Karşı sanat galerisinin kurucusu Feyyaz Yaman, bir süredir Gezi sonrası sanatı ve siyaseti tartışmak üzere forumlar düzenliyor.
Komet, Zeynep Sayın, Nazan Azeri, Nur Atabiş gibi isimlerin katıldığı forumlar, kamusallığı tartışmaya açıyor. Kentselliği kamusal alan olarak tarif ederek sanatın hızla beyaz küpten uzaklaşmasını savunuyor. Oluşum, aynı zamanda bienal sırasında bir seri etkinlik yapmayı düşünüyor. Ne yapacakları henüz belirsiz. Komet’in önerisi bir Karagöz ve Hacivat gösterisi. Bir diğeri merkez dışı mahallelerde duvar resimleri yapmak… Bir seferinde grevdeki tekstil işçileri de katılmış. Armutlu’dan da gruba onlarla birlikte bir seri etkinlik düzenlemeleri için çağrı gelmiş. Forumlar, somut etkinlikler düzenlemenin yanı sıra felsefi bir şekilde Gezi ruhunun gelenekteki köklerini araştırıyor. Zeynep Sayın’ın öncülüğünde gerçekleşen bu çalışma, ağaç imgesinin dününü bugününü ele alırken direnişin Orta Asya ve Heterodoks İslam’daki izini sürüyor. Gezi’de hortladığı düşünülen bu felsefe ve estetiğin detaylarını önümüzdeki günlerde yazacağım…
Evet, Antrepo no:5 açılacak. Onu Beyoğlu’nda yer alacak Koç Çağdaş Sanat Müzesi takip edecek. Tasarımı için Sör Nicholas Grimshaw’da karar kılınmış. Grimshaw mimarlık, en son adından Miami Bilim müzesiyle konuştursa da herkes onu Waterloo Eurostar terminaliyle tanıyor. Grimshaw, fazla stilize binalara karşı bir mimarlığın modern ve güvenilir bir sesi. Fazla stilize ve içinde yer aldığı bağlamla ilişki kurmayan tasarımların zamanın sınavından geçemeyeceğini düşünüyor ve böylesi bir mimarlığı “duvarkağıdı mimarlık” olarak tanımlıyor. Suna ve İnan Kıraç Vakfı Tepebaşı’ndaki müze girişiminde seçimini Frank O. Gehry’den kullanmıştı. Ama proje gerçekleşmemişti. İkili iyi arkadaş. Grimshaw’a göre Gehry bir heykeltıraş: “O bir üç boyutlu düşünürdür. Bir heykel yapar. Bu heykel kendi ayakları üzerinde durur. Kendi hakları için ayağa kalkar ve etrafındakilere hiç aldırmaz.” Gehry’nin Sör Nicholas’a şunu da dediğini ekleyeyim: “Sevgili Nick, bilirsin detaylar umurumda olmaz.” Sir Nicholas da popüler bir bina ortaya çıkarır mı? Kesinlikle. Bir de kesinleşen bir bilgi: Binanın malzeme anlayışı, geleneksel Osmanlı mimarisinin mozaik formlarından esinlenecekmiş.
Müdavimleri olarak hiçbirimiz Ara kafenin masaları yerinde dururken Urban kafeninkilerin kaldırılmasına bir anlam verememiştik. Üstelik burası işlek bir caddenin üzerinde de değildi. Dergahta hala masalara izin yok. O yüzden herkes ayakta… Peki Gezi deneyimi nasıl geçti? Mekanın sahibine sordum. Biraz şaşkındı. Direniş sonrası Beyoğlu’ndaki kafelerin dolup taşacağını, her zaman sanat üzerine yapılan tartışmaların yerini siyasi tartışmaların alacağını düşünüyordu. Oysa öyle olmamıştı. İnsanlar çekilmişti. Bu yüzden çoğu kafe ve bar kepenkleri indirmişti. Tükel, Toma’lı, palalı, gazlı günlere rağmen insanları her zaman gittikleri kafelere sahip çıkma çağrısında bulunuyor. Bütün Beyoğlu kafe esnafı adına insanların her zaman gittikleri kafelerde her zaman gittikleri saatte oturarak direnmeleri gerektiğini de. Bunun da başka bir şekilde özgürlüğüne sahip çıkmak olduğunu ifade ediyor. “Hayat devam etmeli” diyor. Çok haklı. Kafelerimiz ve parklarımız giderse hayatımızdan, geriye neyimiz kalır ki kentten?