AKP, son günlerde Osmanlı mimarisinin takipçisi olduğunu diline doladı.
Ancak iktidarı boyunca gerçekleştirilen inşaatların ve kentsel dönüşüm uygulamalarının Osmanlı mimari dokusunda yarattığı tahribatın bilançosu, AKP’nin gelenek sevdasının aslında bir güç gösterisinden ibaret olduğunu kanıtlıyor.
AKP’nin, Ataşehir Mimar Sinan Camisi’nin açılışından sonra dilinden düşürmediği, Osmanlı mimarisi üzerinden “geleneğe sahip çıkma” iddiası, iktidarı boyunca göz yumulan, çoğunluğu bizzat AKP’li yöneticilerin emriyle ve aracılığıyla gerçekleştirilen inşaatların geleneksel Osmanlı mimari dokusuna verdiği zarar göz önüne alındığında, bir palavradan ibaret. Hükümetin esas derdi, mevcut olan geleneksel mimariyi korumak ve yaşatmaktan öte, kamusal alanı dinselleştirme projesinin araçlarından biri olarak, kentsel mekanı kendi ürettikleri Osmanlı imgeleriyle yeniden tanımlamaya çalışmak.
Hal böyle olunca, Osmanlı mimari geleneğini koruduklarını iddia eden AKP’liler, aslında geleneği koruyup yaşatmaktan ziyade, geleneksel yapılara zarar vererek yok ettikleri kültürel mirasın yerine, kendi ideolojik dayanaklarını gösteren ikonlar inşa ediyorlar. Halihâzırda Osmanlı mimarisinin ikonları olarak bilinen yapılarda gerçekleştirdikleri hatalı restorasyon uygulamaları ise, yapıların karakteristik özelliklerinde sebep oldukları tahribatla kültürel mirası aslında hiçe saydıklarını gösteriyor.
Özellikle Tayyip Erdoğan tarafından yakın zamanda inşa ve restorasyon emri verilen ve açılışları yapılan projeler, bunun birer kanıtı. Son olarak, Mimar Sinan’ın “kalfalık dönemi” yapısı olarak anılan Süleymaniye Camisi’ndeki hatalı restorasyon uygulaması yüzünden caminin orijinal akustiğinin bozulması, AKP’li yöneticilerin adını ağızlarından düşürmedikleri Mimar Sinan’ın eserlerine ne denli önem verdiklerini gösterdi.
Ne tesadüf ki, Süleymaniye Camii’nin restorasyon projesi de, Ataşehir Mimar Sinan Camisi projesiyle Mimar Sinan’ın Selimiye Cami’ni açıkça taklit etmiş olan Güryapı İnşaat tarafından gerçekleştirildi. Camideki doğal akustiğe zarar verdiklerini reddederek, restorasyon projesinde camiye bir ses sistemi yerleştirdiklerini, ancak restorasyonun ardından camide kendi önerdikleri ses sisteminin kullanılmadığını söyleyip hatalı icraatını örtbas etmeye çalışan şirketin, Mimar Sinan’ın kubbeye akustiğin sağlanması için yerleştirdiği 200’ü aşkın sayıda toprak testinin boşluklarını sıvayarak kapattığı, dolayısıyla kubbelerde sağlanan orijinal akustiği bozduğu söyleniyor.
Süleymaniye Camii’nde yaşanan bu tahribat AKP zihniyetinin tek örneği değil. Geçtiğimiz yıllarda hükümetin gösterişle kamuya servis ettiği birçok proje, dillerinden düşürmedikleri Osmanlı mimari geleneğinin simge yapılarına geri dönüşü olanaksız zararlar verdi.
Marmaray inşaatı, Topkapı Sarayı kompleksine zarar vermişti
2010’un Kasım ayında, klasik Osmanlı mimarisinin sembolik eserlerinden, Fatih Sultan Mehmet döneminde inşa edilmiş olan Topkapı Sarayı kompleksi, büyük bir kısmı Tarihi Yarımada’dan geçen Marmaray Tüp Geçit Projesi’nin yapılarda ve surlarda neden olduğu ciddi çatlaklar ile gündeme gelmişti. Marmaray’ın, sarayın altından geçen hattındaki tünel ilerletme çalışmaları sırasında gerçekleştirilen patlamalar sonucu Sur-u Sultani olarak anılan Topkapı Sarayı surlarına büyük hasar verilmişti.
Aynı dönemde, “İslam Bilim ve Teknoloji Müzesi” olarak dönüştürülerek Kasım 2008’de yeniden kullanılmaya başlayan ve Sur-u Sultani’nin çevrelediği Gülhane Parkı içinde 3500 metrekarelik alan kaplayan üç yapıdan oluşan Has Ahırları’nın da Marmaray kazısı sonucu çökmelerine sebep olacak denli ciddi hasar gördüğü ortaya çıkmıştı. Bunun üzerine Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, yapılarda endişe edilecek kadar hasar olmadığını, hattın Has Ahırları’nın altından geçen ilk etabının tamamlandığını, ikinci etap kazılırken ise “daha dikkatli olunarak” ve müzenin kapatılarak önlem alınacağını söylemişti. Böylece çökme tehlikesiyle karşı karşıya kalan yapılardaki hasarın telafisi için AKP’nin bulduğu tek çözüm, içindeki tarihi eserleri tahliye ederek müzeyi bir süreliğine kapatmak oldu.
“Taklit” Demirören AVM, Ağa Camii’ne hasar vermişti
AKP döneminin, gelenek reprodüksiyonlarından biri de Beyoğlu’ndaki Demirören AVM. “Geleneksel mimari” diye yeniden tesis etmeye çalıştıkları klasik Osmanlı mimari üslubuna ait olmasa da, Demirören AVM’nin yerinde bulunan yapıda ve komşu olduğu Cercle d’Orient’da olduğu gibi, Levanten mimarların eserleri olan ve 19. yüzyılda etkili olan Neoklasik üslupta inşa edilmiş olan yapılar da Osmanlı mimari geleneğinin bir parçası. Ancak bu yapıların birçoğu bizzat AKP’li belediyeler eliyle yıkılarak ya da yıkılmalarına göz yumularak, yerlerine moden inşaat teknolojisiyle yapıların kaba taklitleri inşa ediliyor. Türkiye’nin toplumsal tarihindeki simge yapılardan Cercle D’Orient de bir süre sonra, Demirören AVM’nin yerindeki Saray ve Lüks Sinemaları’nı yıllarca barındırmış olan binanın akıbetini paylaşacak.
2004 yılında inşaatına başlandığında 19 bin metrekare inşaat izni verilen, ancak inşaatı bitirildiğinde yasa dışı bir biçimde 50 bin metrekare yapı alanına ulaşan Demirören AVM’de, zeminden 30 metre derinliğe dek inen 5 katlı otoparkıyla bölgedeki imar kuralları çiğnenirken, inşaatı sırasında birçok komşu yapıya zarar verilmişti. 500 yıllık Hüseyin Ağa Camii’nin temelleri ciddi derecede hasar görürken zemininde çökmeler ve duvarlarında çatlaklar oluşmuştu.
Kapalı Çarşı da “set kazası”
Nisan ayında, James Bond filmi “Skyfall”un İstanbul’daki çekimleri sırasında motosikletli kovalamaca sahnesi için Kapalı Çarşı’nın Mahmutpaşa Kapısı üzerine bir set kurulmuş; çarşının çatısı üzerinden hızla geçen motosiklet, çatıdaki yüzlerce yıllık kiremitleri kırarken, çatıdaki platformdan sokağa fırlayarak 330 yıllık ahşap bir Osmanlı yapısına da zarar vermişti.
Kentsel dönüşümle geleneksel Osmanlı konutları yıkılıyor
AKP’nin Osmanlı mimarisi geleneği takıntısı yalnızca klasik Osmanlı camilerinin replikalarının inşasından ibaret değil. Tarihi Yarımada’da suriçinde bulunan ve yoğun tarihi doku barındıran birçok mahalleye yeni inşaatlardan elde edilecek rant için göz diken AKP’li belediyeler, özellikle bu bölgeler için Osmanlı mimarisi taklidi yeni binaların projelendirildiği büyük kentsel dönüşüm kampanyaları başlatıyorlar. Sulukule’yle başlayan, Fener, Balat, Ayvansaray gibi mahallerde devam eden bu kentsel dönüşüm projeleriyle halihazırdaki geleneksel ahşap ve kargir Osmanlı konutları yıkılarak bölgedeki tarihi doku yok edilirken, Osmanlı mimarisinin korunduğu iddia edilerek Osmanlı konutunun mimari elemanlarından aşırma ögelerle aslında birbirinin eşi betonarme yapılar inşa ediliyor.
Öte yandan, kentsel dönüşüm uygulamaları için kurulan şantiyelerde, tarihi ve arkeolojik sit statüsündeki surlar ve kalıntılar zarar görüyor. Geçtiğimiz yıl Eylül ayında, Ayvansaray Tokludede Mahallesi’nde kentsel dönüşümle yıkılacak yapılar için koruma kurulundan izin alınmadan aslında yasak olmasına rağmen tarihi sur dibine şantiye kurulmuştu.