Hasankeyf'i Yaşatma Girişimi tarafından düzenlenen BarajaRock Festivali sırasında Devlet Su İşleri baraj kapaklarını açtı, çadır alanı sular altında kaldı.
Bu ülkede pek çok insanın bildiği bir yara Hasankeyf. Ilısu Barajı’nın yapımına karşı yükseltilen ses uluslararası şirketleri yıldırıp baraj yapımından çekilmelerini sağlamıştı. Dünya çapında protestolar düzenleme gücüne sahip olan Hasankeyf gönüllüsü dernek ve ekolojik girişimler, barajın yapılamayacağına ilişkin kamuoyunda üzerinde yarattıkları psikolojik üstünlüğü zamanla kaybettiler. Protestolar ve baraj karşıtı etkinlikler her geçen gün biraz daha azaldı. Hasankeyf’e sadakat treni yola çıkmaz, Doğa Derneği Hasankeyf’teki evine daha az uğrar oldu. Bu yılmışlıktan Hasankeyf Yaşatma Girişimi de payını aldı. 2010’dan itibaren düzenli olarak yapılan dayanışma kampı geçen yıl yapılamadı. Kolektiflerle yapılan toplantılarda ‘BarajaRock’ temasıyla geniş katılımlı bir Hasankeyf Dayanışma Kampı düzenleme kararı alındı.
Gönüllülerin yoğun emeğiyle 19 Eylül günü kamp için hazırlıklar tamamlandı. Her şey yolundaydı ki kampın ilk günü bitmeden katliam haberleriyle sarsıldık. IŞID Kobane’ye saldırmıştı. Kampı iptal etmek ya da etmemek üzerine tartışmaya başladık. Gelenler sadece müzik dinlemeye ya da panellere gelmemiş -farkında olsalar da olmasalar da- Dicle Nehri’ni önce göl, sonra bataklık haline getirip milyonlarca canlının yaşam alanını yok etmek isteyen şirketlerin ve Ortadoğu su politikalarında söz sahibi olmak isteyen devletlerin karşısına dikilmişti. Diğer taraftan karşımızda İŞİD canileri vardı. Galiba sosyal medyada paylaştığımız ‘Dans edemediğim devrim devrim değildir,’ cümleleriyle gerçek yaşamda en yakıcı haliyle karşılaşmıştık.
Madem doğrudan demokrasiyi savunuyorduk o halde kamp kararını da tüm kamp sakinleri vermeliydi. Herkesi konser alanına çağırdık ve bir forum düzenledik. Kamp boyunca Kobane’nin de anlatılması kararı alındı. Diğer taraftan iptal dedikodusu yüzünden kamp kitlesinin yüzde seksenini daha baştan kaybettik. Hasankeyf’te baraj karşıtı bir avuç gönüllü kalmıştı.
İşte bu avuç gönüllü dahi Devlet Su İşleri’ni korkutmuş olmalı ki, kampın ikinci günü baraj kapaklarını açtılar. Konser alanın üçte biri, Dicle nehrinin on beş metre uzağındaki forum çadırlarımız dahil olmak üzere tüm çadırlar su altında kaldı. Zorlandık ama DSİ sayesinde temsili de olsa evinin su altında kalmasının ne demek olduğunu öğrendik.
Doğal yaşam atölyelerinden, ekolojik yerleşkelere, belediyelerin ekoloji politikalarından, dünya su politikalarına ve tabii ki Hasankeyf direnişi ile ilgili forumlar ve konserler sonrası; Ilısu Barajı’na karşı yapılabilecek yaratıcı eylem biçimleri tartışıldı. Ilısu karşıtı bir ağ kurulması alınan kararlardan.
‘Üç günlük bir kamp neyi değiştirir ki?’ demedik. Bir şeyler değişmeye başladı. ‘İstediğim yere istediğim bendi kurarım’ diyenler karşısında avuç avuç artacak yeryüzü severlerinin olduğunu gördüler. Bizler; kampı düzenleyenler ve kampa katılanlar ise olası eleştirilere göğüs gererek çağrı metninde söylediğimiz gibi ‘Dicle sesini müziğin ritmiyle harmanlayıp evrene sesimizi duyurmaya’ çalıştık. Dostlara selam, egemenlerin ise savaşlarla gölgelediği yaşamımızı elimizden almalarına izin vermeyeceğiz. Dicle’nin yanındayız ve uygarlığı yaratan nehri bendlerle sakatlamanıza izin vermiyoruz.
Hasankeyf Dayanışması için: