Geçtiğimiz günlerde sosyal medya üzerinden kinayeli bir iddia ortaya atıldı: 1953'te yıkılan Sarıkışla (Kışla-i Hümayun) da yeniden yapılsın!
Son 1 yıldır küllerinden doğması için üzerinde türlü türlü oyunlar dönen Taksim Topçu Kışlası yetmezmiş gibi bir de sosyal medyada Sarıkışla ortaya atıldı. Öncelikle kötü bir şaka gibi gelse de olayın iç yüzünü öğrenince konunun iyi bir örnek olduğunu fark ettik.
Yıkılmadan önce İzmir’in sembollerinden biri olan Sarıkışla, Konak Meydanı’nda 1829’da inşa edildi ve 1953’te İzmir Belediyesi tarafından yıkıldı. Binanın yıkılışı zamanında çok büyük tartışmalara yol açtı.
1826’da yaşanan Vaka-i Hayriye olarak bilinen olayda Yeniçeri Ocakları kapatıldı ve yerine Asaki-i Mansure-i Muhammediyye adıyla yeni bir ordu teşkilatı kuruldu. Yaşanan bu olayla birlikte İzmir’de askerlerin barınacağı, talimlerini yapacağı, ticaretin devamlılığını bozmayacak bir kışlanın inşa edilmesi ihtiyacı ortaya çıktı.
İzmir muhafızı Hasan Paşa ve kadısına gelen bir emirde kışlanın yapımı için gerekli hazırlıkların tamamlanması yazıyordu. Yazıda özellikle deniz kenarında bir yer tahsis edilmesi gerektiği belirtilmişti. Ancak deniz kıyısında bu kadar büyük bir mekana ayrılacak yer yoktu. Önceden burada 10 kadar sabunhane, Yahudi misafirhanesi ve meyhaneler bulunuyordu. Yer açmak maksadıyla bölgedeki ticarethaneler ve evler satın alındı, yıkıldı ve hatta deniz bir miktar dolduruldu. Bu alana Dolma adı verildi.
1829 yılında kışlanın inşaası tamamlandı ve hizmete girdi. Sarıkışla’nın inşasında binanın Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinin kozmopolit ve stratejik İzmiri’nde devlet erkini yansıtması amaçlandı.
Bir yoruma göre, Kışla inşaasının arkasındaki bir diğer nedeni ise iyice karışan ve son dönemlerine giren Osmanlı İmparatorluğu’nun gücünün ve etkisinin artık bittiği ve Türkiye’nin devletleşme adına hızlı adımlar attığının gözle görülür bir hale getirilmesiydi.
Kara tarafındaki cümle kapısı, 1872’de Kadızade Konağı olarak bilinen yapının önemli bir yenilemeden geçirilerek dönüştürüldüğü İzmir Vilayet Konağı’na ve 1901’de inşa edilen Saat Kulesi’ne bakıyordu, arkasında minyatür İngiliz Ayşe Camii (bugünkü Konak Camii) bulunuyorduı. İç kısmı Talimhane Meydanı olarak anılmaktaydı. Sarı renkte, kesme sarımsak taşlarından inşa edilmişti. Taşlarının nereye götürüldüğü ise hala gizemini koruyor..
1950’de Milli Savunma Bakanlığı ile birlikte alınan müşterek bir kararla, şehrin merkezinde kalan askeri garnizonun dışarıya taşınması fikri benimsendi. Belediye tarafından askeri amaçlı 5 binanın yapılması ve bakanlığa devredilmesi üzerinde anlaşıldı. Buna karşılık Sarıkışla da belediyeye verilecekti. Belediye Sarıkışla’yı devralır almaz yıktı. Ancak, Sarıkışla’nın yıkılmasıyla boşalan Konak Meydanı’nı ne yapacağını bilemedi.
Londra, New York ve Rio de Janeiro belediyelerine başvurularak fikir istendi. Boş kalan alan birahaneler ve çiçekçilerle doldu. Uzun süre İzmir toplu taşıma ağının merkezi oldu ve çirkin bir görünüm aldı. 1980’li yıllara gelindiğinde denizin doldurulmasıyla inşa edilen Mustafa Kemal Sahil Yolu’na bağlanacak geniş bir yol hattı ve bu hatta bağlı üst geçit planları yapılması meydanın gözden çıkarılmaya başladığına işaret ediyor.
Ardından Galleria tartışmaları gündeme geldi. Birkaç kez bir park görünümünde düzenleme girişimleri yapıldı. Son olarak 2003 yılında Ersen Gürsel ve Haluk Eral’ın tasarladığı Konak Meydanı ve Çevresi Düzenleme Projesi hayata geçirildi.
Sarıkışla’dan Konak Meydanı’nda geriye sadece hitapnamesi kaldı ve bir anıt şeklinde dikildi. Hitapname yıkımı gercekleştiren müteahhidin bir vicdan muhasebesi sonucu bahçesinden çıkarıp geri getirmesi üzerine geri kazanılabildi.
19 Ocak 2002 İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin sitesinde yayınlanan habere göre:
“Hazırlanan Proje Konak alanını, ‘Eski Konak Meydanı, Cumhuriyet Bulvarı ve Çevresi, Yeşil Ağırlıklı Alanlar: Sarıkışla Parkı, kıyı kullanım alanı ve yeşil park alanları’ şeklinde üç ana başlık altında ele alıyor. Proje hayata geçirildiğinde Konak Meydanı’nda şu düzenlemeler yapılmış olacak:
– Projede eski Konak Meydanı çekirdek kabul edilerek, meydanın özgün ölçüsüne ve kotuna getirilmesi hedefleniyor.
Bu kapsamda; Güneyde Sarı Kışla hizası, bir duvar kalıntısı simgesi ile belirlenecek. Batıda rıhtım hizasında bir yol ve havuz yapılacak. Cami çevresi genişletilecek. Belediye binasının meydana bakan önü yeniden düzenlenecek. Belediye binasının önüne, meydanın geçmişteki görünümünü canlandıran bir maketin sergilenmesi için özel bir sergileme platformu konulacak. İlk Kurşun Anıtı meydanın batı ucuna taşınacak ve böylece taşıtlardan bile görülebilecek bir konuma yerleştirilmiş olacak…
… Geçmiş yıllarda yıkılmış olan Sarı Kışla alanının, Kent Tarihi Parkı olarak düzenlenmesi planlanıyor.
Bu amaçla yıkılan Sarı Kışladan kalan boşluk yeşil ağırlıklı açık alan olarak ele alınacak. Bu alanda İzmir Kent Tarihi Parkı, Eski Kitapçılar Sokağı, Ege Sanatçıları Buluşma Parkı gibi süreli ya da sürekli etkinliklerin gerçekleştirileceği alanlar olarak düzenlenecek.”
Bu haberden yola çıkarak Ersen Gürsel ile görüştük.
Mimar projenin başlangıcında bölgenin tarihi hakkında çok sıkı bir araştırma yaptıklarını ve yaklaşık 30 kitap okuduklarını anlattı. Bu kitapların ortak noktaları Meydan’dan bahsedildiğinde hepsinde Sarıkışla’nın adının geçmesiymiş. İzmirliler’in anılarının belirlediği eski izlerin proje yansıtılması fikri proje müellifleri için iyi bir veri haline gelmiş ve bu izlerin üzerinden yeni meydan inşa edilmiş. Mimar kendi isteği ile dahil ettiği eski yapının kırgın ruhunu set duvarları ile serbest bırakmış.
Ersen Hocamız konuşurken Topçu Kışlası ile karşılaştırmamız gerektiğini söyledi ve çok önemli bir konunun altını çizdi. Proje 2 kez basına tanıtıldı ve tüm süreç boyunca açık bir şekilde sergilendi.
Bu yöntem birilerine biraz ters gelecek gibi bir his oluştu içimizde… Siz ne dersiniz?