Çağlayan Adliyesi’ne Dair İlk İzlenimler

Aylık yayınlanan Güncel Hukuk Dergisi bu ayki sayısında Çağlayan Adliyesi'ne yer verdi.

İstanbul’a “yeni”, “modern” ve “uzun yıllar boyunca kullanılması planlanan” bir adliye inşa edildiği iddia edilmekte ancak bu adliyenin “Kültür Başkenti” olan bu kente bir artı değer kattığını söylemek pek mümkün görünmüyor. Dışarıdan devasa bir kütle görüntüsü çizen bu yapıya bir kentli olarak yakın hissetmek çok zor.

Geçen gün, beraber çalıştığım bir arkadaşımla birlikte, yeni açılan Çağlayan Adliyesi’nde görev yapan ve bize çalışmalarımızda destek olan bir hâkimi ziyarete gittik. Önceden aslen gelip yeni adliyeyi görmek istediğimizi belirttiğimizde, kendisi de her zamanki nezaketiyle bizleri davet etti ve adliyeyi beraber dolaşabileceğimizi söyledi.

Arkadaşımla farklı yerlerden geleceğimiz için kapıda buluşalım dedik önce. Sonra vazgeçtik ve hakim beyin odasında buluşmaya karar verdik: Herkes kendi başına yolunu bulsun. Neden? Sebep basit: İstanbul’un tüm adliyelerinde bazı avukatlardan bile daha fazla zaman geçirmiş, bu adliyeleri detaylı şekilde gözlemlemiş ve bu adliyelerin vatandaşa sundukları hizmete ilişkin değerlendirmelerde bulunmuş araştırmacılar olarak yeni adliyeyi de iyice tarama ve kullanıcı kolaylığı açısından kendi başımıza deneyimlemek istiyorduk. Eski adliyelere bakmıştık evet; peki ama Avrupa’nın en büyük “Adalet Sarayı” olduğu söylenilen ve hatta bu şekilde bir gurur kaynağı olarak tasvir edilen bu yeni kamu binası fiziksel koşulları, güvenliği, temizliği, erişilebilirliği ve genel olarak vatandaşa sunduğu hizmetin kalitesi bakımından ne durumdaydı?

Çağlayan Adliyesi’nin yer olarak merkezi bir yerde konumlandırdığı açık. Adliyenin etrafındaki yollar da adliyeye ulaşımı kolaylaştırmak adına yeniden düzenlenmiş izlenimi veriyor.1 Ancak örneğin araç trafiğini büyük oranda yer altına indiren Çağlayan Kavşağı nedeniyle Hürriyet mahallesinin Şişli ile tüm bağlantısının kesildiği: bu nedenle de eskiden 50 metre yürüdükten sonra Şişli’ye ulaşabilen mahalle sakinlerinin şimdi yaklaşık 1 km’lik yol katetmeleri gerektiğine ilişkin eleştiriler de dile getirilmiş bulunmakta.2 Adliyeye varınca -özellikle de İstanbul’un Eyüp, Kartal, Şişli gibi bazı adliyelerini anımsayınca- on beş katlı gösterişli bir yapı ile karşılaşıyor insan. Ancak bu gösterişli yapıyı görkemli olarak nitelendirmek zor. Birbiriyle bir arada tasarlanmış dört farklı bloktan oluşan bir bina burası.3 Dört tane de kapısı var. Herkes her kapıdan girebiliyor gibi gözükse de aslında A kapısı hakim ve savcı girişi, B ve D kapıları avukat girişi, C kapısı ise danışmadaki kadın memurun söylediği üzere “vatandaş” girişidir.4 Ana giriş olarak gözüken ve üzerinde İstanbul Adalet Sarayı yazan bu kapıdan girildiği zaman büyük bir “atrium” çıkıyor karşınıza. Oldukça aydınlık bu orta alanın ilerisindeki geniş merdivenlerin iki yanına elbette ki Themis yerleştirilmiş.5 Ancak maalesef heykelin yanında bir isim, heykelin anlamına ilişkin bir açıklama ve/veya heykeltraş hakkında bir bilgilendirme yok. Özellikle kamu binalarında kullanılan bu tür nesneler, bir türlü “şey” olmaktan “eser” olmaya dönüşemiyor gibi. Hep isimsiz, hep sahipsiz, hep zamansızlar. Bu durumun da bu tür kamusal mekanların kentin ve kentlinin hafızasında birer simgeye dönüşmesini engellediğini düşünmek mümkün. İstanbul’a “yeni”, “modern” ve “uzun yıllar boyunca kullanılması planlanan” bir adliye inşa edildiği iddia edilmekte ancak bu adliyenin “kültür başkenti” olan bu kente bir artı değer kattığını söylemek pek mümkün görünmüyor. Dışarıdan devasa bir kütle görüntüsü çizen bu yapıya bir kentli olarak yakın hissetmek çok zor.

Çok da kayda değer bir mimari değeri olmadığı içerisine girilince daha da net anlaşılıyor. Granit mermer zeminler, çok uzun ve geniş koridorlar, kaplama kapılar, çelik trabzanlar gibi detaylar sanki son yılların klasikleşmiş Türk mimarisini temsil eden klişe özellikler gibi. Burası bir hastane de olabilir, kolaylıkla bir şirket de. Anıtsal değil. Hukukun uygulandığı mekan olması, yargısal faaliyetlerin çatısı olması, hatta ve hatta gerçekte geçerliliği sorgulanır olsa da en azından teoride “adalet”in dağıtıldığı yer olması itibarıyla mimari açıdan da farklı şekillerde tasarlanması gereken bir bina adliye oysa. Hatta, duruşmaların gerçekleştiği ortamın “adalet idealiyle olan ilişkimizin fiziksel bir yansıması” olduğu bile öne sürülmektedir.6 Adliye mimarisine atfedilen bu önem birkaç yerden açıklanabilir. Öncelikle, tüm kamu binaları gibi adliyelerin de halkı etkileme potansiyeli vardır. Bu etkilemenin ne yönde olacağı -kişilere ilham mı verecek, onları rahatlatacak mı, yoksa onlarda devletin gücü altında ezildikleri, aşağılandıkları hissi mi uyandıracak- adliyelerin mekansal tasarımlarıyla doğrudan ilgilidir.7 Diğer taraftan ve belki de diğer kamu binalarından ayrılarak, adliyelerin mekansal tasarımlarının aynı zamanda hukukun üstünlüğüne ilişkin birtakım mesajlar da ilettiği öne sürülmüştür.8 Aynı zamanda adliye mimarisi literatürü, adliyelerin mekansal tasarımındaki değişikliklerin siyasi ve kültürel bir boyutu da olduğunun ve hatta adliyelerin “ideolojilerdeki önemli değişimlerin bir haritasını çıkarmak için kullanılabilecek kültürel simgeler” olduğunun da altını çizmektedir.9

Tüm bu açılardan Çağlayan Adliyesi’nin kente özel bir kürtürel katkısı olduğunu söylemek zor. Diğer taraftan adliyenin kimin için tasarlandığı da maalesef tam olarak belli değil. Adliye’nin tasarımı ve inşası sırasında kimin ihtiyaçları ne dereceye kadar göz önünde bulunduruldu, bu süreçte dikkat edilen hususlar nelerdi ve bu hususlar nasıl belirlendi gibi soruların cevaplarına kolay kolay erişmek mümkün olmuyor. Biliyorum zira bir yılı aşkın bir süredir Adalet Bakanlığı’ndan Çağlayan Adliyesi’nin mimari projesine ilişkin bilgiler edinmenin peşindeyim ancak ilk denememde oradan oraya yönlendirilmelerin arasında bir yerlerde kaybolan başvurum, ikinci denemem sonunda güvenlik nedeniyle reddedilmiş durumda. Diğer taraftan, Adalet Bakanlığı Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı tarafından hazırlanan 2009 tarihli “Yargı Reformu Stratejisi” adlı belgede de adliyelerin merkezileştirilmek suretiyle birleştirilmesi projesine ilişkin olarak, bu adliyelerin tasarım ve inşa süreçlerinde özellikle “yargının çalışma koşullarına uygun”, “çağdaş mimari özelliklere sahip” ve “kullanışlı” binalar yapılmasına dikkat edileceği ifade edilmekte, ancak bu özelliklerin belirlenmesi sürecinde uygulayıcıların ve kullanıcıların görüşlerinin ne derece dikkate alındığı bilinmemektedir.10 Örneğin Çağlayan Adliyesi’nde ziyaret ettiğimiz hâkim, kendilerinin görüşlerinin alındığını iletmesine rağmen bu görüşlerin planlamada ne derece dikkate alındığına ilişkin şüpheleri olduğunu belirtti. Hâkim bey bu adliyeye ilişkin hislerini “ilk defa kendimi hâkim gibi hissediyorum” diye ifade ederek şüphesiz çalışma ortamındaki bu iyileştirmeyi takdir etmekteydi. Ancak, projenin açık ve takip edilebilir bir ihale sürecinden geçmediğine ve bu adliyenin projelendirilmesine ilişkin geniş katılımlı bir yarışmanın yapılmamış olmasına dair yorumları, Strateji belgesinde sözü geçen özelliklerin kimler tarafından, kimler için belirlendiğine dair soru işaretleri uyandırmakta. Benzer şekilde, Adalet Bakanlığı tarafından yürütülen “Mahkeme Yönetimi Sistemine Destek Projesi” kapsamında Anadolu adliyelerinin de benzer yeniden yapılanma süreçlerinden geçirilmesi planlanmakta. Ancak bu proje çerçevesinde ilk pilot adliyeler olarak seçilen Mardin, Manavgat, Konya, Rize ve Aydın bölgelerinin baroları da zaman zaman bu projeye dahil edilmediklerini ve adliyenin tasarımına ilişkin görüşlerinin alınmadığını öne sürerek Adalet Bakanlığı’na karşı protesto eylemleri yürütmekte. Hatta Mardin Barosu, 2009 yılında projenin uygulaması ve içeriği ile ilgili olarak, baro başkanına veya Mardin Barosu’na mensup diğer avukatlara ve Mardin Barosu’na herhangi bir tebligat veya açıklama yapılmadığı ve bilgi verilmediği iddiasıyla, Adalet Bakanlığı’na karşı Ankara İdare Mahkemesi’nde dava açmıştır.11 Benzer şekilde, Rize Barosu tarafından da bu projenin ihtiyaç tespiti aşamasında hem adliye personelinin hem de yurtdışı uzmanlarının görüşlerinin alındığı ancak hiçbir noktada baroların ziyaret edilmediği ve baroların görüşünün sorulmadığı ileri sürülmüştür.12 Diğer taraftan, adliyede avukatlara ayrılmak üzere planlanan bölümlerde yapılabilecek değişikliklere ve iyileştirmelere ilişkin olarak İstanbul Barosu temsilcileri de henüz adliyenin yapımı aşamasında başsavcılıklara taleplerini iletmiş bulunmakta.13 Ancak adliyenin projelendirilmesi ya da daha sonra bu projenin hayata geçirilmesi sırasında, adliyenin esas kullanıcısı olan vatandaşların görüşlerinin ve taleplerinin değerlendirilmeye alındığı şeffaf ve katılımcı bir sürecin gerçekleşmediği kesin. Diğer taraftan, bu tür kamu yatırımlarının dikkate alması gerektiği hususlar ve bu binaların projelendirilmeleri esnasında göz önünde bulundurulması gereken özellikler mimarlık mesleği üyeleri arasında da tartışma konusu olmakta. Bu tartışmalar, bu tür yapıların mimari yeterlikleri ve projelendirme süreçlerinin şeffaflığının yanı sıra kamusal değerleri, konumlandıkları kentin tarihsel-kültürel dokusu ile uyumlulukları ve halk nezdinde algılanışlarının da önemini vurgulanmakta.14 Şüphesiz, her gün bir çok kamu binası ya yenileniyor ya da yeniden yapılıyor olabilir. Ancak istanbul’un adliyelerini bir arada toplama amacıyla sil baştan devasa bir adliye inşa etmek her zaman yapılacak bir iş olmasa gerek.15 Bu nedenle de yapılırken dikkatli, özenli, acele etmeden, halkı ve uygulayıcıları dışlamadan, kentin sesine, yüzüne kulak vererek yapılmalıydı. Olmadı.

Şimdi gelelim olana:
Giriş/Çıkış: Adliye’de 3 farklı giriş mevcut. Hakim, savcı ve avukatlara ayrılan girişler, protokol girişi ve vatandaşa ait giriş. Bu durum, özellikle de hakim ve savcıların çalıştıkları binaya rahatça (fazla kalabalık olmadan, güvenlik tehdidinden uzak) giriş-çıkış yapabilmeleri açısından olumlu bir yenilik sayılabilir. Bu şekilde, adliye personeli kendilerine ayrılan otoparkın içinden doğrudan adliyeye giriş yapabilmekte.

Otopark: Adliyede 4 farklı otopark bulunmakta. Hakim ve savcı otoparkı, servis otoparkı, avukat otoparkı ve “halk” otoparkı.16 Otoparkların bu şekilde ayrılmasını adliye çalışanlarının araçlarını park ederken sıkıntı yaşamamaları açısından önemli bir gelişme olarak görmek mümkün. Diğer taraftan, adliyenin ilk açıldığı günlerde çıkan ve otoparkların girişlerinin cezaevi araçlarının sığabileceği yükseklikte yapılmamış olmasından ötürü yaşanan sıkıntılara ilişkin haberler de gene adli hizmetlerin verildiği bu mekanın tasarımında dikkate alınan kriterler hakkında soru işaretleri uyandırmaktadır.

Güvenlik: Çağlayan Adliyesi’ne giriş yaptığım B kapısında röntgen cihazı ve detektörün olduğuna ve bu girişlerde öten kişilerin polis memurları tarafından dikkatli bir şekilde arandığına tanık oldum. Bu durum da daha önceki adliye tecrübelerimizde yaşadıklarımıza kıyasla güvenlik açısından daha ciddi bir işleyiş olduğunu hissettirdi.17 Oysa aynı durum avukatlar için hala mesleki dokunulmazlıklarına bir darbe olarak algılanmaktadır.18 Diğer taraftan, ceza mahkemelerinde tutuklu sanıkların duruşma salonuna ana koridordan değil, başka bir asansörle başka bir kapıdan getirilmeleri de güvenlik anlamında son derece önemli bir gelişmedir. Zira tarafların birlikte duruşma anını bekledikleri eski adliye ortamlarında, husumet hislerinin artması söz konusu olabileceği için ciddi bir güvenlik zafiyeti söz konusu olabiliyordu.

Danışma/Yönlendirme: Adliye’nin farklı bölümlerinde danışma olarak tasarlanmış birimler mevcut ancak henüz faaliyete geçmemişler. Örneğin B kapısından giriş yapılınca karşınıza çıkan küçük bir danışma bankosu var ve burada bir kadın memur bulunmakta. Memur ben oradayken savcıların oda numaralarına veya farklı mahkemelerin kaçıncı katta olduğuna ya da adliyenin değişik birimlerinin yerlerine ilişkin soruları cevaplıyordu.

Çağlayan Adliyesi’nde ziyaret ettiğimiz hâkim, kendilerinin gönişlerinin alınmasına rağmen bu görüşlerin planlamada ne derece dikkate alındığına ilişkin şüpheleri olduğunu belirtti. Hâkim bey bu adliyeye ilişkin hislerini “ilk defa kendimi hâkim gibi hissediyorum” diye ifade ederek şüphesiz çalışma ortamındaki bu iyileştirmeyi takdir etmekteydi.

Önündeki şeffaf dosyaya bakarak sorulara yetişmeye çalışan bu memurun bıkkınlığını fark etmemek mümkün değildi. Anlaşılan diğer danışma birimlerinin henüz faaliyete geçmemiş olmasından ötürü ciddi bir sıkışıklık yaşanmaktaydı. Bu da haliyle memurun vatandaşa karşı tavırlarına da yansımaktaydı.

Ben de kendisine buluşacağım hâkimin oda numarasını ve yerini sordum. Aldığım cevap üzerine kapının girişindeki yönlendirme tabelasında hâkim beyin odasının yerini tespit etmeye çalıştım. Girişte ve muhtelif yerlerde mahkemelere ve adliyenin diğer birimlerine ilişkin bu tür yönlendirme işaretleri bulunmasına bulunuyor ancak harita okuma konusunda ciddi eksikliği olan bir toplumun özellikle de blokların yerlerine ilişkin yönlendirmeye ilişkin sıkıntı yaşayabileceğini düşünüyorum. Diğer taraftan, adliye bölmelerinin blok olarak adlandırılmasının da ayrıca kafa karıştırıcı olabileceği kanaatindeyim zira tüm bu bloklar aslında aynı bina kompleksi içerisinde yer almaktalar ve bu şekilde aynı binanın muhtelif katlarında yerleşmiş durumdalar. Bu nedenle de blokların yerlerinin harita üzerinden gösterilmesi yerine bulundukları katlara göre daha anlaşılır şekilde verilebileceği kanaatindeyim.

Diğer taraftan, adliyenin hala ön büro hizmetlerinden yoksun olduğu da görülmekte. Kuşkusuz bu hizmetlerin yerleşmesi salt fiziksel alt yapının ve finansal kaynakların elverişliliği ile mümkün olamaz zira adliyelerde ön büroların açılması ve buralarda vatandaşların başvurularının ilk elemelerinin ve tasniflerinin bu konuda eğitim almış kişilerce yapılması fikrine öncelikle avukatların sıcak bakmayacağını ileri sürmek çok da isabetsiz olmayacaktır. Avukatların her türlü danışmanlık ve benzeri işlemin sadece kendileri tarafından yapılabileceğine ilişkin katı tutumları -ki bu tutum her zaman Avukatlık Kanunu’nun bu konudaki düzenlemelerine atıfla desteklenmektedir-, adliyelerde ön büroların kurulması önünde ciddi bir engel teşkil edecektir.

Hâkim Savcı Odaları: Yeni adliyede hâkim ve savcı odaları ayrı katlarda yerleştirilmiş durumda. Bu durum, eski adliyelerde de gözlemlenebilen bir durum olmakla birlikte yeni adliyede çalışma koşullarının çok daha elverişli olduğu görülmekte. Odalar yüksek tavanlı, ferah, çift camlı olmalarından dolayı E-5 karayolunun gürültüsünden yalıtılmış. Hakim ve kalem odalarının yan yana konumlandırılmış olması mahkeme ile yazı işleri arasındaki işlerin kolaylaştırılması anlamında önemli. Diğer taraftan, avukatların müvekkilleriyle görüşme odaları ile duruşma salonları da hâkim odalarının yakınında bulunmakta. Bu odaların tamamı ana koridordan içeri girilen tali koridorlar üzerine yerleştirilmiş. Bu şekilde hâkim odalarına erişim sınırlandırılmış ki bu da hâkimlerin çalışma koşullarının daha elverişli hale getirilmesinde önemli bir adım sayılabilir. Hâkimlerin çalışırken sürekli çalınan kapı neticesinde vatandaşların çeşitli talepleriyle karşılaşmak durumunda kalmaları kuşkusuz performanslarını olumsuz etkileyebilecek bir ortam yaratmakta idi. Nitekim, daha önceki görüşmelerimizde hâkimler sık sık bu konuya değinmekteydiler. Diğer taraftan, savcıların bulundukları katın gene hâkimlerin üstünde olması sembolik olarak sorunlu bir durum ortaya koymakta. Nitekim görüştüğümüz hâkimin de bu konudaki görüşleri, her ne kadar hâkim ve savcı odaları farklı katlarda olsa da ve odalar arasında niteliksel açıdan bir fark olmasa da savcı odalarının hâkim odalarının üstünde konumlandırılmalarının sembolik olarak hâkimler üzerinde bir güç gösterisi olarak okunabileceğine işaret etmekteydi.

Duruşma Salonları: Mahkemelerle yan yana konumlandırılmış olan duruşma salonları son derece ferah ve temiz görünmekte. Duruşma izleme fırsatım olamadığı için, salonun genel kullanım açısından nasıl göründüğüne ilişkin bir izlenimim olamadı ancak katiplerin çalıştığı boş salonlara göz atma fırsatına sahip oldum. Savcıların hala mahkeme heyetiyle birlikte kürsüde yer almalarına izin tanıyan duruşma salonu mimarisinden kaynaklı tanıdık sorun dışında bu yeni salonlara has özel bir sorun gözüme çarpmadı. Hatta, sanıkların mahkeme salonlarına arkadan, ayrı bir merdivenden ve kapıdan getirilmesine ilişkin yeni uygulamanın da son derece olumlu olduğunun altını çizmek gerekir. Bu şekilde taraflar arasındaki olası tatsızlıkların ve bu tatsızlıklar sonucu doğabilecek güvenlik sorunlarının önüne geçmek de mümkün olabilecektir.

Bekleme Salonu: Adliye genelinde vatandaşların duruşmalarını beklerken kullanabilecekleri bir bekleme salonu bulunmamakta. Kafeterya ve benzeri yerler dışında özellikle de duruşma salonlarına yakın bu tür bekleme salonlarının olmaması mahkemelerdeki gecikmeler de göz önünde bulundurulduğu zaman sıkıntılı bir durum yaratabilmekte. Nitekim, daha önceki adliye gözlemlerimizde de bu durum sıklıkla karşımıza çıkmaktaydı. Yeni yapılan adliye binasında da vatandaşların duruşmalarını bekleyebilecekleri özel bekleme salonlarının bulunmadığı bu ihtiyacın eskiden olduğu gibi gene banklarla karşılandığı görülmektedir.

Temizlik: Yeni adliye binasında temizlik açısından herhangi bir olumsuzluk olduğunu söylemek zor. Özel bir şirkete veCeza mahkemelerinde tutuklu sanıkların duruşma salonuna ana koridordan değil, başka bir asansörle başka bir kapıdan getirilmeleri de güvenlik anlamında son derece önemli bir gelişmedir. Zira tarafların birlikte duruşma anım bekledikleri eski adliye ortamlarında, ciddi bir güvenlik zafiyeti söz konusu olabiliyordu rilmiş olan temizlik hizmetlerinin yerinde ve düzgün bir şekilde yürütüldüğü hemen görülebiliyor.

Diğer taraftan adliye, kamu binalarında sigara kullanımını yasaklayan yasal düzenlemelerle birlikte nispeten azalmış olsa da gene de bu tür mekanlarda hala hissedilebilen keskin sigara kokusundan nasibini almamış gibi görünmekte. Ancak bu durum sigara içilmediği anlamına gelmiyor zira özellikle ofislerde hala sigara içildiğini-güzel ve ferah bir teras bulunmasına rağmen- gözlemlemek mümkün.

Yeme/İçme: Yeme içme hizmetleri adliye içerisinde farklılaşmakta. Hakim, savcı ve diğer adliye çalışanları için adliyenin en üst katlarında iki farklı yemekhane mevcut. Bu yemekhanelerde hâkimler ve savcılar diğer adliye personeliyle ayrı yerlerde ancak aynı yemekleri yemekteler. Yemek hizmeti özel bir şirkete devredilmiş. Vatandaşlar ve adliyede işi olan diğer görevliler19 için ise iki adet kafeterya ve seyyar atıştırmalık büfeleri mevcut.

Asansörler ve Tuvaletler: Çağlayan adliyesinde ana koridorlarda bulunan asansörler herkesin kullanımına açık. Asansörler oldukça temiz görünümlü ve hızlı çalışmakta. Bu durum İstanbul adliyelerinde sıkça rastlanan görüntüden farklı olması bakımından önemli bir gelişme olarak görülebilir. Keza daha önce adliyelerde yaptığımız gözlemlerde, asansörlerin hem kullanım açısından -herkesin kullanamaması anlamında, asansörlerin zaman zaman sadece hakim, savcı ve diğer personele ayrılmış olması bakımından- hem de asansörlerin temizliği, kullanım kolaylığı, güvenliği bakımından oldukça yetersiz olduğunu gözlemlemiştik. Benzer şekilde adliye tuvaletlerinde de ciddi bir iyileşme olduğunu belirtmek gerekmektedir. Daha önceki gözlemlerimizde sıklıkla gerek erişim açısından, gerekse de hijyen açısından sorunlu olduğunu tespit ettiğimiz tuvaletler, yeni adliyede hem herkes tarafından erişilebilir olmaları, hem sayıca çok olmaları hem de oldukça temiz olmaları bakımından olumlu bir görüntü çizmektedirler.

Arşiv: Arşiv bölümünü gezme fırsatım olmamasına rağmen ziyaret ettiğimiz hâkim beyin anlattıkları doğrultusunda arşivin yetersiz kalacağını öne sürmek mümkün gibi görünmekte. Zira otopark yerinin yetersizliği nedeniyle arşivin bir kısmının otoparka çevrildiğini belirten hâkim beyin ifadeleri en zemin katta konumlandırılmış bu arşivin çok da özenli ve işlevsel şekilde tasarlanmadığına işaret etmekte.

Adliyede yapılabilecek inceleme elbette bu hususlarla sınırlı değil. Çağlayan Adliyesi’nin birçok farklı noktasında, daha uzun süre boyunca ve daha çeşitli kriterler ışığında gözlem yapmak bir mecburiyet. Ancak yukarıdaki ilk değerlendirmeler bile oldukça ciddi bir kamu kaynağının kullanımı sonucu ortaya çıkan bu yapının gerek kamusallığına gerek kullanım kolaylığına ilişkin önemli pürüzleri olduğuna işaret etmekte. Bu pürüzlerin giderilmesinin, adliyelerin daha kapsamlı şekilde projelendirilmesi, bu projelendirme sürecinde tüm yararlanıcıların görüşlerinin dikkate alınması ve özellikle de vatandaşların taleplerinin değerlendirilmesi ile mümkün olabileceğinin altının çizilmesi gerekmektedir. Kuşkusuz bu gereklilik, kamu kaynağı aktarımına ilişkin şeffaflık ve hesap verebilirlik ölçütlerinin önemi üzerinden anlamlıdır. Aynı zamanda, bu tür mekanların tasarım süreçlerinde gerek kente katkıları gerekse de kamusallıkları bakımından farklı alanlarda çalışan uzmanların görüşlerine başvurulması, bu binaların kalıcılığı ve toplumsal olarak tanınması bakımından da önem arz etmektedir. Siyasi irade nezdinde bu tür bir yaklaşım, bu projelerin halka daha iyi hizmet götürmek ve yargının çalışma koşullarını iyileştirmek adına gerçekleştirildiklerine ilişkin söylemleri daha inandırıcı kılacaktır.

1- Adliyeye ulaşıma ilişkin sorunlarda öne çıkan eleştirilerden birisi çevre yollarda ve özellikle de tünelde adliye tabelasının bulunmayışıdır.
Türk Hukuk Sitesi (20 Temmuz 2011). “Yeni istanbul (Çağlayan) Adliyesi Maceralarımız”, http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=63737. Çağlayan tünelinde adliye tabelası vardır ancak oldukça küçük bir tabeladır. Tünelin içinde istikametleri gösteren ışıklı tabelalar vardır ancak bu tabelalar arasında adliyeyi gösteren tabela bulunmamaktadır.
2- “Hürriyet’i elinden alınan mahalle”, Radikal, 23.08.2011, http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetayV3&ArticlelD=1 060948&CategorylD=79.
3- Mimari planına göre 42,000 m2 arsa alanı üzerine yerleştirilmiş ve 328,544 m2 kapalı alana sahip olan bu yapı, 6 ana bloktan ve dilatasyonlar ile ayrılmış 20 bloktan oluşmaktadır. Yazı içerisinde verilen bilgiler ise yapıya ilişkin bu tür resmi bilgilerden ziyade araştırmacının kendi gördükleri ve deneyimlediklerine ilişkindir. İstanbul Barosu Çağlayan Adalet Sarayı Bilgilendirme Kitapçığı, http://www.istanbulbarosu.org.tr/proje/kitapcik/index.html#/51/zoomed.
4- Nitekim C kapısı güvenlik memurlarının ve röntgen cihazlarının da en fazla olduğu kapıdır.
5- Yunan mitolojisinde adalet tanrıçası.
6- Mulcahy, Linda. 2011. Legal Architecture: Justice, due process and the place of law. Routledge. New York.
7- A.g.e., s.1.
8- Özellikle 19. yüzyıl Avrupası’nın adliye mimarisinin,aristokrasinin gücünü kaybetmesiyle şekillenen yeni dönemde hukukun ve hukuk sisteminin oynadığı öneme işaret eden özellikler taşıdığı öne sürülmüştür. A.g.e., s. 127.
9- A.g.e., s. 4.
10-Adalet Bakanlığı, 2009, Yargı Reformu Stratejisi, http://www.sgb.adalet.gov.tr/yrs/Yargi%20Reformu%20Stratejisi.pdf
11- Mardin Barosu, http://www.rnardinbarosu.org.tr/rnardinbarosu/haberdetay.asp?id=331&kategori=BASINDA%20BAROMUZ
12- Mardin Barosu, http://www.mardinbarosu.org.tr/mardinbarosu/ haberdetay.asp?id=331&kategori=BASINDA%20BAROMUZ
Benzer şekilde, yakın zamanda, projenin başlangıç pilot adliyelerinin ötesinden 20 adliyeyi daha kapsayacak şekilde genişletilmesi planına ilişkin olarak, bu bölgelerdeki 20 baro ortak bir açıklamaya imza atmıştır. Açıklamada, Adalet Bakanlığı’nın “yargısal faaliyetlerin hızlandırılması, hakkaniyet ve adaletin tesisi konusundaki tüm samimi çaba ve gayretlerinin” olumlu bulunduğu ancak iddia, savunma ve hüküm makamlarının bütünlüğü nedeniyle “iyileştirme, yeniden yapılanma konusundaki tüm projelerin bu makamların işbirliği ile” yapılması gerektiği, oysa 2009 yılında ilk 5 pilot adliyede gerçekleştirilen bu projenin avukatların yokluğunda hazırlandığı ifade edilmiştir. Açıklamada bu şekilde gelişen bir projenin diğer illerde de uygulanmaya başlamasının, “yargısal faaliyeti icra edecek kişi ve kurumları” gerçek amaçlarından uzaklaştıracağının ve bu nedenle de “kamuoyunda yargının kurucu unsurları” arasında gereksiz tartışmaların ortaya çıkabileceğinin altı çizilmiştir. Hukuk Türk (12 Eylül 2011). “Adliye Yönetimi Projesi Değerlendirme Toplantısı”, http://www.hukukturk.com/fractal/hukukTurk/pages/detail.jsp?pViewld=539S
13- İstanbul Barosu (25 Ocak 2011). “Yeni Yapılan Çağlayan Adliyesinde Avukatların Rahat Çalışma Olanakları Geliştiriliyor”, http://www.istanbulbarosu.org.tr/detail.asp?CatlD=1&SubCatlD=1&ID=5479.
14- Arkitera Forum, http://www.mimarlikforumu.com/showthread.php/7124-Adliye-Bakanlığı-Projeleri?postid=113076; http://v3.arkitera.com/h26136-caglayan-ve-kartalda-dev-adalet-saraylari.html
15- Nitekim, Çağlayan ve Kartal adliyeleri, önde gelen mimarlık yayınlarından olanArkitera’da İstanbul’da son yıllarda gerçekleştirilen en büyük kamu yatırımlarının arasında saymakta. Arkitera (17 Mart 2008). “Çağlayan ve Kartal’da Dev Adalet Sarayları”, http://v3.arkitera.com/h26136-caglayan-ve-kartalda-dev-adalet-saraylari.html
16- Bu noktada da, otoparkı bu derece detaylandırarak ayırmanın gerisinde yatan tasarımsal arka planı anlamak da bir hayli güç aslında.
Hakim ve savcı için ayrı, avukat için ayrı tasarlanan otopark yerlerinin karşısında “halk” otoparkı diye bir yerleştirme yapmak yerine, örneğin “personel otoparkı” ve “diğer araçlar” gibi adliyede bulunan kişilerin konumlarına daha az vurgu yapan bir düzenleme söz konusu olmaz mıydı? Ayrıca, halk otoparkı ile avukat otoparkının aslında aynı yer olması da bu durumu bir nebze daha ilginç kılmakta. Halk ve avukatlar aslında aynı otoparka araçlarını bırakıyorlar ise o zaman ayrıca avukat otoparkı diye bir ayrım yapmanın anlamının ne olduğunu da düşünmek gerekir. Kanımca, bu düzenleme hakim ve savcılara ayrı otopark yeri verilirken avukatlara böyle bir yerin ayrılmamış olmasının yaratacağı sıkıntıları önlemek adına yapılmış olabilir.
17- İstanbul adliyelerinin güvenlik açısından kısa bir değerlendirmesi için bkz. Kalem, S., Jahic, G., ve Elveriş, i. 2008. Adliye Gözlemleri: İstanbul Mahkemeleri: Fiziksel Koşullar, Duruşmalar ve Gecikmeler.
İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. Diğer taraftan bu güvenlik “hissi”nin de ne kadar yerinde olduğu yakın zamanda Çağlayan Adliyesinde gerçekleşen bıçaklı saldırı ile sorgulanabilir hale geldi.
Milliyet (04 Ekim 2011). “İstanbul’da Adalet Sarayı’nda bıçaklı saldırı: 8 yaralı”, http://gundem.milliyet.com.tr/istanbul-da-adalet-sarayi-ndabicakli-saldiri-5-yarali/gundem/gundemdetay/04.10.2011/1446626/default.htm?ref=facebookmypage
18- Başka bir yazının konusu olmayı gerektirmekle birlikte bu konuya ilişkin ufak bir not düşmek istiyorum. Avukatların dosyalarının gizliliği üzerinden dosya aramasına karşı çıkılması ile tümden üst aramasına tabi olunmaya karşı çıkılması arasında önemli bir çizgi olduğu kanısındayım. Avukatların ısrarlı bir şekilde adliye çalışanı olan hakim ve savcılarla kendilerini bir görmeye çalışmalarının ve bu birlik üzerinden adliyedeki varlıklarını kurmalarının, esas temsilcisi oldukları halktan uzaklaşmalarına yol açtığı kanaatindeyim. Avukatlar arasındaki bu tartışmalara ilişkin olarak bkz. Türk Hukuk Sitesi (20 Temmuz 2011).
“Yeni İstanbul (Çağlayan) Adliyesi Maceralarımız”, Haber Türk (13 Eylül 2011). “Çağlayan Adliyesinde Arbede”, http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=63737; http://www.haberturk.com/yasam/ haber/668871-caglayan-adliyesinde-arbede
Medyada bu konuya ilişkin farklı sayılabilecek bir tepki için bkz. Yükselir, Sevilay. 2011. “Ne demek, ‘Avukatın üstü aranamaz?'”, Sabah, 21 Eylül, http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/yukselir/2011/09/21/ne-demekavukatin-ustu-aranamaz; Yükselir, Sevilay. 2011. “O halde gazetecilerin de üstü aranmaz!”, Sabah, 23 Eylül,
http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/ yukselir/2011/09/23/o-halde-gazetecilerin-de-ustu-aranamaz; Yükselir, Sevilay. 2011. “Barolara, baronlara ve baroneslere cevabımdırl”, Sabah, 25 Eylül, http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/yukselir/2011/09/25/barolara-baronlara-ve-baroneslere-cevabimdir. Avukatların genel olarak üst aramasına verdikleri tepkiye ilişkin olarak bkz. Türk Hukuk Sitesi, “Baro kimliği ve arama!”, http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.
php?t=20684
19- Avukatlar da bu görevliler arasında yer almakta. Hatta adliyeyi ziyaretimde asansör beklerken yanımdaki avukat ile temizlik görevlisi arasında geçen konuşmada, avukatın temizlik görevlisine yemekhanenin yerini sorduğuna ve görevlinin hakim savcı yemekhanesinin ve personel yemekhanesinin katlarını söylemesi üzerine avukatın “avukat yemekhanesi yok mu?” dediğine şahit oldum.

Etiketler

Bir yanıt yazın