Amasya’nın UNESCO’nun listesine alınabilmesi için yoğun çalışmalar yapılıyor. Dilerim ki bu çabalar sonuç versin, çünkü Amasya bu payeye, ilgiye lâyık bir şehir.
Çok yakın bir arkadaşım askerliğini Amasya’da yaptı. Okurlarım bilir bir vesile olmazsa, pek gezilere çıkmam. Amasya merak ettiğim bir şehirdi, tarihini biliyordum, bir de Ferhat ile Şirin efsanesini. Yunus Emre, aşktan haber duyanın Ferhad olduğunu söyler, belleğimde kalanını yazabilirim:
“Bir nicemiz Leyla oldu bir nicemiz Mecnun oldu
Bir nicemiz Ferhad oldu aşktan haber duyanımız.”
Yâr ile Gezdiğim Dağlar: Amasya kitabını bu güncel neden doğrultusunda yazdım. Kitabı yayına Filiz Özdem hazırlamış. Yazarlar: Şevket Dönmez, E.Emine Naza Dönmez, Aslıhan Yurtsever Beyazıt, Celâl Özdemir, Muzaffer Doğanbaş, İ.Hakkı Göztaş, Melih Duygulu, Mehmet Tektaş, Kenan Mortan, Osman S. Arolat, Fergan Karaer. Fotoğraflar: Ali Konyalı, Tarkan Kutlu. Filiz Özdem, “Yâr ile gezdiğim dağlar: Amasya” yazısında kitaptaki yazarların çalışmalarını özetliyor, onları tanıtıyor.
Şevket Dönmez’in Amaseia Antik Kenti yazısında; Amasya’nın kuruluşu kesin olarak bilinmemesine rağmen 3500 yıl önceye uzanan bir tarihi olduğu belirtilmektedir. Arkeolojik çalışmalar, Amasya’nın nerelerde kurulduğu konusunda aydınlatıcı bilgiler sunmaktadır. Ferhad Dağı üzerinde yer alan iki mezarın Ferhad ile Şirin’e ait olduğu yakıştırması yapılmaktadır. E. Emine Naza Dönmez’in Amasya Harşena Kalesi ve Kızlar Sarayı Kazıları yazısında; Kale ile ilgili başta Evliya Çelebi olmak üzere başkalarının notları iletilmektedir. Şevket Dönmez–Aslıhan Yurtsever Beyazıt’ın Oluz Höyük: Pontik Kappadokia’da Çok Kültürlü Bir Yerleşme yazısında Alişar Höyük’ten sonra Oluz Höyük’ün kazı serüveni anlatılmakta.
2007’den beri sürdürülen Oluz Höyük arkeolojik kazılar, Amasya üzerine birçok noktaları aydınlatmaktadır. Hellenistik Dönem, mimari tabakalar hakkında bilgi sağlamasını mümkün kılmaktadır. Son bölüm; Ortaçağ (12-16.yüzyıllar) ve Konar-Göçer Mezarlığı başlığını taşımaktadır.
Celal Özdemir, Amasya başlıklı yazısında, arkeolojik çalışmalarla, kazılarla nelerin kurtarıldığını incelemektedir.
Muzaffer Doğanbaş, Antikçağdan Günümüze İnanç Dünyası ve Yapılarıyla incelemesinde Amasya sözcüğünün nereden geldiğini irdeliyor: “Eskiçağ’da birçok Anadolu şehrinin kurucu/ktistes tanrısı veya kahramanının olduğu bilinir. Antik Amasya kentinin kurucu tanrısının da Hermes olduğu kabul edilir.
Mahmatlar köyünde 1936 yılında elde edilen, altın ve bronz eserlerden oluşan Mahmatlar definesi Amasya’daki Hatti varlığının önemli kanıtlarındandır. Bu dönemin devamı olan Hitit varlığının belki de en önemli eserlerinden diyebileceğimiz Teşup heykelciği günümüzde Amasya Müzesi’nde sergilenmektedir. Bin tanrılı halk olarak kendilerini ifade edeb Hititlerin inanç dünyasında Teşup, fırtına/gök/hava tanrısı olarak baştanrı konumundadır.
Hitit belgelerine göre Amasya’nın bilinen adının Hakmiş, Hakpiş veya Hakm/piş olduğu bilim insanlarınca ifade edilir. Bu isim Perslerin Amasya’yı fethine kadar devam etmiştir.
Amasya’nın Pers egemenliği döneminden kalma adı olan Amasseia sözcüğünün, ‘Ana’ anlamına gelen ve özellikle ‘ana Tanrıça’yı kasteden ‘Ama’ ve onun çeşitlemesi olan ‘Mâ’ ibaresi ile bağlantılı olduğu ve bu neden Amasseia’nın da Persler zamanındaki asıl söyleniş şeklinin Hellen ağzına uydurulmuş biçimi olduğu kuvvetle muhtemeldir.
Amasya sözcüğü Ana Tanrıça Mâ’nın Şehri anlamına gelir. Böyle olmakla birlikte, günümüzün Amasya’sında, ana Tanrıçası Mâ kültüyle ilgili olarak elde kalan ne var sorusuna aslında net bir karşılık verilebilmiş değildir.”
Hristiyanlık Döneminde Amasya İnanç ve Yapıları bölümünde, Amasya’nın önemine değinilmektedir: “Amasya, Hristiyanlık tarihi açısından önemli bir merkezdir. Bugünkü Venkliyus Ayazması’nın doğu tarafında bir zamanlar Aya Nikos/Aya Nikaus denilen büyük bir patrikhanenin bulunduğu, özellikle St. Astiris’in metropolitliği zamanında Amasya’nın bir merkez kimliği kazandığı ve buradan diğer bölgelere rahipler gönderilmiş olduğu bilinmektedir.”
Bu bölümde o dönemdeki türbeler, camiler de yer almaktadır. Osmanlı döneminde inanç örgütlenmesi çeşitlilik arz etmektedir. İnanç Yapılanması bölümünde özellikle, 19.Yüzyıl Amasyası’ndaki İki İslami İnanç Önderi’ni, manevi ortamı anlayabilmek için öğrenilmesi gerekli: Hamdullah Efendi ve “Hz.Pir” olarak anılan Seyyid Mir Hamza Nigâri.
E.Emine Naza Dönmez’in Amasya’da Türk Dönemi Mimarisinin Gelişimi yazısında bugün de görebileceğiniz yapılar hakkında bilgi veriliyor.
Amasya’yı ziyaret ederseniz özellikle II. Bayezid Külliyesi’ni görmenizi salık vereceğim.
Onu yaptıran II. Bayezid ve külliye konusundaki bilgi yalnız Amasya’yı değil külliyeyi de tanıtıyor:
“1454-1481 yılları arasında Amasya’da sancak beyliği yapan II. Bayezid’in zamanında kentin Osmanlı Dönemi yerleşim planı büyük ölçüde tamamlanır. II. Bayezid, başkent İstanbul (1505) olmak üzere Edirne (1487) ve Amasya’da (1486) yaptırdığı külliyelerle Osmanlı padişahları arasında tektir. ‘Sofu’ padişah olarak tanınan ‘Adli’ mahlasıyla şiirler yazan Sultan II. Bayezid tam bir sanatçı hamisidir. Topkapı Sarayı’nda faaliyet gösteren sanatçı grubunun topladığı Ehl-i Hiref teşkilatı onun zamanında yapılanmasını sağlamlaştırılmıştır.”
Muzaffer Doğanbaş’ın Amasya’da Sancakbeyliği Yapmış Şehzadeler’deki yazısını okuduğunuzda, Osmanlı tarihinin seyri hakkında önemli bilgiler edineceksiniz.
Ahşap sanatının en usta işi örneklerini de Amasya’da göreblilirsiniz. İ. Hakkı Göztaş’ın Amasya Kentinin Tarihî Gelişimi ve Sivil Mimarisi’nde kentin ve kırsal kesimin mimarisi incelenmiş.
Kitabın en çok ilgilendiğim yazısı Melih Duygulu’nun Amasya’da Müzik Kültürü başlığını taşıyor.
Amasya’daki çoğulcu müzik etkinliklerini Duygulu şöyle saptamış: “Amasya’daki makamsal müzik geleneğinin salt Osmanlı İmparatorluğu’nun bir uç sancağı olmasından kaynaklandığını söylemek yetersiz kalır. Ön Asya halklarının, özellikle de perslerin, Rumların, Ermeni ve Türklerin geleneksel müzik kültürlerinin makamsal esaslara dayanması, Amasya’nın da tarihsel süreç içerisinde bu halklara ev sahipliği yapması, şehrin müzik kültürünün şekillenmesinde etkin rol oynadığı muhakkaktır.”
Mehmet Tektaş’tan da Hattat Şeyh Hamdullah’ı okuyoruz.
Kenan Mortan ile Osman S.Arolat, Amasya’ya Sosyo-Kültürel Bir Bakış’ta ekonomi ile kültür turizminin bağlantısını, kültür turizminde kadın girişimini öne çıkarıyorlar.
Kitabın son yazısı Fergan Karaer’in Geçmişin Geleceğe Saklandığı, Dağların Arasındaki İnci Şehir: ‘Amasya’.
Tarihin her an kendini size hatırlattığı, eli belindeki evlerin görüntüsüyle unutamadığım bir kent Amasya.
Gitmeden önce onu tarihiyle, bütün özellikleriyle tanıyın.