Belçikalı mimarlık ofisi Graux & Baeyens Architecten, Destelbergen’de bulunan 1960’lardan kalma bir dağ evini yeniledi ve beton bir kaideyle yükseltilmiş yeni bir yaşam alanı ekleyerek genişletti. Graux & Baeyens Architecten mimarlık ofisinin kurucu ortaklarından Basile Graux için tasarlanan yeni uzantı, gri kontrplak kaplama ile sarılarak mevcut yapı ile harmanlandı.
Evin adındaki “B”, mimar Basile’in isminden geliyor. Basile ve eşi, Destelbergen’deki bu eski dağ evinden büyüleniyorlar ve aileleri için çok küçük olmasına rağmen Basile, burayı hemen kendi evleri yapmak istiyor.
Bulunduğu arazinin kale manzarası ve doğal ortamı çok çarpıcı olduğu kadar ve mevcut yapının katı strüktürü, ilginç plan düzeni ve eğimli çatı tipolojisi Basile’in içindeki mimarı tetikliyor. Eski ve yeni arasında bir çatışmadan kesinlikle kaçınmak istiyor. Bu nedenle yeni yapının, mevcut yapı ile uyumlu olmasına karar veriliyor. Yeni giriş holü, mevcut yapı ile yeni yapı arasında birleştirici bir rol üstlenerek yapının önemli bir bölümünü oluşturuyor.
Yeni eklenen yapı cömert, ışıkla dolu bir gündüz kanadı oluşturarak mevcut kısım olan gece kanadını daha içe dönük bir hale getiriyor. Yeni bina, eski yapıya göre hafif bir rotasyonla yerleşiyor, böylelikle ışığın yapıya girişi optimize ediliyor. Ayrıca bu rotasyon, yapının güney tarafında bahçeye bakan güzel bir oda meydana getiriyor ve kale arazisinin ağaçlarına doğru daha derin bir perspektif yaratıyor. İç ve dış mekanlar arasındaki soyut sınır ile Graux & Baeyens Architecten mimarisi kolayca tanımlanabiliyor.
İçe dönük gece kanadı olan mevcut yapının %95’i korunuyor. Alçak tavanlar, mevcut pencere açıklıkları ve küçük kapılar, odaların samimi atmosferine katkıda bulunuyor. Yeni yapıya bir arter gibi uzanan, eski kanatın görüş hatlarına bambaşka bir boyut kazandıran düz bir koridor ise mimarın yeni bir dokunuşu.
1,40 metre genişliğindeki koridor, çocukların bloklarıyla oynayabilecekleri veya denge bisikletlerine binebilecekleri çok amaçlı cömert bir alan sağlıyor. Koridorun sonunda, komşu evin bahçesine doğru bir manzara sunan yeni, geniş bir pencere bulunuyor.
Tesadüfen tüm evde, zamanla kendi anlamlarını kazanacak tanımsız alanlar meydana geliyor. Dışarıdan peyzajın eğimini köprüleyen beton kaide, oturma odasında konukların kullanabileceği geniş bir bank oluşturuyor.
Bu şekilde, nispeten kompakt bir aile boyutundaki oturma odası, daha fazla insanı barındırabilir hale geliyor. Bu beton taban, pencere çerçevelerinde, çeşitli odalar arasındaki basamaklarda da devam ediyor ve son olarak mutfak için bir çalışma yüzeyi oluşturuyor.
Büyük, ahşap çerçeveli pencereler ile çevredeki alanın kırsal manzarası evin içine alınıyor. Mekanlar arasına yerleştirilen şömine, bir yandan salonda samimi bir ortam yaratırken, diğer yandan odak olarak mutfağın açıklığını vurguluyor.
Ev genelinde ölçek duygusuna çok dikkat ediliyor: örneğin mutfaktaki yüksek pencerelere rağmen sürgülü pencere insan ölçeğinde tutuluyor, böylelikle kullanıcılar evi havalandırma ihtiyacını kolayca karşılayabiliyor. Ham beton, killi toprak ve terrazzo zeminlerle tamamlanan iç mekan, yumuşak bir renk paleti oluşturuyor.