14 Mayıs 2013 akşamı YEM'de Annemin İşi Benim Geleceğim: Borusan Neşe Fabrikası Organize Sanayi Bölgelerinde Kreş ve Gündüz Bakımevi Ulusal Mimari Proje Yarışması Kolokyumu ve Ödül Töreni düzenlendi.
Kolokyuma jüri üyelerinden Murat Uluğ, Sinan Omacan, Hakkı Önel, Hikmet Sivri Gökmen, Burçin Cem Arabacıoğlu ve Ömer Selçuk Baz katıldı.
Hakkı Önel kolokyumu açtı ve yarışma hakkında bilgi verdi:
Ve sözü diğer jüri üyelerine verdi. Murat Uluğ katılımcıların soru ve yorumlarına daha fazla zaman ayırmak istediğini söylerken Sinan Omacan katılımın çok fazla olduğuna ve eleme yaparken jürinin çok zorlandığına değindi. Hikmet Sivri Gökmen Borusan’a teşekkürlerini sundu. Burçin Cem Arabacıoğlu bu tür bir konuya ait ilk kez yarışma açıldığını anlattı ve katılımcılara teşekkür etti. Son olarak Ömer Selçuk Baz, soru ve yorumları merak ettiğini belirtti.
Jüri bu yarışmanın yayına dönüştürüleceğini müjdeledi.
Mehmet Zafer Akdemir kolokyumu yönetmek için sahneye davet edildi ve hemen sonra izleyicilerden soru ve yorumları alınmaya başlandı.
İlk soru Boğaçhan Dündaralp’ten geldi. Kendi ekibinin yarışma sürecini değerlendirdi. Yarışma eğer 2 aşamalı olsaydı, çoğu fikrin içinin daha fazla doldurabileceğini söyledi ve bu konuda jürinin yorumunu sordu.
Murat Uluğ sözü alarak bu yarışmanın amacının bir model tasarlamak olduğunu, ancak katılımcıların çoğunun yere dayalı araştırmalar yaptığını söyledi. Ortaya çıkacak sonucun aynı zamanda da bir tip proje olması gerektiğine değinen Uluğ bunun yeni bir deneyim ve mimarlık için bir fırsat olduğunu kaydetti. Tasarımların hemen hepsinde bir sonuç üretildiğini belirten jüri üyesi projenin bir kreş haline gelmesinin ve bir model yaratılmasının birbirinden ayrı süreçler olduğunu anlattı.
Sinan Omacan ise bu yarışmanın içeriğinin çok katmanlı bir problem olduğunu ve kendisinin Uluğ’un düşüncesine uzak olduğunu belirtti. Sonuçta ortaya çıkan mekanların 0-6 yaş arasındaki çocukların mekan algısını nasıl etkileyeceğiyle ilgilendiklerini söyledi.
Zafer Akdemir özellikle eğitim yapılarının tipleşmesinden yana olmadığını belirtti ve projeleri incelediğinde yere özgü çözümlerle karşılaştığını anlattı.
Ömer Selçuk Baz tanımlanan problemin oldukça çetin olduğunu ve hatta tüm şartların hepsini birden karşılayabilmesinin imkansız bir duruma dönüşeceğini söyledi. Yarışmanın en zor kısmının model üretmek olduğunu açıklarken yetişkin dünyasına ait çok fazla ezbere yapılmış önerilerin olduğunun altını çizdi. OSB arazilerinin düzlendiğini ve sadece bu yüzden bile kendi kriterleriyle uyuşmayan bir jüriyle karşı karşıya olduğumuzu anlatarak arsanın yerinin belirtilmemiş olmasının daha olumlu olacağını dile getirdi.
Burçin Cem Arabacıoğlu jüri üyelerinin farklı yaklaşımları olduğunu ve bu durumun da zengin bir bakış açısı sağladığını ekledi.
Hakkı Önel jürinin kendi içinde yarışmanın 2 aşamalı olması gerekliliğini tartıştığını, ancak zamanın dar olduğunu söyledi. Yarışmadan elde edilen projelerin hemen hayata geçirilmesi istenmiş, hatta temel atma töreni için 19 Mayıs 2013 tarihi verilmiş.
İzleyiciler arasından Mehmet Şenol şartnamelerin kanun olduğunu ve 1/200 ölçekte çizilen bir projenin yarışmanın galibi olduğunu anlattı. Jürinin böyle bir hakkı olup olmadığını sorarken bir ikileme dikkat çekti. Yarışmanın soru-cevap sürecinde aranan ilk kriterin yere ait olması olduğunu ancak jüri değerlendirmesinde ise model oluşturma özelliğiyle bunun yer değiştirdiğinden şikayetçi oldu. Yıllarca Almanya’da yaşadığını ve yurtdışındaki yönetmeliklere uyum sağlamayan bir şartname hazırlandığını ileri sürdü.
Hakkı Önel katılımcıların önerileri arasında yalın mimari ve inşaat konusunda iyi örnekler olduğunu söyledi. Yarışmada ilk olarak model ve esnek mekanlar yaratılmasının istendiğini ve bunun Adıyaman’a uyarlanması gerektiğini anlattı. Ölçekle ilgili hem esnek bir konsept hem de sistem detayı istendiğini ve bu modelin yere göre nasıl değişiklik göstermesi gerektiğinin önemine değindi. Jürinin ölçeğe önem vermediğini vurguladı.
Ömer Selçuk Baz bir yarışmada bazı istenenlerin olduğunu ve bunu yapmayan katılımcıların elendiğini ancak bu yarışmada böyle bir durumun söz konusu olmadığını belirtti. Fikirlerin standart ve kurallardan daha önemli olduğunu ve yaratıcılığın hepsinin de üstünde olması gerektiğini söyledi.
İzleyiciler içinden söz alan Suat Güneşçioğlu, jürinin açıklamalarının hafif kaldığını söyleyerek soru ve cevaplarda yer alan 40. soru ve cevabını okudu:
“40. Soru: Öncelikle, jüriye şartname bedeli istenmediği ve kargo ile teslim kolaylığı getirdiği için teşekkürlerimi sunarım. Odamızın, 1979 yılında yayınlanmış Yarışmalar Kılavuzu’nda “Şartnamelerde projelerin sunuş biçimi saptanırken bunun yarışmacılara zaman ve maliyet açısından getireceği yükün göz önünde tutulması gerekir. Yarışmaların amacına ulaşılabilmesi, en yaygın katılımın sağlanması ve mesleğin gelişebilmesi için jüri yarışma konusunun özelliğine göre en az zaman alacak, en ekonomik, en yalın sunuş tekniğini ve ölçeğini saptayarak şartnamede belirtecektir. Maket ve benzeri pahalı sunuş öğelerini istenmesinden kaçınılabilir” denmektedir.
Bu yarışmaya, 200 ün üstünde proje gelecektir, bu 200X4=800 pafta (en az) demektir. Jürinin, 3 günde “18-20 Nisan” bu kadar paftayı incelemesi olası değildir! Önerim;
a) 1/100 yerine 1/200 projelerin,
b) 1/20 sistem detayı yerine 1/50 Grup odasının plan-kesit olarak,
c) 1/200 yerine 1/500 ölçekli maket istenmesi.
Bu şekilde, istenenler iki paftaya sığabilmektedir. Lütfen, şartnameye uyulacaktır yanıtı vermeden yarışmacı olduğunuzu düşünüp karar veriniz.
Cevap: Şartnamede pafta sayısı en fazla 4 olarak istenmektedir. Bu yarışmanın konusu ve içeriği açısından yarışmacılardan istenilen hususlar özenle saptanmış olup, yarışmacıların da şartname koşullarına özenle uyması beklenmektedir.”
Okuduklarının ardından Güneşçioğlu, jürinin söylediklerini yediğini belirtti. Çocuk psikolojisiyle ilgili bilgiyi uzman görüşlerine yer vererek yarışmacılara aktarılması gerektiğini sözlerine ekledi. Ayrıca OSB’de işçi çocuklarının kreşteki mimari ortamdan evlerine geri döndüklerinde kültür şoku yaşayacağını söyledi.
Sinan Omacan projenin hem OSB içinde yer alması hem de modelleşmesinin katılımcıların büyük bir kısmı tarafından kabul edildiğini ve model konusunun şartnamede açıkça belli olduğunu söyledi.
Murat Uluğ ise yarışmanın usülünün çok önemli ve bağlayıcı olduğunu, bunun da içerik tarafından sağlandığını açıkladı. Maket teslim etmeyen yarışmacıların da elenmediğini vurguladı. Kültür şokunu hemen her mekanda aynı derece yaşayabilecek çocuklar için mekan tasarlandığını örneklerle değerlendirdi. Bu yarışmada bir jüri üyesi olarak görev alsa bile hala yarışmacı tavrını sürdürmek zorunda hissettiğini anlattı.
Omacan yeniden sözü alarak bu yarışmanın sonucunda mimarlık dünyasının değil de çocukların kazanması gerektiğinin altını çizdi.
Burçin Cem Arabacıoğlu bu okulun çocuğun mimarlık vizyonuna katkısının olması gerektiğine değindi.
Ömer Selçuk Baz, Uluğ ile aynı fikirde olduğunu ve burada önemli olanın adalet duygusu olduğunu söyledi ve sordu:
“Tavır olarak bir yarışmacı diğerlerine göre avantajlı/dezavantajlı hale gelebilir mi?”
Hikmet Sivri Gökmen o yaştaki çocukların farklı deneyimleri yaşaması gerektiğine inandığını söyledi. Nitelikli mekanlarda bulununca hayatı boyunca bu niteliği arayacağını ve 1. Ödül’ü alan projede bunun olduğunu belirtti.
Yeniden söz alan Mehmet Şenol, “Şartnameye uyulmayacaksa neden var?” diyerek jüriye sitem etti.
Boğaçhan Dündaralp de yeniden söz aldı ve jüriden yanıt alamadığını söyledi ve sordu:
“Yarışmanın gerçeği ile işin kendi gerçekliği arasındaki mesafe ne?”
Uluğ bu sorulara tatmin edici bir yanıt veremeyeceğini ancak tartışılabileceğini belirtti. Jürinin kendi deneyimleri doğrultusunda bir öngörüde bulunduğunu ve bunun mimarlıktan çok bir danışmanlık meselesi olduğunu sözlerine ekledi. Jürinin meseleye nasıl bakıldığıyla ilgilendiğini söyledi. Neler olacağını merak ettiğini, bugüne dek sağlam projelerle çürük bir mimari elde ettiğimizi ve jürinin bu yüzden risk aldığını anlattı.
Omacan, bir modelin başka yerlerde de uygulanmasının öngörüldüğünü söyledi.
Meltem Alagöz kazanan projede arazi eğimlerinin kullanılmamış olduğunu ve bunun nedenini sordu.
Uluğ yapının topoğrafyayı iç değil ama dış mekanda kullandığını söyledi.
Zaman darlığı nedeniyle Ödül Töreni’ne geçildi. YEM’den Barış Onay ve Borusan Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bülent Demircioğlu konuşma yaptı.
3. Ödül
2. Ödül
1. Ödül
Sırasıyla Satın Alma, Mansiyon ve Ödüller sahiplerine verildi.
1 Yorum
maalesef jürinin yetersiz kaldığı ve hakim olmadığı bir yarışma. tüm katılımcılara geçmiş olsun.