Bodrum’un Beton Yüzü

Mavi cennet Bodrum Yarımadası artık inşaat sektörünün arsız şantiyesi konumunda. Niteliksiz yapılaşma yarımadanın tüm belelerini kanser gibi sarıp bitirdi. Kimliğinden uzaklaşan bölgede tarım ve orman arazileri de imara açıldığı için sel riski artttı.

“Yokuş başına geldiğinde Bodrum’u göreceksin. Sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin. Senden öncekiler de böyleydiler. Akıllarını hep Bodrum’da bırakıp gittiler” diye seslenen Halikarnas Balıkçısı bugünün Bodrum’una yine aşık olur muydu acaba?

Bir zamanların mavi cenneti Bodrum Yarımadası son yıllarda inşaat sektörünün arsız şantiyesi haline geldi. Niteliksiz yapılaşma artık Yarımada’nın tüm beldelerini kanser gibi sarıp bitiriyor. Bodrum kimliğinden uzak, tarihi dokuyu hiçe sayan denetimsiz mimari yapılar Mavi Bodrum algısını betona gömüyor.

İmarlı arazilerin tükendiği Bodrum’da potansiyel inşaat alanları artık kamuya ait alanlar, meralar, zeytinlikler, ormanlar, ve hazine arazileri. Bu nedenle rant peşinde olan turizm yatırımcıları buralara gözünü dikmiş durumda. Deniz kıyısından başlayıp yamaçları aşan konut çöplüğü; Bodrum’da çöp sorunu, su ve arıtma gibi altyapı sorunlarını da katlayarak beraberinde getiriyor.

“Bodrum’un Ekolojik Sorunları” konulu panel için Muğla Barosu’nun davetlisi olarak Bodrum’da bulunan Prof. Dr. Doğan Kantarcı Yarımada’nın yerleşim yoğunluğuna dikkat çekerek tarım arazilerinin, orman alanlarının imara açılmasının bölgede sel felaketi riskini artırdığını söyledi. Son yıllarda Bodrum’da yaşanan su baskınlarını hatırlatan Kantarcı, “Yoğun yapılaşma ne tarım ne de orman arazisi dinliyor Yarımada’da tarıma uygun 7 bin hektar arazi işlenmiyor. Toprak işlenmediği için sel oluyor” diye konuştu. Bodrum Yarımadası’nda aşırı yapılaşma ve nüfus yoğunluğu nedeniyle su kaynaklarının sınırlarına gelindiğini de ifade eden Prof. Dr. Doğan Kantarcı “Bodrum Yarımadası’na su Mumcular Barajı’ndan ve Geyik Barajı’ndan gelmektedir. Mumcular Barajı’nın asıl görevi Karaova’daki sulu tarım alanlarına su vermektedir. Geyik Barajı Yeniköy Termik Santralı’nın soğutma suyu ihtiyacını karşılamak için yapılmıştır. Geyik Barajı’nın suyunun Bodrum’a verilmesi Yeniköy Termik Santralına olumsuz etkiler yapacaktır. Plansız yapılaşma ve nüfus yoğunluğu Bodrum Yarımadası’nda su kaynaklarını tükenme noktasına getirmiştir. Tuzlu deniz suyunun yeraltı suyuna karışmaya başlaması bu denge bozukluğunu işaret etmektedir” dedi.

“Hepimiz hep beraber bu işte suçluyuz”

Uzun yıllardır Bodrum’da yaşayan ve mesleği nedeniyle Bodrum’un betonlaşmasına tanıklık eden mimarlardan Ergun Mutluay, taş veya beyaz sıvanın ve bazı cephe ölçülerinin zorunlu olduğu Bodrum mimarisinden nasıl uzaklaşıldığını şöyle anlatıyor: “Eskiden Bodrum’da binaların taş veya beyaz sıvalı olması zorunluydu. Ben şu anda size plastik kaplı, cam kaplı veya çeşitli yapay malzemelerle kaplanmış farklı renklerde binalar gösterebilirim. Bunları Bodrum’da tatil yapan üst düzey yöneticiler de, belediye başkanları da görüyor. Demek ki bu konuda da imar planı göçmüş durumda. Yarımada’da 11 belediye var. 11 belediyede birbirlerinden çok az farklı da olsa imar konusunda aynı kurallar geçerli, ama bütün belediyelerin kendi yorumları, uygulamaları farklı. İstediğiniz kuralları koyun, mal sahibi ‘acaba bunun yanına 2 metrekare daha ekleyebilir miyim’ davasında. Hiç kimse sütten çıkmış ak kaşık değil. Hepimiz hep beraber bu işte suçluyuz. Savcısı da suçlu, belediyesi de suçlu, mal sahibi de suçlu, mimarı da suçlu, mühendisi de suçlu, haritacısı da suçlu. ‘Şuraya 2 metrekare daha nasıl ekleyebilirim’ anlayışı değişmedikçe, yönetimlerin her seçim öncesi bunlara göz yumma alışkanlığı değişmediği sürece bu bina modeli hep genişlemeye, yeşili tamamen kaybettirmeye mahkum.”

Plancıların bölgedeki gelişmeleri doğru algılayamadığını ve değerlendiremediğini belirten Mutluay, “Her yapılan imar planında ‘buradan daha ne kadar yer çıkarabilirim’in planını yapıyor plancılar. Bir çözüm getirmiyor. Onu bir problem olarak algılayamıyor. Hiçbir plancı burada 20 sene sonra ne olacak diye düzgün bir tahminde bulunamıyor. Bütün bu gelişmeleri değerlendirmeleri yapmaktan plancılarımız aciz. Bölge planlaması, şehir planlaması yapan arkadaşlarımız maalesef bu işin ileri teknolojisinden, ileri bilgilerinden ne yazık ki çok uzak. Örneğin merkezle beldeler arasındaki yolların iki tarafı işyeri dolmaya başladı. Bu şehircilik adına yapılacak en kötü gelişme. Buna hiçbir belediyenin kesinlikle izin vermemesi gerekiyor. Bir tek Konacık Belediyesi’nin Sanayi sitesini bir cep olarak kenara çıkartması ve orada geliştirmesi iyi bir örnek. Onun dışında bütün yol kenarlarının iki tarafında bir sürü alışveriş merkezinin yapılması son derece hatalı” dedi.

“Bodrum’da her şeyin merkezinde rant var”

İlke kararı ile birdenbire doğal sit olarak belirlenen arazilerin el değiştirdikten sonra yine aniden sit olmaktan çıkarılmasına da dikkat çeken Mutluay, “Bodrum’da neredeyse her şeyin merkezinde rant var. Nerede ne kadar sit alanı varsa alınıp sonra sit derecesi birdenbire aşağı çekilip imara açılan çok yer var. Bunlar Bodrum’da hep olan şeyler. Bunu durdurmak için çok dirayetli sağlam yönetim lazım. Öyle birisi de yok. Başbakan kendisi verdi yüzlerce dönümlük yeri sadece Yalıkavak’ta. 1/5000 ve 1/1000’lik planın altında başbakan ve 4 de bakanın imzası oluyorsa; 1/1000’lik planın nasıl dağıtılacağı üzerine en başa kendisi imza ataraktan karar veriyorsa; 1/1000’e düştüyse en tepedeki adamın karar verme mekanizması; olacak iş değil. Bu ölçekte ilgilenmeye başladıysa bir başbakan, bu işte bir yanlışlık var demektir” diye konuştu.

Bodrum Yurttaş İnisiyatifi Sözcüsü Ayhan Karahan ise; özelleştirilerek peşkeş çekilen alanların kamuya ait olduğunu, bu konuda verdikleri hukuk mücadelesini kazanmalarına karşın iktidarın ‘Bodrum oyunu’nu şöyle anlatıyor: Biz bunların ciddi bir bölümünü hukuktan geriye çevirmiştik ve lehimize karar veren mahkemeler söz konusu uygulamaların kamu çıkarına aykırı olduğu için iptalini gerçekleştirmişti. Şimdi iktidar arkadan iş çevirerek bu kamusal alanları eğitim, sağlık, sosyal tesis gibi cilalı imar isimlendirmeleriyle sanki kamu çıkarına kullanılacakmış imajı yaratıyor. Sağlık turizmi adı altında 300-400 metrekarelik villalar TOKİ’ye yaptırılıp sözüm ona sağlık sorunu olan yabancı müşterilere mülk satışı gerçekleştirilmek isteniyor. Şu anda Bodrum’da en küçüğü 150 dönüm olmak üzere; Kissebükü, Güvercinlik, Gündoğan ve Yalıkavak gibi bölgelerde sağlık turizmi adı altında orman ve hazine arazileri imara açılmıştır. Bin küsur kişiye bir doktorun düştüğü ülkemizde AKP’nin bir anda sağlık alanlarını ve sağlık turizmini önemsemesini kuşkuyla ve kaygıyla karşılıyoruz. Bu uygulamanın demokratik hiçbir tarafı yoktur. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda TOKİ ile kararlar alınıp yerel yönetimlere hiçbir şey sorulmaksızın sadece üst yazıyla bilgi verilmektedir. Bodrum için uygulamaya konulan imar planı değil idam fermanıdır. Yalıkavak’ta yaklaşık 507 dönümlük denize sıfır hazineye ait arazinin başbakan ve 4 bakan imzasıyla özelleştirilmesi de bir başka ibret vesikasıdır. Bu özelleştirmenin biçimi ve içeriği adeta mini bir Bakanlar Kurulu kararı gibidir. Bir de yapmış oldukları imar uygulamasında sözkonusu araziyi turistik tesis alanı, yat limanı alanı, ikinci konut yerleşme alanı, sağlık tesisi alanı olarak planda tanımlamışlar. Yetmedi; bir de ‘dini tesis alanı’ belirlemişler” Bodrumdaki sivil toplum örgütleri ve meslek kuruluşlarının, iktidarın Bodrum’a yönelik imar saldırısına karşı birlikte hareket etme kararı aldıklarını da sözlerine ekleyen Karahan, “Bu durumda bizlere ‘#direnBodrum’ demek düşüyor” diye konuştu.

Çevreci aktivist Ayhan Eyikoçak da Bodrum’da yaşayan bir yurttaş olarak imar ile ilgili alınan kararların bölgeyi her anlamda tahrip ettiğini ifade ederek şunları söyledi: “Birbirinin ardı sıra yapılan tatil köyleri, siteler yüzünden güzelim koylar beton yığınlarıyla doluyor. Yapılan kaçak iskeleler, doldurulan kıyılar geri dönüşü mümkün olmayan zararlar veriyor. İnşaat sektörünün hammaddesi taş ve kum çıkarılmak için Bodrum’un arka yüzünde tam bir doğa katliamı yaşanıyor. Yerel halkın denize girmek için alanı kalmadı. En az 30 – 40 km yol gitmek gerekiyor. Özel aracınız ve benzin paranız varsa tabii. Bu yüzden denize giremiyoruz. Torba Kaynar bölgesindeki halka ait mesire yerlerinin bile yangın tehlikesine karşı korunmak bahanesiyle önce halka kapatılıp sonra da kocaman bir tesis yapıldığına tanık oluyoruz. Küçücük adalara dev tatil köyleri modası da başladı son yıllarda.. Doğa mirası koyların en güzel noktalarına çirkin betonlar yığılarak tüm güzellikler yok ediliyor. Bu gidiş Bodrum’un sonunu getirir.”

Bir zamanlar Ege’nin en eşsiz ve bakir koylarına ev sahipliği yapan mavi yolculuklar kenti Bodrum, artık denizden bakıldığında; onu özel kılan kent kimliğini rant hırsına kaptırmış görünüyor.

Etiketler

Bir yanıt yazın