Şehirciliğin Öncüleri dosyamız kapsamında Walter Burley Griffin tarafından tasarlanan Avustralya’nın başkenti Canberra şehrini inceliyoruz.
Avustralya demokrasisinin merkezi ve sembolü olarak ulusal bir öneme sahip olan Canberra, Avustralya’da bulunan altı Britanya kolonisinin 1901 yılında federasyon oluşturacak şekilde birleşerek tek bir yönetim oluşturulması sürecinin ardından ulusun değerlerine layık bir başkent olması hedefiyle tasarlanmış. Şehir, parlamentoya ve Avustralya’nın birçok ulusal kurumuna ev sahipliği yapıyor. (1)
1901’deki Federasyon kutlamalarından sonra Avustralya’nın ilk İngiliz Milletler Topluluğu parlamentosu Melbourne Sergi Binası’nda açılmış. Sidney ve Melbourne arasındaki rekabet ve her iki şehrin de birbirini başkent olarak kabul etmemesi dolayısıyla yeni bir yer arayışına girilmiş. 1899 ile 1902 yıllarındaki gezilerde uygun bir kasaba bulunamamasının ardından yeni bir şehir inşa etmek üzere Yeni Güney Galler’de, kabaca Sidney ve Melbourne arasında yer alan bölgede karar kılınmış.
1911 yılında Avustralya hükümeti, yeni başkent Kanberra’nın tasarımı için modern tarihin en büyük uluslararası yarışmalarından birini düzenlemiş. 1912’de 137 katılımcının arasından ödül, Chicago’dan katılan Amerikalı çift Walter Burley Griffin ve Marion Mahony Griffin’e verilmiş. (2)
1899’da Illinois Üniversitesi’nden mezun olan Amerikalı mimar, peyzaj mimarı ve şehir plancısı Walter Burley Griffin, ilk yıllarını Chicago’da geçirmiş ve 1901-1906 yılları arasında Frank Lloyd Wright’ın ortağı olarak çalışmış. 1911’de evlendiği ve pratiğinde aktif rol alan Marion Mahony ise, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden 1894’te mimar olarak mezun olan ikinci kadın. Mahony, 1909’a kadar birlikte çalıştığı Wright’ın ofisinde ressamlık, illüstratörlük ve mobilya tasarımı yetenekleri ile aktif yol oynamış. Walter Griffin, 1906’da kendi pratiğini başlatmış ve 1910’da çalışmaları Architectural Record’da yer aldığında, Prairie ekolünün uygulayıcısı olarak tanınmaya başlamış. (3)
Griffin, demokratik deneyimin özünü açıklığa kavuşturmak ve tanımlamak, yorumlamak ve ilan etmeyi hedefleyerek tasarım sürecine başlamış. Onun tasarımında kamusal manzara, her vatandaş için bir anlam ifade etmesi anlamına geliyordu.
Avustralya’da daha önce bulunmamış olan çift, alanın haritalarından, topoğrafik ve hava durumu bilgilerinden yararlanmış. Bir peyzaj mimarı olarak Griffin, Chicago’da kendisine sunulan materyalden Canberra’nın bölgesel düzeninin önemini kavrayarak alanı görselleştirmiş; stratejik noktaları belirlemek, harika manzaralar geliştirmek, alana incelikle uyum sağlamak için su, toprak ve gökyüzü ile birlikte çalışmış. Walter Burley Griffin’in hayallerindeki başkent, Marion Mahony Griffin tarafından bir dizi suluboya ve fotoğrafik resimlere dönüştürülmüş.
Bahçe Şehir modelinden ilham alan ve çevrede yükselen üç tepeye hizalanan plan, anıtsal binalarla süslenmiş altıgen bulvarlar ve sokaklardan oluşan, kara ve su eksenleriyle sabitlenmiş bir şehir önermiş. Eksenlerin birleştiği noktada ise Molonglo nehrinin suları ile dolacak yapay bir göl yer alıyor. Ağaçlarla çevrili caddelerle tanımlanan ve gölün havzasını kaplayan üçgen bölgenin tabanı, alışveriş caddesi ve avlulu dairelerden oluşan yerleşim bölgesi ile sürekli bir faaliyet alanını barındırıyor. Bu ticari teras, gölün kuzey kıyısına kadar inen şehrin merkez parkına bakıyor. Park ise, çeşitli kamu kurumları, kültürel tesisleri, su kenarı boyunca yürüyüş yolları ve spor salonları ile bir halk parkı görevi görüyor.
Capital Hill ise tüm planın doruk noktası konumunda. Caddeler tepenin etrafındaki yolda birleşiyor ve üç önemli binanın yerini vurguluyor. Bunlardan ikisi, Genel Vali’nin resmi konutu ve Başbakan’ın resmi konutu. İki ikametgah binası, yürütmenin merkezi yerini ve önemini vurgulamak için üçgenin zirvesine yerleştirilmiş. Ancak, Parlamento Binası’ndan başkentin merkez parkına ve etkinlik merkezine bakış, Yürütme’nin Parlamento otoritesine ve nihayetinde halkın çoğunluğunun desteğine duyduğu ihtiyacı sembolize ediyor. Ek olarak, gölün üzerinden Hükümet Merkezi’ne bakıldığında algılanan üçgen, zorlayıcı fiziksel formu ile insanların iradesini gözler önüne seriyor.
Capital Hill üzerinde planlanan üçüncü yapı ise Capitol olarak isimlendirilmiş. Üçgenin tepesinde en belirgin konumda yer alan bina, bir halk meclisi yeri, ulusal arşiv deposu ve ulusal başarıların anısını yaşatacak bir kurum olarak tasarlanmış. Marion Mahony’nin çizimlerinde geniş kubbeli bir iç mekana sahip ve basamaklı bir piramit olarak ifade edilen Capitol, Avustralya halkının kolektif dehasının bir ifadesi olan ulusal ruha adanmış bir tapınak görevini üstlenmiş. (4)
Capital Hill ve Ainslie Dağı’nın eteğindeki kumarhaneyi birleştiren yol, Griffinler’in önerdiği kuzey-güney kara eksenini oluşturuyor. Kumarhane, tiyatro salonları, açık havada yemek yeme imkânı sunan küçük restoranları, tezgâhları, çocuk parkları ve bira bahçesi ile bir eğlence yeri görevi görüyor. (5)
Üç tepe arasındaki vadinin doğal topoğrafyasına uyum sağlayan şehir, ülkenin başlıca demokrasi kurumlarını barındırıyor ve törensel etkinliklere ev sahipliği yapacak büyük binalar için uygun yerler, görünümler ve arka planlar sunuyor. Doğal aksları vurgulayan açık mekanlar, tepeler ve büyük bulvarlar, kentin hem sembolik hem de işlevsel üssü haline geliyor. Kasabaları ayıran bu açık alan sistemi, boşlukların ve binaların bütünlüğünü koruyarak Canberra şehrini meydana getiriyor. (2)
Bununla birlikte, Canberra’daki vadi üzerinde açık alanlarla birbirinden ayrılan kasabalar düzeni, ana tepeleri ve sırtları yapılaşmadan koruyor ve kentsel alanlar için doğal bir zemin yaratıyor. Yeni başkentin demokratik karakterini kutlarken ızgara planlı sanayi kentlerindeki plansız yayılmayı önlüyor; karakterini ve anlamını kaybetmeden büyümeye ve değişime uyum sağlayabiliyor.
Walter Burley Griffin tarafından geleceğin şehri ve ülkesi için bir model olarak nitelendirilen yeni başkent, 1913’te yerel Aborijin Walgalu halkının “buluşma yeri” anlamına gelen kelimesi olan Canberra adını almış. (6)
1913’te Avustralya’ya gelen Griffin, modern kentinin ayrıntılı planlamasını denetlemek için görevlendirilmiş. Öte yandan, sermayenin Birinci Dünya Savaşı’na ayrılması ve federal bürokratlar arasında yaşanan finansman ve tasarım konusundaki anlaşmazlıklar nedeniyle inşaat yavaşlamış. Üstelik bu süre zarfında, Griffin’in tasarım fikirlerinin çoğu hem yerel mimarlık mesleği hem de basın tarafından saldırıya uğramış. Avustralyalı yetkililer ve bazı politikacılar, orta yoğunlukta, açık havada yemek yemeye imkân veren ortak yaşam modelinin aksine özel banliyö bloklarında ısrarcı olmuş. Griffin’in planlarını göz ardı ederek kendi hayallerindeki başkentin parçalarını planlamaya ve inşa etmeye devam etmişler. (5)
Ardından, 1917’de bürokratların Griffin’e yanlış ve yanıltıcı bilgiler vererek çalışmalarını baltaladığı tespit edilmiş. 1920’de Canberra’nın inşaatını yönetmek için oluşturulan hükümet departmanına aynı bürokratlardan birkaçının atandığını keşfeden Griffin, tasarım projesinden istifa etmiş. Sonuç olarak, ana caddelerin ve parkların aksine Canberra’da Griffin tarafından tasarlanan hiçbir bina amaçlanan yerde inşa edilememiş. (2)
Günümüzde Canberra, tüm Avustralya halkının hayatını etkileyen ve yankılarının görülmeye devam ettiği önemli kararlara ve değişim hareketlerine tanıklık etmeye devam ediyor.