Bilgi Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü öğrencileri, "The State of Design" stüdyo dersi kapsamında Frame dergilerinin sergilendiği ve depolandığı, aynı zamanda çevresi ile etkileşim kuran 6 farklı ünite tasarımı oluşturdu.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü bünyesinde Güz 2016-2017 döneminde açılan “The State of Design” tasarım stüdyo dersi, Frame Dergisi Akademik Programı iş birliği ile, 3. İstanbul Tasarım Bienali Paralel Etkinlik Programı kapsamında gerçekleştirildi.
Frame Dergisi Akademi Programı kapsamında gerçekleşen The State of Design tasarım stüdyosu, akademik çalışmayı, kampüs dışındaki farklı komüniteler ile ilişkilendiren bir pratik oluşturmak üzerine kurgulandı. Öğrencileri kampüsün ötesinde, yaratıcı endüstrilerdeki yeni açılımları keşfetmek ve bu açılımların bir parçası olmaya teşvik eden stüdyo; öğrencilere farklı fırsatlar ile karşılaşma ve ilişki kurma fırsatı verdi.
Stüdyo; değişen çalışma kültürünü, günümüz tasarımcısının yapmaetme biçimlerini yeniden düşünme fikrine odaklanan bir anlayışla, akademik ve profesyonel dinamikler çerçevesinde planlandı. ALT Sanat Mekanı’nda dönem boyunca gerçekleştirilen seminerler, jüriler ve stüdyo kritikleri; öğrencileri profesyonellerle bir araya getirdi. Stüdyo kapsamında, etkileşimli tasarım, sergi tasarımı, çok disiplinli üretim alanları konusunda çalışmalarını sürdüren profesyonellerin konuşmacı olarak katıldığı,10 seminerden oluşan bir etkinlik dizisi gerçekleştirildi.
“The State of Design” öğrencileri öncelikle 26-27 Ekim 2016 tarihleri arasında, Frame ve Istanbul-in-Between iş birliği ile 3. İstanbul Tasarım Bienali Paralel Etkinlik Programı kapsamında gerçekleştirilen “Design For A Phygital World Part II” panel serisi için, Frame dergilerinin sergilendiği ve depolandığı, aynı zamanda çevresi ile etkileşim kuran 6 farklı ünite tasarımı üzerinde çalıştı. Bir etkinlik ya da sergi mekanının; ürün ve onu kullanacak kitle ile nasıl ilişki kurduğu ve mekanın 3. İstanbul Tasarım Bienali dinamikleri ile nasıl işlev kazandığını sorgulayan stüdyo; bu etkinliği oluşturan her kurumu ve dinamiği inceleyerek gelişen bir üretim sürecinden geçti.
“Ephemera”, dijital dünyada bir dolabın patlatılmış görünümünün fiziksel dünyadaki karşılığını temsil ediyor. X, Y ve Z eksenlerinde birbirinden ayrışarak tekil birer parçaya dönüşen yüzeyler; yatayda, üzerlerindeki dergileri taşıyarak birer raf işlevi görüyor. Diğer yüzeylerde ise, yalnızca fener ışığıyla beliren, tasarım tarihinde farklı zaman dilimlerindeki dolap görünümlerine ait gizli desenler yer alıyor. Böylece kullanıcılar, fener kullanarak yüzeydeki desenleri aramaya teşvik ediliyor.
Ürünün kurgusu, dijital ortamda render alma gibi üç boyutlu görselleştirme programlarının işleyişine oturuyor. Kullanıcı, çeşitli dolap olasılıklarına izin veren beyaz tanımsız yüzeylerle etkileşime giriyor, belleğinde yer alan izlerle, anneannesinin evindeki dolap gibi, yeniden karşılaşıyor.
Dijital imajların en küçük birimi olan piksellerin fiziksel dünyadaki karşılığını; toplumun en temel birimi olan insan olarak ele alan proje ekibi; piksel kavramını farklı bağlamlarda inceledi.
Toplumun en küçük birimi olan birey, toplumun taşıyıcısıdır ve birbirine ihtiyaç duyar. Bir araya geldiklerinde ise toplum oluşur. Dijital imajların en küçük birimi olan piksel ise bilgi taşır ve ancak bir araya geldiklerinde görüntü oluşur. Bir sistemin çalışması için tek kişinin yeterli olmadığı, başkalarına da ihtiyaç duyulduğu fikrinden yola çıkan ekip, üç kişinin bir araya gelmesi ile çalışan bir sergi sistemi tasarladı.
Ünitede yer alan şeffaf panelin her iki tarafında da tabletler bulunuyor. Ekranı açmak için tuş kilidini kaydırdığınızda “Şifreyi tek başına bulamazsın” yazısı ile karşılaşıyorsunuz. Aynı anda karşıdaki tabletin önüne biri geçtiğinde, depolama kısmının yan tarafında bulunan bir ekrandan şifre beliriyor.
Ekranların önünden ayrıldığınızda şifre ekranı söndüğü için 3. kişiye ihtiyaç duyuluyor. 3. kişi size şifreyi söylüyor ve bu sayede şifreyi girerek Frame dergisinin online versiyonuna erişiyorsunuz.
Proje ekibinin amacı bilgisayarda kullanılan kısa yolları elle kontrol edilebilen bir mekanizmaya çevirerek kullanıcılara farklı bir deneyim yaşatmaktı.
Ünitede kullanılan iskelet sistemi, Frame’in beş harfini sembolize ederek, 5 farklı bölümden oluşuyor. Her bir bölümün ön kısmında sergilenen ve arka kısımda da depolanan dergiler yer alıyor. Ünitenin ilk bölmesindeki dijital ekranda yer alan Frame yazısı, ünite için belirlenen kısa yolların kullanıcı tarafından manuel olarak deneyimlenmesi ile birlikte değişiyor.
Ünitenin birinci bölmesinde, kullanıcı italik kısa yolu, manuel olarak uygulandığında ekrandaki Frame yazısı italik fontuna dönüşüyor. Birbirinin içine geçen iki çerçeve ise “bold” komutunu simgeliyor. İçerisinde bir dergi bulunduran arka çerçeve, öne çekildiğinde, ünitenin ön kısmındaki diğer çerçeve ile birleşerek “bold” komutunu gerçekleştirmiş oluyor.
Ünitenin dördüncü bölmesinde yer alan ve şeffaf renkli bir malzemeden oluşan akordiyon şeklindeki mekanizma, açılıp kapanarak “select all” komutunu yerine getiriyor. Aynı zamanda ünitenin son bölmesinde iki adet parça bulunuyor. Bu paçalardan bir tanesi yatayda ilerleyen bir çubuk. Bu çubuk ünitenin altında hareket edebiliyor. Kullanıcı çubuk ile tüm bölmelerin altından geçerek ‘select all’ kısa yolunu bu şekilde de gerçekleştirmiş oluyor.
Proje ekibinin çıkış noktası; ALT Sanat Mekanı’nın yer aldığı Bomonti’nin geçmişi ve geleceğini inceleyerek, bölgede 1900’lerde başlayan üretimin günbegün azalarak, tüketim alanlarının çoğalması durumuna bir farkındalık oluşturabilmekti.
Proje; Bomonti mahallesinde var olan, yıllar içinde kaybolmuş veya kaybolmakta olan üretim atölyelerini haritalayarak; Bomonti’nin geçmişten günümüze değişen yapısını gösterebilmek ve geleceği hakkında da fikir sahibi olmayı öngörüyor. Bu doğrultuda, bölgede üretime devam eden tekstil atölyelerinden edinilen farklı doku ve renklerdeki kumaşlar ile; geçmiş, bugün ve geleceği simgelen, üç katmanlı bir sergileme ünitesi hazırlandı.
Bu üç farklı katman üzerinde yer alan cepler ve bantlar; Bomonti haritası üzerindeki üretim döngüsünü anlatıyor. Üç katman, tavana asılan bir ray sistemi ile yerleştirilerek ziyaretçilerin 3 farklı Bomonti haritası arasında gezinmesi sağlandı.
Bomonti’de yer alan atölyeler ile röportajlar yaparak proje sürecini dökümante eden ekip, bu videoları aynı zamanda ceplerdeki tabletlerden de seyirciye izlettirdiler. Böylelikle konferansa gelen kitle, sadece konferansı dinlemek dışında Bomantiada ve çevresi hakkında da bilgi sahibi olmuş oldu.
3. İstanbul Tasarım Bienali’nin temasına odaklanan ekip, insan bedeninin evrimini ele alarak eklemler ve eklemlerin hareket alanlarını taklit eden bir sistem üzerine çalıştı.
Eklemler sadece insanın bir parçası değil, robotların da bir parçası oldu. Eklem; insan yapısı ile insan elinden çıkan robotların ortak noktası olarak ele alınabilir. Bu ortak noktayı belirgin hale getirmek adına, beden yapısı ile yapay robot yapısını birleştirmek isteyen ekip, metal kol ve ayaklar yardımı ile bir sergileme ünitesi tasarladı. İnsan vücudunu ahşap prizmalar şeklinde soyutlayarak, insanın eklem dışındaki canlı parçalarına işaret eden bir sergileme ve depolama ünitesi tasarımı ortaya çıktı.
Projenin ana fikri, yeni teknolojilerin gelişmesiyle birlikte günlük hayatımızdan kaybolan hareketler üzerine bir deneyim yaşatmaktı.
Geçmişte gündelik hayatımızda kullandığımız bazı hareketler, bugünün dünyasında farklı durumlara karşılık geliyor. Proje ekibi bu doğrultuda, araba camının açılması, daktilo kolunun kaydırılması ve telefon tuşunun çevrilmesi gibi, bugün hayatımızda yer almayan hareketleri, sergileme ünitesine uyarladı.
Çevirmeli telefon deneyimi ile, sergilenen dergilerin içinde bulunduğu rafları çevirip Frame dergilerine ulaşabiliyorsunuz. Daktilo kullanırken yeni bir satıra geçtiğimizde yaşadığımız hissi, ünitenin alt kısmında bulunan aparatı kaydırdığımızda yanan ışık ile deneyimleyebiliyoruz.
Arabalarda yer alan kolu çevirdikçe cam yavaşça aşağı iner ve yukarı çıkardı, temiz hava almak için bu kolu çevirmekgerekiyordu. Tıpkı temiz bir hava gibi, taze fikirler ve yeni görüşler yayınlar sayesinde elde edilebiliyor. Ünitede bunu sağlamak için ortadaki kolu çevirip Frame dergisine ulaşabiliyorsunuz.
Stüdyo Künyesi:
Frame Akademi Programı İşbirliği ve 3. İstanbul Tasarım Bienali Paralel Etkinlik Programı kapsamında
Stüdyo Yürütücüleri: Yrd.Doç. Simge Hough, Öğr.Gör. Dilek Öztürk, Arş.Gör. Berilsu Tarcan
Stüdyo Arşiv ve Dökümantasyon Asistanı: Hazal Alıcıgüzel
Fotoğraflar: Fevzi Ondu
Mekan Destekçisi: ALT Sanat Mekanı