Yerel seçimlere 3 gün kala, adayınızı ve projelerini ne kadar tanıyorsunuz?
Yerel seçimlere az zaman kala, değerlendirmemize başkent Ankara ile devam ediyoruz. Yerel Seçimler Ankara’da uzun zamandan sonra ilk defa süpriz sonuçlara gebe.
Bir yanda 20 senedir ara vermeden, hatta bazılarımız için aklımız erdiğinden beri Ankara’yı yöneten Melih Gökçek, diğer yanda da geçen seçimlerde MHP’den aday olup CHP’nin karşısına Murat Karayalçın’ı çıkarmasıyla oyların standart dağılımını bozamayan, ama bu sefer CHP’den aday olup MHP’nin kendini bir adım geriye çekmesiyle dengeleri değiştiren Mansur Yavaş var.
İstanbul’da yerel seçimleri kazanan partiye iktidar gözlüğüyle bakılır, ama Ankara’daysa durum biraz farklıdır. İktidarlar gelip geçer, Melih Gökçek ise hep oradadır. İktidar ve muhalefet partilerinden sıyrılmış bir kimlikle durur Melih Başkan. Belki de karşısındaki adayın hangi partiden olduğunun önemi yoktur bu nedenle. Muhalif adayın hangi partiden olduğuyla pek ilgilenilmez, Melih Gökçek karşısında konumlandırılır. Ama kentlerin kişilerin ellerinde hamurdan bir oyuncak olmaması için, kim oldukları, kente dair söyledikleri ve en önemlisi belediyecilik anlayışları çok önemlidir. Hazır seçimler renkli geçeceğe benziyor, gelin hem Melih Gökçek’in hem de Mansur Yavaş’ın fikirlerine ve projelerine bir göz atalım.
Bir marka haline gelen Melih Gökçek yerel seçimler olsun olmasın açılışları ve alt geçit-üst geçit projelerine verdiği isimlerle anılır. Önceki seçimlerde açıkladığı çılgın projeleri hatırlarsak, “çılgın proje” kavramının isim babası olarak nitelendirilebilir. Ne kadarını yapmıştır, ne kadarını daha yapabilecektir tartışılır tabii.
Bu seçimlerde de AKP’den aday olan Melih Gökçek projelerini Şubat ayında görkemli bir toplantıyla açıkladı. Proje tanıtımını, Atatürk Spor Salonu’nunda bir şova dönüştüren Gökçek, Ankara için 18 adet proje tanıttı. Halkın karşısına, önceki vaatlerine oranla daha yapılabilir projelerle –ki bir kısmı yapılmaya başlandı- çıktı bu sefer Gökçek. Meslektaşları arasında Twitter’ı en etkin kullanan aday, yaptıkları ve yapacakları projeleri, seçim çalışmalarını, biraraya geldiği seçmenleri ile ilgili tüm bilgileri fotoğrafları ile birlikte Twitter’da duyururken, televizyon için de aynı amaçla reklam kampanyaları hazırladı. Bu kampanyalar bazen bir otoyol açılışını kutlayan kentliler ile ilgiliyken, bazıları da direkt Melih Gökçek’in projelerini tanıttığı araçlar haline geldi. Tüm projelere, isteyen herkes başkanın kendi web sitesinden ulaşabilir.
Seçimler yaklaşırken 18 projesi arasından 5 tanesini “Hedefimiz 5 Yılda, 5 Yıldız, 5 Büyük Eser” sloganıyla öne çıkardı:
Bu beş projeden ilki, “Avrupa’nın en büyük tema parkı” sloganıyla Atatürk Orman Çiftliği’nde şu anda inşaatı sürdürülen AnkaPark Projesi. Projeyi Ankara turizmi için en büyük yatırım olarak nitelendiren Gökçek, bu devasa alanın 1217 adet küçüklü büyüklü oyuncağı barındıracağını da söyledi. Projede sinemalar, atari salonları, dinazor ormanları, dinazor müzeleri, dinazor restoranları, dinazor satış bölümleri ve dinazor oyuncakları olacak. Bugünlerde açılan davaların sonuçlanması ile tekrardan 1.derece sit alanı ilan edilen AOÇ’deki inşaat yasallığını ise şimdilik yitirdi.
AnkaPark Projesi (Eğlence Parkları ile ilgili yaptığımız habere ulaşmak için tıklayın.)
İkinci projesi Kuzey Ankara Camisi ve Külliyesi, Kuzey Ankara Kentsel Dönüşüm Bölgesi’nde yapılmaya başlandı. “Külliye” kavramını tedavüle geri sokan Gökçek’in bu projesi, bir diğer projesi İnanç ve Tarih Müzesi dışında kente dair tek kültürel sosyal projesi denilebilir.
65.000 m2‘lik bir cami ve külliye projesinin tüm mimari detaylarının görülebileceği videosu da yayınlandı. Gökçek proje için “cumhuriyet tarihinin en mükemmel camisi ve kültürel merkezi” sıfatını kullanıyor, yalnız bu büyük projenin mimari detaylarına kadar karar veren müellifler hakkında herhangi bir bilgi paylaşılmadı ve ulaşılamıyor.
Kuzey Ankara Camisi ve Külliyesi (İlgili haberimize ulaşmak için tıklayın.)
Gökçek, başkentteki ulaşım problemine ise 2 çözüm sunuyor. Bunlardan ilki havaalanı metrosu. Sıhhıye-Havaalanı arasında planlanan metro inşaatı Melih Gökçek’in de belirttiği üzere başbakanın talimatıyla Ulaştırma Bakanlığı’na yaptırılıyor. Havaalanı ve gar arasındaki raylı bağlantıyı kuracak bu proje çok önemli olsa da, önceki metro çalışmalarını 10 seneden uzun bir sürede bitiremeyip bakanlığa devreden bir belediyenin bakanlığın başlattığı bir çalışmayı sunması, belediyenin projedeki sorumluluğunu çürütürken, yerine belediye başkanının siyasi bağlantılarını ön plana çıkarıyor.
Havaalanı metrosu
Bir diğer projesi olan teleferik otobüs ise Gökçek’in fark yaratma projesi olarak düşünülebilir. Geçenlerde açılan Yenimahalle-Şentepe hattı da bu hayalin nasıl gerçekleştirileceğinin bir göstergesi. Daha teleferiklerin trafik konusunda reel bir çözüm olup olmadığı tartışılmadan, devasa kolonların evlerin arasına inmesi, kabinlerin evlerin çatılarına yakın geçişleri hem kentliyi, hem de konusunda yetkin mimarları ve plancıları çok rahatsız etti.
Yenimahalle-Şentepe Hattı (İlgili haberimize ulaşmak için tıklayınız.)
5 ana projenin sonuncusu Ankara Boğazı için ise, bu yerel seçimde Melih Gökçek’in en çılgın projesi denilebilir. Bir diğer deyişle, İmrahor Vadisi’nde 11 km uzunluğunda planlanan boğaz, zaman zaman su problemi ile karşı karşıya kalmasına rağmen refüjlerdeki su havuzlarıyla ünlü Ankara’nın Kanal İstanbul’a eşdeğer projesi. Görselleri paylaşılan projede Boğaz Köprüsü’nün benzerini görmek mümkün. Eymir Gölü ile Gölbaşı Mezarlığı arasındaki su arıtma tesisinden elde edilen suyla oluşturulacak kanalın etrafında hayal edilen villalar ve restoranlar gösteriyor ki, içinde muhtemel rant tartışmalarını da barındıracak proje İstanbul ile süregelen yarışın yanlış kulvarını işaret ediyor.
Ankara Boğazı
Bu cümleyi duyup da içini çekmeyen Ankaralı olmayacaktır herhalde. Melih Gökçek yönetimindeki Ankara su götürmez bir biçimde Türkiye’nin en AVM ve otoyol canlısı kentine dönüştü. Melih Gökçek’in türlü çeşitli, gerçekleşen ve gerçekleşmeyen “iddialı” projelerinin yanında Ankara’ya bırakacağı en büyük mirasın kent merkezinde konuşlanan otoyollar ve AVM’ler olduğunu söyleyebiliriz.
Bu anlamda, yeterli olmasa da, bir seviye daha modern çözümler sunan Mansur Yavaş’ın vaat ettikleri şöyle:
Yeşil Koridor: Atapark Projesi Ankara’nın kent merkezinde bulunan yıllardır bir türlü birbiri ile ilişkilendirilememiş, bir kısmı Jansen planından gelen ve yıllar geçtikçe çöküntü alanları haline gelen yeşil koridorlarda bulunan Hipodrom, Atatürk Kültür Merkezi, Gençlik Parkı, Adliye Bölgesi, Abdi İpekçi Parkı ve Kurtuluş Parkı’nı peyzaj alanları ile bütünleştirmeyi hedefliyor. Buna entegre olarak düşünülmüş bir proje de 40km uzunluğundaki ve bu bütünleştirilmiş alanları birbirine bağlayan Ankara Çayı ıslah ve su ualşımı projesi var.
Yeşil Koridor: AOÇ projesi mevcut iktidarın ve geçmişteki birçok iktidarın tersine, kent merkezinde yer alan bir tarım / hayvancılık ve tarım teknolojileri ve kültür mirası olan AOÇ alanını orjinal işlevi ve boyutları içinde korumayı ve hatta büyütmeyi amaçlıyor.
Kent merkezi çevresinde oldukça geniş bir alanda gerçekleştirilmesi planlanan bu Yeşil Kuşak projesi 200km uzunluğunda. Mevcut yeşil alanların korunması, çevre köyler ve ilçelerin doğa turizmi ile canlandırılması ve Ankaralılara gerçekten acilen ihtiyaç duydukları AVM dışı odak noktaları vaat ediyor.
Mansur Yavaş’ın Ulus’ta trafiği yerin altına alarak oluşturulan Ulus Meydanı Yayalaştırma Projesi öncelikle Gökçek ve daha sonra Topbaş’ın gelenekselleştirdiği müdehalelere bir örnek adeta. Bununla birlikte Ankara Kalesi ve Hacıbayram Koruma ve Eski Meclis Binası Çevre Düzenleme projeleri de çok ayrıntı verilmese de Mansur Yavaş’ın Beypazarı Belediye Başkanlığı döneminden alışık ve deneyimli olduğu alanlar.
Sincan/Mamak ve Kızılay arası banliyö treni hattı; nedendir bilinmez belediye başkanları ve bilimkurgu tutkunlarının ortak hayali haline gelmiş, son derece düşük insan taşıma kapasiteli ulaşım biçimi olan bir monoray sistemi ve son olarak Ankara’da metronun erişemediği hatlarda çalışmak üzere tasarlanmış bir hafif raylı sistemi Mansur Yavaş’ın ulaşım vaatlerini oluşturuyor.
Ankara’da önce çıkan 2 büyükşehir belediye başkan adayının başkent sorunları üzerine çözüm önerileri şekillendi. Seçim sürecinde farklı problemler teşhis edip, farklı yöntemler ortaya koyan adaylar sadece projelerinde değil, aynı zamanda söylemleriyle de biribirinden ayrılıyor.
Adaylardan Melih Gökçek, tanıttığı 18 projede başkentin önemli sorunlara çözüm aramaktan öte noktasal prestij projelerine önem verirken, Mansur Yavaş’ın projelerinde kent sorunlarına eğildiğini görebiliyoruz. Gökçek 333 Gökdeleni, Kuzey Ankara Camisi, Ankara Boğazı gibi inşai temeller üzerine oturan İstanbul’la yarışan projeler geliştirirken, Yavaş’ın projeleri medyada spekülasyonlara neden olan AOÇ, yeşil alanlar ve ulaşım çözümleri üzerine kurulu.
Her iki aday bu yarışta her ne kadar projelerini ön plana çıkarsa da, belediyecilik anlayışının projelerden ibaret olmadığının hatırlanması gerek. 2014 Yerel Seçimleri, yolsuzluk operasyonları ve tapelerle genel seçim havasına büründü. Siyasi konumunu her zaman avantaj olarak kullanan Melih Gökçek, bu siyasi furyayı yakından takip ederek, projeleri dışında katıldığı miting fotoğraflarını ve CHP adayını eleştiren mesajlar yayınladı. Mansur Yavaş ise katıldığı programlarda ve sosyal medya hesaplarında verdiği mesajlarla bunun bir yerel seçim olduğunu hatırlatarak siyasetin belediyecilikte bir adım arkada kalması gerektiğine vurgu yaptı. AOÇ, amblem, Aşti servisleri gibi daha bir çok süregelen anlaşmazlıkları kentliye sorarak karar vereceğini vaat eden bir adayın karşısında, Gökçek’in “İlçeler arasında oy oranı ne kadar yüksek olursa, hizmeti o ilçeden başlatacağım.” gibi söylemlerle, kendine oy vermeyen seçmenleri görmezden gelme eğilimi var.
Melih Gökçek 20 senedir başkanlık yapıyor. Projelerinin, istense de istenmese de uygulandığını artık hepimiz biliyoruz. Siyasete damgasını vuran çoğunluğun kararının Ankara’ya da ister istemez kullanılan bir yöntem olarak dönmesi, belediyecilikteki demokrasi kavramını zorluyor. Büyük bir kesimin sivil toplum kuruluşları ve meslek odaları ile birlikte projeler dışında duymak istedikleri var. En büyük rakibi, Mansur Yavaş, söylemlerinde ve projelerinde daha katılımcı ve şeffaf olmayı vaat ediyor. Vaatler yerini somut adımlara bırakacak mı, ancak seçim sonrası belli olur.
Bizce 30 Mart’a sayılı günler kala tüm bu süreçten beklenen kent ve mimarlık kültürünün de temelinde olan değerler ile; akılcı şeffaf ve katılımcı-meslek çevrelerini ve bilgiyi temel alan, toplum-kamu yararını her zaman gözeten bir kent yönetiminin görevi devralması.
Bakalım seçmen 20 senelik tecrübeye mi, yoksa bir değişime mi evet diyecek?