Mimarlar Derneği 1927, Türk Serbest Mimarlar Derneği, Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Koruma ve Restorasyon Uzmanları Derneği'nin 13.02.14'te yaptığı basın duyurusu:
Türkiye’de mimarlık kültürünün gelişmesi ve dünya standartlarında uygulanması yönünde çalışmalarıyla bilinen meslek kuruluşları olarak, Ankara’da “KENT KAPILARI” adıyla imalatına başlanmış olan TAK örnekleri hakkındaki değerlendirmemizi, kamuoyuna duyurmayı görev biliriz.
1. Antik Roma Uygarlığında muzaffer generalleri ve kayda değer olayları anmak için dikilen “zafer takları” günümüzde işlevini ve anlamını yitirmiştir. Ulusal bayramlarda veya şenliklerde kurulan geçici dekorlar dışında, örnekleri ancak ticari-turistik ve militer uygulamalarda gözlenebilen tak çeşitleri, ne gelişmiş bir kültürün ne de çağdaş demokratik toplumun ifadeleri olabilir. Vereceği mesaj ancak, otoriter bir rejimin zamandan ve mekândan kopuk sahne dekorlarıyla iştigali olmaktadır.
2. Ankara için önerilen, tarihi dönemlerden toparlama (teknik dille hibrit ve eklektik) dekorlar, fevkalade işlevsiz, sanatsız ve tasarımsız olmanın yanında, “üslupsuz” nesnelerdir. Çünkü üslup, tanımı gereği olumlu anlam yüklü bir sözcüktür; olumsuzluk varsa üslup yoktur. (Üslup: Bir sanatçıya, çağa veya ülkeye özgü teknik, renk, biçimlendirme ve söyleyiş özelliği; sanatçının görüş, duyuş, anlayış ve anlatış biçimi–TDK). Söz konusu dekorlar ülkemizi, çağımızı veya herhangi bir asal kültürü temsil etmekten uzak olduğu gibi, bir sanatçının savunabileceği “eser” kapsamına da girmemektedir.
3. Kimliği yok edilen kente yapıştırma unsurlarla, üstelik tarihte olanın da anlamını boşaltarak, kestirmeden kimlik imal etmeye girişenler için yan bilgi: 20. yüzyıl başına kadar ayakta olan üçüncü sur duvarının özellikleri hâlâ belleğimizdeki yerini korumaktadır: Surun ünlü kapıları İstanbul Kapı, Sivas Kapı, İzmir Kapı ve Çankırı Kapı olup, Çankırı Kapı’nın ismi halen Çankırı Caddesi’nde yaşamakta (Roma ve Galat döneminde “Kengırı”) ve cadde, bugün adı Yıldırım Beyazıt Meydanı ile unutturulan Dışkapı’da sonlanmaktadır.
4. Günümüzde kentlerin otoyol girişlerine getirilen çağdaş tasarım çözümleri için “kent kapısı” mecazının kullanımı, yanlış anlaşılmış olmalıdır. Tavla oyunundaki kapı, devlet kapısı, gelir kapısı, masraf kapısı, bilgisayar portalı ve benzeri giriş/geçiş unsurları sahiden “kapı” şeklinde olmazlar. Bunlar birer soyutlamadır; somut hale geldiklerinde tebessümle karşılanırlar. Ankara halkını gülümsetebilmek için daha iyi yollar düşünülmelidir. Apayrı bir vaka olan “oyuncak saat kuleleri” ile birlikte 36 milyon TL ihale bedelinden söz edilen “yalancı tak-kapılar” yoluyla, ancak ihaleyi alanların yüzü gülebilir.
5. Kentin otoyol girişlerine yeni semboller ve yerine özgü işlevler kazandırabilecek mimar, tasarımcı ve sanatçılar, ülkemizde mevcuttur. Meşakkatli bir eğitim süreci sonunda edinilen ve yaşam boyu geliştirilip olgunlaştırılmayı zorunlu kılan ilgili mesleklerin mensupları, söz konusu dekorlarla rencide olmakta ve dünya pratiği karşısında dolaylı olarak küçük düşmektedirler. Saygın meslek kuruluşlarının, kent girişlerine kalıcı sahne dekorları inşa edilmesine sessiz kalma lüksü yoktur.
6. Yukardaki temel bilgiler dışında, vurgulanması gereken bir nokta daha vardır: Belediye başkanları, kendi dar beğenilerine göre savurganlık yapma özgürlüğüne sahip değildir. Türkiye’de kentlerin, yersiz ve zamansız dekorlarla bezenmesinden daha ciddi sorunları vardır.
Konuyla ilgili başlatmış olduğumuz imza kampanyamıza BU adresten ulaşabilirsiniz. Desteklerinizi bekliyoruz!
4 yorum
Açıklamaya katılmamak ne mümkün? Ancak bu sığlık paralelinde/istikametinde şehrin, şehirciliğin, mimarinin bozulması sadece kapılarla sınırlı değil malum. Nereden tutsak dökülüyoruz. Geçmişteki muazzam medeniyet telakkimizi güncelleştirerek elde edeceğimiz ve tatbike koyacağımız bir hale getiremez isek, böylesi vaziyetleri görmeye devam edeceğiz demektir.
Bu kapı tasarımına çok güldüm… Türk desem değil; Osmanlı, Selçuklu desem onlar da değil, barok değil, klasik değil… Olsa olsa piyanist şantör- dansöz karışımı lümpen bir tasarım. Ankara ile ilişkisini hiç bulamadım.
Söz konusu görsellerin şehir kapıları olarak inşasından vazgeçilmelidir. Gülmek değil acı duymak gerekir böyle uygulama gayretlerine. Kale kapılarımız vardır saray cami han kervansaray kapılarımız vardır. Şehir kapılarımız bu anlamda var mıdır? Harcanan paraya yazık iradecilerim, yazıktır. Lütfen eser bırakmanın bir kültür işi olduğunu unutmayalım. Böyle eserler yada uçuk kaçık bin türlü şekil ve şemail ile yapılar tasarlanıp yaptım oldu denip halka ‘beğendin mi’ denip ‘beğendim’i duyup tatmin olunabilir. Ancaaak eser yapmak bırakmak bu mudur? Kültür anlayışı bu mudur? Bir bilene sorulsun da diyemeyeceğim, çünkü kültürümüzde şehir kapısı anlayışı yok, var mıdır?
Hocam ,kaleminize sağlık….