Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 1 yıl aradan sonra ÇED Yönetmeliğini yeniden değiştirdi.
Alışveriş merkezleri, golf tesisleri, toplu konut projeleri, 100 km ve altı demiryolu projeleri, beyaz eşya boyama tesisleri, tuz çıkartılması, orman alanlarının dönüştürülmesi projeleri ÇED kapsamından çıkarıldı. Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği kanun hükmü, yönetmelikle geri geldi. Çevre Mühendisleri Odası, “Bu değişiklikler akla, bilime, mantığa aykırı” diyerek isyan etti.
Bugünkü Resmi Gazete’te yayımlanarak yürürlüğe giren ve meslek odaları ile çevre dostlarını ayağa kaldıran yeni Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Yönetmeliğinin dikkat çekici başlıkları şöyle:
Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Baran Bozoğlu, ilk kez 1993 yılında yayımlanan ÇED Yönetmeliğinin 7 ana değişiklik olmak üzere toplam 17 defa değiştirildiğine dikkat çekti. Avrupa Birliğinde bu yönetmeliğin 1985 yılında yayımlandığını ve sadece 3 defa değişikliğe uğradığını belirten Bozoğlu, “ÇED Yönetmeliği çevre politikamızın temelidir. ÇED bir planlama sürecidir. Olası bir tesisin etkilerini baştan tespit etmek ve önlem alınıp alınamayacağını görmek amaçlıdır. Ancak bu planlama sürecinden dahi kaçılmaya çalışılmaktadır” dedi.
Anayasa Mahkemesi’nin Çevre Kanunu’nun geçici 3.maddesini iptal ettiğine dikkat çeken Baran,”Bugün yayınlanan yönetmeliğe bu maddeyi koymuşlar. Hukuk, kanunlar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yok sayılmıştır. Hukuka olan, sağlıklı çevrede yaşama hakkına olan inanç bir kez daha sarsılmıştır” diye konuştu.
Başkan Baran, ÇED muafiyetini genişleten değişiklikleri ise şu sözlerle eleştirdi:
Akarsu havzaları arasında su aktarımında 100 milyon m3 altı ÇED ‘den muaf tutuldu. Böylece HES projelerine dolaylı muafiyet sağlanmış oldu. Farklı akarsuların yatağını değiştirerek yapılan HES projelerinde önceden 300.000 m3/yıl olan sınır 100 milyon m3/yıl’a çıkartıldı.
Yer altı suyu çıkartılmasına dair projelerin sınırı 300.000m3/yıl’dan 1.000.000 m3 / yıla çıkartıldı! Kuraklıkla karşı karşıya kaldığımız bir süreçte, Orman ve Su İşleri Bakanı Sn. Veysel Eroğlu Konya havzasında yer altı sularının bittiğini açıkladığı bir dönemde, yer altından çekilecek suyun etkilerinin değerlendirilmemesini sağlamak; akla, mantığa, bilime uymamaktadır.
Artvin’de, Yırca’da, Alakır’da, Phaselis’te, Tuz Gölü’nde, Çanakkale’de, Kocaelin’de, Manisa’da, Amasra’da yani ülkenin dört bir yanında yaşanan çevre sorunlarına karşın çıkarılan bu yönetmelikle inşaat sektörüne her yolun mübah kılındığını belirten Baran Bozoğlu, “Yönetmelikteki bazı değişikler ise nokta atışı, belirli fabrikaları muaf tutmayı hedeflemesi akıllarda soru işareti yaratıyor. Bu düzenleme ile ülkemizdeki çevre sorunlarının, kuraklığın, havza kirliliğinin, kentlerdeki toz miktarının daha da artacağını söylemek yerinde olacaktır. Öte yandan, hiç kuşkusuz halkı göz ardı eden bu düzenleme toplumsal olayları da arttırabilecektir.Yapılması gereken şey; kısa vadede Çevre ve Şehircilik Bakanı Sn. İdris Güllüce’nin gününün 3 dakikasını Çevre Bakanı olarak geçirmesi, tek başına güçlü bir Çevre Bakanlığı’nın kurulması, yatırımcıların da halkın da doğanın da haklarını gözeten ancak kamu yararını kendisine ilke edinen bir ÇED sürecinin tanımlanması, hukukun işletilmesi, kanunların, mahkeme kararlarının uygulanmasıdır. Özetle, yeni düzenlemeden karlı çıkan çevre, doğa, halk değil, belli başlı şirketlerdir” dedi.