Başkan Topbaş projelerini anlattı

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Bugün Gazetesi'nden Perihan Çakıroğlu'na verdiği röportajın ikinci bölümünde de çok önemli açıklamalar yaptı.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın, Bugün Gazetesi’nden Perihan Çakıroğlu’na verdiği röportajın tam metnini yayınlıyoruz.

KADİR TOPBAŞ’DAN RADİKAL ÖNERİ

İstanbul, yağan karla beyazlara büründü. Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbullulara bu kez önceden gerekli açıklamaları yaptı.

İstanbul 14 milyonluk bir şehir insanlar, tek meydanda toplanamaz

* Büyükşehir Belediye Başkanı Topbaş’a İstanbul’un neden yeterli meydanları ve caddeleri olmadığını sorduk. Bir dokunduk bin ah işittik. Topbaş, her ilçenin ayrı bir şehir olduğunu söyledi ve “Avrupa’nın 23 ülkesinden büyük, 14 milyonluk bir şehirde insanlar, tek meydanda toplanamaz” dedi.

* Beyoğlu’nun eski günlerini özlediğini belirten Topbaş, “Bugün burada bir kargaşa ve kaos var. İnsanlar, yürürken bile birbirine saygı göstermiyor” diye konuştu.

* Saray muhallebi zincirinin, kendi başkanlık döneminde sanılanın aksine fazla büyümediğini, şu andaki 15 restoranın 17’ye çıkacağını söyledi ve “Ailenin gençlerine söylüyorum. Bu bir kültürdür, büyüyün, hatta yurt dışına açılın”dedi.

İstanbul, yağan karla beyazlara büründü. Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbullulara bu kez önceden gerekli açıklamaları yaptı, “Arabanızı kullanmayın, toplu taşım araçlarını kullanın” dedi. Vatandaşlar, çoğunlukla buna uydu ve panik yaşanmadı.

Topbaş’la söyleşimizin ikinci bölümünde İstanbul’un Paris, Londra, New York gibi dünya şehirlerinden estetik yönden eksikliklerini ve fazlalıklarını ele aldık. Neden İstanbul’da insanların kenti daha iyi yaşayacağı yeterli meydan ve caddelerin olmadığını sorguladık. Hatta, Başkanla adeta bir “meydan savaşı” yaptık.

Yine Beyoğlu’nun neden eskisi gibi şıklık merkezi olamadığını tartıştık. Topbaş’ı İstanbul’da nelerin üzdüğünü, aile şirketleri olan Saray restoran (muhallebici) zincirlerinin onun başkan olmasıyla ne kadar büyüdüğünü veya büyüyemediğini ele aldık. Bir dokunduk, bin ah işittik.

Başkan, Paris, Londra, Roma ve New York gibi şehirlerde insanlar o kenti her yönüyle yaşıyor. Meydanlarda, caddelerdeki kafelerde birlikte oturup, birlikte alışveriş yapıyorlar. Bizler, neden İstanbul’u böyle yaşayamıyoruz?
Mesela, gidin Sultanbeyli’nin caddesini görün. Orada, trafiği yerin altına alıp bir meydan yaptık, insanlar istediği gibi yaşıyorlar. İnsan, kendi bildikleriyle sınırlıdır. Bakırköy’ün, Bağcılar’ın merkezine gidin. Esenler’in, Esenyurt’un merkezine gidin. Gaziosmanpaşa’nın merkezindeki dükkan değerleri İstiklal Caddesi fiyatlarına ulaşmış. Bu şehir 14 milyonluk bir yer. Paris’te 14 milyonluk bir profil yok ki. Paris’in arka sokaklarına, arka çeperlerine doğru gidin, oralarda da Afrika’dan gelen insanlar var. Bana Champs – Elysees’nin (Şanzelize) dışında başka yer söyler misiniz?

Herkes kendi kültürüne göre yaşar

Kadir Bey, İstanbul’un merkezi zayıf. Yıllardır Taksim Meydanı’nın düzenleneceği söyleniyor, hala görünen bir hareket yok?

Taksim Meydanı’nda trafiği yeraltına alıp yeni düzenlemeler yapmak için hazırlanıyoruz. Ancak, her milletin geçmişinden ve yaşam biçiminden gelen bir kültürü var. Kent kullanım tarzları var. Geriye gidip şehirlerdeki Osmanlı tarzına baktığınız zaman kullanım mahalle kavramından öteye geçmez. Onlar da Fransız milleti. Başka bir millet. Oradaki yaşam tarzları kendi geleneklerine göre ortaya çıkabiliyor. Bizim de ta yüzyıllar öncesinden gelen bir kültürümüz var.

Merkezden bakarsak, İstanbul’a kaç meydan lazım?

Tüm insanların bir araya gelmesi için 300 – 500 binli yerlerden bahsediyorsak mesela Beyoğlu’nun 300 bine yakın nüfusu var. Beyoğlu’nun merkezleri İstiklal Caddesi, Tünel, Kasımpaşa, Kulaksız ve Dolapdere. Kendilerine göre merkezleri var. Koskoca top sahaları gibi yerler yapalım, herkes buralara gelsin diyemezsiniz. Böyle bir şey olmaz. Taksim Meydanı, hepsinin meydanı.

Her ilçe ayrı bir şehir

Geçenlerde ünlü bir giyim markasının patronu “İstanbul’da cadde ve meydanlar yok. Onun için AVM’lere mecbur kalıyoruz” dedi. Buna ne diyorsunuz?

İstanbul’da lüks mağazaların yer alacağı lokasyonlar bellidir. İşte İstiklal Caddesi, Nişantaşı veya Bağdat Caddesi gibi yerleri sayabilirsiniz. Müşteri profilinde o satılan giysilere verecek paraları olanlar oralarda yaşıyor. Biz de Saray muhallebicisini mesela her yerde açmıyoruz. Her iş kolu kendisine göre alan seçiyor. Bir şeyi ayırt etmek, İstanbul’u bir şehir gibi görmemek lazım. Bir ülke gibi burası. Düşünün İstanbul, Avrupa’nın tam 23 ülkesinden daha büyük. Onlarca şehir var burada. Her bir ilçeye bir şehir olarak bakmak gerekiyor.

AVM’ler meydan görevi yapıyor

Her gün her yerde AVM’ler açılıyor. Bundan şikayetçi misiniz?

İstanbul’da toplam AVM sayısı 106’ya ulaştı. Şehirlerin buluşma, vakit geçirme ve eğlence alanları meydanlardır ama İstanbul, planlı bir gelişme gösteremediği için insanlar bunu AVM’lerde yapıyor. Yani, İstanbul’daki AVM’ler şehir meydanlarının görevlerini, fonksiyonunu işliyor. 14 milyonluk bir şehirde bu kadar insanı nasıl bir arada bir meydanda barındırabileceksiniz. Bugün bizim Bayrampaşa diye bildiğimiz yer eskiden İstanbul’un bir köyüydü. 2004 Temmuz veya Ağustos’ta çıkan bir yasa ile bütün böyle yerler birdenbire bize bağlandı. Oysa Sultanbeyli, Çatalca ve Silivri bağlı değildi. Bunların hepsi de kent merkezlerine ulaşımı ve kent standartlarını istiyor. Bu taleplere yetişmek sanıldığı kadar kolay değil.

Hocam Tabanlıoğlu’nun projesine çok şaşırmıştık

Koskoca bir şehri plansızlıktan planlıya dönüştürmek çok mu zor diyorsunuz?

Büyük mimar rahmetli Hayati Tabanlıoğlu benim hocamdı. 1972’lerde birkaç arkadaşla kendisini ziyarete gittik. Atatürk Hava Limanı’nın projesi, onun bürosunda yaptırılıyordu. Projeyi anlatırken, “Yılda 3 milyon araç kapasiteli havalimanı ve dünyanın en büyük hangarlarına sahip” demişti. Biz de şaşırmıştık. Çok da tenkit almıştı o sıralarda. O dünyanın en büyük kapıları dediğimiz kapılardan şimdi uçak giremiyor. O zamanlar İstanbul’un nüfusu 2.5 milyondu. Şu anda 3 milyon yolcu 30 milyona çıkmış yine yetmiyor. 100 milyon kapasiteli bir havaalanı, Karadeniz sahilinde planlanıyor. Hatta, ilave pistlerle 100 değil, belki 150 milyona çıkacak. Bunları öngörmeniz gerekiyor.

2028’e kadar İstanbul için her şey kontrol altında

Başkan, İstanbul’un bütçesi çok mu açık veriyor? Çünkü, belediye batıyor gibi sözleri çok duyuyorum, ne dersiniz?

Durumumuz gayet iyi. Kredi alma gücümüz çok yukarıda. Batma filan yok. Tam tersine yatırım bütçemiz 7.5 milyar liradır. Geçen yıla göre yüzde 15- 18 oranında artış var. Bugüne kadar ulaşıma 22 milyar liralık yatırım yaptık. 2028’e kadar her şey kontrol altında. Belki birileri bu söylediklerime sevinemeyecek. Enerjimiz ve suyumuz var. İstanbul modeli diye bir model oluşturduk. Brooking Enstitüsü, gelişmekte olan 10 şehir içinde İstanbul’u birinci gösterdi.

Yeni tatlı işine girenler bizi geçti, Saray büyüyemedi

Sizin de sahiplerinden olduğunuz Saray restoran zinciri hangi sayıya ulaştı?

Öyle çok fazla değil. Saray zincirinin sayısı 15’e ulaştı. Bu sayı olarak çok az. Gelenek olarak aile 1860’lara dayanıyor. Babam Hüseyin Topbaş’la birlikte başladı. Onu başlangıç alıyoruz kendimize, çünkü diğer dönemlerde kopukluklar var. Babam, Artvin’den 1928’de İstanbul’a gelmiş, 1935’de ilk yerini Kasımpaşa’da açıyor.

Oysa, siz başkanlıkta iken Saray’ların çok büyüdüğü düşünülüyor. Neden, büyüme bu kadar düşük oldu?

Çocuklara da şunu söylüyorum. Aile şirketi hali devam ediyor. Bu bizim bir otantiğimiz. Topluma karşı sorumluyuz. Geleneksel kültürümüz ve yaşaması gerekiyor. Başka işleriniz mevcut, eğitim durumlarınız, ticaret durumlarınız var ama bunu da yürüteceksiniz diyorum.

Gençler, bu sözleri dinlemiyor mu?

Mesela, bir takım simitçi firmalar var, 100 dükkana ulaşmışlar. Bir takım yine sütlü tatlı yapanlar var, 1000’e yakın şubeye ulaşmışlar. Daha dün ortaya çıkmış ve meslekten olmadıkları, bu işi de bilmedikleri halde bu işe girerek çok büyümüşler. Bizim gibi ürünleri ve kalitesi beğenilen bu menünün sahibi olan Saray’ın bugünkü durumu hak ettiği bir nokta değil. Hatta yurt dışına çıkması gerekiyor. Bu işletmelerde çalışan insan sayısı 850’lerin üzerinde. Bu büyük bir istihdamdır. Bizi New York’ta istediler, Atina’da istediler. Atina Belediye Başkanı iken Dora Bakoyani çok talepte bulundu.. Bizimkiler, “İstanbul dışında her yerde olamadık, yavaş yavaş gidelim. Ankara istiyor” diyorlar. Başka şehirler istiyor, çocuklar da ona göre hazırlık yapıyor ve işi büyütüyorlar.

Kaybolan eski markalara çok üzülüyorum

İstanbul’da 100 yılı aşkındır var olan kaç firma var?

Bizim Kültür AŞ, geçmişte böyle bir çalışma yaptı sanırım. Üzüntümüz de şu. Bunlar kentin değerleridir. Beyoğlu’nun değerleri, Markiz’dir, Saray’dır, Lebon’dur, İnci’dir. Sırf gıda değil, giyim mağazaları da vardı. Gönül isterdi ki dondurulsun, aynı şekilde devam etsin. 1996’da ben Koruma Kurulu’nda çalışırken böyle bir öneri yapmıştım. İstiklal Caddesi üzerindeki bütün mağazalar tescillensin ve böyle devam etsin. O zaman kabul görmedi.

İstiklal Caddesi’nde bankalar üst katlara çıkmalı

Beyoğlu’nun İstiklal Caddesi’nin yeniden düzenlenmesi gerektiği gün gibi ortada. Bir kimliksizlik, bir kargaşa var.

Neler öneriyorsunuz?

Bizim çocukluğumuzda İstanbul’un tek eğlence merkezi Beyoğlu idi. Dönem dönem bazı furyalar oluştu. Bir dönem caddeye hep biracılar geldi, bir dönem lahmacuncular doldurdu. O caddenin kabul edeceği boyutta mağazalar açılmadı. Mesela, bankalar batılı ülkelerde mağaza katında değiller. Üst katta çalışırlar. Alt katlar, neden banka olsun ki? Vitrine ihtiyacı yok. Bankalar alt katlarda olmamalı, üst katlara çıkmalılar.

Beyoğlu’nun, eskisi gibi şıklık ve kibarlık merkezi olması mümkün mü?

Eski Beyoğlu’nu çok özlüyorum. İstiklal Caddesi’nin ara sokakları gayrimüslimlerin yaşadığı yerlerdi. Akşamüstü giyinip çıkarlardı, kılık kıyafetleri çok düzgün ve güzeldi. Hatırlarım, fötrlü, şapkalı hanımlar hep birbirlerine selam vererek geçerlerdi. Tünel’e kadar yürüyüp çıkmak, sinemada bir matineye veya suareye, tiyatroya gitmek çok önemliydi. Saray’da veya başka bir yerde bir salep içmek. Markiz’de frambuazlı pasta, İnci’de bir profiterol yemek, bunlar hep bir kültür gibi caddenin değerleriydi. O eski Beyoğlu yok şimdi. O zamanlar, İstanbul’un nüfusu, 1 veya 1.5 milyondu. Şimdi İstanbul’un 14 milyonluk bir nüfusu var. Beyoğlu çok yoğunlaşmış, caddeye karşı da saygı bitmiş insanlarda.

Çekmeköy- Üsküdar metrosu 38 ayda tamamlanacak

Başkan, bazı yeni ortaya çıkan semtlerde büyük sorunlar var. Mesela, Başakşehir’e 25 bin konut yapıldı. Ulaşım dahil bütün eksikleri kısa zamanda tamamlanmıştı. Şimdilerde Çekmeköy gibi başka yerleşim bölgeleri devreye giriyor. Ulaşım dahil sorunları neden çözülemiyor?

Başakşehir’in şartlarıyla Çekmeköy farklı. Çekmeköy’de ‘Orman alanları mevzuatı”na tabi bir yer ve yeni ilçe oldu. Çekmeköy’e metro hattı yapıyoruz ve 38 ayda tamamlayacağız. Dünyanın en hızlısı olacak. Üsküdar – Çekmeköy arası 22 kilometrelik bir hat ve Marmaray’dan önce bitecek.

Etiketler

Bir yanıt yazın