“Bize bu şehri emanet ettiler. Hangimiz Ankaralıyız?
Hiçbirimiz. Emanete hıyanet edersen seni burdan kovarlar. Bu parti işleri Ankara’da yapılmasa, başka şehirlerde olsa, buraya hiç dokunulmasa iyiydi.”Levent Cantek’in senaryosu ve Berat Pekmezci’nin çizgileriyle “Bir Ankara Hikayesi Emanet Şehir” İletişim Yayınları’ndan önümüzdeki Cuma günü çıkıyor.
Okuyucu kitlesi belki Türkiye’de çok da geniş olmayan çizgi romanlar arasından Bir Ankara Hikayesi Emanet Şehir şimdiden öne çıkacak gibi gözüküyor. Özellikle bir döneme ait yaptığı vurgu ve usta çizgileriyle ise hitap kitlesini oldukça genişleteceğe benziyor.
Kitap tanıtımı şu şekilde;
“Berat Pekmezci, dönem hikâyesinin bütün zorluklarını aşan, titiz ve belgeselci çizgilerle kırklı yılların gündelik yaşamını ustalıkla yansıtıyor. Üstelik bunu bugünü resmedercesine bilerek ve rahat bir üslupla başarıyor. Grafik roman diline, ardışıklığa, hikâyeyi güçlendiren devamlılıklara hakim olduğunu gösteriyor.
Levent Cantek, Dumankara, Hayat Bir Yangındı albümüyle başladığı “Ankara Üçlemesi”ne Emanet Şehir ile devam ediyor. Yeteneksiz ve yalancı kahramanını, 1950’de, Ankara, payitahtı İstanbul’a iade ederken bir flaneur gibi dolaştırıyor.
Kırklı yılların sonu, Soğuk Savaş’ın başı. Demokratlar iktidara ha geldi ha gelecek…
Ankara tedirgin, başka bir dönem başlayacak. Yel üfürecek, sel götürecek, başka bir siyaset çökecek şehre… Komünistler dolanıyor arka sokaklarda, veremliler var hastanelerde, gün batımında kıtlık, gün doğumunda yokluk… Yahudiler İsrail’e göç ediyor… Kısacık akşamlarda şiirden romandan konuşan memurlar toplanmışlar yine…Kırık dökük içki masaları, kavgalar, atışmalar ve Bohemler…
Altındağ’da ahşap evler, Yenişehir’de beton apartmanlar… Şekip ve Orhan iki arkadaş. Şekip, yalancı; Orhan, şair. Faik, bir Hacığa’nın oğlu, Bobstil. Adana’dan okumaya geldi, ticareti biliyor. Kıpkırmızı gülümseyen Fahriye, Şekip’in aşkı. Emel, aykırı bir yolcu, dünya küçük, Şekip’in ev arkadaşı… Şekip, tefrika yazıyor: Feride Celal, Pardayanlar ve İstanbul’un Fethi. Doktor, nasıl anlatsam, yüreğim yanıyor, derdime derman… Kadehler hicrana!