Çin'deki iktisadi büyümenin önümüzdeki birkaç yıl içerisinde durma noktasına geleceğinden çok az insan şüphe duymakta.
Pek çokları geçtiğimiz otuz yılda görülen çift haneli büyümenin ciddi bir biçimde azalacağını düşünüyor. Başkan Wen Jiabao, Millet Meclisi’nde Pazar günü yaptığı açılış konuşmasında 2013 hedefinin yüzde 7,5 olduğunu belirtti. Bununla birlikte, Çin’in gayrisafi yurtiçi hasılasının Amerika’nın GSYH’nı geçebileceği 2030’lu yıllar asıl kaygıyı oluşturmakta. Birçokları Çin ekonomisinin 1980’ler Japonyası’na benzer bir durgunluk dönemine gireceğine inanıyor.
Çinli liderler uzun erimli düşünmeyi seviyorlar. Bu nedenle, önümüzdeki 10 yıl içerisinde 400 milyon insanın kentlere göçünü öngören 40 trilyon yuan (6.4 trilyon ABD doları) değerindeki kalkınma planı hazırlanırken bu konu da tartışıldı. Planlanan bu göçün hem kaynaklar hem de insan sayısı bakımından dünya tarihinde bir eşi yok. Göç, kaçınılmaz olarak toplumsal, iktisadi, kültürel ve siyasi açıdan ülkeyi çarpıcı bir biçimde dönüştürecek ve dünyanın geri kalanı üzerinde de muazzam bir etki yaratacak. Eğer başarılı olursa, 2020’lerdeki kalkınma için de hızlandırıcı bir etki oluşturacak. Ancak başarısız olursa, ABD’ye rakip boyutlarda bir ekonominin çöküşünün etkileri eşit derece küresel olacak ve büyük çaplı mali ve iktisadi krizler yaratabilir.
Bu muazzam kentleşme planı ağırlıklı olarak 2 milyondan az nüfusa sahip küçük ve orta büyüklükteki kentlerde gerçekleşecek. Önümüzdeki 10 yıllık dönemde, 40 trilyon yuanlık yatırım için arz edilen büyük krediler uzun vadede ülkenin iktisadi yapısını dönüştürecek. Planın orta vadedeki hedefi ise, yılın belli dönemlerinde ya da dönüşümlü olarak, kırda yaşayan 400 milyon insanın adım adım kentlere yerleştirilmesi ile ülkedeki kalkınmanın teşviki. Bu insanlar bazı yönleriyle Orta Çağı aratmayan kırsal bir hayattan, nerdeyse Blade Runner’ı andıran bilim-kurgu bir güncelliğin içine yerleşecekler.
Kalkınmış ülkelerde kente göç çifte bir meydan okuma. Programın boyutlarını düşünüldüğünde bir tarafta Çin’in tüm bu kaynakları yönetebilme kabiliyeti sorunsalı var. Diğer tarafta ise programın öngörülen hedefi ve Beijing’in bu hedefi kalkınmanın temeline yerleştirme isteği var. 10 veya 20 yıllık kalkınma planları Batı’da pek düşünülebilir bir şey değil. Çin’in böylesine uzun erimli planlar yapabiliyor olması, bir veya iki yıllık seçim döngülerine sıkışmış kısa erimli planlar yapan Amerika ve Avrupa ülkeleri ile rekabette avantaj sağlamakta. 40 trilyon yuanlık program ülkenin endüstriyel büyümesi ve iktisadi kalkınması için de bir devrim niteliğinde. Nitekim şu ana kadar bu gibi hedefler kamu kaynakları ile ödenek oluşturularak biraz ilkel bir biçimde gerçekleştirilmekteydi. Ancak belki de en önemli nokta bu işin insan unsuru. Ülkede kendilerine sağlık hizmeti ve çocukları için eğitim hizmeti sağlayacak kentlere yerleşme hakkına sahip olmayan 200 milyon mevsimlik göçmen yaşıyor.
Çin Halk Cumhuriyeti’nde önümüzdeki birkaç gün boyunca tartışılacak bu karmaşık yapısal dönüşüm, basit bir iktisadi girişim değil. Projenin babası sayılabilecek ve dönem sonu, 14 Mart’ta, ülkenin başbakanı olarak atanacak olan Li Keqiang, büyük bir sürpriz olmazsa önümüzdeki 10 yıl boyunca Çin’in iktisadi ve siyasi yönetimini üstlenecek.
Kalkınma planı, piyasaya yeni arz edilecek tahvillerin satışını içermeli. Bununla birlikte, geçen yıl ABD’de başlayan ekonomik krizin Çin’i etkilemesini engellemek için hükümetin çıkardığı 4 trilyon yunalık teşvik planı ile yerel yönetimlerin 2009’dan beri altına girdiği borçların geri ödeme planlarının yeniden düzenlenmesi sağlanmalı. Merkezi yönetimler, eyaletler ve kentlerin inisiyatifi ile yeni kredilere uygulanan kısıtlamaların hafifletilmesi zaman içerisinde kendi teşvik mekanizmalarını yarattı. Günümüzde yerel bütçeler üzerinde büyük bir yük oluşturan olan bu 4 trilyon yuanlık bu yeni bütçe, ülkenin çeşitli kısımlarında eşitsiz dağılan bir emlak balonu yaratmakta. Yeni tahvillerin, en azından bir kısmı, yurtdışında da satışa sunulmalı. Aslında hükümet yuanın döviz kurunun serbest bırakılmasını sağlayacak aşırı önlemler de hazırlamakta. Çin’in yurtdışı hesaplarında, yuan satın alıp elinde tutmayı düşünen yabancılara mali kaynak oluşturacak 1 milyon yuanı var.
Kalkınma planının tamamlanması beklenen 2015 ve ya 2020 yılına gelindiğinde bu süreç Beijing’in yuan döviz kurunu serbestleştirmesi için faydalı olacak ve ancak o zaman Çin’in GSYH Amerika’nınkini geçebilecek. Nüfusun %70’inin kentlerde yaşamaya başlamasına neden olacak bu göç dalgası yurtiçi tüketimi de etkin bir biçimde canlandıracak. Zaman içerisinde bu durum Çin’in ticaret fazlası problemini çözecek ve yurt dışı ithalatı için büyük bir pazar oluşturacak. Önümüzdeki 10 yılda bu kentleşme planı yalnızca ülkede büyümeyi teşvik etmekle kalmayacak aynı zamanda Çin’in küresel büyümedeki en büyük aktöre ve dünyanın iktisadi lokomotifine dönüşmesini sağlayacak.
Geniş tasarıların ötesinde, en büyük zorluk detaylarda. Bu büyük para yığını Çin’i zor sürdürülebilir yapılar ve düşük ekonomik performansa sahip bir altyapıya boğmak yerine etkin biçimde harcanmalı ve gerçek bir pazar yaratmalı. Kalkınma planının etkin yönetimi, muhtemelen geçmişte gördüğümüz üç basamaklı rakamlar düzeyinde olmasa da, 2030’lardaki hızlı büyüme için bir temel oluşturabilir. Buna karşın, yönetimsel hatalar ülkeyi rayından çıkarabilir.
Gelirin daha eşitlikçi bir biçimde dağıtılması ve herkesin daha adaletli kariyer ve sosyal gelişim olanaklarına erişiminin sağlanması bu projenin en büyük güçlüklerinden biri. Kentleşme dalgası yeni reformlar ile desteklenerek göçmen aileler için daha ucuz ve iyi eğitim olanakları sağlanabilir. Aynı zamanda milyonlarca insanı kırsal yaşama bağlayan ve kentlere göç ile gecekondu mahalleleri oluşmasını engelleyen eski yerleşim sisteminin de yenilenmesi gerekmekte. Çin yönetiminin bir başka sorunu ise genel toplumsal kontrol, protestoların yönetimi ve en nihayetinde siyasi istikrar. Ülkenin istikrarı açısından bakıldığında büyük kentlerdeki küçük gösteriler bile, küçük kentlerdeki büyük gösterilerden daha etkin. Büyük şehirlerde gerçekleştirilen her protestoyu kesmek veya kökünden kurutmak imkansız. Bu nedenle protestoların siyasi öneminin ortadan kaldırılması gerekiyor. Geleneksel olarak bu durum, siyasi dışavurum için yeni ve sağlam açılımlar getirilmesi ile sağlanır. Devrimsel olmayan muhalefet için kanallar oluşturabilecek bu açılımlar, göçün şehirlerde üreteceği büyük kentsel proletarya ile birlikte oluşacak toplumsal gerilimlere cevap olabilecektir. Bununla birlikte, kentleşme ve daha geniş çaplı bir refah sistemi ihtiyacı ile birlikte, büyüyen orta sınıfın üzerinde artan bir mali baskı oluşacak. Yine geleneksel olarak bu durumun çözümü vergi mükelleflerinin, ceplerinden çıkarıp verdikleri paraları harcayan hükümetler üzerinde çeşitli siyasi kontrol biçimleri oluşturmak. Şu eski atasözünü hatırlayalım; “temsil yoksa vergi vermek yok”.
Önümüzdeki yıllarda gerçekleşecek iktisadi ve sosyal sorunlar, hükümetin şimdiden ilan etmiş olduğu siyasi ve yönetimsel reformlara meydan okur bir hale gelebilir ve planlanandan daha etkili siyasi reformlar gerektirebilir. Çin’in önümüzdeki 10 yılda göğüs gereceği zorlukları şimdiden görmek mümkün: muhtemelen devletin daha az kontrol uygulamasını talep edecek, daha liberal ve daha demokratik toplumsal ve siyasal sistemlerin yükselişi esnasında, merkezi bürokrasinin ortaya koyduğu uzun erimli planlama hedeflerinin sürdürülebilirliği nasıl sağlanacak?