Cumhuriyet Gazetesi yazarlarından Oktay Ekinci'nin Ankara'da düzenlenen Shopping Fest ile ilgili yazısı.
Ankara’nın öncelikle bir “başkent” ruhu taşıdığını; hele Türkiye Cumhuriyeti gibi varlığını ve bağımsızlığını kazandığı destansı bir “ulusal kurtuluş savaşı”nın simgesi olduğunu; çağdaş kimliğiyle kuşaktan kuşağa yaşatmak, imardan kültüre, sanattan sosyal yaşama tüm kent politikalarının temel ilkesi olmalıdır.
Dünyanın hemen tüm başkentlerinde izlenen kural budur.
Hatta başkentlerin herhangi bir kent değil, o ülkenin “ulusal onur kenti” olarak yaşatılmaları için özel yasalar yürürlüktedir. Hiçbir belediye başkanı -halktan ne kadar oy alırsa alsın- sözgelimi bir Paris’e “futbol kenti”; bir Londra’ya “eğlence kenti”, veya bir Roma’ya “ticaret kenti” vb. özellikler -uygulaması şöyle dursun- öneremez bile..
Paris tarihten gelen birikimleriyle Paris’tir; Londra da diğerleri de… Yerel yönetimin görevi ise kentlerinin temel kimlik kaynağı olan bu birikimleri yaşatarak koruyan bir şehircilik politikasını yaşama geçirmektir.
Ankaramız ise bu evrensel kuralın adeta tam tersini uygulama hırsına kapılan bir yerel yönetim anlayışının kimlik ve kültür tahribatı altında gün geçtikçe başkent karakterinden uzaklaşıyor.
Hatta bir Anadolu kenti olma özelliğini bile yadsıyarak kimi sömürge ülkelerin ticaret kentlerinde gözlenen kimliksizliğin girdabında hemen tüm değerlerini hızla yitiriyor.
Böylesi bir vefasızlığın ve hatta kentin kültürel derinliğini inkâr eden şımarıklık gösterilerinin, sorgulanmak yerine nasıl da alkışlanabildiğini anlayan, kavrayan varsa beri gelsin.
Ankara’da, sözün tam anlamıyla cehaletin ve duyarsızlığın harmanlandığı bir orta oyunu oynanıyor; başkentimizin tarihsel ağırlığı ve onuru adeta ayaklar altına alınıyor. Son yıllardaki en çarpıcı örnek ise kenti delik deşik eden ve Ankaralının yaşadığı kentle bütünleşmesini yok eden “bat-çık” kavşaklardı.
Kenti yaya yaşamanın ve özellikle anısal değer taşıyan mekânlarıyla yaşatmanın gereği olan tarihsel peyzaj düzenlemeleri ise büyükşehir hizmetlerinde hemen hiç yer almadı.
Bu vb. kimlik projeleri yerine kentin hemen tüm semtlerini AVM’lerle doldurmak, bugün Avrupa kentlerinin bile yeniden kazanmaya çalıştıkları geleneksel çarşı ve pazarların giderek sönmelerine neden olmak, kent yaşamını tüketim hangarlarına tutsak etmek, Ankara’nın maalesef yeni kentleşme ilkesi..
Şimdi de bu kültür yoksunu anlayış, “Alışveriş Festivali”yle doruğa çıkıyor… haziran ayı başlarındaki “muhteşem”! açılış töreni medyada bakın nasıl pohpohlanarak verilmişti:
“Açılış, coşkulu binlerce Başkentlinin katılımı ile Etlik’deki Antares Alışveriş Merkezi’nde yapıldı. Başta TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in katıldığı açılışı, dünyaca ünlü manken Doutzen Kroes gonga vurarak yaptı.”
Melih Gökçek, King Kong, Taş Devri, Red Kit, Nasrettin Hoca, Ejderhalar, Ankara Kedisi, Misket ve çeşitli masal kahramanlarından oluşan sayısız araç korteji ile kutlamaların yapıldığı yere gelmiş…
TBMM Başkanı da demiş ki; “Ankara inşallah siyasetin merkezi olduğu gibi ticaretin de merkezi olacak.” Gökçek de şunları eklemiş: “festival 5 sene sonra inşallah 5 milyon turist gelmesine vesile olacak ve Ankara’yı kalkındıracak. Uluslararası alanda tanıtım yapabilmek için adını ‘Shopping Fest’ koyduk.”
İnsanın sorası geliyor; “siz aynı zamanda ‘Türkçe Olimpiyatları’nı da destekliyorsunuz. Shopping Fest’inizle bu nasıl oluyor?”
Sözün kısası Ankara’mıza yazık oluyor. Başkentimizin ulusal ağırlığını unutup böylesi “hafif meşrep” uygulamalarla tarihsel değerini unutturanlara karşı TBMM’nin artık bir önlem alması gerekmiyor mu?