2015'te düzenlenecek 14. İstanbul Bienali'ni şekillendirecek isim Carolyn Christov-Bakargiev, İstanbul'da gazetecilerle buluştu.
Bir sanat eserini betimlemeye çalışmaktan çok, onun, üzerimizde bıraktığı etkiyi tariflemenin çok daha anlamlı olacağını söyledi Carolyn Christov-Bakargiev… 14. İstanbul Bienali’nin şekillendiricisinin bu cümlesi; hem sanat yaklaşımına ve küratör sıfatını kullanmamasıyla merak uyandıran çalışma biçimine hem de Bienal’de bizi bekleyenlere dair ipuçları veriyor. Sanat ürünü denilen ‘şey’lerin onu hissedende yarattığı anlamın ‘biricik’liğine işaret eden Christov-Bakargiev, birlikte çalıştığı sanatçılarla geçirdiği zaman dilimini ‘hayattan bir parça’ şeklinde tanımlıyor.
“Bir sergi yalnızca bir sergi değildir” diyen Christov-Bakargiev’e göre işler, bu ‘parça’ içinde paylaşılan deneyimlerden, kurulan bağlardan damıtılarak ortaya konuyor. Sanatçılarla birlikte yürüttüğü çalışmaları az önce özetlediğimiz şekilde, bir ‘sarmal’ın büyümesine benzetiyor.
Feminist teoriden de beslendiğini belirten Christov-Bakargiev, dünyada asla ‘ben’ yoktur, ‘biz’ vardır” diyor. ‘Biz’ kavramını; hayatın, fikirlerin, kültürün, politikanın yeşerme şekli, diye açıklıyor.
Konuşması boyunca kelimeleri söküp takarak, kökenlerine ve ‘aslında’ temsil ettikleri anlamlara dikkat çekiyor. Bienal’in kavramsal çerçevesinin şekillenmesine esin olacak sanatçılarıysa ‘takım’ değil, Türkçe’de yaygın olarak ‘müttefik’ anlamıyla kullanılan ‘ally’ kelimesiyle anlatıyor. Bakargiev, bu haliyle militarist bir anlamı olduğunu söylediği kelimenin, bütünleşmek, birleşmek, bağ kurmak anlamlarına dikkat çekiyor.
İçlerinde Cevdet Erek ve Füsun Onur’un da olduğu sanatçıların işlerine duyduğu hayranlığı anlatıyor. Ancak asıl dikkat çekici olan listenin seçtiği yaşam şekillerini de önemsemesi. Bakargiev bu bakış açısıyla ‘Özel olan politiktir’ diyor.
Özgürlükçü, mücadeleci gibi kelimelerle anlattığı listeden William Kentridge’in hayatından Güney Afrika’daki Apartheid yönetiminin yarattığı travmaları anlatarak bahsediyor, Kentridge’in “bilgelik yüklü tereddütlerinden” beslendiğini anlatan Bakargiev, sanatla travma ilişkisini de sevdiğini söylüyor.
Ülkenin içinden geçtiği travmalar da Bienal’de yer alacak gibi görünüyor. Soma Katliamı, Bakargiev, kavramsal çerçeveye ilişkin tanıtım metinleri yazarken yaşanmış. Onu en çok etkileyense ‘soma’ kelimesinin Yunanca’da ‘beden’ anlamına gelmesiymiş. Yine Gezi Direnişi başladığında, ağaç formlu işler üzerinde çalıştığını anlatan Bakargiev, düşsel sistemimize ağaç imgesinin girmesinden memnun olduğunu da sözlerine ekliyor.
Christov-Bakargiev İstanbul’a daha önce de geldiğini belirtse de Bienal zamanlarının buradaki yapıyı anlamak için yeterli olmayacağı kanısında. Görüşmemiz öncesi ‘İzmir’den dönmüş’ olan Christov-Bakargiev sohbetimiz sırasında ‘Anadolu’yı da ziyaret edeceğini” söyledi. Çünkü ona göre insanlarla tanışmak ve onlardan öğrenmek “bakış açılarını tersyüz ediyor”.
Bütün konuşması boyunca ‘biz’ olmanın önemini anlatan Christov-Bakargiev’in, en son ‘Nasıl bir Bienal bekliyorsunuz’ sorusuyla bizlere dönmesi de yanıtları ilgiyle dinleyip notlar alması da şaşırtıcı olmadı. Bütün bu ‘tablo’dan benim anladığım; ‘kelimeler’ üzerine kafa yoracağımız, feminist bakış açısıyla nefes alacağımız, farklı hayatlarla bağ kuracağımız 14. İstanbul Bienali’ni aslında ‘biz’ ‘yeşerteceğiz’!?
Yazar, etkinlik ile sergi düzenleyici ve sanatsal pratikler, sanat tarihleri ve estetiğin politikası gibi alanlarda çalışan bir araştırmacı olan Carolyn Christov-Bakargiev, Northwestern Üniversitesi Edith Kreeger Wolf Kürsüsü’nde Sanat Kuram ve Pratiği alanında Misafir Öğretim Üyesi. Sanat ve bilim ilişkisi üzerine, son olarak Harvard Üniversitesi’nde olmak üzere birçok kurumda ders veren Bakargiev, 2009-2012arası Almanya’da Kassel, Afganistan’da, Kabil, Mısır’da İskenderiye ve Kahire gibi şehirlerde ve Kanada’nın Banff kasabasında gerçekleştirilen dOCUMENTA (13) sergisinin de sanat direktörlüğünü üstlendi. 16. Sydney Bienali’nin sanat direktörü ve Castello di Rivoli Güncel Sanat Müzesi’nin şef küratörü olarak çalıştı. 1999 ve 2001’de New York MoMA’ya bağlı kuruluşlardan P.S.1 Güncel Sanat Merkezi’nin şef küratörüydü.