Sanatçı ve eğitmen Hüsamettin Koçan’ın 2010 yılında Bayburt’un Baksı köyünde kurduğu Baksı Müzesi; Avrupa Konseyi Müze Ödülü’nün (EMYA) sahibi olunca hedeflerini büyüttü.
Baksı’nın dünyanın örnek köylerinden biri olacağını söyleyen Hüsamettin Koçan, ödülü ve yeni projelerini anlattı.
Hüsamettin Koçan’ın büyük bir emek ve kararlılıkla 2010 yılında Bayburt’ta, kendi köyünde kurduğu Baksı Müzesi; 2014 Avrupa Konseyi Müze Ödülü’nün (EMYA) sahibi oldu. Letonya’dan Žanis Lipke Memorial ve İsveç’ten Bildmuseet gibi pek çok müzeyi geride bırakarak ödülün sahibi olan Baksı Müzesi için EMYA jürisi şu açıklamayı yaptı: “Müzenin kurucusu Hüsamettin Koçan’ın ve ona destek olan 160 çağdaş sanatçının, samimi bir gayeyle, yüksek kalitede sanat ve tasarımı Doğu Anadolu kırsalına götürmesi büyük bir yüreklilik örneği. Bu proje, yerel halkın kültürel ve ekonomik olarak kendi toprağında kök salmasına destek olarak merkez ile çevre arasındaki uçurumun nasıl aşılabileceğine son derece ilham verici bir örnek oluşturuyor.”
Gerçekten de Doğu Karadeniz’de, Çoruh Vadisi’ne bakan bir tepenin üzerinde kurulu Baksı Müzesi, çağdaş sanat ve geleneksel el sanatlarını aynı çatı altında bir araya getirmekle kalmıyor; Türkiye’nin yoğun göç veren bölgelerinden biri olan Bayburt’ta kültürel belleğin sürdürülebilirliğine de katkıda bulunuyor. Ödülün ardından, detayları Hüsamettin Koçan anlattı.
Baksı Müzesi’nin, Avrupa Konseyi Müze Ödülü’nü aldığı önceki gün açıklandı. Çok sevindik… Ama tabii tam olarak neye sevindik, bilmiyoruz. Bu ödül ne ifade ediyor? Bu ödülün dünyadaki önemi ne? Ve tabii bu ödül Baksı’nın hayatında bir şeyler değiştirecek mi?
Bu ödül 1977’den bu yana Avrupa Konseyi tarafından; müzeciliği desteklemek, müzeciliğin gelişimine katkı sağlamak, yeni düşünceleri ve açılımları dünya müzecilik gündemine taşımak amacıyla veriliyor. Sınırları Avrupa Birliği’nin sınırlarını kapsıyor. Baksı Müzesi bu ödülü alarak uluslararası müzecilik bakışı açısından yüksek bir standarda ve yenilikçi bir içeriğe sahip olduğunu herkese kanıtladı. Başka bir deyişle Anadolu’nun en uzak noktalarından birinde olmasının bedeli olan iletişim sorununu uluslararası ölçekte çözümlemiş oldu. Çünkü EMYA, Avrupa’nın yanı sıra tüm dünyanın ilgiyle takip ettiği bir ödül. Bunun anlamı, Baksı Müzesi’nin artık tüm dünya tarafından bilinirlik kazanması.
2010 yılında büyük bir kahramanlıkla, özveriyle, toprağa bağlılıkla, anne ve babaya vefayla kurduğunuz Baksı Müzesi; yetenekli çocuklara burs, Bayburtlu kadınlara üretime katılma olanağı gibi sosyal sorumluluk projeleriyle de gündeme geldi. Müzenin buna benzer başka gelecek planları var mı?
Baksı Müzesi’nin en özgün taraflarından biri, Bayburt bölgesinde bulunan yetenekli gençleri saptamak ve onları ödüllü burslarla desteklemek. Projemiz her yıl yenileniyor ve ödül alan öğrencileri yılda iki kez takip ediyor. Gelişme gösterenler burslarla desteklenmeye devam ediliyor; üstelik bu böyle üniversite hatta doktoraya kadar sürüyor. Bu projemiz gelecekte bir ‘Yetenekler Akademisi’ne dönüşebilir. Mesela bu proje kapsamında bu yıl 15 öğrencimizi Yıldız Holding desteği ile Contemporary Istanbul’a davet ettik. Onlar için çok heveslendirici oldu. Buna benzer işbirliklerini artarak devam ettireceğiz. Kadınların üretime dâhil olması konusuna gelince; ehram atölyemiz sürekli bir üretim içinde. Ufak tefek kesintilerle oluyor ama önümüzdeki aylarda bunu aşıp daha kurumsal bir yapıya sahip olacağız. Özlem Süer ve Arzu Kaprol gibi önemli tasarımcılarımız bunun için ellerinden geleni yapıyor.
2014 yılında Baksı Müzesi’nin programında ve hayalinde neler var?
2014 yılında devam edecek çocuk, genç ve kadın projelerimize bir de büyük sergi eşlik edecek. Şu anda masamızda 5 önemli sergi projesi duruyor. Bunlar yönetim kurulu üyelerimiz tarafından ince ince değerlendiriliyor. Bir de tüm bunlara 2014’te hayata atılacak bir yayın eşlik edecek. Başka bir önemli projemiz ise benim doğduğum köy Baksı’yı örnek köy olarak yeniden tasarlamak ve onun eskiye uzanan kültürel kaburgasını şekillendirerek günümüze taşımak. Ve tabii ki Baksı’nın tüm tesis ve atölyelerini daha kurumsal boyutta bir örgütlenmeye tabi tutarak vakfın kaynaklarını çoğaltmak.