20. yüzyıl, Moskova ve İstanbul dinamizm ve nihai bozulmanın getirdiği bir dramaydı.
21. yüzyılın jeoekonomik ve jeopolitik ortamı her iki kültürel ve politik güç merkezi için kendilerini küresel kentsel sisteme adapte etme konusunda oldukça önemli fırsatlar sundu. Belki de Avrupa’nın Londra ve Paris’ten başka dünya ülkelerine ihtiyacı olacak.
Aslında 2008 yılından beri atakta olan kentler kısa ve uzun vadedeki sorunlarına rağmen kendilerini dünya kenti statüsünde görüyor. Moskova uluslararası içeriklere dahil edilirken, iş ve finans alanında tanınan bir konuma yerleşirken İstanbul, marka, kültür ve yaşanabilirlik bakımından önemli dereceler elde etmenin peşinde.
Endekslerin uzun vadedeki manzarası, Moskova’nın son 15 yılda küresel firmaları çekme ve gelir ve istihdam olanaklarını arttırma konusunda daha başarılı olduğunu gösteriyor. Brookings Enstitisü, Moskova’nın, 1993 ile 2007 yılları arasında 150 dünya kentinin içinde istihdam ve gelir konusunda 9. en iyi gelişimi yakalayan kent olduğunu gösterdi, İstanbul ise 44. sırada yer almıştı. GaWC göstergelerine göre 2000 yılında 36. ve 37. sıralarda yer alan İstanbul ve Moskova benzer küresel firma bağlantılarına sahipti fakat 2008’de Moskova 12. sıraya yerleşerek 29. sıradaki İstanbul’u hızla geride bıraktı.
İstanbul ve Moskova, her ikisi de küresel finansal krizin ardından hızla dibe vurdu fakat hızlıca ayağa kalktı. Brookings Metro Monitor grubu, Moskova’nın, 2007-2008 yılları arasında 150 dünya ülkesi içinde en keskin dibe vuran ülke olduğunu söylerken, krizden kötü etkilenen İstanbul’un da Dubai’nin hemen arkasında 143. sıraya yerleştiğini söylüyor.
2009-2010 sürecinde ise her iki kentin de durumu etkileyici biçimde iyileşti. Bu göstergeler gelecekteki ekonomik krizleri atlatabilme kapasiteleri bakımından iyiye işaret ediyor. Fakat kentlerin istikrarsızlığı daha stabil olan Doğu Asya ve Latin Amerika ile karşılaştırıldığında önemli bir gerileme yaratıyor. Moskova ve İstanbul, her ikisi de AT Kearney tarafından yapılan 2010 Küresel Kentler Endeksi’nde sırasıyla 25. ve 41.sıralara gerileyerek en büyük kaybeden kentler arasında yer aldı.
Ekonomik belirsizliğine rağmen her iki kent de yoğun servetiyle bireylerin güvenini kazanıyor. Moskova, Forbes Billionaire Endeksi’nde, 2010 yılında New York’un hemen arkasına 2. sıraya yerleşirken İstanbul 4. sırada bulunması, yabancı sermaye için ne kadar çekici konumda bulundukları na dair kanıt teşkil ediyor.
Paris Global Attractiveness Survey, Moskova’nın yatırımcılar arasında güçlü bir isim yaptığının altını çiziyor ve fDi Magazine, Moskova’nın, Avrupa’da Londra ve Paris’den sonra en yüksek yatırım potansiyeline sahip şehirler arasında 3. sıraya yerleştiğini belirtiyor. Altyapı revizyonu talebi sebebiyle her iki kentin gayrimenkul piyasaları son yıllarda fazlasıyla rekabetçi oldular. Gayrimenkul piyasaları hareketliliği endeksi La Salle E-REGI kapsamında, Moskova, 104 kentin içinde 2. sıraya ulaşırken İstanbul 25. sıraya ulaştı.
Moskova’nın en önemli mağazalar caddesi Tverskaya, 2008 ile 2010 yılları karşılaştırıldığında bugün Madrid ve Berlin’deki alışveriş caddeleri gibi pahalı bir cadde özeliğinde. Benzer biçimde İstanbul’un önemli mağazalar caddesi Bağdat Caddesi, Cushman & Wakefield göstergelerine göre, Londra’nın New Bond Caddesi’nden sonra ikinci önemli büyümeyi gerçekleştiren cadde olarak kaydedildi ve Auckland ile Kopenhag’a rakip olarak gösteriliyor.
Etkileyici yatırım göstergeleri ve lüks mağaza talebi madalyonun sadece bir yüzü. İstanbul, finans koşulları bağlamında Küresel Finans Merkezleri Endeksi’nde 2010 yılında dünyada en büyük ilerlemeyi gerçekleştiren kent olarak kaydedildi. Moskova dünya çapında gelişme gösteren finans potansiyeli ile “Gelişmekte olan Küresel Rakip” olarak tanımlanıyor. Bütün gelişim göstergelerine rağmen İstanbul ve Moskova birinci sınıf bir iş merkezi, finans merkezi olmaktan çok uzak. Diğer iş alanı endeksleri her iki kentin de önemli küresel kentler mertebesine erişebilmesi için uzun bir mesafe kaydetmeleri gerektiğini kabul ediyor. 2010 Sermaye Raporu’nda Moskova güçlü ve varlıklı kentler listesinde 22. sırada yer aldı. Özellikle, 2009 yılında Moskova’yı “Hassas Kent” olarak sınıflandıran Global Power City Endeksi’nde her iki kentin de tüm fonksiyonlarının zayıf olduğu görüşü hakimdi.
Avrupa düzeyinde İstanbul ve Moskova’nın faaliyet tutkusu diğer bir ifade ile iş yapma hırsı karşılaştırmalı şehir değerlendirmeleri sonuçlarıyla uyuşmadı. European Cities Monitor üst düzey yöneticileri Moskova’yı son üç yılda en alttaki dört kent arasında sayarken İstanbul’u 35 Avrupa şehri arasında hala 26. sırada. Her ikisi de Birmingham, Varşova, Prag ve Leeds gibi orta dereceli kentlerin altında bulunuyor.
Hayal kırıklığı yaratan bu dereceler büyük ölçüde altyapı yetersizliklerinden kaynaklanıyor. Moskova’nın haberleşme kalitesi konusundaki saygınlığı, 2008-2010 yılları arasında 35 Avrupa kentinin içinde 26. sıradan 33. sıraya düşerek fazlasıyla yıpranırken, İstanbul kesinlikle en sonda yer alıyor. Her iki kent de, yetersiz yüzeysel ulaşım bağlantıları konusundaki itibarlarını zedeledi. İstanbul şehir içi ulaşım kalitesinde en kötüler arasında ikinci. 2009 yılındaki Urban Age araştırmasında ulaşım kentlerin en önemli servetlerinden biri olarak nitelendirilmiş olan ulaşım konusu, İstanbul halkı ve politikacıları için en önemli konulardan biri.
İstanbul ve Moskova’nın bilgi ekonomisi ve yeteneği bazı çevrelerde rekabet içinde. Çünkü nüfusun büyüklüğüne bakıldığında bilgi çalışanlarının yoğunluğu yüksek değil. Küresel Kentler Endeksi’nde 2008 yılında, İstanbul’un insan kaynakları, Moskova 15. sıraya yerleşirken, 13. sıradan 20. sıraya geriledi. Bunlar hala Barselona ve Şangay ile eşit düzeydeki itibarlı konumlar. Fakat yerel yetenekleri hala yetersiz düzeyde. Kalifiye personelin ortak algısına göre İstanbul yaklaşık 40 Avrupa kenti arasında sondan 2. sırada yer alıyor. Moskova da bu sıralamada benzer biçimde kötü durumda. Bu, AON Danışmanlık’ın, çalışanları işten çıkarma ve yerini değiştirme konusunda düşük riskli kentler üzerine olan çalışmaları tarafından destekleniyor. Çalışmada 90 dünya kenti içinde İstanbul 70. , Moskova ise 78. sırada yer alıyor. Her iki kentin de bulunduğu konum, 64. sırada bulunan Atina, 56. sırada bulunan Roma gibi en kötü sıradaki Güney Avrupa kentlerinden de kötü.
Yaşam kalitesi bakımından Moskova, Batı Avrupa merkezleri ile karşılaştırılırsa kötü bir sırada yer alıyor. Yaşam kalitesi bakımından Mercer’in sıralamasında İstanbul 112. sırada yer alırken Moskova 166. sırada bulunuyor. Moskova’nın temel sorunları temizlik, suç ve terör olarak sıralanıyor. Kalabalık ise daha da vahim bir problem. Moskova IBM çalışmalarında 2010 yılında Pekin, Mexico, Johannesburg gibi banliyö ağı bakımından gelişememiş kentler sıralamasında yer aldı. 2009 yılında Global Power City Endeksi’nde ise yaşanılabilirlik ve çevre kalitesi bakımından zayıf kentler listesindeydi.
Sağlık, eğitim ve güvenlik konularını da İstanbul’un başını ağrıtan konular arasında. Yüksek ücretler yaşam standartlarını yükseltmekte yardımcı olamıyor. Dahası Avrupa’nın 75 kentinde yapılan 2010 Eurobarometer çalışmasına göre suç ve sosyal parçalanma konusunda İstanbul için derin endişeler olduğu öne çıkıyor ve Siemens’in gerçekleştirdiği Avrupa’nın Yeşil Kenti Endeksi’nde ise 30 kentin içinde 25. sırada. Fakat İstanbul enformel ve objektiflikten uzak çalışmalarda eğlence ve kültür bakımından zengin bir kent olarak tanımlanıyor. Bugün İstanbul dünyadaki en çok ziyaret edilen kentler listesinde 9. sırada yer alırken Moskova 25. sırada bulunuyor.
Küresel çalışmalardan çıkarılacak dersler gayet açık. İstanbul ve Moskova fiziksel konumu itibariyle önemli, küresel firmaların akın ettiği kentler. Avrupa’nın uzun dönemde rekabeti sağlamak için bu kentlere ihtiyacı olabilir.