Yarın, "Soğuk Savaş"ın sembolü olan Berlin Duvarı'nın yapılışının 50'inci yıldönümü. 46 kilometrelik duvar Almanya'yı yalnızca coğrafik olarak doğu ve batı olarak ayırmamış, sosyalist Doğu'yu kapitalist Batı'dan koruyan bir kalkan olarak gösterilmişti.
13 Ağustos 1961 günü Berlin’in batı sınırı boyunca inşa edilen duvarın, yaşattıklarının izlerini halen taşıyan Almanya, 50. yılda yarın başkent Berlin’de çeşitli etkilinlikler düzenleyecek. Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff ve Başbakan Angela Merkel’in katılacağı törenle kapsamında, saatler öğlen 12’yi gösterdiğinde tüm kiliselerde çanları çalınacak ve saygı duruşunda bulunulacak.
Berlin Duvarı’nın Tarihçesi*
Duvarın yapımı için ilk taşlar geliyor (1945 – 1961)
İkinci Dünya Savaşı ve ilerleyen süreç, Almanya’nın bölünmesini ve Berlin duvarının yapım aşamasınıda barındırıyor. Henüz 50’li yılların başlarında, Doğu Almanya’nın (DDR), kendi sınırları içindeki halktan batıya kaçanları engellemek için Sovyetler Birliği’nin desteğiyle sınırlarını bloke etmeye başlaması ile görülen tehdit kaçmaya çalışanların 200.000lere ulaşması ile tedbir gerektiren bir konu halini alıyor ve Berlin duvar’ı belkide ilk defa zihinlerde oluşmaya başlıyordu.
ABD, Büyük Britanya ve Sovyetler Birliği, 1944 yılında imzaladıkları Londra Protokolü’nde, Almanya’yı ve Berlin’i -daha sonra sayıları dörde yükselecek olan- üç ayrı kontrol bölgesine ayırdı. Bir yıl sonra ise, Almanya İkinci Dünya Savaşı’nı kaybetmiş, kontrol bölgeleri ve Berlin’in yönetimi kazanan devletler tarafından ele geçirilmişti.
Bölünmenin ardından, Doğu ve Batı Almanya’nın kalkınma hızları ve güçleri arasındaki fark, iki bölge arasında kayda değer bir ekonomik uçuruma yol açtı. ABD’nin Marshall Planı sayesinde Batı Almanya’nın refah düzeyi giderek artarken, Doğu Almanya’nınki düşüyordu. Bunu 3,1 milyonluk nüfus kaybı takip etti. Ülkenin doğusunda yaşayan Almanlar’ın batıya göç etmesini engelleme planı, 26 Mayıs 1952’de Doğu Almanya’nın Batı’ya sınırlarını kapatması oldu. 1958’in sonlarına doğru Sovyetler Birliği, verdiği Chrustschow Ultimatomu’yla Batı Berlin’in sonraki altı ay içinde askerlerden temizlenmiş özgür bir şehir olmasını istediğini belirtti. Bu şart yerine getirilmediği takdirde de, Berlin üzerindeki haklarını Doğu Almanya’ya devredeceğini açıkladı. Bu ultimatomdan iki yıl sonra ise, Doğu Almanya İçişleri Bakanlığı’ndan süresiz bir açıklama yapıldı. Batı Almanya’dan Doğu Berlin’e yapılacak seyahatler, artık bazı belgeler almayı gerektirecek şekilde kontrol edilecekti.
Berlin Duvarı’nda Taşlar Yerine Konuyor(1961 – 1962)
Sosyalist Birlik Partisi SED (Sozialistische Einheitspartei Deutschlands) yönetimindeki Doğu Almanya’nın kapılarını Batı’ya tamamen kapatması ile, duvarın inşaatına da başlandı. Doğu hükümetinin başındaki Walter Ulbricht’in sembolleşen “Kimsenin bir duvar inşa etmeye niyeti yok” cümlesi, bugün inşaatı başlatan “yalan” olarak tanımlanıyor. 1961’in Haziran ayında düzenlenen bir basın konferansında soruları yanıtlarken Ulbricht’in bir gazeteciye, “Sorunuzu, Batı’da, Doğu Almanya’nın başkentindeki inşaat işçilerini bir duvar inşa etmeleri için harekete geçirmemizi isteyen kişiler olduğu şeklinde algılıyorum. Kimsenin bir duvar inşaa etmeye niyet yok” diyerek inkar ederken bundan iki ay sonra Doğu Almanya’nın inşaat işçileri, Doğu ve Batı Berlin arasındaki sınırda bir duvar örmeye ve engeller inşa etmeye başladı. 45.000 parçadan oluşacak duvarın malzemeleri, yıllar içinde 2,75 ton ağırlığına ulaştı.
13 Ağustos 1961 sabahında, silahlı Doğu Almanya ekipleri Berlin’in batısını dikenli teller ve caddelere yerleştirdikleri engellerle abluka altına almaya başladı. Doğu Almanya yönetimi tarafından yapılan açıklamada “Batı Almanya ve Batı Berlin’e ait rövanşist ve militer güçler tarafından yürütülen düşmanca tavrı durdurmak için Batı Berlin’e bitişik sınırın, bağımsız bir devlete ait ülke sınırıymış gibi korunması gerektiği”, duvarın inşaatı için sebep olarak gösteriliyordu. Batı Berlin, askeri güçlerden arındırılmış, özgür bir şehir olmadığı sürece Doğu Almanya vatandaşları bu bölgeye sadece özel izinlerle ayak basabilecekti.
Sadece 13 nokta geçiş için açık bırakılacaktı, fakat Doğu Almanya vatandaşlarına Batı’da çalışmak yasaklanmıştı. Berlin’in doğu ve batısı arasındaki bu sınırı geçen yer üstü ve yer altı metro hatları durdurulmuştu.
14 Ağustos’ta, yani bu olaydan bir gün sonra Doğu Almanya askerleri, kentin simgesi olan Brandenburg Kapısı’nı sembolik bir törenle kapattı.
Ertesi gün ise, silahlı birlikler kontrolündeki işçiler, duvarın temellerini attı. Batı Berlinliler’e doğuya geçmenin yasaklandığı günün hemen ardından, 24 Ağustos’ta ise, ilk kez 24 yaşında bir adam Batı Berlin tarafına kaçmak isterken vurularak öldürüldü. Kaçmak isterken öldürülen Doğu Berlinliler’in sayısı, 1989’da ölümler son bulana dek yüzlere ulaşacaktı. Duvarın inşaatına başlanmasının hemen ardından, Sovyetler Birliği ve ABD’ye ait bölgeler arasından geçen sınır üzerinde Checkpoint Charlie adlı kontrol noktası açıldı. Nokta, özellikle askeri personel ve yabancı diplpmatların geçişlerini kontrol altında tutacak ve Berlin Duvarı ile birlikte adı anılan en ünlü noktalardan biri olacaktı.
Doğu Almanya askerlerinden Reinhold Huhn’un kaçmaya çalışanlara yardım eden bir “Batılı” tarafından vurulması, duvarın diğer bölgelere dek uzatılması fikrini güçlendirdi. Çünkü Huhn, öldükten sonra Doğu Almanya’yı yöneten SED rejimi tarafından “Batı’ya karşı savaş”ın simgesi olarak lanse edildi. Böylece, inşaat ve sınır ekipleri, mevcut duvarın arkasında caydırıcı bir ikinci duvar inşaatına başladı. İki duvar arasında, yaklaşık 100 metre genişliğinde, vatandaşlar tarafından terkedilmiş, ancak askeri kontrolün en yüksek seviyede tutulduğu boş bir alan kaldı: “Ölüm Bantı”. Bantın alanı, ilerleyen inşaatlarla 450.000 metrekareye ulaşacaktı.
Duvarlı Yıllar (1963 – 1989)
Yıkım isteklerine rağmen duvarın tahmin edilenden çok daha fazla ayakta kaldığı bu süre boyunca, 5.000’den fazla kaçış girişimi olacaktı. Bunların yaklaşık 3.000’i başarısızlıkla, yani yaralanma ve tutuklamayla sonuçlanacaktı. Sadece Berlin Duvarı boyunca ise, 239 kişi yaşamını yitirdi.
1966’nın, sınır kuvvetlerinin caydırma ve kontrol amaçlı ilk gözetleme kulelerini inşa etmesi ve diğer tarafa geçişlerin yeniden zorlaştırılmasıyla geride bırakılmasının ardından, 1968’de üçüncü ek duvar inşa edildi. Beton plakalar üzerine yerleştirilen tüplerden oluşan bu yeni duvar, kaçışları tamamen engellemek amacını taşıyordu. Ancak bu başarılamamış olacak ki, üç yıl sonra duvar, sık dikenli tellerle yeniden güçlendirilecekti.
1972 yılı sonunda Doğu Almanya, imzalanan anlaşmayla Batı Almanya tarafından resmen, bağımsız bir devlet olarak tanındı. 1974 ve 1976 yılları arasında ise, Honecker’in destek verdiği inşaatlar hız kazandı. Gözetleme kulelerinin kullanılmaya başlanmasının hemen ardından, dördüncü duvarın inşaatına başlandı. Berlin Duvarı, sadece bir duvar olmaktan çıkmış, aşılması imkansız hale getirilen katmanlı bir engeller koleksiyonu haline gelmişti. Buna rağmen kaçış denemeleri son bulmuyor, Berlinliler, kaçış için yeni planlar yapmaktan vazgeçmiyordu. Ancak sınır ekipleri de giderek daha soğukkanlı hareket etmeye başlamıştı. 1975 yılında iki çocuğun, Doğu yönetimi gelecek yardımları engellediği için Spree akıntısında boğulmaya terkedilmesi, bu soğukkanlılığın en çarpıcı kanıtı olarak hafızalarda kaldı. 1977’de ise, duvarın yıkılmasını isteyen kalabalıkla polis arasında çatışma çıktı. Üç genç, bu çatışmada hayatını kaybetti.
1980’e gelindiğinde, Doğu Almanya’nın ekonomik durumu en kötü halini alacaktı. Batıdan alınması gereken hammaddeler ve ticari ürünler için getirilen kısıtlamalar giderek daha da artıyordu. Yönetim, Doğu’ya yapılan seyahatlerde alışveriş için 25 Mark’lık bir alt sınır koyacak, ancak bu da ekonomiyi canlandırmak için yeterli olmayacaktı.
Duvar Yıkılıyor (1989)
Berlin Duvarı’nın yıkılmasına, Gorbaçov yönetiminin reformları zemin hazırladı. Bu reformdan etkilenen Doğu Almanya’da direniş hareketleri başlamıştı. Bu sıralarda Honecker, “Duvar bir 50 veya 100 yıl daha ayakta kalacak” açıklamasını yapıyordu. Ancak yanıldığı çok kısa bir süre sonra anlaşılacaktı.
5 Şubat 1989’da kaçmaya çalışırken vurulan 20 yaşındaki Chris Gueffroy, bu uğurda ölen son, yani 239. kişi olarak tarihe geçti. Son kaçış denemesi ve bu denemeyi engellemek amacıyla açılan son ateş ise, 8 Nisan 1989 tarihiyle kayıtlarda yerini aldı. Bundan yedi ay sonra ise sınır, vurulmayı göze alacak kadar cesur olmayanlar için de geçilebilir olacaktı.
1989 yazında, binlerce Doğu Almanyalı gruplar halinde Macaristan üzerinden batıya kaçıyor, büyük şehirlerde SED rejimi karşıtı gösteriler bitmek bilmiyordu. Halkın inancını kaybetmesiyle sarsılan rejim, kendini yenilemeye çalıştıysa da bunun bir faydası olmadı. Halk, özgürce seçime gitmek ve dolaşım özgürlüğü kazanmak istiyordu. Yakın ilişkilerin sürdürüldüğü Çekoslovakya ve Macaristan gibi ülkeler üzerindeki kaçış yükünü azaltmak amacıyla alınan sınırı açma kararının, SED üyesi Schabowski tarafından bir basın açıklaması sırasında yanlış anlama sonucu hemen uygulamaya konması, duvarın yanlışlıkla da olsa açılmasıyla sonuçlandı.
9 Kasım 1989’da Schabowski’nin yaptığı bu konuşmanın ardından duyduklarına inanamayan binlerce insan, batıya doğru yola koyuldu. Sınır güvenlik ekipleri, bu kalabalığa nasıl tepki vermeleri gerektiğini bilmiyordu. Böylece, duvar açıldı.
Ancak, Doğu Almanya vatandaşlarının sınır hattı boyunca çektiği zorluklar, tüm kontrollerin gerçekten sona erdirilmesiyle 1990’da bitti. 21 Eylül 1990’da ise, “duvar rejimi”nin önemli bileşenlerinden biri olan, 160 kilometrelik bir hattı kontrol altında tutan ve toplam 10.000 personelden oluşan sınır birlikleri dağıtıldı. Ekim 1990’da, bölünen Almanya yeniden birleşti. Adım adım yıkılan duvarın parçaları, dünyanın farklı yerlerinde satışa sunuldu.
1999’da, yani fiziksel duvarın yıkılmasından tam 10 yıl sonra, duvar izleri üzerinde düzenlenen turlar, bazı noktalardaki küçük kalıntılar ve 116 gözetleme kulesinden arta kalan birkaçı dışında Berlin Duvarı’nın izine rastlamak mümkün değildi. Ancak Alman halkının doğu – batı ayrımını zihninden silmesi bu kadar hızlı olamadı.
Yetiştirilme ve eğitim tarzları, aksanları veya giyimleri, yıllar boyunca iki ayrı ülke olarak yaşamış insanların tek bir noktada birleşmesine uzun bir süre engel oldu. Bu büyük bölünmenin ve kentlinin zihninde göründüğünden çok daha karmaşık bir yer edinen zorlukların merkezinde, bir kent ve kentin içinde 46 kilometre boyunca uzanan bir duvar vardı.
Tarihte siyaset bilimine olduğu kadar, sosyoloji ve kent bilimi araştırmalarınada konu olan, birçok üzücü hikayenin örüldüğü duvarın şimdi Almanya’da turistik dükkanlarda parçaları satılıyor. Fakat 50 yıl geçmesine rağmen yaşananlara kimse bir duvar örüp hemen geride bırakamıyor.
*Burcu Karabaş “Berlin Duvarı Olmadan 20 Yıl” haberinden derlenmiştir.
Haberin tam metnine http://v3.arkitera.com/h46920-berlin-duvari-olmadan-20-yil.html linkinden ulaşabilirsiniz.