Türkiye'nin Mimarlık Arşiv'i ARKİV'de yer alan inşaatı tamamlanmış projelerden oluşturduğumuz seçkide bu seferki durağımız İzmir.
İzmir’in Konak Belediyesi’ne bağlı Hatay mahallesinde bulunan, Türkiye İş Bankası Emekli Sandığı Vakfı’na ait toplu Tibaş Hatay (İzmir) Toplukonut Sitesi projesi MATU Mimarlık tarafından tasarlandı ve 1990 yılında inşaatı tamamlandı.
“İnönü Caddesi üzerindeki 70 m cephesinin bütününden kademeli olarak geri çekilerek 14 kat yükselen blok 105 rakımından itibaren arka cepheye doğru aynı cephe genişliğinde yine teraslanarak alçalan blok, iç mekanda 8 kat yüksekliğinde bir boşluk yaratmakta, %45 eğimle yükselen asansörlerle mekanik ulaşım sağlanmakta ve statik yönden zorlamalara neden olmaktadır. Bu nedenle, yapıya bugün uygulanmakta olan şeklini vererek ön projeleri yeniden düzenlenmiştir.”
“Bostanlı Kaykay Parkı öncelikle tüm verileri algoritmik tasarım araçları ile üretilen ve belki de Türkiye’de ilk kez hem yerel hem dünya seviyesinde sporcularla birlikte tasarlanmış bir projedir.
Değişken kesitler üreten çift eğrili betonarme kabuk, projede 169 özgün ayrıt ile ifade edilmiştir. Ayrıtların tasarımı, yerleşimi, kodlanması ve koordinatlandırılması Python script kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Parkın eğim analizi, beton, donatı, kontrplak ve benzeri metrajı, çeşitli algoritmik tasarım araçları ile üretilen dinamik modelden elde edilmiştir. Bu durum proje sürecinde revizyonları hızlandırmış, alternatifler üzerinden çalışmayı kolaylaştırmıştır.”
Serhay Akbay’ın tasarladığı Urla’daki Bağ Evi; tamamı ahşap, karkas bir yapı. İzmir’in Urla ilçesindeki ev 2003 yılında Ağa Han Ödülü’ne aday gösterilmiş.
“Bağ Evi, Urla yarımadasında, iki koyu en kısa mesafesinden birleştiren bir tepenin üstünde bulunan Yağcılar Köyü’nde yer almakta. Ev ve içerisinde yer aldığı 6000 m2 lik araziye köyden ayrılan dar bir yoldan ulaşılıyor. Yapı, arazinin tam ortasında kayalık ve bütün araziye egemen bir noktada doğu batı doğrultusunda kurulmuş.”
“Tamamı ahşap, karkas bir yapı. 3,63 m genişliğinde, 2,24 m yüksekliğinde, 17,65 m uzunluğundaki bu yapı yedi adet modülden oluşuyor. Yapı; burada ikiye ayırdığı toprağın kesintisiz akıp gitmesi için birkaç noktadan yere basmakla yetinmiş. Kuzey-güney cephelerinde kullanılan sabit camlar kış güneşinden faydalanmayı sağlamakta ve üzerindeki havalandırma kapakları da yazın hakim rüzgarlarını içeri alıyor. Ev, sakınmalı duruşu ve konumlandırılışı ile içinde yer aldığı coğrafyayı, kararlılıkla kavrıyor.”
2016 yılında inşaatı tamamlanan, İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Özel İAOSB Nedim Uysal Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, M artı D Mimarlık tarafından tasarlandı.
“Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi Binası İzmir Atatürk Organize Sanayi Sitesi’nin ızgara planlı yerleşim düzenindeki tip parsellerden biri üzerinde yer alır. Organize Sanayi Bölgesi’nin monoton yerleşim karakterini, birbirinin benzeri, dikdörtgen parsellerde çekme mesafeleri içerisinde konumlanan, dışa kapalı dikdörtgen kutular oluşturur. Çevresiyle ilişki kurmayan bu içe dönük yapılaşma karakteri, düz topografyanın da etkisiyle, üçüncü boyutta da tekdüzelik gösterir. Bu sanayi yerleşimi, kentsel ortamdan yalıtılmış ve içe dönük bir yaşantı sunar. Yaya hareketi ile sağlanan sokak karşılaşmaları yani rastlaşmaların getirdiği sosyalleşme ve işlevsel farklılaşmanın yarattığı dinamik hayat kurulamamakta, buna karşın, çağdaş eğitim vizyonu ise etkileşimli, motive etme gücü yüksek iç dünyalar gerektirir.”
“Bina bütününde teknik lisenin mantığına uygun olarak, gizlemek ve örtmek yerine yapım teknolojisini ve işleyişini gösteren bir mimari dil tercih edilmiş, malzeme çeşitliliği minimize edildi, zemin ve duvarlarda kaplama katmanları kaldırıldı, strüktür, elektrik ve mekanik sistemler mekana ve yaşantıya yansıtıldı.”
Studio Evren Başbuğ ve SCRA Mimarlık tarafından tasarlanan Yeşilova Höyüğü Ziyaretçi Merkezi İzmir Bornova’da yer alıyor.
“Yeşilova Höyüğü arkeolojik kazı alanının komşu parselinde, sınır boyunca kuzeybatı – güneydoğu doğrultusunda yerleşen yapı, formu, araziye yerleşimi ve malzeme seçimleriyle MÖ 6.500 ve günümüz arasında mekânsal bir ara kesit oluşturmayı hedefliyor. 2010 yılında ulusal bir mimari proje yarışması sonucunda seçilen proje doğrultusunda 2014 yılında tamamlanan merkez; eser sergileme, aktif eğitim ve bilimsel araştırma işlevlerini harmanlayan mimari programı ile bulunduğu konumda beklenmedik bir kültürel odak yaratıyor.”
“Projenin Aldığı Ödüller:
Konumlandığı yerle kurduğu benzersiz uyum ile T-Evi, doğal çevresiyle derinlemesine ilişki kuran yapının doğa ile birlikte nefes almasına izin verir.
Yapının şeffaflığı ve geçirgenliği, kullanıcıların her noktadan doğa ile ilişkilenmesine olanak sağlar. İç mekanın hemen hemen her noktasından dış mekanın algılanabiliyor olması; iç ve dış arasındaki sınırı eritirken aynı zamanda “yer” duygusunu da güçlendirir.
“Evin dış kabuğu sürekli brüt beton perde duvarlar biçiminde tasarlanmış, böylece geleneksel bir çerçeve strüktür oluşturulmasına gerek kalmamıştır. Çelik bağlantı detayları ve gergi çubukları aracılığıyla perde duvarlara oturtulan lamine ahşap kirişler, farklı strüktürel elemanların dışavurumunu ve aralarındaki apaçık ayrımı ortaya koyar.
T-Evi, yerel zanaatkârların pratiği ile çağdaş yapım teknolojisinin biraraya gelmesiyle; kırsal alanda doğaya saygılı çağdaş bir mimari ve düşük maliyetli bir sürdürülebilir yaşam ortamı yaratılabileceğine bir örnek ve kanıt olarak öne çıkar.
Horizon 2020 kapsamında hazırlanan, Mert Uslu Mimarlık tarafından tasarlanan İzmir Tarımı Geliştirme Merkezi, hem eğitim hem de üretim odaklı bir araştırma enstitüsü.
Projenin aldığı ödüller:
İnsan eliyle şekillenen doğal çevrede yaşanan deformasyonlar, günümüz yaşam koşullarını dönüştürmekte ve bu sebeple söz konusu dönüşümlere uyum sağlayabilecek yaşamsal faaliyetlere ilişkin (beslenme ve barınma gibi) yeni düzenlenmeler ve teknikler geliştirmek bir zorunluluk haline gelmektedir. Kuşkusuz küresel çapta belirmeye başlayan böyle bir zorunluluk üzerinde teknolojik gelişmelerin negatif ve pozitif yönlü etkisi oldukça fazladır. Bu noktada belki de teknolojiyi negatif ve pozitif yüzlü bir madalyona benzetmek yanlış olmayacaktır. Özellikle 2000’ler sonrası yaşanan hızlı teknolojik gelişmelerin doğal çevreyi negatif yönlü etkilediği açıkça görülse de, günümüzde bu sorunsala yine teknoloji aracılığıyla çözüm yolları arandığı da ortadadır. Bu sebeple küresel boyutları gün geçtikçe artan doğal çevre deformasyonunun dünya üzerindeki canlılığı (yaşam) ne ölçüde etkilediği ya da etkileyeceği hususu, bugün birçok araştırmaya konu olmaktadır. Söz konusu araştırmalardan gelecekte belirecek küresel ısınma, iklim değişiklikleri ve kuraklık, toprak kalitesinin düşmesi gibi çevresel sorunlara alternatif çözümler üretmesi beklenmektedir.”
Bostanlı Yaya Köprüsü ve Bostanlı Gün Batımı Terası, “İzmirDeniz” projesi kapsamında Studio Evren Başbuğ Mimarlık tarafından tasarlandı.
“Bir tarafında kent, diğer tarafında körfez manzarasına sahip eşsiz konumu dikkate alınarak tasarlanan bu yeni kentsel armatür, asimetrik bir kurguya sahip. Çelik konstrüksiyon üzeri ısıl ahşap kaplama olarak projelendirilen form, körfez manzarasına karşı oturarak veya uzanarak keyifli vakit geçirmeye izin verecek kademeli bir kesit profili üzerinden şekillendi. Bu sayede köprünün, yalnızca üzerinden geçilen bir altyapı elemanı olmanın ötesine geçerek, formu ve malzeme kullanımıyla bulunduğu özel konuma karşı duyarlı, çevresiyle iletişim halinde yeni bir kamusal kullanım tanımlaması hedeflendi.”
İzmir’de uygulanmış, uygulanmamış projelerin tümüne ise buradan inceleyebilirsiniz.