AKM’nin ruhuna yolculuk…

Salt Galata'daki 'Modernin İcrası: AKM' sergisi, Türkiye'nin en meşhur binasının 31 yıllık zorlu yapım sürecine odaklanıyor. Sergi, modernleşmenin Türkiye'deki sancılı sürecini de ortaya koyuyor.

Ne zaman Atatürk Kültür Merkezi (AKM ) denilse mimar Emre Arolat’ın ‘AKM babaanne’ benzetmesi gelir aklıma: “Yaşlandı diye kimse gözden çıkarmaz onu. Varlığı önemlidir. Olsa olsa eskimenin nasıl yavaşlatılacağı konuşulur. Dişleri, saçları, kalbi… Pek de belli edilmez ona. Yaşlı bedenin olabildiğince sağlıklı tutulması önemlidir. Hafıza önemlidir.”

AKM konusunda herkes eleştirmendir. Çoğunluk “AKM mi? Çok çirkin, Sovyetik bir bina. Yıkılsın, yenisi yapılsın” der. Azımsanamayacak bir kesim içinse AKM , İstanbul ‘un toplumsal, kültürel yaşamının hafızasıdır, modern mimarinin Türkiye ‘deki simge yapısıdır ve korunması gerekir. Kim ne derse desin AKM , Türkiye ‘nin en meşhur binasıdır. Çirkinse bizim bir dönemdeki çirkinliğimizi yansıtır. Ve belki de bizim modernizmi yeterince içselleştiremediğimizi gösterir.

İşte bugün Salt Galata’da kapılarını açan arşiv sergisi, AKM’yi Türkiye ‘nin modernleşme sürecinin tanığı olarak ele alıyor. Pelin Derviş ve Gökhan Karakuş’un küratörlüğünde hazırlanan ‘Modernin İcrası: AKM , 1946-1977’ sergisi, binanın 31 yıllık zorlu yapım sürecine, mimarı tasarım bakımından dönemin üretim koşullarına odaklanıyor. Zira, 20. yüzyılın ikinci yarısına yayılan AKM ‘nin planlama, yapım ve işleyişindeki iniş çıkışlar, Türkiye ‘nin modernleşme çabalarının arkasındaki sancılı süreci yansıtıyor.

AKM, 1946’da bir opera binası olarak projelendirilir. Uzun ve zorlu bir sürecin sonunda 1969’da mimar Hayati Tabanlıoğlu tarafından tamamlanır ve İstanbul Kültür Sarayı adıyla faaliyete başlar. Ancak ertesi yıl çıkan yangın nedeniyle yedi yıllık bir inşa dönemine girerek 1977 yılında Atatürk Kültür Merkezi adıyla yeniden kullanıma açılır.

Yaklaşık 2000 kişilik dev salonuyla AKM, teknik anlamda Türkiye ‘de o zamana kadar var olmamış ölçekte büyük bir binadır. Haliyle tasarım süreci sancılıdır. Tabanlıoğlu liderliğindeki tasarım ekibinde mimar Aydın Boysan, mühendis Willi Ehle, aydınlatma tasarımcısı Johannes Dinnebier ile seramik sanatçıları Sadi-Belma Diren gibi isimler yer alır. AKM ‘nin alüminyum cephesini Boysan, girişteki döner merdivenleri Diren çifti tasarlar. Binadaki seramikler ise serginin de sponsoru Kalebodur fabrikalarında üretilir.

AKM tasarım ekibini “Avangart bir ekip” olarak tanımlıyor küratör Gökhan Karakuş, “Sergide de göreceksiniz, Türkiye ‘de tasarımın olmadığının söylendiği bir dönemde bal gibi de tasarım yapılıyormuş” diye konuşuyor. Küratör Pelin Derviş ise ” AKM , bir inancın, tutkunun ikonu olarak karşımızda. Bu ruhu biraz daha yakından hissetmek istiyoruz” diyor.

“Çocukluğum AKM ile geçti” diyen Hayati Tabanlıoğlu’nun oğlu mimar Murat Tabanlıoğlu da restorasyon çalışmalarının sürdüğü AKM ‘nin olumlu bir sürece gerdiğini belirtip ekliyor: ” AKM ‘nin, 2013 yılında kent yaşamına tekrar katılması konusunda kaydedilen ilerlemeye paralel gerçekleşen bu sergi, özellikle binanın mimari önemini vurgulaması ve herkese açık bir arşiv olarak sunulması açısından çok değerli.”

Sergi, Salt Galata’nın üçüncü katına yayılıyor. Girişte Taksim Meydanı’nın geçirdiği değişim, fotoğraflarla duvara yansıtılıyor. Kronoloji bölümünde ise belgelerle binanın tasarım ve yapım süreçleri anlatılıyor. Aydın Boysan, Johannes Dinnebier ve Sadi Diren’le yapılan söyleşilerin dinlenebildiği sergide AKM ‘yle aynı dönemde dünyadaki opera ve konser salonlarından örnekler de sunuluyor.

Salt Galata’nın birinci katında ise sanatın kamuya açılması çabasının güçlü bir temsili haline gelen AKM ‘nin maketi sergileniyor. Tabanlıoğlu Mimarlık’ın hazırladığı 1/60 ölçeğindeki maket, serginin kapanmasının ardından Kültür Bakanlığı’na armağan edilecek.

‘Modernin İcrası: AKM, 1946-1977’ sergisi 6 Ocak’a kadar Salt Galata’da.

1946’DAN 2012’YE AKM ‘NİN HİKÂYESİ
1946
İstanbul Belediyesi’nin siparişi üzerine Rükneddin Güney ve Feridun Kip, İstanbul Operası için yeni bir proje hazırladı. 29 Mayıs’ta, İstanbul Valisi Lütfi Kırdar döneminde binanın temeli atıldı.

1953
Binanın yapımı, belediye imkânlarıyla ‘ikmal edilemeyeceğinin’ anlaşılması üzerine Maliye Bakanlığı ‘na devredildi.

1953-1955
Bayındırlık Bakanlığı’nın isteği üzerine Paul Bonatz projeyi inceledi ve eskizler yaptı ancak bu proje geliştirilmedi.

1956
Bayındırlık Bakanlığı’nın proje için Hayati Tabanlıoğlu’nu görevlendirmesiyle yapının nihai proje süreci başladı.

1960
27 Mayıs ihtilali sonrasında projenin yapımı üç yıl süreyle durakladı.

1969
Bina 12 Nisan’da, İstanbul Kültür Sarayı ismiyle açıldı.

1970
27 Kasım’da, ‘Cadı Kazanı’ oyununun temsili sırasında yangın çıktı. Bina kullanılamaz hale geldi.

1978
Hayati Tabanlıoğlu tarafından tekrar projelendirilen bina 6 Ekim’de Atatürk Kültür Merkezi ismiyle yeniden açıldı.

1999
1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, AKM ‘yi “korunması gereken kültür varlığı” olarak tescil etti.

2005-2007
Kültür Bakanı Atilla Koç, binanın yıkılmasını önerdi. Sanatçılar sokağa çıktı!

2008
AKM yenileme projesini hazırlamak üzere Tabanlıoğlu Mimarlık görevlendirildi. Proje, Koruma Kurulu’nca onaylandı.

2009
Koruma Kurulu, AKM ‘nin ‘mevcut haliyle onarımı’ kararını aldı ve Tabanlıoğlu yeni proje hazırladı.

2012
Sabancı Grubu, AKM ‘nin yenileme projesine sponsor oldu. İnşaat temmuzda başladı. AKM ‘nin 29 Ekim 2013’te açılacağı açıklandı.

Etiketler

Bir yanıt yazın