Beklenen yıkım başladı. Bir seneden uzun bir süredir yavaş yavaş sessizleşen Atakule, aynı sessizlik içinde tarihe karışıyor...
Tasarımı Ragıp Buluç tarafından yapılan Ankara’nın simgesi Atakule 13 Ekim 1989 yılında Türkiye’nin ikinci, Ankara’nın ise ilk AVM’si olarak açılmıştı. İsmi bile yarışmayla konmuştu. Döneminin mimari özelliklerini yansıtan bu modern AVM o zamandan beri Ankaralı’nın hayatında büyük önem arz etti. Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün hemen yanında, Cinnah ve Çankaya caddelerinin kesişiminde yer alan alışveriş merkezi birkaç sene öncesine kadar hala kullanılıyor, kule ise cazibe merkezi olmaya devam ediyordu. Çıkmayanlar vardır elbet ama, bilmeyen yoktur Ankara’da. Melih Gökçek’in kent sembolünü defalarca değiştirirken bile kaçamayağı bir kent simgesiydi, siz öyle düşünün.
Uzun bir zamandır ara ara medyada, hatta halk arasında Atakule’nin geleceği tartışıldı. Bir yıkıldı, bir yıkılmadı, bir kaç sene evvel olmadı, Ankara’nın son dönem moda ışıklandırması yakıştırıldı. Otel olacak dendi, rant tartışması yapıldı. Abdullah Gül’ün bir yakınına verileceği iddia edildi. Kamusal alanda bu tartışmalar yapıladursun, özelde “içini boşaltma” girişimleri başladı. O kadar çok AVM açıldı ki Ankara’da, yenilerine göre rağbet görmediği söylendi. Çarşısı rağbet görmedi ama nikah salonu vızır vızır işlemeye devam etti.
Ortalıkta dönen bu söylentiler sonunda kendini yeni bir habere bıraktı. Evet yıkılacaktı, ama kulesi kalacak, çarşı bölümü bertaraf edilecekti. Yerine de, tekrardan bir AVM yapılacaktı. Türkiye’de konut dışında yıkılan bir yapının fonksiyon olarak tekrarlanmasına sık rast gelmeyiz aslında. Özellikle de AVM gibi hayatlarımıza yeni giren bir bina tipolojisinden söz edecek olursak, zaten “yeniler” her daim zihinlerde.
Aslında dünya üzerinde benzer tartışmaların da yapıldığını unutmamak gerek bunu konuşurken. En tazesi, MOMA’nın American Folk Art müze binasını yıkıp yeniden müze yapma girişimi. Çok da yaşlı olmayan bir binanın aynı fonksiyona artık gerekli cevabı vermediğini düşünmek, bir sanat kurumunun mimariye bakış açısı tartışmasını dışarda bıraksanız bile yeterli argümanları barındırmıyor elbet.
American Folk Art Müzesi’nin kaderi ne olacak bilinmez ama Atakule’nin yıkım fotoğrafları çekildi. Hem de yerine nasıl bir yapı yapılacağını bilmiyoruz. Bu dönüşümün baş aktörü Atakule GYO, şantiye kuralları gereği binayı çepeçevre kapatmış, bir de hazırladıkları web sitesinin reklamını basmış: “Kule Size Emanet”.
Bu sitede Atakule’nin kent belleğindeki yeri anlatılıyor nostaljik bir dille ve ekleniyor:
“Sadece Ankara’nın değil, tüm Türkiye’nin ikonik yapılarından biri olan Atakule’nin AVM bölümü; Kule’si korunarak, günümüz ihtiyaçları doğrultusunda yeniden doğmak için bir süreliğine aramızdan ayrılıyor. Kentin en can alıcı damarlarında olmanın tüm sorumluluğunu taşıyan ve doğayla dost yapıların çoğalmasını desteklemek amacıyla oluşturulmuş LEED Sertifikasyon Sistemi’nde “Altın Sertifika”ya aday Atakule’nin yeni projesi; Botanik Parkı da dahil olmak üzere çevresindeki yeşil alanları korumayı esas alıyor. Atakule’nin bu kent için önemini biliyoruz, yeni halimizle aranıza dönmek için sabırsızlanıyoruz.”
Bir AVM yıkılıp yerine başka bir AVM yapılırken, sorular çok fazla. Günümüz anlayışında şantiyenin etrafında paylaşılan görselleri de göremiyor, ne olacağını nasıl bir tasarımla karşı karşıya kalacağımızı bilmiyoruz. Daha da önemlisi, tek başına bırakılan kulenin yanına yapılacak tasarımın kule ile kuracağı ilişkinin sorunsallığını bile şimdiden tartışamıyoruz. İş bittikten sonra tartışmanın anlamını yitirmesi mevzusu da cabası.
Tüm bunları bir yana bırakırsak: Kent belleği, hafızalarda mı yaşar? Bu sorunun cevabını vermeye gerek var mı? Varsa da, lütfen bu soruların cevaplarını “İmza: AVM” vermesin.
Fotoğrafın üzerine tıklayarak galeriye ulaşabilirsiniz.
Fotoğraflar:
4 yorum
Atakule, Atakule GYO tarafından satın alınmış bir mülk. Satın alınan kişi, yani satan kişi Mimar Ragıp Buluç’tur. Yani ticari amaçla daha önceden el değiştirmiştir. İnsanlar Atakule’nin son halllerini çok bilmeden farklı farklı yorumlar yazmışlar. Atakule son bir kaç yılda oldukça rezil bir durumdaydı. Oturak alemlerinin yapıldığı, terkedilmiş ürkütücü bir görünüme sahipti. Çankaya’ya hiç yakışmayan bu son durumdan kurtarılmak için harekete geçildi. Evet burası bir avm olucak. Ama insanlar yanyana onlarca avm yapılırken ya da kule ticari bir amaçla satılırken neredeydiler. Burası Çankaya yakışır çok farklı bir AVM, kültürel bir yaşam merkezi olma yolunda ilerlerken engele takıldı. Bu engel değil bence misilleme. Ben de bir tasarımcı olarak şehrin beton yığınlarla dolu AVM fazlalığına karşıyım. Ama bu sefer durum farklı. Buna bir RESTORASYON gözüyle bakmanız gerekiyor. Evet bu tamamen böyledir. Eskiden hatıralarımızla dolu bir AVM iken, şimdi yeni görünümüyle farklı bir anlayışla başka insanların hatıralarını süsleyecek. Çünkü etrafı o kadar güzel ki bunu hakediyor. Atakule’yi OTOPARK olarak düşünebilen aptal insanlar görüyorum. Güzelim botaniği egzos dumanı ile mi zehirlemeyi istersiniz. Yoksa AVM’den çıktıktan sonra güvenliği arttırılmış daha özenli bir parkın içinden yürüyerek evinize gitmeyi mi istersiniz. Ben projeyi bilen bir insan olarak yapılmak istenen kurguyu çok beğendim. Orası belki de Ankara’nın en güzel yeri olmayı hak ediyor. Bu bir ticarethane gibi düşünülmemesi gereken bir şey. Eğer bu süreç uzarse Ankara’da Uğur Mumcu Cad. (Köroğlu)’nun başındaki gibi bir hayalet yapıya sahip olacağız. BENCE KULE HAKEDENLERE EMANETTİR GERÇEKTEN. Ben otopark, hayalet bina, hotel görmektense içinde belki sergi salonlarının olduğu, müzikli organizasyonların yapıldığı, nefis lezzetlerin bur araya geldiği, şıkır şıkır bir AVM görmeyi o lokasyonda tercih ederim. Bu etrafına da değer katacaktır. Zira o lokasyon yavaş yavaş cazibesini yitirmekte. Önceden doğaya bir zararı yoktu ama görsel bir çöplüktü şimdi de öyle olmasına izin vermemeliyiz. Ben bir Ankara’lı olarak, Atakule’ye sahip yüzlerce anısı olan bir çocuk, bir genç olarak bu fikirdeyim. Bu tamamen kişisel fikirdir.
Tuncay Bey, iddia ettiğiniz Ragıp Buluç’tan yapılacak değişiklikler için izin mi alındığıdır? Mimarı olarak haklarından vazgeçtiyse neden şu anda mahkemeye başvurdu? Projeyi bilen biri olarak Atakule GYO’da mı çalışıyorsunuz ve projeyi neden kimse bilmiyor? Projeyi görmeden “çok iyi iş yapıyorsunuz” gibi övgüler alacağınızı düşünmek garip değil mi? Kuleyi hakedenler kimler? Haketmeyenler kimler? Açıkçası teknik ve mimari sorulara gelmeden benim aklımda çok fazla soru işareti var. Bence bu soruların cevapları verilmeden ve süreç ile proje şeffaflaşmadan serzenişleriniz ne yazık ki zemin bulamayacak.
Tuncay Arığ’ın yazısında o kadar çok sorun var ki… Atakule meselesi ile ilgili tarafsız birisini bile olumsuz yönde aklı karışır sanırım.
Ragıp Buluç meselesinin ise açıkça konuşulması lazım, önce haklarından vazgeçtiği, yıkım izni verdiği ve sonra yeniden vazgeçtiğinden vazgeçtiği konuşuldu zamanında.
Türkiye’de işler konuşulmasın, aman yavaşça işimize bakalım mantığı ile yürüdükçe her tür söylenti ve dedikodu normalleşiyor.
Atakule’nin yeni halini gördüğünüzde ve yaşadığınızda tüm sorularınızın yanıtını botanik parkı manzaralı güzel restoranlarda yemek yerken, gezerken ve bu alan güzelleştirilmişken alacaksınız emin olun. Zaten milletçe yaşadığımız en büyük sorunumuz araştırmaksızın, karşılaştırmaksızın, edit etmeden, düşünmeden ve hayal etmeden muhalefet olmak. Bunu yapmaktan vazgeçmeliyiz. Tabii ki farklı fikirlerimiz olabilir ama her şey bir araştırmaya ve bilgiye dayanır. Burada bir orman veya doğal bir alan yakıp yıkılmıyor. Eskiyen bir yapıya ikonu bozulmaksızın daha kullanışlı, daha değerli bir makyaj yapılıyor. Diyorum ya, mutlaka buranın kapısından içeri girecek ve projenin bu niş bölgeye nasıl yeniden hakkettiği değeri vereceğini göreceksiniz. Eğer takip ediyorsanız çok başarılı bir biçimde lansmanı gerçekleştirildi. Sonrasında MAPIC’de Ankara’yı temsil etti. (Herhalde bu alanda MAPIC gibi organizasyonun önemini bilmeyen yoktur.) Korkmayın Atakule hepimize iyi gelecek. Çankaya yeniden değerlenecek. Botanik yeniden özenli ve düzenli olmak zorunda olucak. 2016 yılının son çeyreğinde bunu hep birlikte göreceğiz. Bir tasarımcı, müzisyen ve Ankara’ya her anlamda sahip çıkan bir insan olarak söylüyorum ki hepimiz çok seveceğiz.