Ebru Özeke Tökmeci'nin editörlüğünü yaptığı "Çağdaş Mimarlık ve Sanat - Prof. Dr. Bülent Özer’e Armağan" kitabı, YEM Yayın tarafından yayımlandı.
“Gerçekte Bülent Özer, çağının çok ötesinde bir düşünürdü. Yeterince iyi okunup anlaşıldığını sanmak güç. Eğer iyi özümsenseydi, çağcıl Türkiye mimarisi Batı kopyacılığı ile boğulmazdı…”
Prof.Dr. Suha Özkan’ın bu şekilde tanımladığı Bülent Özer’i gelecek kuşaklara da tanıtmak amacıyla hazırlanan Prof.Dr. Bülent Özer’e Armağan: Çağdaş Mimarlık ve Sanat adlı kitap YEM Yayın tarafından yayımlandı.
Mimarlık Tarihi disiplininin Türkiye’deki en önemli isimlerinden biri olan ve Haziran 2016’da kaybettiğimiz, Prof.Dr. Y. Müh. Mimar Bülent Özer’in anısına adanmış olan kitapta, Prof.Dr. Filiz Özer’in kaleme aldığı “Bülent Özer Kimdir?” başlıklı yazının ardından dört kısım bulunuyor. “Bülent Özer’den Seçilmiş Makaleler” başlıklı birinci kısım, Bülent Özer’in yıllara yayılan çalışmaları doğrultusunda yazdığı, geniş bilgi birikimini yansıtan ve her biri farklı mecralarda yayınlanarak çok ses getirmiş yazılarından bazılarını yeniden gündeme taşımak amacıyla derlendi. Özer’in anısına 2017 yılından bu yana düzenlenen sempozyumlarda bugüne kadar sunulmuş çağrılı bildiriler ile serbest çağrılı makalelerden bir seçki olarak hazırlanan ikinci ve üçüncü kısımlar, sırasıyla “Eski-Yeni İlişkileri” ile “Teknoloji ve Sanat” temalarına odaklanıyor. Dördüncü kısımda ise sempozyumlar bağlamında kaleme alınmış anma yazıları yer alıyor…
Kitabın editörlüğünü üstlenen Prof.Dr. Ebru Özeke Tökmeci, önsözde Bülent Özer’den şu şekilde söz ediyor:
“….. Güzel Sanatlar Akademisi’nin uzun geçmişi boyunca Sanat ve Mimarlık Tarihi dersleri Vedad Bey (1899-1913), Celal Esad Arseven (1924-1943), H. Kemali Söylemezoğlu (1936-1946), Ali Saim Ülgen (1939-1944), Turgut Cansever (1946-1952) ve Behçet Ünsal (1952-1982) gibi hocalar tarafından yürütülmüştür. Prof.Dr. Bülent Özer’in DGSA’ye dâhil olduğu 1964 yılı sonrasında ise Mimarlık Tarihi dersleri, müfredatına eklenen Çağdaş Mimarlık konuları ile yeni bir dinamizm kazanır. Prof. Esad Suher’in sözleriyle: ‘… [Özer’in] mimarlık tarihi ve özellikle çağdaş mimari konusunda yapmış olduğu çalışmalar ve verdiği derslerle, bu disiplin kurumumuzda gerçek bir aşama yapmıştır. Dersleri, diğer üniversite fakülteleri öğrencilerinin katılım istekleriyle bir kültür şöleni niteliğindeydi.’
….. Prof.Dr. Özer’in uzun yıllara yayılan akademik çalışmalarına dayanan yayınları; kültür, sanat ve mimarlık üzerine yorumlardan tarihsellik ve geleneksellik kavramlarına, yerli ve yabancı sanatçılar ile eserlerinin tanıtımlarından mimari eserler üzerine izlenimlere dek uzanan bir konu çeşitliliğine sahiptir. Burada hiç şüphesiz devreye çok yönlü, araştırmacı bir kişilik ve alışılagelmiş kalıpların dışına çıkan geniş bir görüş açısı girer. Özer’in kültür kavramına getirdiği yorum, insanlığın bugün içine düşmüş olduğu bunalımdan çıkma çabalarına yol gösterebilecek ölçüde geniş kapsamlıdır: ‘Kültür belirli bir toplumun maddi ve manevi alanlardaki gerçek ihtiyaç ve imkânları çerçevesinde, o toplumun akıl ve his dünyaları arasında oluşan denge halidir.’ Bu dengenin sağlanmasında toplumun yaratıcı hale sokulması önemli bir etken olarak karşımıza çıkar. Burada sözü edilen yaratıcılık ise her bireyin, çevreyle etkin bir bilgi alışverişinde bulunan, nesnelerle olumlu veya olumsuz ama mutlaka bilinçli bir ilişkiler sistemi kurabilen bir hale getirilmesiyle mümkün olabilecektir.
Özer’e göre sanat yapıtı, ‘kültürün duyusal simgesi’ olarak yorumlanır. Bu durumda bir toplumun kültürüyle sanatı, sanatıyla da kültürü arasında sınırsız ve organik bir bağıntının varlığından söz edilebilir. Özer, sanat kavramını da ‘kişiyi, giderek de toplumu tinsel (spiritüel) yönden etkileyebilecek dürtüleri sağlama becerisi’ olarak tanımlamakta, bu tanım ise estetik yaşantı üzerinde düşünmeyi gerekli hale getirmektedir. Estetik yaşantı sadece ‘zevk veren yaşantı’, ‘güzel yaşantı’ olarak algılanmamalı, sanat eseri de yerine göre hoşa gidici, sevindirici, güldürücü, ağlatıcı, şaşırtıcı ya da figüratif, soyut, kalıcı veya geçici olabilmelidir.
Prof.Dr. Bülent Özer, mekân düzenleri gerçekleştirmeyi amaç edinen sanat dallarının başlıcası, ayrıca çeşitli veri ve disiplinlerin karmaşık, bir o kadar da organik bir sentezi olarak gördüğü mimariyi, ‘uzayı bir toplumun gerçek imkânlarıyla ihtiyaçları çerçevesinde, barındırdığı faaliyetleri duygusal yönden de destekleyebilecek nitelikte düzenleme becerisi’ olarak tanımlar. Nitekim en küçüğe indirgenmiş mekân birimlerinden en büyük ölçeğe vardırılabilecek uzay düzenlemelerine kadar bu alandaki her türlü çalışma ve davranış mimari kavramının kapsamına rahatça sığdırılabilmektedir. Bu tanımda, toplumun özgün ihtiyaçları olarak ifade edilen kavram mimari eserin işlevine işaret ederken, özgün imkânlar eserin malzeme, konstrüksiyon ve strüktürünü belirleyecek teknolojik olanakların yanı sıra optimal finansman faktörünü vurgulamakta, duygusal yönden destekleme fikri ise sanatsal etkiyi anlatmaktadır…”