Hepimizin gördüğü ve bildiği üzere Türkiye'deki mevcut konut stoku ve yerleşimlerin önemli bir bölümü ömürlerini doldurmuş durumda.
Sağlıksız, plansız, yaşanamaz ve de en önemlisi deprem gerçeği karşısında riskli yerleşim alanlarına ve binalara sahibiz. Ve bunların dönüşmesi şart. Fakat Türkiye’de kentsel dönüşüm konusunda traji-komik durumlar yaşanıyor.
Başbakan, bu işi de kendi tekelinde yapmak istiyor. Memlekete barış gelecekse ben getiririm, kentsel dönüşüm yapılacaksa benim kontrolümde yapılır zihniyeti her alana yayılmış durumda. Bu nedenle her şey merkeziyetçi bir anlayışla düzenleniyor. Herşeyi kendisi yapmak isterken kendi yaptığı yanlışı da üstlenmek istemiyor.
Misal, Başbakan, Bursa ilinde yapılan Doğanbey kentsel dönüşümünü işaret ederek; “Çevre Bakanıma sesleniyorum: Buralarda yapacağımız binalar kibrit kutusu gibi binalar olmayacak. Osmanlı – Selçuklu mimarisiyle olacak. Zemin artı 5 katı geçmeyecek. Öyle gökdelenler falan istemiyoruz” diyor. (Yaşam standartlarımız belirleniyor, 3 çocuk, 5 katlı bina vs.)
“Öyle gökdelenler istemiyoruz” dediği yer Doğanbey TOKİ kentsel dönüşüm alanı. Bursa Doğanbey’deki konut üretimini yapan kurum TOKİ. Ve TOKİ direkt Başbakanlığa bağlıdır. Yani Başbakan’ın istemediği o gökdelenleri diken kurum, aynı Başbakanlığa bağlı Toplu Konut İdaresi’dir.
Şimdi Bursalılar haklı olarak soruyorlar. O zaman şu an Bursa’nın en önemli Osmanlı mahallesine dikilen bu garabet gökdelenleri kim dikti? Kim karar verdi? Nasıl bu yapılar inşa oldu? Doğanbey halkı nasıl mağdur oldu?
Suçun sahibi yok…
Başbakan, Yıldırım’daki kentsel dönüşüm bölgesinden bunları konuşuyor. Memleketin her yanında konut stoku çürümüş, deprem riski altında her an ölüm bekler halinde ama ne kamu yönetimi ne de kentler dönüşebilmiş durumda değil. Elde ise başarısız kentsel dönüşüm örnekleri ve mağdur olmuş halklarımız var.
Koskoca Bursa’da Yıldırım ilçesinde, Mevlana mahallesinde bir dönüşüm yapılmaya çalışıyor. Bu dönüşümün de nasıl olacağı belli değil. Diğer mahallelerin sürece dahil olup olmayacağı ise hiç belli değil. Belki onların dahil olması için de Başbakan’ın kefilliği gerekir. Böyle bir kentsel dönüşüm anlayışı olamaz.
Yıldırım İlçesinin neredeyse tamamının kentsel dönüşüm yaşaması gerekir. Sadece Yıldırım ilçesi değil Osmangazi ve hatta Nilüfer ilçesinin de bazı bölgelerinde kentsel dönüşüm süreçlerine ihtiyaç vardır. Bunlar merkez ilçeler olup Gemlik ve Mudanya gibi ilçelerde ise ihtiyaç zaten elzemdir, buralarda durum daha da fenadır.
Özetle bütün Bursa kentinin yerleşim alanlarının sağlıklı, yaşanabilir ve sürdürülebilir anlayışla yenilenmesi gerekir. Ama şu andaki mevzuat ve yapılanma, bu dönüşüm süreçlerini gerçekleştirebilecek güçte değildir. AKP hükümeti tepeden inmeci çıkardığı yasalarla, emrivaki yaparak zorla yurttaşlara kentsel dönüşüm dayatması yaparak rantsal dönüşüme neden olmaktadır.
Bir kez olsun mahallelere gidip, insanların nasıl bir yerleşim istedikleri, nasıl bir konut istedikleri sorulmuş mudur? Kendi bildikleri, kendi çizdikleri planları ve tasarımları halka dayatmaktalar. Bu sürecin kabul edilir bir yanı yok. Zorla kentsel dönüşüm olmaz.
Yapılması gerekenler bellidir. Yerel yönetimler güçlendirilerek, insan ve doğa merkezli, yurttaş katılımıyla yapılacak eşit ve adil dönüşüm süreçleri inşa edilmelidir.
Kentsel dönüşüme değil ama zorla, emrivakilerle, tepeden inme ve kapalı kapılar ardında yapılan planlama ve tasarım süreçlerine karşıyız.