Türk Serbest Mimarlar Derneği’nin yürüttüğü Re-ACT projesi kapsamındaki ikiz panellerden ilki Berlin’de düzenlendi.
Türk Serbest Mimarlar Derneği (TSMD) tarafından yürütülmekte olan Re-ACT (Re-reading Architecture as a Cultural Transformation – Kültürün izlerini mimarlık üzerinden (yeniden) okumak) projesi kapsamında, doğu ve batı arasındaki farklılıkların dönüşümünü tartışmaya ve anlamaya yönelik, Berlin ve Ankara’da birbiriyle bağlantılı iki panel düzenleniyor. Re-ACT projesi kapsamındaki bu panellerden ilki, Berlin’de “Batıdaki Doğu”: Avrupa kentlerini çok kültürlü değişim kapsamında anlama ve yeniden okuma başlığı ile 12 Mart’ta düzenlendi. Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Hüseyin Avni Karslıoğlu’nun da katıldığı panelde, mimarlar ve diğer disiplinlerden gelen konuşmacılar, Avrupa’da yaşayan azınlıkların kent mekânını tüketme biçimleri ve içinde yer aldıkları fiziksel ortamla girdikleri dönüştürücü ilişki üzerine düşüncelerini sundular.
12 Mart Pazartesi günü, Berlin’deki Deutsches Architektur Zentrum (DAZ) Taut Hall’de yaklaşık 100 kişinin katılımı ile gerçekleştirilen etkinlik, “Kale’den Kule’ye” isimli Fotoğraf Sergisi açılışı ile başladı. Küratörlüğünü Prof.Dr. Ayşen Savaş ve Doç.Dr. Güven İncirlioğlu’nun üstlendiği bu sergide kullanılan fotoğraflar proje paydaşı AFSAD (Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği) tarafından yürütülen “Benim Ankara’m” Fotoğraf Atölyesi çalışması ile elde edildi.
Doç.Dr. C. Abdi Güzer tarafından yönetilen “Batıdaki Doğu”: Avrupa kentlerini çok kültürlü değişim kapsamında anlama ve yeniden okuma başlıklı panele, mimar Ercan Ağırbaş, gazeteci Tanıl Bora, mimar Paul Böhm, kültürlerarası pazarlama ve iletişim uzmanı Dr. Bilgen Coşkun ve mimar Birsen Coşkun Öztürk konuşmacı olarak katıldı.
Panel ile ilgili açıklamada bulunan TSMD Yönetim Kurulu Başkanı ve Proje Koordinatörü Yeşim Hatırlı; “Türkiye’de Münih, ‘Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışındaki bir Türk kenti’ olarak kabul edilir. Türkler, Almanya’daki nüfusun yaklaşık % 4’ünü oluşturmaktadır. Almanya’daki doğu kaynaklı toplam nüfusun ise % 15’e yaklaştığı varsayılmaktır. Berlin’de yapılan bu ilk panel; ‘doğu kültürlerinin, özellikle Türk kültürünün, fiziksel oluşum ve sosyal yapı olarak batı kentlerindeki etkisini ve kent mekanı üzerindeki değiştirici/dönüştürücü gücünü anlamayı’ amaçlamaktadır,” dedi.
Re-ACT kapsamındaki ikiz panellerin ikincisi ise Ankara’da, “Doğudaki Batı”: Modernizmi Ankara şehrinde sürdürülebilir bir proje olarak anlamak ve yeniden okumak başlığı altında Mayıs ayında düzenlenecek.
Türkiye, Doğu ile Batı, Avrupa ile Asya kültürlerinin, küresel ve yerel kavramlarının kesişim noktasında olduğu gibi; din, dil, etnik çeşitlilik, coğrafi farklılık ve tarihi çeşitlilik açılarından da özgün ve öncelikli bir alan oluşturmaktadır. Özellikle Cumhuriyetin ilk yılları, Türkiye’nin önemli ve radikal bir kültürel dönüşüm hareketini temsil etmekte, bu yıllarda içselleştirilen modernizm projesi, her şeyden önce batı ile bütünleşme ve süreklilik sağlama projesi olarak öne çıkmaktadır. Bu durum sadece Türkiye açısından değil, Türkiye’nin temsil ettiği (batıya referansla) “ana eksen dışı” tüm oluşumları anlamak için bir araştırma modeli sunmaktadır. Cumhuriyet sonrası Türkiye mimarlığı, her şeyden çok kendini batı mimarlığı ile kurulan süreklilik ve karşıtlık söylemleri ile tanımlamaktadır. Bu anlamda ana eksen dışındaki yerellik ile uluslararası modernizmin çeşitli biçimlerde oluşturduğu ilişki (süreklilik ve karşıtlıklar) Ankara üzerinden okunabilir.
Ankara, Türkiye’nin modernleşme ve batı ile değer bütünleşmesi oluşturma sürecinin başlangıç noktasını, bunun mimari ve planlamaya yansıma biçimlerini temsil eder. Başka bir ifade ile modernliğin modelini oluşturmaktadır. Yeniden kurulan bir başkent olarak, bu dönüşüm ve temsiliyetin bütün unsurlarının gözlenebileceği bir ortamdır.
Özellikle I. Dünya Savaşı ortamı nedeni ile ivmelenen göç, çok sayıda yabancı mimarın Ankara ortamında ve Türkiye mimarlık eğitimi içerisinde çalışmasını getirmiş ve bu kişilerin bir yandan “modernizmin yerleşmesi”, öte yandan “yerel değerlerin yeniden yorumlanarak, modernizmle süreklilik oluşturması” noktalarında katkıları söz konusu olmuştur. Başta Ulus olmak üzere Cumhuriyet Ankarası, bu konuda zengin bir birikime sahip örnekleme alanıdır. Özellikle Türkiye’de çalışmış, ürün vermiş yabancı mimarların sayısal çokluğu ve mimarlık ortamındaki ağırlıkları gözetildiğinde bu proje, çok sayıda Avrupa ülkesini ilgilendiren, çok sayıda ortak çalışma ve araştırmacı değişimine olanak veren bir projedir.
Benzer biçimde, kolonileşme geleneği ve Avrupa’nın savaş sonrası aldığı göçler sonucunda, Avrupa’da “Avrupalı olmayan büyük birçok kültürlü nüfus” birikimine neden olmuştur. Avrupa kentlerindeki doğu kültürünün varlığı, bu kültürlerle ilgili şeffaflık yaratmanın yanı sıra kentlerdeki fiziki yerleşim ve sosyal yapılanmalarda da kendini farklı biçimlerde göstermiştir. Re-ACT kapsamındaki her iki panel de, doğu ve batı kültürlerinin kültürel ortam içinde uğradığı dönüşümü, değişimi ve bu kavramlar arası bölgeleri, mimarlık ve mekân üzerinden anlamaya ve tartışmaya çalışacaktır.