Almanya'da son yıllarda büyük inşaat projelerinde sorunlar meydana geliyor. Berlin, yeni havalimanını bekliyor; Bonn inşaat seslerinden kurtulamıyor.
Almanlar, çalışkanlığı, dakikliği ve işlerini ciddiye almaları ile bilinir. Almanlar tarafından yapılan işlerin, başarıyla sonuçlandığı düşünülür. Ancak Almanların her zaman imajlarına uygun hareket ettikleri söylenemez. Birçok büyük projede meydana gelen aksaklıklar, başka milletleri çağrıştıran özelliklerin Almanya’da da var olduğunu gösteriyor. Projenin teslim tarihinin ertelenmesinden, maliyetteki sapmalara, yolsuzluklara kadar pek çok aksaklık Almanya’daki projelerde de meydana gelebiliyor.
Bunun son örneği Berlin’de inşa edilen yeni havalimanı. Havalimanı projesinin bitiş tarihi bir süre önce, bir yıldan daha uzun süre ertelenerek, 2013’e alınmıştı. Şimdi bu tarihe de bağlı kalınamayacağı ortaya çıktı. Maliyetler de büyük oranda arttı. Ancak Almanya’da sorunlu yürüyen tek büyük inşaat projesi bu değil. Bonn’daki Dünya Konferans Merkezi ya da Hamburg’daki konser binası da yıllardır bitirilemiyor.
İleri bir sanayi ülkesi olan Almanya’nın büyük inşaat projelerinde skandallar patlak vermesine akıl erdirmek bir hayli zor. Peki, Alman inşaat sektöründe neden hesap hataları meydana geliyor? Uluslararası inşaat şirketi Drees’in yönetim kurulu üyesi Peter Tzeschlock şöyle konuşuyor: “Almanya’da bir kaç yıl öncesine kadar büyük inşaat projelerinde, tek bir büyük şirket boruların döşenmesinden, çatı ve cephelere kadar her şeyden sorumlu oluyordu.”
Tzeschlock bu yöntemle yürütülen projelerin çok pahalıya geldiğini, artık inşaatlarda pek çok küçük taşeron firmanın görev aldığını ifade ediyor. Hatta bu sayı yüzleri buluyor. Ancak proje sahipleri için bütün bu şirketler arasında koordinasyonu sağlamak oldukça zor bir iş.
Organizasyondaki aksaklıkların yanı sıra, inşaat sırasında da mal sahibinin değişiklik istekleri ortaya çıkıyor. Danışman Mühendisler Derneği Başkanı Volker Cornelius, projede sonradan yapılan değişikliklerin yalnızca zamana değil, paraya da mal olduğunu ifade ediyor. Cornelius, “İhaleyle projeyi alan inşaat şirketlerinin yaratıcı olduğunu ve en başta yapılan hesaplarda düşük tutulan maliyetleri sonradan yükseltmek için ellerinden geleni yaptığını söyleyebiliriz” şeklinde konuşuyor.
Ancak şirketlerin başta düşük maliyetler çıkarmasının nedeninin, projelerin ihaleyle dağıtılması olduğu belirtiliyor. Zira kamu yetkilileri, en ‘verimli’ projeyi seçmekle yükümlü. Cornelius, tercihin genelde en ucuz tekliften yana olduğunu belirtiyor. Uluslararası inşaat şirketi Drees’in yönetim kurulu üyesi Peter Tzeschlock’a göre de projede sonradan yapılan değişiklikler yalnızca maliyeti artırmakla kalmıyor, aynı zamanda bazı riskleri de barındırıyor: “Maliyetlerdeki patlama genel olarak teslim tarihinin ertelenmesi anlamına geliyor, bu planlanandan daha fazla enerji harcanması demek. Yani eski teslim tarihine bağlı kalmak için çaba harcanıyor. Netice, elde var sıfır! Yani zorla eski tarihlere bağlı kalınmaya çalışılıyor, oysa bu imkânsız. Bu da kalitenin düşmesine neden oluyor.”
Tzeschlok, kötü örneklere, yüksek maliyetlere ve ertelemelere rağmen Alman inşaatçılığının ülke dışında hala itibar gördüğünü söylüyor. Fakat Alman İnşaat Sanayicileri Birliği Başkanı Michale Knipper, “gecikmenin tehlikeli” olabileceği uyarısında bulunarak, büyük projelere şüpheyle yaklaşılmasının, yeterli finansman olanağı bulunmamasının, hukuki anlaşmazlıkların ve vatandaş protestolarının, Almanya’daki büyük projelerin azalmasına neden olabileceğini belirtiyor. Derneğin açıklamalarına göre, Almanya’da toplam 48 milyar euro hacminde 70 büyük proje yürütülüyor. Milyarlık yatırımların, Almanların büyük projeleri başarma kabiliyetini ve bu alandaki itibarını kaybetmemesi açısından önemli olduğu da dile getiriliyor.