Neredeyse herkes zamanın birinde yapmak istemiştir: Yaşadığı şehirde durakta beklerken, üzerinde hiç bilmediği uzak bir semtin adının yazılı olduğu otobüse atlayıp son durağa kadar gitmek ve orayı üç beş saatliğine keşfetmek.
10 yıl önce kurulan NarPhotos kolektifi bunu yapmış ama belli bir niyetle…
Üyeler bir gün kendi kendilerine tartışırken fark etmişler ki, hepsi neredeyse 20 yıldır İstanbul’da yaşıyor, ellerinde büyük de bir şehir fotoğrafları arşivi var ama hep bilindik imgeler…
Çok ayıp diyerek ve yaşadıkları şehri gerçekten görmeye karar vererek düşmüşler yola. Tam 6 kişi; Serra Akcan, Eren Aytuğ, Mehmet Kaçmaz, Tolga Sezgin, Saner Şen ve Kerem Uzel. 2012-2013 yılları arasında belirledikleri her yeni güne bir otobüs hattı seçerek başlamışlar; bir gün Ateştuğla-Eminönü mesela. Atlayıp gitmişler, bir günü orada geçirip kaybolmuşlar. Niyet, öncelikle orayı anlamak.
Kentin kenarlarına doğru çıktıkları bu yolculuklar onları İstanbul’un merkezinden çıkarıp görmedikleri, bilmedikleri ama aslında çoğunluğun yaşadığı başka merkezlere götürmüş. Ve görmüşler ki onların merkez sandığı semtler sadece gelip geçilen yerler. Kolektiften Mehmet Kaçmaz, deneyimlerini, “Bize sunulan küçük bir İstanbul parçası ve gerçeğin yüzde beşini ancak temsil ediyor. Biz aslında merkezi değil çevreyi merak ediyor ve İstanbul’un gerçekten ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk. Yani ilk başta odağımızda kentsel dönüşüm yoktu. Ama hep bina ve inşaatla karşılaştık. Sokakta insan bulamadık. Başımıza bir şey gelse yardım edecek biri bile yoktu, öyle tuhaf bir durum. Büyük bir inşaat kompleksinde gezer gibiydik. Sonuçta bütün yollar kentsel dönüşüme çıktı.” cümleleriyle özetliyor.
İstanbul’un çevre semtlerinde ne türden bir manzara olduğunu araştıran bu deneyim; izleyiciye bir sergi ve bir kitapla ulaştı. ‘Milyonluk Manzara’ isimli sergi geçtiğimiz cuma akşamı Tophane’deki Tütün Deposu’nda açılırken, ilhamını fotoğraflardan alan ‘Milyonluk Manzara–Kentsel Dönüşümün Resimleri’ başlıklı kitap yine geçtiğimiz günlerde İletişim Yayınları’ndan çıktı. Tanıl Bora’nın ‘kentsel dönüşümün telmihi’ olarak tanımladığı kitapta fotoğraflara; politik denemeler ve gazetecilik gözlemleri yanı sıra edebiyat eşlik ediyor.
Serginin açılışı öncesinde Tütün Depo-su’nda, kolektiften Mehmet Kaçmaz ve Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Ezgi Bakçay’ın katıldığı küçük bir söyleşi gerçekleşti ve ortaya bir dolu dosdoğru tespit çıktı. Bir kere şimdiye kadar kentsel dönüşüm fotoğrafları gibi değildi karşımızdakiler. Kentsel dönüşüm fotoğraflarında kullanılan o mağduriyet dilinden çok uzak bir dilde konuşuyorlardı. Kimse “buralar hep dutluktu” gibi melankolik laflar etmiyordu. İyi ki de… Çünkü Ezgi Bakçay’a göre, o mağdur dil bizi politik olarak etkilemediği gibi yeni bir algı ve bilgi deneyimi de koymuyordu önümüze. Bir başka tespit, burası neresi sorusunun karşılığının olmayışıydı. Kaçmaz’ın “Bizi buraya helikopterden bıraksalar nerede olduğumuzu sanırdık acaba?” sorusunun cevabını Bakçay verdi: “Herhangi bir yer, yok yer… Dünyanın herhangi bir yerinde ranta dayalı kentleşme modelinin sonucu olan bir fiziki mekân.”
Ve belki de en önemli soru: “Bundan önce burada ne olmuştu?” Cevabı herkes biliyor; yıkım ve göç. Açıklaması da yine kolektif: “İnşaat sektörü boş araziye ihtiyaç duyuyor. O yoksa ya da kalmadıysa da yoksullar var. Yoksulluk zaten çözülmesi değil, göz önünden kaldırılması gereken bir durum. O zaman boşaltalım. Bunun da en kolayı, korkuyla yapalım. Suç yuvası korkusu ve güvenlik ya da doğal felaket beklentisi ve güvenlik. Bahanenin dönüm noktası 1999 depremi. Herkes evinden çıkıp yeni ve güvenli bir eve geçsin ve tabii borçlansın. Güçsüzleşsin, bağımlı olsun, tahakküm altına girsin. Sonra da toplu depresyon gelsin…” Yine de… Bir kesim için işgal olan kentsel dönüşüm bir kesim için de fırsat kapısı. Haydar Ergülen’in özetiyle ‘Tebdil-i mekânda iktidar vardır’.
Sonuç olarak dikkat etmemiz gereken birkaç şey var. Birincisi, Haziran 2011’de kurulan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na göre önümüzdeki yirmi yıl içinde Türkiye’nin hemen hemen yarısının yıkılıp yeniden yapılacağı. İkincisi, kentlerin elbette ki değişeceği ama o kentte yaşayan herkesin –kravat taksın ya da takmasın- fikrinin alınması gerektiği ve üçüncüsü, dönüştürülmüş arazilerin satış ilanını gazetelerde görüp numarayı çevirecek olduğumuzda orada daha önce neler yaşandığı. Ayrıntılı bir görüş için Tütün Deposu’ndaki ‘Milyonluk Manzara’ isimli sergiyi 30 Temmuz’a dek ziyaret edebilirsiniz.
‘Milyonluk Manzara– Kentsel Dönüşümün Resimleri’isimli kitapta NarPhotos kolektifinden Serra Akcan, Eren Aytuğ, Mehmet Kaçmaz, Tolga Sezgin, Saner Şen ve Kerem Uzel’in fotoğraflarına Semih Akşeker, Cihan Aktaş, Hakan Bıçakçı, İhsan Bilgin, Tanıl Bora, Gaye Boralıoğlu, Funda Şenol Cantek, Haydar Ergülen, Alev Erkilet, Özgür Sevgi Göral, Pınar Öğünç, Mine Söğüt, Jean-François Pérouse, Özcan Yurdalan ve Turgut Yüksel’in yazıları eşlik ediyor.