Havaalanı şehirlerinin çekirdeği konumunda yer alan havalimanları operasyonel birimlerini değiştirirken yönetim yapılarını da dönüştürmek zorunda kaldılar.
SkyCITY Hong Kong
Kamu ve özel sektöre ait olan sayısız havaalanı emlak bölümleri kurdular. Bu sayede havaalanı dışındaki bölgelerde de geliştirmeyi teşvik ettiler.
(ADP), Dallas Forth Worth Uluslararası Havaalanı (DFW), Fraport, Amsterdam Schiphol, Singapur Changi ve İspanya’nın Ferrovial Grubu bu anlamda önde gelen isimler arasında yer alıyor. Bazı havaalanları daha da öteye giderek özel yatırım bölümleri aracılığı ile başka havaalanları satın alıyor veya yönetiyorlar.
Aeroports de Paris (ADP) geliştirici, genel yüklenici, inşaat proje sahibi, Paris Charles de Gaulle ve Orly havalanlarındaki ticari varlıklarının yöneticisi rollerini üstlenmek için 2003 yılında emlak departmanını kurdu.
Dallas Forth Worth Uluslararası Havaalanı (DFW) yönetimi gayrimenkul departmanlarını saldırgan bir şekilde genişleterek havaalanı arazisinde çeşitli ticari kiracıları bünyesine çekmeye çalışıyor. Ayrıca 2.000 hektar büyüklüğe ulaşan ofis, konaklama, perakende ve eğlenceye yönelik projeleri hayata geçirmek adına kamu ve özel sektörle çeşitli ortaklıklar kuruyor. Aynı şekilde Hong Kong bitişiğinde yer alan SkyCITY ticari kompleksini geliştirmek için özel departmanlar geliştirdi.
Songdo City – Güney Kore
Diğer yanda Amsterdam Schiphol Havaalanı, Schiphol Gayrimenkul Grubu vasıtasıyla ofis kompleksleri, oteller, toplantı ve eğlence alanlarını içeren ticari anlamda gelişen bir bölgenin içine dahil oldu. Gayrimenkul Grubu tarafından özel sektör prensipleri doğrultusunda yönetilen Amsterdam Schiphol Havaalanı, doğru uygulamalarla bir marka haline geldi. 60 bin çalışanı ile Hollanda’nın ekonomisine büyük katkı sağlayan Schiphol Grup karının yüzde 70’i havacılık bağlantılı ticari aktivitelerden geliyor.
Ortadoğu’nun Havaalanı Şehirleri Lideri: Dubai
Ortadoğu’da havaalanı şehirlerinin lideri hiç kuşkusuz Dubai. Avrupa ve Asya arasındaki bölgede Körfez’in büyük pazarlarına yakınlığı ile başarılı bir havalimanı serbest bölgesini geliştiren Dubai, 1,2 milyon metrekarelik bir alanda 1,500 şirket için ofis, lojistik merkez, yüksek teknoloji üretimi ve dağıtım olanaklarını sağlıyor. Dubai’nin yaklaşık 40 km güneyinde Al- Maktoum Uluslararası Havaalanı çevresinde gelişen “Dubai World Central” dünyada büyük ses getiriyor.
Dubai World Central Airport
Hızlı ekonomik gelişme ile hırslanmış olan Çin ve Hindistan da aynı şekilde büyük projelere imza atıyorlar. En az yarım düzine havaalanı şehri ve aerotropolislerin planlamaları sürüyor.
Henüz havaalanlarının en önemli fonksiyonu seyahat eden yolculara en az maddi kaynak ve zaman harcaması ile hizmet götürmek olsa da aerotropolisler ticari alan yaratımında bölgesel ekonomik rekabetin bir aracı olmaları açısından önemliler.
Dünyanın ilk yeşil aerotropolisi Kuzeybatı Florida’da gelişiyor. Florida’nın en büyük arazi sahibi The St. Joe Şirketi, Panama City – Bay Country Havalimanı ile ortak, çevre grupları, özel ve kamu organizatörleri ile 75 bin dönüm arazide yeni bir proje geliştirmek üzere harekete geçti. 4 bin dönüm arazi havaalanı, 71 bin dönüm ekonomik gelişimde katalizör görevi yapmak üzere ticari alanları kapsayan bu proje 21. yy’ın sürdürülebilirlik modeline örnek teşkil ediyor.
Havaalanı merkezi Panama City’nin popüler kumsallarından 10 miles kuzeyde yer alıyor. Havaalanının batı kısmı zamana duyarlı endüstriye ayrılmış. Güneye doğru araba kiralama ve oteller gibi havacılık bağlantılı merkezlerin hakimiyeti görülüyor. Havaalanı merkezinin doğu kısmında ise ofisler üs edinmiş durumda. Konutlar uçak gürültüsünden etkilenmeyecek noktalarda tasarlanmış.
Amerika’nın ilk yeşil aerotropolisinde çeşitli uygulamalarla çevrenin korunması gerçekleştiriliyor. Körfezi besleyen nehirler ve dereler yasaların talep ettiğinden bile 30 kat fazla olan 300 metre genişlikte korunuyor. Bitki örtüsü ve hayvanlara özen gösteriliyor. Hem havaalanı hem de tüm havaalanı şehrinin karbon nötr olması hedefleniyor.
Ayrıca Havaalanı yönetimi LEED sertifikasına sahip Amerika’daki ilk yolcu terminaline imza atmış. 7 kapılı ana terminal binasında biletle ilgili işlemlerin yapıldığı alanlar perakende ve diğer ticari alanlara çevrilebiliyor.
Savunma Sanayi Müsteşarlığı tarafından İTEP (İleri Teknoloji Endüstri Parkı) adı ile İstanbul Pendik Kurtköy’de gerçekleştirilmekte olan “Sabiha Gökçen Havalimanı Kenti” projesinin geçmişi, yirmi yıldan uzun bir süreyi kapsıyor.
Master Plan çalışması neticesinde, “Sabiha Gökçen Havalimanı Kenti” olarak da adlandırabileceğimiz İTEP Projesi’nde; birbiri ile ilişkili 4 farklı fonksiyon tipi belirlendi.
1. Uluslararası Havalimanı
2. İleri Teknoloji Endüstri Parkı
3. Ticari ve Sosyal Bölge
4. Yüksek Teknoloji Enstitüsü
Sabiha Gökçen Havalimanı Kenti; 13 milyon m²‘lik yerleşim alanıyla, dünyanın nüfus ve yüzölçümü olarak en küçük ülkelerinden olan Vatikan Devleti (0,44 km²)nin yaklaşık 30 katı büyüklüğünde ve Roma kenti içerisinde şekildeki gibi bir alanı teşkil ediyor.
Roma uydu haritası üzerindeki 13 milyon m²’lik alan
Geniş bir ulaşım ağı ile çevrili TEM ve E5 karayollarının arasında, Pendik Limanı ve Marmaray metro hattı ile entegre olacak demiryolu bağlantılarına yakın bir konumda yer alıyor. 1990-1992 yılları arasında hazırlanmış İTEP Projesi Master Planı, ARUP firması tarafından günümüz koşullarına göre tekrar geliştirildi.
” Başarılı havalimanı odaklı kentleşme örneklerde güçlü bir havayolu şirketinin havalimanını kendine üs seçtiği görülmekte.”
Havalimanları ilk kuruldukları zaman kentin dışında ve ondan kopuk bir işlevsel alanken kentin çok merkezli büyümesiyle yerel ölçekte bir kent merkezi, küresel anlamda da bu kentsel çevrenin dışa açılan kapısı haline gelmekte ve giderek gelişmekte. Airport City, Airport Region, Airea, Aerotropolis gibi farklı adlarla anılan bu gelişimler esnasında üç nokta göz ardı edilmemeli. Bunlardan ilki, bu çevrelerin hem kentliyi, hem de girişimciyi koruyan belirli bir plan doğrultusunda gelişiminin sağlanması. İkincisi ise farklı ulaşım biçimleriyle ulaşımın yeterli hale getirilerek havalimanlarının kent için önemli bir “çok biçimli ulaşım noktası” (intermodal node) haline getirilmesi. Bu sayede havalimanı ve çevresi kentsel alanın bir parçası haline gelebilir. Sonuncusu ise havalimanında etkin bir hava trafiğinin oluşmasını sağlamak. Başarılı havalimanı odaklı kentleşme örneklerde güçlü bir havayolu şirketinin havalimanını kendine üs seçtiği görülmekte.
Geçtiğimiz yüzyıllardan beri ekonomik gelişimini dış ticaret aracılığıyla sağlayan Hollanda’nın dış dünyaya açılan kapısı günümüzde artık Rotterdam limanı değil Amsterdam Schiphol havalimanı. Kurumuş bir göl arazisi üzerine kurulduğu için geniş bir alana sahip olan Amsterdam Schiphol Havalimanı’nın havalimanı kenti (airport city) arazi geliştirme işi bir kamu ortaklığı olan SADC (Schiphol Area Development Company) tarafından planlanarak yürütülmekte. Havalimanı arazisinin hemen yanındaki Hoofddorp, Zuidas gibi gelişimler de merkezi hükümet tarafından kontrol edilmekte. Bu planlı gelişim sayesinde havalimanı ve çevresindeki ofis gelişimleri Amsterdam’ın en pahalı m² fiyatlarına sahip. Önemli çok uluslu şirketler buraları tercih etmekteler, örneğin Microsoft’un Avrupa merkezi Schiphol havalimanı kenti içinde yer almakta.
Frankfurt Uluslararası Havalimanı ise kısıtlı alanına rağmen yüksek yoğunlukla gelişmekte. Arazi o kadar kısıtlıdır ki, bu sene açılması planlanan Airrail Center binası hızlı tren istasyonunun rayları arasından yükseliyor. Bu tren istasyonu kurulduğundan bu yana Almanya’nın en yoğun tren istasyonlarından biri haline geldi. Günde 175 hızlı, 228 konvansiyonel tren havalimanında duraklıyor. Öte yandan Lufthansa’nın ana üssü olan havalimanı Dünya’nın en yüksek hava trafiklerinden birine sahip. Bu erişilebilirlik durumu Frankfurt havalimanı kentini Almanya’nın en çekici iş merkezlerinden biri yapıyor.
İTEP Projesi (İleri Teknoloji Endüstri Parkı), 1987 yılında Savunma Sanayi İcra Komitesi Kararı ile başlatıldı ve proje amaçları doğrultusunda oluşturulacak yapım aktiviteleri için 20 Nisan 1988 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile, İstanbul Pendik Kurtköy’de 13 milyon m² genişliğinde bir arazi kamulaştırıldı.
1990-1992 yıllar arasında projenin kapsamı, boyutu ve maliyetinin organize edilebilmesi ve yürütülecek faaliyetlerde rehber olabilmesi amacıyla, uluslararası bir konsorsiyum tarafından İTEP Projesi Master Planı hazırlandı.
Sabiha Gökçen Havaalanı Terminal Binası 2001 yılında hizmete girdi. İlk aşamada 3.5 milyon yolcu/yıl kapasiteli Terminal Binası ve 90.000 ton/yıl kapasiteli Kargo Binası ile faaliyete geçti. Özellikle iç hatlarda artmakta olan hava trafiğine bağlı olarak, yapı kullanımı zaman içinde yetersiz hale geldi ve 2006 yılında yeni bir terminal binası, ilave apron, katlı otopark ve eklerinin yapılması yönündeki çalışmalar başlatıldı.
Yeni Terminal Binası 2009 yılında işletmeye açıldı. Projenin yer aldığı 320.000 m²’lik alanda, 25 milyon yolcu/yıl kapasiteli Sabiha Gökçen Ululararası Havalimanı Terminal Binası’na ek olarak ; Kapalı Otopark, VIP Binası, Havalimanı Oteli, ilave apron, köprüler, viyadük ve yaklaşım yolları ile çevre peysaj düzenlemesi de gerçekleştirildi.
İTEP Projesi’nin yer aldığı, 13 milyon m²’lik arazinin 2.5 milyon m²’lik kısmında yer alan, İleri Teknoloji Endüstri Parkı; teknoloji bazlı yenilikler ile araştırma, geliştirme, tasarım, üretim, pazarlama ve destek faaliyetlerinden oluşan üretim zincirinin yaratılmasına yönelik planlandı.
Bu doğrultuda projelendirilen “Teknopark İstanbul”; 03 Ekim 2009 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla Teknoloji Geliştirme Bölgesi statüsü kazandı. SSM’in, “Teknopark İstanbul”da yer almasını hedeflediği endüstriler ve öncelikli teknoloji alanları ise, aşağıdaki gibi:
-Eğitim, bakım ve onarım faaliyetlerini de kapsayan havacılık ve uzay teknolojileri
-Savunma endüstrileri
-Denizcilik endüstrileri
-Elektronik
-Telekomünikasyon
-Havacılık
-Deniz elektroniği
-Mikro-işlemciler
-IT teknolojileri
-Nano ve mikro malzemeler
-Esnek üretim ve otomasyon teknolojileri
-Hassas mühendislik ve robot teknolojileri
-Bio-teknolojileri
Ticari ve Sosyal Bölge’nin planlandığı 2,1 milyon m²’lik bölgede, aşağıdaki aktivite alanları yer alıyor.
-Fuar alanı
-Kongre/konferans merkezleri
-Oteller
-Hastaneler
-Alışveriş merkezleri
-Spor alanları
-Eğlence/dinlenme alanları
-Yeşil alanlar
-Konut alanları
-Ticari alanlar
İleri Teknoloji Endüstri Parkı’nda yer alacak firmaların ihtiyacına yönelik özelleşmiş konularda hizmet verecek bir İleri Teknoloji Enstitüsü’nün kurulması amaçlandı.
İç Unsurlar
Güçlü Yönler
– İTEP’in; Türkiye’nin GAP’dan sonra ikinci büyük yatırımı olması
– Havacılık Bakım Onarım Merkezi’nin, Ortadoğu ve Balkanlar’ın en büyük hangarlarından birisi olması
– Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı’nın yakınındaki önemli deniz ve kara ulaşım yollarıyla bağlantılı böyle bir girişimin, İstanbul’da yerleşik araştırmacı şirketler ve kurumlar başta olmak üzere Türkiye ve komşu ülkelerdeki ticari ve akademik kuruluşlar için çok önemli alt yapı imkanları sunabilmesi
– İstanbul Ulaşım alt yapısına yönelik gerçekleştirilen projelere de entegre olacak şekilde, Marmaray projesi kapsamında, Atatürk Hava Limanı ve İstanbul şehir merkezi ile raylı sistem bağlantısının ve bir metro istasyonun da projelenmiş olması
– Türkiye’nin ilk özel havaalanı olan Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı’nın; özel sektör tarafından işletilen terminaller arasında ruhsatlandırılan ilk havaalanı terminali statüsüne sahip olması
– Pendik’in, ulasim akslari açisindan en gelismis olanaklara sahip nadir ilçelerden biri olma özelliği
Sabiha Gökçen Havaalanı’nın 01 Eylül 2008 tarihinden ekonomik havaalanı kapsamında yer alması
Zayıf Yönler
– 1987’de başlatılan İTEP Projesi’nde yer alan birimlerden sadece Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanının işletmeye açılması
– “Teknopark İstanbul” un 2011 yılında faaliyete geçeceği yönünde çalışmalar devam ederken, havacılık ve uzay sanayiine hizmet etmesi beklenen İleri Teknoloji Enstitüsü ile ilgili bir gelişme henüz duyurulmaması
Çevresel Unsurlar
Fırsatlar
– Geçtiğimiz on yıl içerisinde İstanbul’un Anadolu yakasında yaşayan ekonomik endüstriyel gelişme ile Sabiha Gökçen Uluslararası Havaalimanı’na artan yolcu talebi
– Atatürk Havalimanı’ nın artan yolcu kapasitesi karşısında, mevcut pistlerinin yetersiz kalması
Ülke çapındaki 30’a yakın teknopark’ın ihtiyacı tam anlamıyla karşılayamaması ;
– Havacılık, savunma sanayi ve telekomünikasyon sektörlerinin dünyada da katma değeri en yüksek, Ar-Ge’ye dayalı sektörler olması sebebi ile”Teknopark İstanbul” un ileride, yabancı yatırımcının dikkatini çekecek olması ve dünyanın önde gelen firmaları için, Orta Asya, Orta Doğu ve diğer bölge ülkelerine açılmak için önemli bir üs olarak görüleceği
– HABOM, Sabiha Gökçen ve faaliyete geçecek diğer ITEP alanları ile birlikte, bu bölgenin Ortadoğu ve Balkanlar’ın en büyük havacılık merkezi haline gelebilme fırsatı
– Bilet fiyatlarındaki ucuzluğun yanısıra uçuş trafiğindeki rahatlık nedeniyle yolcuların ilgisinin giderek arttığı Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı’nda yapılacak yatırımlar ve Anadolu yakasının finans merkezi olma projesi ile gelecekte yolcu patlaması yaşanmasının beklenilmesi
– Dünyada 17 ülkede gerçekleştirilen Formula 1 yarışlarının, 2005 yılında İTEP arazisine yaklaşık 3 km mesafede olan Tepeören bölgesinde gerçekleştiriliyor olması
– Kartal-Maltepe Kentsel Dönüşüm Projesi’nin tamamlanmasıyla, bölgenin ticari ve sosyal önemini daha da arttırması
– 29 Nisan 2005 tarihinde açilisi gerçeklestirilen Un RO-RO limanının (122.000 m2’lik alan üzerine kurulu olan isletme 550 tırlık bir park alanına sahip olup, limandan hareket eden gemiler ise asgari 240 tır tasiyabilecek kapasitededir ) kisa vadede Pendik ticaretine de büyük katkılar yapmasının beklenilmesi
Tehditler
– İstanbul Ulaşım alt yapısına yönelik gerçekleştirilen projelere de entegre olacak şekilde, Marmaray projesi kapsamında planlanmış olan ; Atatürk Hava Limanı-İstanbul şehir merkezi ile bağlantılı raylı sistem ve metronun hizmete gireceği tarihin belli olmaması
– Silivri’de yapılması planlanan İstanbul’un 3.havalimanı
“Uçakların mesafelerini yok etmesiyle havaalanlarının iş adamlarının yaşam alanlarına dönüşeceğime inanıyorum.”
Günümüzde iş dünyasının yoğun trafiği söz konusu olduğunda kişiler birbirleri ile telefonla iletişiyor, e – maille yoluyla mesajlarını iletiyorlar. Konferans görüşmeleri düzenliyorlar ancak tüm bu fırsatlarla rağmen yine de birbirleri ile karşı karşıya gelmek, iş görüşmelerini yüzyüze yapma ihtiyacındalar. Nasıl ki internet çıktıktan sonra dergi ve gazeteler satılmaz görüşü yanlış çıktı. İnsanlar hala kitabı ellerine alıp dokunmak istiyorlar. Aynı şekilde yüzyüze iletişimin önemi de halen devam ediyor. İş adamları bu nedenle sık sık uçmak ve gittikleri yerlerde konaklamak durumundalar. Hatta belli dönemlerde oralarda yaşamak zorundalar. Bu tarz bir yaşam tarzının yaygınlaşması şehirlerin havaalanı şehirlerine dönüşmesine neden oluyor.
Ben 1980’li yıllarda yüzyüze görüşmenin çok önemli olduğuna inanan biri olarak bir çok yere sabah gider akşam dönerdim. Vakit darlığından dolayı da görüşmelerimi de yurtiçinde ya da yurtdışında farketmez havaalanında yapardım. Yemeği orada yer, kahvemi içer işimi bitirdikten sonra dönerdim.
Uçakların mesafelerini yok etmesiyle havaalanlarının iş adamlarının yaşam alanlarına dönüşeceğime inanıyorum. Bunun yanında ülkemiz için özellikle altını çekmek istediğim nokta altyapı sorunu. Ticaretin akışkanlığını sağlamak için altyapıların gelişmesi lazım. Son dönemdeki İstanbul’un finans merkezi olmasına dair projeye baktığımızda da sadece olsun demekle olmuyor. İnsanların mobiletisi için İstanbul Havalimanı bölgesindeki trafik sorunun çözülememesi ve yaşanan gecikmeler gelişme adına atılacak her adımı boşa çıkartacaktır.
” Konu yeni olmakla birlikte ulaşılmak istenen temel amaç son derece kısıtlı olan üretim faktörlerinin en etkin şekilde kullanılması.”
Her ne kadar ülkemizde aerocity kavramı yeni yeni gündeme geliyor olmasına karşın dünyadaki ilk uygulamaları 2000 yılı başlarına tekabül etmekte. Konu yeni olmakla birlikte ulaşılmak istenen temel amaç son derece kısıtlı olan arsa, zaman, para vb. üretim faktörlerinin en etkin şekilde kullanılması. Sınırlı kaynakların verimli kullanılmasını sağlayacak olan gerçekçi öngörülere dayalı planlama ile konfor ortamı içerisinde bilginin edinilmesi ve birbiriyle ilintili hizmetlerin temini daha sağlıklı olacak.
Planlı gelişmeyi sağlayacak şekilde oluşturulacak olan konfor ortamı içerisinde bilginin edinilmesinde ya da hizmetin temininde etkin olarak kullanılması.
Kuşkusuz ki doğru öngörülerle ihtiyaçların tespiti ve her şeyde olduğu gibi planlı olarak çözüme kavuşturulmaya çalışılması ülkemizde de son dönemlerde önemsenen bir olgu. Her alanda olduğu gibi şehirleşmede de insan ihtiyaçları doğrultusunda konfor ve ferah bir ortamda yaşam ve iş dünyası oluşturmada Aerocity -Airport city kavramı üzerinde tartışılması ve doğru prensiplerin belirlenmesi büyük önem arz ediyor. Kavram üzerine yapılacak olan tartışmalarda planlı şehirleşmenin ve gayrimenkul yatırımlarının sürdürülebilirlilik temelinde irdelenmesinin de ayrı bir önemi olduğu göz önüne alınmalı. Bu anlam da panel düzenleyerek konunun ülkemiz içinde gündeme gelmesini sağlayan Arkitera Mimarlık Merkezi’ne teşekkür ederiz.
Kaynaklar:
* Türkiye’den Aerocity Projesi ve Sabiha Gökçen Havalimanı başlıklı bölümün kaynağı: Neslihan Can