Anish Kapoor’un “Fasulye” Enstalasyonu New York Sokaklarında Yerini Aldı

Anish Kapoor, The Bean adını verdiği, New York'taki ilk kalıcı kamusal sanat çalışmasını tamamladı. Tasarımın görünümü, bina tarafından ezilen bir fasulyeyi andırıyor.

Fotoğraflar: Iwan Baan

The Bean, Herzog & de Meuron ve Hill West Architects tarafından 2017 yılında tasarlanan, Jenga Tower olarak da bilinen 56 Leonard Street’in ilk kat döşemesinin altına yerleştirilmiş.

İngiliz sanatçının tasarımı Şikago’daki -halk arasında “fasulye” olarak bilinen- ikonik Cloud Gate (2006) heykeliyle pek çok biçimsel özelliği paylaşıyor.

New York’un Tribeca mahallesindeki sakinler, ilk olarak 2019’da ortaya çıkan enstalasyonun görüntü ve seslerinden uzun süre rahatsızlık duymuş. Üretiminin zorlu olması şaşırtıcı olmasa da, devasa sanat eseri belki de tahmin edilenden daha karmaşıktı. Aslında, kusursuz tasarımın ortaya çıkma sürecinde yararlandığı araçlar hem tescilli hem de emsalsizdi. Genel olarak, çalışma, destekleyici bir çerçeve üzerinde titizlikle birbirine kaynaklanmış otuz sekiz paslanmaz çelik panelden oluşuyor. Toplamda, 18 metre uzunluk ve 6 metre yükseklik, kırk tonluk ağırlıkla devasa bir ölçüye sahip.

COVID salgını nedeniyle tüm çalışmalar durdurulmuş ve Eylül 2021’de yeniden başlatıldıktan sonra, tasarımın yansıtıcı kabuğunun gölgede ve güneşte kalan yüzeyleri arasındaki sıcaklık farkları nedeniyle zarar gördüğü bile iddia edilmiş. Yine de, bir dizi barikat boyunca, Bean, New York için yeni bir heykel ikonu olarak kusursuz bir şekilde tamamlanmış.

Kurulum, gökyüzünü ve etrafındaki şehir manzarasını yansıtan derin, kavisli, içbükey yüzeyiyle tek bir form olarak şekilleniyor. Paslanmaz çelik yüzeyi sürekli bir çizgi halinde ilerliyor, strüktürün çevresinde dönüyor ve bağlamının çarpıtılmış bir soyutlamasını yaratıyor. Heykelin yansıtıcı yüzeyi, izleyici için sürekli değişen bir deneyim yaratarak, Church ve Leonard caddelerinin köşesinden geçenleri keşfetmeye ve merak uyandırmaya teşvik ediyor.

Anish Kapoor eserinin, Tribeca’nın hareketli sokak yaşamına büyüleyici bir katkı olduğunu söylüyor. Eser, tek başınalığında, şehirden bir mola anı sunuyor – yansıtıcı yüzeyi, kendileri de yansıtıcı ortamına dalmış, çarpık şehir manzarasını duraklatmak ve keşfetmek için yoldan geçenleri karşılıyor. Böylece eser, izleyiciyle yakın bir bağ kuruyor. Gündüzleri bir ışık huzmesi iken, geceleri yansıtıcı yüzeyi çevresi tarafından aydınlatılıyor.