Mimar Korhan Gümüş, 20. yüzyıl başında inşa edilen binaların eskidiği için değil, korunmadığı için yıkıldığına dikkat çekerek yıkımın ana nedenlerini anlattı.
Mimar Korhan Gümüş, 20. yüzyıl başında inşa edilen binaların eskidiği için değil, korunmadığı için yıkıldığına dikkat çekerek, yerel yönetim, sivil toplum örgütleri, uzmanlar ve halkın katılımıyla binaların onarılabileceğini söyledi.
Binaları korursan çökmez
Beyoğlu’nun UNESCO tarafından tarihi yarımadayla birlikte dünya miras listesine alınması düşünüldüğünü hatırlatan Gümüş, bugün gelinen noktanın ise hiç iç açıcı olmadığını söyledi.
“Bu binalar 20. yüzyıl başında yapılmış. Binalar eskidikleri için çökmüyorlar, kendi mantıkları içinde korunurlarsa 500 sene ayakta dururlar. Bütün dünyada duruyor. Ayasofya 1500 yılık tuğladan yapılmış yığma bina. Binan mukavemetini zaman içinde kaybetmez tam tersi harçları giderek sağlamlaşır, genelde bütünleşir bir taş gibi olur. Yıkılıyorsa, mutlaka bir nedeni vardır.
“Beyoğlu’nda planlama işlevi hayatın kendisine hiç dokunmuyor. Beyoğlu çok dinamik bir yer. Binalar mesela yedi kere fonksiyon değiştirmiş olabiliyor; alt kat kömürlükmüş marangoz olmuş, sonra eskici, antikacı, muhallebi vb. Kısa aralıklarla Beyoğlu hızla değiştiği için fonksiyon değişiklikleri de çok fazla. Bunlara uygun bir planlama gerekiyor.
“Oysa Beyoğlu’na bir nesne gibi bakılıyor, “ona nasıl müdahale edebiliriz, buradan yol geçirelim, bunu yıkalım” diye düşünülüyor. Özne olarak görmezsen içinde yaşayan insanların isteklerini anlayamazsın.”
Yıkımlardaki beş ana neden
Gümüş, İnsan Yerleşimleri Derneği tarafından 1999 depreminden sonra bir yıl süren atölye çalışmaları kapsamında Beyoğlu’ndaki tarihi binalarla ilgili tespit ettikleri başlıca sorunları anlattı.
“1. Öncelikle bu eski binalar asıl sahipleri olan azınlıklar buradan göç ettirildikleri için ya metruk kalmış ya da işgal edilmiş. Yaptığımız araştırmada tarihi yığma yapıların yüzde yetmişinde alt katlarda taşıyıcıların kaldırıldığını gördük. Üst katta yapsan neyse ama ya bahçeyi genişletmek ya da işte yer kazanmak için en alt katta asıl binayı taşıyan duvarlar kaldırılmış. Pencere genişletme çok yaygın, manzara yaratmak için pencere büyütüp yine taşıyıcı duvar kaldırılıyor.
“2. Birçoğu çatıdan ya da başka bir yerden yağmur aldığı için çürüyor. Yine bağlayıcı malzeme olan putrellerin bazı binalardaki izolasyon sorunları nedeniyle paslanıyor.
“3. Betonarme yeni yapı yapılırken bitişik nizam yapılarla aynı hizada olması lazım ama aşağıya mağaza yapmak istendiği için aynı hizada olmuyor. Hesabımıza göre 4 şiddetinde depremde binalar iç içe girecek. Mühendis bu binaların önünden geçerken cinayet işleniyor diye çığlık atması lazım ama çok yaygın bu kat şaşırtmalar Beyoğlu’nda.
“4. Yine bina yükseklikleri aynı değilse, biri yüksek biri alçak olduğunda çekiçleme etkisi oluyor. Yani depremde yüksek alçağın üstüne yıkılıyor. Böyle binalar da var çok.
“5. Bir diğer sorun ise binaların önünde yapılan derin kazılar. Ağa camisi bile çok sağlam olmasına rağmen bu sebeple çatladı. Kazılar sırasında binaların temelleri havada kalıyor. Zemine yapılan her müdahalenin zemine ilişkisi var. Buna dikkat etmek, araştırma yapmak gerekiyor.
Belediye teşvik etmeli, atölyeler kurmalı
Gümüş, belediyelerin binaları korumak yerine yıkılmasını bekleyerek piyasa odaklarına teslim ettiğine dikkat çekiyor.
“İşte özetle bu binaların geçmişini kimse bilmiyor. Tüm müdahalelere sadece piyasa odaklı bakıyoruz. Beyoğlu’ndaki Narmanlı Han, Emek sineması gibi yapılara kökten müdahaleler yapılması tümden içinin kazılması bununla ilgili. İnsanlar muhafaza etmeyi bilmiyor. Bu yüzden restorasyon yapılmıyor. Bunu için elimizde Koruma Yasası var. Emlak vergisi muafiyeti var tarihi yapılar için. Bu bile tek başına katkı sağlayabilir. Ancak Belediye sadece “pimapen takmış mı kaçak katı var mı” ona bakıyor. Oysa bütününe bakmalı. STK’ları nasıl teşvik edebilirim, korumak için ne yapılabilir. Koruma politikası böyle bir şey.
“Koruma Kurulu’nun projelere bakması ile şehir korunamıyor. Kurulun önüne proje gidiyor, zaten artık siyasi baskıyla her şeyi onaylıyorlar. Şehir hızla çöpe değişiyor. Koruma anlayışı korumak yerine uyduruktan taklit binaların yapılmasına neden oluyor. Belediyeler korumak için teşvik programları, atölyeler kuracağına bu binalar yıkılsın diye bekliyor.”