör, İPRA’nın her yıl en iyi iletişim projelerine verdiği uluslar arası “Altın Küre Ödülleri” yarışmasının jüri başkanlığını üstlenmiş durumda.
Güngör, İstanbul’un dünyada yıldız gibi parlamasının avantajıyla 20 yıldan beri Londra’da yapılan ödül törenini ilk kez İstanbul’a aldırmayı başarmış.
Bu Türkiye ve İstanbul’un tanıtımı için önemli bir kilometre taşı.
Dünyanın en önemli iletişim marka temsilcilerinin 21 Ekim tarihinde tören için İstanbul’a geleceklerini düşünürseniz.
Stage Şirketi’ndeki ekibiyle birlikte, gönüllü olarak tören hazırlıklarını sürdüren Zehra Güngör hızını alamayıp aynı gün bir de panel düzenlemiş.
Bahçeşehir Üniversitesi’nde, İPRA Başkanı Richard Linning, Profesör Çiğdem Kağıtcıbaşı, Murat Belge gibi konuşmacıların katılacağı panelin başlığı “Hoşgörü ve İletişim”.
Aynı zamanda KAGİDER üyesi olan Zehra Güngör, bu derneğin kapılarını da İPRA’nın yine Yönetim Kurulu’nu toplantısına açmış.
Zehra Güngör, Türk iletişim şektörünün gelmiş olduğu noktayı dış dünyaya göstermek için kahramanlar gibi çarpışıyor desem yalan olmaz.
AYA İrini’de bu hafta izleme fırsatını bulduğum konserlerin birinin programında mek^anın adının “Aya İrini Anıtı” diye geçmesi dikkatimi çekti.
Daha önce yine konser programlarında “Aya İrini Müzesi” diye yazıldığını hatırlıyorum.
Aya İrini bir kilise olarak inşa edilmiş ve bildiğim kadarıyla başka bir fonksiyonu olmamış.
Neden basit olarak programlarda Aya İrini Kilisesi olarak geçmiyor?
Eğer kilise denmeyecekse anıt mı müze mi bari ona karar verelim.